• bütün sahip olduklarımız bir kolajdan ibaret,
    karakterlerimiz, istediklerimiz, yaşadıklarımız,
    etrafta gördüklerimiz, hayal ettiklerimiz,
    onun bunun parçası, toplanmışı, koparılmışı, yırtılmışı,
    dünyada gördüğüm her şey bir kolaj çalışması,
    ve belki tanrı kendi uygarlığında, bir pop-art sanatçısı.
  • pop artin ilk ornekleri sanilanin aksine new yorktan degil londradan cikmis, ama ingiliz asilzadeleri (!) zamaninda olaya gereken onem ve dikkati verememistir. nitekim pop artistleri en cok etkileyen seylerden biri baskanin da fabrika iscisi ile ayni coca cola'yi tukeymesi, populer kulturun bazi maddelerinin insanlari ayni seviyede bilrlestirmesidir.

    baska bir takintilari da tabi kutulama olayidir. mesela sigarayi degil de kartonunu aliriz aslinda. o kartonun icinde ne oldugunu gormeyiz, kafamizdaki imaj kutudur sadece. tabi andy warholun kutu kutu konserve corba cizmesi sadece cocuklugu o corbalarla gecmis oldugundan olmasa gerek...
  • 1950'lerin başında ingiltere'de doğan ama 1950'lerin sonunda andy warhol ve roy lichtenstein sayesinde amerika'da ünlenen pop art, çok katı ve iddialı olduğu düşünülen soyut ekspresyonizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.

    insanların günlük yaşamının maddi gerçeklere dönüştüğünü savunan ve bunun için bağlamlarından soyutladığı veya başka nesnelerle ilişkilendirdiği popüler kültürden üretilmiş görsel öğeler kullanan pop art'ta işe verilen tutum işin kendisinden daha önemlidir.

    "pop" kelimesini içeren ilk sanat eseri, eduardo paolozzi'nin 1947 tarihli if i was a rich man's plaything isimli kolajı olsa da 1952'de londra'da ortaya çıkan independent group (ıg) pop art'ın öncüsü olarak kabul edilir. grubun üyelerinden biri olan eduardo paolozzi, ıg'nin ilk sergisinde reklam afişleri, çizgi roman karakterleri ve dergi kapaklarından oluşan bunk başlıklı bir dizi kolaj sunarak bu akımı başlatmıştır.

    1960'lı yıllardan itibaren marilyn monroe, elvis presley, natalie wood gibi amerikan ikonlarını ve campbell's soup cans gibi tüketim ürünlerini sanatsal hale getiren serigrafileriyle tanınan andy warhol ise pop art denildiğinde akla gelen ilk isimdir. warhol, 2013'te sotheby's'de 105.4 milyon dolara satılan silver car crash isimli çalışmasıyla dünyanın en pahalı pop art sanatçısı unvanını bile elde etmiştir. aynı zamanda bu eser - satıldığı dönemde- dünyanın en pahalı eserleri arasında yedinci sırada yer almıştır.

    tüm tartışmalara, provokasyonlara ve hatta aşağılamalara rağmen, çok daha ateşli tartışmalar yaratacak olan çağdaş sanatın da önünü açan pop art, birçok çağdaş sanatçıya ilham vermeye devam etmektedir. öyle ki, “warhol'un varisi” olarak sanat piyasasının altını üstüne getiren jeff koons, eksantrik ve çok renkli heykelleriyle her daim eleştirilerin odak noktası olmayı başarmıştır. çalışmalarını savunurken salvador dali, roy lichtenstein, robert rauschenberg ve andy warhol gibi 20. yüzyılın önemli sanatçılarından aldığı ilhamla sanatına yön verdiğini her fırsatta dile getirse de 1980'de new york'taki the new museum of contemporary art'ta pleksiglas kutuların içinde floresan ışıklarla aydınlatılmış elektrikli süpürgeler sergilemekten de geri durmamıştır. üstelik bu dizi, son derece kışkırtıcı bir provokasyon listesinin yalnızca başlangıcıdır. koons, versailles sarayı'nın klasik ve lüks ortamındaki salon de mars'ın tavanına kırmızı bir ıstakoz asmaktan veya salon d'hercule'nin ortasına paslanmaz çelikten yapılmış devasa bir köpek yerleştirmekten asla çekinmemiştir.

    renkli, ilginç veya modernizmin kitsch diye tabir ettiği 20. yüzyılın sanat çalışmalarını ister beğenin isterseniz yerin dibine sokun ama bu eserler sanatseverler ve koleksiyonerler arasında bir hayli popüler.

