• ''fas'tan moravya'ya ve cava'ya dek kadınlar, doğurganlığı artırmak için kendi çocuklarının ya da başka kadınların çocuklarının plasentasını yemiştir. macaristan'daysa yakılan plasentanın külleri doğurganlığı azaltmak amacıyla erkeklere gizlice yedirilirdi (bu, göründüğü kadar saçma değildir: dişi cinsiyet hormonları kadınlarda doğurganlığı desteklerken erkeklerde sperm üretimini azaltır). çin'de m.ö. yedinci yüzyılda, tang hanedanlığı döneminde, yeni doğmuş kız bebeğin plasentası, genç kıza dönüşüm büyüsüne yardımcı olarak kulanılırdı.''

    '' japonya ve izlanda gibi birbirine uzak iki coğrafyada plasentayı ortadan kaldırmanın geleneksel yöntemi, ağaç dibine değil, evin altına gömmekti. japonya'da plasentanın gömüleceği yeri rahip seçerken, izlanda'da öyle bir yere gömülürdü ki anne sabah ilk adımlarını onun üzerinde atabilsin. çin kaynaklı bir başka metinde, plasenta ile göbek bağının toprakta derine gömülmesi ve ''çocuğun uzun bir ömür sürmesi için üzerinin toprakla iyice örtülmesi'' tavsiye edilir. ''eğer bir domuz ya da köpek yalayıp yutarsa çocuk aklını yitirir; böcekler veya karıncalar yerde çocuk sıraca hastası olur; kargalar ya da saksağanlar yutarsa çocuğu apansız feci bir ölüm bekler;
    ateşe atılırsa çocukta irinli yaralar oluşur.''

    (bkz: insan vücuduna seyahat)
  • çok çok eskiden umay ismiyle anılan kese. umay'ın türk mitolojisindeki "çocukları ve hamile kadınları koruyan ruh" anlamı islamiyet'ten sonra şunlara evrilmiş: rahim, döl yatağı ve rahimdeki çocuğun eşi. hala "eş" diyenlerin olması bundan. ayrıca gömülmesi de yine aynı şekilde "umay'a tapan çocuk sahibi olur" inanışından gelmektedir.
  • toplumun içine çıplak bir atlayış yapmadan önce yaşamamızı sağlayan eten denilen içinde yaşamımızı sağlayan kese.
    varoluşumuzun yegane sebebi.
    cenin halinde iken bizi sonsuzluğa taşıyacak fani hayata transımızı sağlayan geçiş köprüsü.
  • ayrilma bulgularindan bazilari:

    -ahlfeld bulgusu: plasenta asagiya hareket ederken kordun da vulvadan uzaklasmasi
    -kustner bulgusu: uterus yukari dogru itildiginde kordun onunla beraber hareket etmemesi
    -schroder bulgusu: plasenta asagiya hareket ederken uterusun yukari cikmasi
  • halk arasında bebeğin eşi denir. anne rahmindeyken bebeğin ihtiyaçlarını karşılayan geçici organdır.
  • bebekle birlikte plasenta da büyür ve doğumdan sonra dışarı atılır.

    günümüz de plasentayı yiyenler de mevcut. hatta ünlüler camiasında parayla satın alıp yiyorlar. evet bildiğiniz yiyorlar. plasentanın içerisinde büyüme faktörü, kök hücrelerin bol olduğu ve vücutta iyileşmeyi kolaylaşlaştırdığı düşünülüyor.
    sağlıklı olmak için yapılan bu şeyler midemi bulandırıyor.
    (bkz: plasenta yemek)
  • plasentanın temel görevi, tüm hamilelik süreci boyunca anneden bebeğe besin maddeleri, glikoz, su, oksijen ve diğer gerekli maddelerin taşınmasını sağlamakla birlikte aynı zamanda bebeğin kanındaki atık maddelerin atılmasını ve hastalıklara karşı antikor üretilmesini sağlar. bebekteki atık maddeler ve karbondioksit plasenta aracılığıyla anne vücuduna geri gönderilir.

