• bir suçunuz olmasa bile , insanın bilinçaltına yerleşen olaylardan dolayı istem dışı da olsa verebileceğiniz reaksiyon.
    barbaros bulvarının yıldıza çıkan merdivenlerinden gece 12 civarı müzik çalarım kulağımda yürüyordum. tam geçitin altında bir travesti ekmek derdinde takılıyordu. ben merdivenlerden çıkmaya başladığımda travestinin merdivenlerden yukarıya doğru hızlı hızlı çıktığını farkettim. güvenlik dolayısı ile kulaklıklarımı çıkarttım. "nooluyo lan" diye düşünürken travesti ,
    " ulan gene geldiler bu polisler kaç kaç" dedi. sanırım kalabalık takıldıkları zamandan kalma bir alışkanlıktı. ancak ben bu lafı duyunca birden koşarak merdivenleri çıkmaya başladım. travesti kişisi malum fiziksel özelliklerden dolayı hızla kaçıp uzaklaştı. ben biraz koşup sonra durdum.
    " bana nooluyo lan ben niye kaçıyorum ki , travesti miyim ? yok. e ben bunun pezevengi miyim? e hayır. peki niye polisten kaçıyorum " diyerek koşmama son verdim.
    zaten polis falan da yoktu ortalıkta.
    nasıl işlemişse içimize polisten korkmak , insana kendini suçlu hissettiriyor.
  • bugün, d100 karayolunun * kartal mevkiinde, ellerinde akreplerle önümü kesen iki çift polisin arabadan indirip, beni ve arabayı didik didik aradıktan sonra bütün bunlara karşılık bana gösterdikleri neden.. polisten kaçmak..

    olayı merak edip, okumak isteyenler için spoiler içinde anlatayım (istemeyen okumasın yani);

    --- spoiler ---
    kartal tem'den e5 bağlantı yolu, tuzla yönüne dönüyordum.. baktım önümde bir trafik.. "ulan yine hangi öküz kaza yaptı" diyerekten, en sola çıktım ve esneyen mantarları devire devire, köprünün altında duran trafiği beklemeden, yola çıktım.. hiç sağ tarafa bakmak aklıma gelmedi..

    devam ettim, 500 metre sonra arkamdan iki tane motorlu polis önümü kesti, sağa çektim.. beni arabadan indirip üzerimi ve arabayı didik didik aradılar.. bu zamana kadar hiç sormak akıllarına gelmedi, "neden polisten kaçıyorsunuz?" diye.. işin kötüsü bagajda oksijen lambası, çivi tabancası ve bir çanta dolusu kablo tesisatı vardı; ahiret sorularıyla birlikte, hepsinin bir bir hesabını verdim.. bu arada ruhsatı isteyen olmadı, çoktan bulup, arabanın muayenesininden vergisine kadar her şeyini sorgulatıp yerine koymuşlardı bile..

    en sonunda bir polis, ne olduğunu anlamaya çalışan bana dönüp "neden polisten kaçıyorsunuz?" diye sordu.. ben kaldım tabi öyle.. birkaç bir şey daha konuştuktan sonra; anladım ki; kartalda kestirmeden geçtiğim köprünün altında polis kontrolü varmış.. trafiğin sıkışıklığının nedeni de oymuş..

    bizim köyde, trafik sıkışık olduğunda alternatif yollara yönelinir, mal gibi beklenmez trafiğin içinde.. ne bileyim kontrol olduğunu..
    şükürler olsun, olay anlaşıldı, pardon, özür dileriz falan fistan çektiler gittiler.. zaten polislerle aram oldum olası süperdir, (bkz: tuzla/@schaker) artık pek bir seviyorum kendilerini..
    --- spoiler ---

    başımdan geçenler bir yana, 1 mayıs öncesi iyi antreman yapıyorlar valla.. aslında şikayet etmeye hakkım yok, iyi gene arkamdan gelmişler, durdukları yerden kafama da sıkabilirlerdi..
    olayın anadüşüncesi: polis sizin dostunuzdur arkadaşınızdır ve dostlar ara sıra hesap sorabilir..
  • kaçılabilir ama uzun süre saklanılamaz bu sebepten dayağa alışık olmayan bünyelere önerilmemesi gerekir. götürürler merkeze gelen öper giden öper. ilgi manyağı olursunuz.
  • yanlıştır.
    yapmadım mı, yaptım. ama tekrar etmem. olayın özü şu ki ;