    ~ eduardo paolozzi'nin bunk serisi için: tate
    ~ daha fazla pop art için: moma ~ guggenheim ~ philadelphia ~ tate
  • bugünün sanatının birer eşya-mal ya da tüketim aracı olduğunu savunan sanat akımıdır.

    realizm merkezli bir uç boyut yansımasıdır. ama seçkin-nadide olanı reddedişiyle dadaizme yakındır.

    hazır ürünlerin montajını, rastgele karşılaşılmış nesnelerden faydalanarak yapmayı açladığı için yine kapılarını dadaistlere dayandırır.
  • bu akım 1960'larda hem amerika'da hem de ingiltere’de karşımıza çıkıyor. ismini popular kelimesinden alıyor aslında. doğrudan popüler kültürün tüketim nesnelerine, imgelerine yönelen; resimlerinde doğrudan popüler kültürün ikonografisini kendine konu eden bir akım. aslında söz konusu olan amerikan kültürüdür. 1960'larda amerika'da tüketim kültürü ortaya çıkıyor. daha önceki dönemlerde sadece belirli bir zümrenin yararlanabileceği bir takım kolaylıklar gündelik yaşamda daha çok insanın yararlanabileceği bir hale gelir. sanatçılar da ortaya çıkan bu tüketim kültürüne yöneliyorlar.

    bu kültürü ilk olarak anlamaya, yorumlamaya, sorgulamaya çalışanlar ingiliz sanatçılar. "pop" kelimesi de bu bağımsız grubun geliştirdiği çalışmalar sonucunda ortaya çıkıyor. bu grubu eleştirel olarak destekleyen isim lawrence alloway. temelde ingiltere'de karşımıza çıkan manzara resmi ve soyut sanata tepki niteliğinde sanatın alanlarının genişletilmesi gerektiğini aktarır. aynı zamanda güzel sanatlardan alınacak öğelerle popüler kültürün gelişeceğini düşünür. mesela pop-art kelimesi ilk defa onun tarafından kullanılıyor. ingiltere'de pop-art'ın en temel özelliği entelektüel bir bakışla farklı açılardan -modadan otomobil tasarımına, felsefeden iletişim kuramlarına kadar- dönemin popüler kültürüne bakmasıdır. hatta bu bakış açısı onları bilim kurguya kadar götürür.

    ingiltere'deki durum ise amerika'dan farklıdır. ingiltere amerika gibi tam anlamıyla tüketim toplumuyla buluşmuş değildir. 1960'la birlikte ingiltere'de "coşkulu londra" * kavramı ortaya çıkıyor. bir yenilenme ve gençlik kültürü ve müzik endüstrisinin gelişimine işaret eder ve bu durum sanatı etkiler. ingiltere'de pop-art 3 dönemde inceleniyor. ilki bağımsız grup*’tur. 50'lerde popüler kültürü anlamaya çalışan, "sanat üreten" denilmese de sergiler yapan, araştıran bir gruptur. ikinci ve üçüncü dönem ise royal college of art'ta okuyan öğrencilerin kurduğu gruplardır. onların ürettikleri çalışmalar akademi ortamında tepki çeker. bazıları okuldan atılır, bazılarının bölümleri değiştirilir.