    plasenta iki insan arasında adeta bir bariyer görevi görür. hamile iken annenin vücudundaki virüsler (kanser hücreleri dahil) plasenta sayesinde bebeğe geçmez. ve aynı zamanda yine plasentanın varlığı sebebiyle annenin vücudu bebeği yabancı bir madde olarak algılamaz. plasenta kan hücrelerine ve besleyicilere izin vererek bebeğe ulaşmalarını sağlarken, bakteri ve virüslerin çoğunun rahim içine girmesini engeller. anne karnındaki bebeğin solunum ve dolaşım sisteminden sorumlu olup, karaciğeri, akciğerleri ve böbreklerinin işlevlerini bebek doğuncaya kadar yerine getirir.

    şu yazıda kısa bir anlatım var.

    henüz olmayan bir organ düşünün vücudunuzda. siz daha bebeğinize gebe olduğunuzu öğrenmeden evvel oluşmaya başlayan bu muhteşem yapı, sizin bildiklerinizden çok daha fazlasını bilip, sakince görevini yerine getiriyor.

    bunların tesadüfen oluştuğunu düşünmek akıl alır gibi değil. elbette tüm bu oluşumlar allah'ın yaratması ile gerçekleşiyor. bize de bunları görüp şu kısa hayatta iman etmek ve iyi insan olmak düşüyor.
  • hastanelerden ilaç yapımı için toplanan değerli yapı. bazı kesimin yemeklere karıştırıp yediği besin zincirinin bir parçası. göbek bağını yeni doğan'dan kesmeyin 2 haftaya kurur ve kendilerinden düşer hatta minik yavruyu bir çok enfeksiyona karşı anne sütü kadar korur. doğuma giden anne doğumdan sonra plasentayi istesin bakalım ne olacak?
  • bebeğin annenin kanı ve oksijeninden yararlanmasını sağlayan karaciğere benzeyen halk arasında bebeğin eşi
  • açılın, terim dolu bilgiler vereceğim.
    plesantayı anlamak için üç kavramı oturtmak gerekiyor: desidua, koryon ve villuslar. önce bunları ele alalım.
    endometrium gebelik için farklı bir hale girer, bu yeni halinde hücreleri glikojen ve lipid depolamıştır ve hücreler arası bağları da gevşemiştir. glikojen ve lipid embriyonun plasenta gelişinceye kadar ki süreçte beslenmesinden sorumludur. bağların gevşemesi ise implantasyonu kolaylaştırmak için gerçekleşir. endometriumun bu yeni haline desidua diyoruz. bu dönüşüm sürecine de desidua reaksiyonu...
    koryon, biraz daha karışık bir konu olmakla beraber en temelde ta beşinci gündeki blastosistin trofoblast tabakasından köken almaktadır. arada zibilyon tane olay oluyor ama yazının konusu plesanta diye geçiyorum. yani en başından beri bu arkadaş embriyoyu saran bir küre gibi. koryon duvarının yani koryon plağının hemen üzerinde harıl harıl endometriumu daha doğrusu desidua'yı kemirmekte olan ve bu sayede canlı taslağı için annede yer açan sinsityotrofoblastlar var. uterusa tek bir yüzeyden yerleşip gömüldüğümüz için haliyle bir tarafta daha fazla sinsiyotrofoblast var. en nihayetinde desidua içine tamamen giriyoruz ve annelerimiz bir yorgan gibi tepemize de desidua çekiyor. bu sinsityorofoblastlar sitotrofoblastlar ile el ele verip villusları oluşturmaya başlıyor ki bir süre sonra desidua'dan çekilen lipid ve glikojen yetmeyecek. villuslar oluşurken sinsityotrofoblastların içerisinde de boşluklar oluşmakta. laküna diyoruz bunlara. lakünalara anne kanı doluyor çünkü bu kemirip gömülme sırasında derinlere ulaşınca annenin kan damarları da araya kaynıyor ve lakünalar ile etkileşime girmiş, buraya sızıntılar yapar hale gelmiş oluyorlar. tamam artık elimizde anne kanına erişim var ve bu kanı çekebilecek villuslar da var. bir dakika daha villuslar hazır