    gece yarısı, kardeşim izmit'ten istanbul'a gelecek. otobüs harem'e uğramayıp dudullu'da bırakacağını söylemiş. neyse saat 12yi geçiyor, kardeşim telefon etti indim ben diye, bende yoldayım gidiyorum almaya. dudulludaki tesislere 1-2 kez gittim ama çok dolambaçlı bir şekilde yan yola geçildiğinden dolayı, gece olmasının da verdiği dezavantajla, dönmem gereken yerden dönmeyi unutup düz devam ettim. birde ne göreyim imes'in (dudullu da bir sanayi) oraya gelmişim, dedim geri dönmem lazım. sola dönüş ışığı olan bir yer aradım, buldum, ışıkların dibine yanaştım, ışık yeşil yandı, ortalığın tenha olmasının verdiği rahatlıkla, çaktım u dönüşünü. ulan tam o sırada, kaldırımdan birisi elinde yanıp sönen bi feneri yüzüme doğrultmasın mı, ben gidiyorum hala tabi, herifçi bağırdı ne yapıyorsun lan diye, takmadım, 15 metre sonra bi herifçi daha, aynı şekilde feneri tutup sallayarak , artık sağa çekmemi mi istiyordu neydi, onu da sallamadım, biraz daha ilerde bir polis aracı vardı. haydaa. düşünüyorum, kardeşcağızım gelmiş götü donar halde tesislerde bekliyor, şimdi duracak olsam 40 saat mevzu olacak, ulan gaza bi yüklenirsin, aynadan sürekli kontrol ediyorum bu adamlar gelecek mi peşimden diye, dedim plakayı almasınlar, nereye gittiğimi görmesinler, bu enteresan fikirle beraber farları kapattım, ve o karanlıkta denk gelen ilk sağa dönüşten daldım, biraz daha ilerledim ve farları açtım. ve kestirmenin de kestirmesi bu yolla tesislerin dibine çıktım. adrenalin faydalı birşey hep demişimdir sözlük. olay budur. ama tekrarı olmaz, kimse de denemesin, ertesi gün bir öğrendim ki, yine canım türkiyemde, dur ihtarına uymayan bir sürücüye, polis ikaz amaçlı arkadan ateş etmiş, artık adam nasıl ikaz ediyor, ikaz için nereyi nişan alıyor bilemiyorum ama, sürücüyü ense kökünden vurmuş öldürmüş. yazık lan dedim. o yüzden bi daha hep durucam sözlük valla.
  • deniz gezmiş'in yaptığı eylemdir. yakalanınca da polise değil, askere teslim olmuştur.
  • baştan söyleyeyim: çok uzun yazmışım. okumaya değer pek bir şey de yok ama bu kadar yazınca silmeye kıyamadım :/

    yargılama sonucu kesinleşmiş, sonrasında yargıtay tarafından onanmış ve iki kez infazını ertelettiğim cezayı çekmek için gittim ankara adliyesine, teslim oldum.

    yıllarca hep bugünün geleceğinden korkarak yaşadığım için yol boyunca elim ayağım titredi. adliyeye girdiğimde hissettiklerimi kelimelere dökebilecek edebi bi yeteneğim yok maalesef. sadece "çok kötüydü, berbat bir histi" diyebiliyorum.

    infaz memurluğuydu galiba.. oraya gittim, evrakları verdim. polis çağırdılar. onları beklerken 4-5 gün ayakta bekledim sanki. bir tane sivil polis bir tane de normal (böyle mavi şapkalı joplu telsizli) polis geldi. sivil olan "geçmiş olsun kardeşim, şimdi seni nezarethaneye götürücez, işlemlerin bitince de seni cezaevine ben götürücem" dedi. indik en alt kata, bi yer gösterdiler oturdum.

    bir anda garip bi aydınlanma yaşadım :) cidden çok tuhaf bi duygu. kaçıyorsun kaçıyorsun hep bu günün gelmesinden korkuyorsun ve sonunda o gün geliyor. nasıl rahatladığımı anlatamam. artık iş benden çıktı çünkü, yapabileceğim bir şey kalmadı..