    ingiltere'de "durumu" anlamaya yönelik bir hal varken amerika’da ise farklı olarak popüler kültür* cezbedici bir kültür olarak görülür ve onu daha da cezbedici hale getirirler. ingilizler için yine de sanat önemlidir ve "resimsel"dir. amerikan pop-art'ı ise resimsel olmayan bir dil arayışı içindedir ve çoğunlukla kitle iletişim araçları tarafından üretilmiş büyük boyutlu anıtsal tuvaller olarak karşımıza çıkarlar. örneğin andy warhol'daki gibi bir kutsama göze çarpar. "bu ülke hakkındaki en önemli nokta; amerika'nın yoksulların da zenginlerle temelde aynı tüketim mallarını satın alma geleneğini başlatmış olmasıdır. televizyon izliyor olabilirsiniz. coca-cola görürsünüz ve bilirsiniz ki başkan kola içer, liz taylor kola içer ve düşünebiliyor musunuz siz de kola içebilirsiniz. kola, koladır ve paranız ne kadar olursa olsun köşedeki serserinin içtiği kolanın daha iyisini satın alamazsınız. bütün kolalar aynıdır ve hepsi güzeldir. bunu liz taylor bilir, serseriler bilir ve siz bilirsiniz."

    pop-art’ın temel özellikleri:

    -resim yüzeyi geleneğini yıkmak ve gerçek malzemeleri de katarak üç boyutlu nesneler üretmek.
    -yağlıboya yerini sentetik ve sprey boyalara bırakır.
    -resme figür geri döner.
    -yüksek sanat/alçak sanat ayrımının ortadan kaldırılması.
    -doğrudan kent kültürüne, kent yaşantısına yönelme vardır.

    1.dönem - bağımsız grup (1954-1957)

    reklam, tüketim malları, otomobil, moda, pop müzik, çizgi romanlar, hollywood sinemaları gibi popüler kültür ve ürünlerine "bakmış" fakat aynı zamanda bilim, teknoloji, endüstri tasarımı, iletişim kuramı gibi başka alanlarla da ilgilenmiş ve bu iki kutup arasında ilişki kurmaya çalışmışlardır. bağımsız grubun en önemli özelliği araştırma sergileri yapmalarıdır. bu sergilerin en ünlüsü popüler kültüre baktıkları this is tomorrow sergisidir. 1956 yılında, hala çok etkin olan whitechapel gallery'de gerçekleşir. bu sergi için bir afiş düşünülür ve richard hamilton tarafından yapılır.

    richard hamilton – bugünün evlerini bu denli farklı, bu denli cazip kılan nedir? – 1956 (kolaj)
    pop-art, bu kolajda da görüldüğü gibi tüketim toplumunun* görüntülerini kullanır ya da öyleymiş gibi gösterir. pop-art estetiği; o kültüre bakar, o kültürden malzemeleri kullanır, konuyu o kültürden alır fakat aynı zamanda pop-art’ın kendi kültürü de kendi resimsel alanı da diğer alanları besler. bir gündelik yaşam sahnesi olarak tasarlanmıştır. etrafta çoğu insanın yararlanabileceği tüketim nesneleri görülür. richard hamilton oldukça entelektüel bir sanatçıdır ve duchamp’tan çok etkilenmiştir.

    richard hamilton - chrysler'a saygı – 1957
    hamilton burada amerikan otomobil tasarımı ile reklamlardaki seksi kadın imgesini bir araya getirir. ten renginin kullanılması düşünceyi bedene doğru götürür. soyut bir kadın figürü, hedef tahtası formunda sunulmuş kadın göğüsü görülür. gölgelendirmeden renklendirmede soyut-dışavurumcu fırça vuruşları görülür. ancak resim aslında reklam estetiğinin güzel sanatlar bağlamında yeniden yorumlanmasıdır.

    richard hamilton - $he – 1958/1960
    çok sayıda reklam imgesinden yola çıkılarak yapılmış bir resimdir. "başlık, paranın cazibeli tuzağı ile kadın güzelliği arasında bir ilişkidir. resmin kurgusu, soğuk olan buzdolabı ile ateşli olan kadın arasında kurulan ilişkiden ortaya çıkar." kadın adeta buzdolabı tarafından sarmalanmıştır, yerde ise tost makinesi ile elektrik süpürgesinden yola çıkılarak yapıldığını düşünebileceğimiz bir tüketim nesnesi/tasarım bulunur. buzdolabının kapısı için "cadillac pembesi" kullanılmıştır. içinde ise bir kolaj vardır; coca-cola şişeleri görülür, yüzeyde ise soyut-dışavurumcu fırça darbeleri vardır (resimsel olanla olmayan arasında ilişki kurulmaya çalışılır). "kadın figürü, dönemin kadın artistlerinin ve reklam yıldızlarının bir kombinasyonudur." dolayısıyla bunlar katmanlaşmış anlamları olan resimlerdir ve anlamaya dönük, anlarken de eleştirel (olumsuzlama olmadan) bir bakış oluşturur.