değil. az önceki villuslar bu lakünaların içine doğru uzanmakta ama henüz tam oluşmamışlardı. hemen altlarında yer alan mezoderm tabakası villusların içine doğru kımıl kımıl ilerliyor ki kendisi deminden beri koryon diyip durduğumuz şeyin bizatihi kendisidir zaten koryonun da asıl adı ekstraembriyonik mezodermdir. çeşit çeşit mezdorm var aman karıştırmayın gene de. villuslara geri dönelim, villuslar bu aşamada sekonder villus diye anılmakta. mezoderm doku farklılaşmaya çok müsait bir doku burada da öyle oluyor ve içerisinde kan damarları ve kan dokusu oluşturuyor. bunlar embriyonun dolaşım sistemine bağlanacak ileride umblikal arter ile. artık anne kanına erişebilen damar ağına sahibiz. doğrudan bir kan alışverişi yok. difüzyon ile villuslardan işimizi hallediyoruz. tamam koryon ve villuslar nedir üstün körü anladık. geçelim plasentaya.
    uterusta bir noktaya tutunup da içeriye gömülmeyi başarmış embriyoyu hayal edelim. bu arkadaş uterus lümenine doğru bir bombeleşme yapmakta desidua içerisinden. desiduaya balıklama atladığı ilk yere desidua basalis diyoruz. bu size bahsettiğim yorgana ise desidua kapsularis diyoruz. desidua kapsularisi şayet uterus lümeninde olup da elimizde fener ile çevreye bakıyor olsak uterus lümenine doğru bombe yapan kısım olarak göreceğiz. yani o kabarıntının çatısı desidua kapsularis, içinde koryon var en derinde ise desdua basalis. uterusun geriye kalan çile çekmeyen kısmına ise desidua paryetalis diyoruz. neden çile çekmiyor çünkü embriyo oraya tutunmamış.
    koryonun desidua basalis ile temasta olan yüzeyi daha bir villuslu çünkü en başından beri sinsityotrofoblastların yoğun olduğu kısım bu kısım hatırlarsanız. kemire kemire girmişti ya hani. koryonun bu bol villuslu kısmına koryon frondozum diyoruz. geriye kalan daha az villuslu kısmına ise koryon leva diyoruz. koryon leva'daki villuslarda zaten ileride atrofiye uğrayacak orası iyice düzleşecek. şimdi hayal edelim, koryon frondozum demek ki desidua basilaris ile hemen karşıkarşıya işte bu ikilinin oluşturduğu bu yapıya biz plasenta diyoruz. öte tarafta ise koryon leva ile desidua kapsularis iç içe geçmiş.
    embriyo bu yapının içinde büyüyor allah büyüyor. en nihayetinde o kadar çok büyüyor ki bizim bir zamanlar bombe diye gördüğümüz yer gidip de uterusun çilesiz kısmına kadar dayanmış yani lümenin öteki tarafına. burada hatırlarsanız desidua paryetalis vardı. desidua paryetalis ve desidua kapsularis birbirine ulaşınca kaynaşıyorlar. fakat garibim desidua kapsularis gebeliğin son üç ayında azalan kan akımı nedeniyle dejenere olarak kayboluyor. alttaki dümdüz arkadaşımız koryon leva artık desidua paryetalis ile dipdibe seyrediyor. ve bir nevi bizim yeni embriyoyu saran küremiz oluyor. bu süreç içerisinde koryonun iç kısmında ise koryon ve amniyonik zarlar birleşiyor ve koryoamniyonik zar dediğimiz şeye evriliyorlar. böylece önceden koryon ve amniyon boşluğu şeklinde iki ayrı boşluk varken artık bu sayı teke düşüyor. eski sınırların kalkması ve bu birleşim sounucunda embriyo artık amniyon sıvısının içerisinde mutlu mesut doğacağı günü bekler hale geliyor.
    son olarak doğum sırasında tüm bu desidua tabakası da atıldığı için doğumlar kanlı oluyor. biliyorum karışık yazdım daha uygun bir vaktimde daha derli toplu bir şekilde sizlere sunmaya çalışacağım değerli sözlük ailesi.
hesabın var mı? giriş yap