    öyle rahatlamıştım ki karşımda polis memuru oturuyor, ben bacak bacak üstüne atmışım telefondan ekşi sözlüğe falan giriyorum. yarım saat önce ayakta zor duran eli ayağı titreyen ben değildim sanki. polis "istersen çay getireyim" deyince biraz toparlanıp bacaklarımı indirdim, polis de çıktı gitti. çabuk rahatlamasaydım iyiydi. fırça yemenin verdiği sinirle eski gergin havama geri döndüm.. iki dakika sonra polis memuru elinde çaylarla geri geldi :/ birini bana verdi. "sigara içiyorsan çıkartayım seni bahçeye, çayları sigarayla içelim" dedi. ben sürekli benle taşak geçtiğini düşünürken en sonunda kendimi bahçede polisle kakara kikiri yaparken buldum.

    neyse çaylar bitince girdik içeri. bi süre sonra polisler birini daha getirdi. ağır abi triplerinde geldi, yanıma oturdu.. "selamın aleyküm gardaş" şeklindeki sıcak selamına cevap verirken gerçek hayata geri döndüm. ulan diyorum biri ruya ama hangisi. ben cezaevine giricem, içerde bunun gibi sığır sikleri olacak, gardiyanıydı polisiydi ağzıma sıçacak, ama çayda içtim sanki sigarayla, yemek için de ısrar ettiler :/

    kekoyla konuştuk biraz, adı süleyman'mış, daha önce tutuklu olarak yatmış bi kaç ay, mahkeme tutuksuz yargılanmaya başlamış ve çıkmış dışarı, sonra cezası kesinleşmiş, kaçıyormuş, trafik çevirmesinde yakalanmış falan filan..

    bi ara memura "sigara içmem lazım" dedi ve "nezarethane lan burası" cevabını aldı. süleyman hıyarı geldikten sonra polis memurunun tavırları değişti. sivil polis tekrardan nezarete geldi. benim de çişim var ama tersleyecekler diye söyleyemiyorum.. sonra düşündüm ki altıma işesem daha büyük rezalet olacak utana sıkıla dedim "tuvalete gidebilir miyim" diye. "gel" dedi memur. çıktık kapıdan "çay-sigara yapalım mı yine" diye sordu :/

    biz çayı sigarayı içip döndük, sivil polis sayısı üçe yükseldi. bir tanesi "çıkıyoruz artık, işlemler tamam, arayacağınız, haber vereceğiniz birileri varsa benden de arayabilirsiniz" dedi. bizimki aldı telefonu bi kaç kişiyi aradı. fısır fısır bir şeyler söylüyor, kızıyor falan. sonra başkasını arıyor. yine fısır fısır.. ben kendi telefonumdan haber verdim kapattım, hıyar turşusunun arayacağı yerlerin bitmesini bekliyorum. polis en sonunda aldı telefonu elinden.

    (ben bile anladım ibnetorun bi şeyler çevirdiğini)

    bizim elemana kelepçe taktılar :/ benim de koluma bi polis girdi, arabaya kadar yürüdük. önde iki polis, arkada en sağda bi polis, ortada süleyman dangalağı, en solda da ben. devlet hastanesine gittik "gözaltındayken darp olmadığına dair rapor" alınacakmış. neyse durduk acil servisin önünde polisler indi. sülü indi, ben de indim ama bi baktım arabanın çevresinde benden başka kimse yok. herkes koşuyor. süleyman denen mal önde, bizim üç polis arkada koşuyorlar. süleyman arayı bi ara baya açtı o sıra gözden kayboldular.

    adam göz göre göre kaçtı amk..

    ekip otosunun önüne oturdum bi sigara yaktım süleymanın yaptığı eylemden cezaevinin pek de görülmeye değer bir yer olmadığına kanaat getirip ufak bi hesap yaptım. polisler 3 dakikadır yoklar, onların gittiği yönün ters yönüne doğru şimdi koşmaya başlasam süleymanı yakalasalar bile geri geldiklerinde ben terk-i diyar etmiş olurum. beni siktin sene yakalayamazlar.