    richard hamilton – benim marilyn'im – 1965

    richard hamilton – beyaz bir noel düşlüyorum – 1967/1968

    richard hamilton – coşkulu londra – 1967

    eduardo paolozzi – nihai itiraf – 1947
    özellikle heykelleriyle önemli bir sanatçıdır. çalışmalarını pop-art'tan çok sürrealizm içinde incelemek daha doğrudur. bağımsız grup üyesidir. amerikan dergilerini toplayıp bunlardan kitaplar oluşturur.

    eduardo paolozzi – dr. pepper – 1948
    içeceğin reklamıyla birlikte birçok çizgi romanı ve tüketim ürünlerini bir görüntü bolluğu halline getirir.

    eduardo paolozzi – aziz sebastian – 1957
    bir din şehidini bilim kurgu figürü halinde buluntu malzemeleri kullanarak oluşturmuştur. toplumsal bir eleştiri de sunar.

    2. dönem – royal college of art (1957-1961)

    richard smith – hediye pakedi – 1963
    richard smith’in ön planda olduğu bir dönemdir; paketleme kültürünü gündeme getirir. bu çalışmada sigara pakedinden yola çıkar. tüketim nesnesinin sunulması söz konusudur. bu dönem pop-art’ının soyut sanata yöneldiğini düşünülür. parlak renkler vardır, dergi sayfalarındaki fotoğrafları çağırıştırır, imgeler pakete ve tüketim nesnelerini çağrıştırır. biçimlendirilmiş tuval söz konusudur. yassı yüzeyden iki sigara pakedi boyalı yüzeyi derin gölgelerle keser ve izleyiciye yönelerek heykel formuna ulaşır. "sigara satın almazsınız, paket satın alırsınız."

    peter blake – karikatür okuyan çocuklar – 1954
    özellikle çocukluktan ve çocuk yaşantısından çok etkilenir. bu nedenle çalışmalarında bir romantik/nostalji de sezilir.

    peter blake – balkonda – 1955/1957

    peter blake – kızlı kapı – 1959

    3.dönem – 1961 sonrası

    kısa sürmüş bir dönemdir. bu dönem sanatçıları 1961 yılında "genç çağdaşlar" isimli bir sergi açarlar. 3.dönemin bu sergiyle başladığı kabul edilir. fakat akademi bu sergiden hiç memnun kalmaz; allen jones ilk senesinde okuldan atılır, philips’e sanatını gözden geçirmezse uzaklaştırılacağı söylenir ve sonrasında televizyon bölümüne geçer.

    david hockney – thypoo çay kutuları – 1961
    yine tepki çeken bir sanatçıdır. bunun nedeni biçimlendirilmiş tuval kullanımı ve konularıdır. erken yıllarından itibaren gay kimliğini gizlemeyen bir sanatçıdır ve resimlerinde de bu kimliğini işleyen çalışmalar yapmıştır. bu çalışmada bir çay kutusunu biçimlendirilmiş bir tuvalle üçboyutlu perspektif oluşturacak şekilde oluşturur

    david hockney – havuzda adam – 1965
    allen jones – ikinci otobüs – 1962
    allen jones – garson – 1971
    allen jones – şapkalık, masa, koltuk – 1969
    derek boshier – mektup – 1961
    peter philips – sıradan resim – 1964/1965
    patrick caulfield – körfezden görüntü - 1964

    ingiliz sanatçılar daha sonraları pop-art'ın ötesine geçerler, kendi içsel kimliklerini geliştirirler. amerikan pop-art’ının öncüsü olarak ise iki isimden söz etmek gerekir. bu iki sanatçı neo-dada olarak adlandırılırlar. özellikleri; soyut-dışavurumcu fırça vuruşları, çalışma tekniği ile popüler kültürün konusu, imgesi ve tekniği arasında bir köprü kurmalarıdır. soyut-dışavurumculuğu eleştirirler. çalışmalarında nesne üretimi ve resimsel alanın dışına çıkma görülür. robert rauschenberg ve jasper jones.