    kişisel kariyerimde önemli konularda doğru karar verdiğim çok nadirdir.. bu kez doğru kararı verip polis otosuna yaslanıp bi sigara daha yaktım ve polislerin gelmesini bekledim :/

    ikinci sigara bitmeden hep birlikte geldiler. süleyman'a kibar bi dille bir daha kaçmaması yönünde telkinde bulundular. nedense süleyman'ın ağzı burnu kanıyordu :s

    hep birlikte hastaneye girdik. 3 polis bizim at yarrağını tutuyor hızlı hızlı gidiyorlar ben de arkalarından koşturuyorum.

    doktorun yanına gittik. bize uzaktan bi bakar gibi oldu. "gözaltındayken darp edildiniz mi" diye sordu. bizim mal atladı hemen. "beni dövdüler, kafama silahla vurdular" falan diyor. doktor tamam dedi bi şeyler imzaladı. ikimize de sağlam raporu verdi.

    cezaevine giderken ben öne oturdum. arka koltuktan pat küt sesler geliyordu. süleyman'ı gidene kadar biraz eskittiler. dallamayı kapalı cezaevine götürdük. beni yarı açık cezaevine götüreceklerdi. yolda durduk bi kebapçıda. yemek yedik. hesabı ödemek istedim, ödetmediler falan filan..

    amma uzun yazmışım ya :/ uzun lafın kısası polisten kaçarsanız size yemek ısmarlamazlar..

    buraya kadar okuyan birileri olacak mı çok merak ediyorum ama olayın devamını da yazmıştım zamanında. şu entry (bkz: #56580866)

    ha bu arada tecavüzcü, katil falan da değilim. suçum bu: (bkz: #20578587)
  • dün hayatımda ilk defa yaptığım, adeta gta da 2 yıldız aldıran olay.

    arkadaşımda az apacilik var yeni motor bakmaya gidiyoruz kaskını almadan karşıya geçmiş (anadolu dan avrupa ya).

    motora baktık geri anadoluya geçeceğiz 2 motor 3 kişi.
    arkadaş benle gelmek istedi daha konforlu gitmek için.

    neyse yolu tarif ediyor surdan git burdan git.
    köprü girişinde polis olur en soldan yardır dedi. geçtim en sola bu da kaplumbağa gibi sakladı kafayı arkamda. usul usul gidiyoruz. polis nasıl gördüyse artık en sağdan en sola geçmeye başladı düdük çalıyor dur diye.

    duruyordum tam en saha geçtim. arkadaş istersen kaç bir şey olmaz dedi. gazladim direk.

    köprü çıkışında da kontrol noktasını da geçtik. tamam atlattık ama arkandan ceza gelirse haberim olsun dedi.

    neyse gece üsküdar da oturup içiyoruz. o eve gitti 2 kişi 2 motor kaldık laflamaya devam falan. içime doğdu e devlet ten ceza yedim mi diye bakayım dedim.

    hem polisten kaçma hem de kasksiz yolcu taşıma diye 2 ceza 350 lira ceza gelmiş arkamdan. dursaydim tek ceza yeseydim 100 lira ceza gelecekmiş arkadaşın gazına geldik.

    akşam arkadaşa 2 şey attım whatsapp tan:
    e devletten ceza ekran görüntüsü ve iban numaram :)

    artçı, kel ve beyaz tişörtlü olunca saklanması imkansız oluyor.
  • gerektiğinde mantıklı olan harekettir, gerektiğinde diyorum ve detaya giriyorum;
    arkadaşımla bir iki bira içmek için sahile inmiştim bir iki derken dört oldu o tabi, araca bindik eve gidiyoruz yolda polis çevirmesi ellerinde alkolmetreler vs tabi bende en az 0,80 promil garanti, cezası 6 ay ehliyet + para cezası miktarı tam bilmiyorum. bu durumda yapılacak en mantıklı harekettir, çünkü polisten kaçmanın cezası 243 tl tabi takibe alınmadan kaçabilirseniz eğer yakalanırsanız sıkıntı daha büyük bu riski göze almalısınız aracınıza güveniyorsanız kaçın
hesabın var mı? giriş yap