    robert rauschenberg – yatak – 1955
    bir sanat eleştirmeni tarafından resimlerinin post-modern olarak adlandırılmasıyla bu terim görsel sanatlar üzerinde ilk defa kullanılmıştır. temel özelliği karışık teknik kullanımıdır.

    postmodernizmin görsel sanatlardaki özellikleri:

    -karışık malzeme kullanımı.
    -sanat ile hayat arasındaki sınırların kaldırılması -ironi/alay/parodi bulunması
    -eklektik bir dil vardır.
    -sanatçının bireyselliğinin özerkliğinin eleştirisi vardır
    -sanatın yalnızca bir tekrarlama ve yineleme olduğu fikri bulunur.

    robert rauschenberg – monogram – 1959
    asamblajlarıyla tanınan bir sanatçıdır. üzerine lastik geçirilmiş doldurulmuş keçiden oluşan bu asamblaj en bilinenlerindendir. neo-dada olarak adlandırılmalarının nedenlerinden biri; hazır yapım nesneleri kullanmasıdır.

    robert rauschenberg – odalisk – 1955/1958
    robert rauschenberg – kanyon – 1959
    diğer bir özelliği bu çalışmada olduğu gibi birleşik resim tekniğini kullanmış olmasıdır. tuval üzerine bir hazır yapım nesnesi ilişiktir.

    robert rauschenberg – rebus – 1955
    kolaj ve akıtma tekniğini kullandığı bir çalışmasıdır. rebus kelime olarak bir çeşit bulmacaya verilen addır.

    robert rauschenberg – havayolu – 1964
    başka bir özelliği bu çalışmada olduğu gibi andy warhol’dan önce serigrafi tekniğini kullanmış olmasıdır.

    jasper jones – bayrak – 1955
    temsil ile resim arasındaki ikiliği kullanmıştır. bayrak boyutlarında bir tuval üzerine amerikan bayrağını resmetmiştir. "temsil mi resim mi? bayrak mı resim mi?" sorularını sorduran bir çalışmadır.

    jasper jones – atış tahtası – 1955

    jasper jones – iki toplu resim – 1960
    soyut-dışavurumcu bir kompozisyonun oluşturulduğu tuval üzerinde bir yarık açılmış ve bu yarığa iki top yerleştirilmiştir. bu bağlamda soyut-dışavurumculuğun bir parodisi yapılmış, estetiği kırılmıştır.

    jasper jones – renkli rakamlar – 1965

    jasper jones – boyalı bronz – 1960
    doğrudan bira kutusunu boyalı bronz şeklinde yeniden üretmiştir. neo-dada olarak adlandırılmasına neden olan bir çalışmadır. hazır nesne ile yeniden bağlantı kurmak isteyen, şok etkisi yaratmak isteyen, amerikan sanatını eleştirmek isteyen sanatçılar olarak düşünülürler. fakat "dada" bu düşünceyi kabul etmez. 1966 yılında münih’te düzenlenen dada serisi'nin kitabında "pop-art, gerçekte bizim toplumumuzun bir ideolojisidir. onun maskesini düşürmenin değil" yazmaktadır.

    ayrıca duchamp, yazdığı bir mektubunda; "bugün yenigerçekçilik, pop-art, asamblaj gibi terimlerle anılan neo-dada'nın kökeni, dada'dır ve bugünün sanatçılarına da kolay bir çıkış oluşturmaktadır. ben hazır nesneyi keşfettiğimde estetik olgusunu yerlebir etmeyi amaçlamıştım. neo-dada'cılar ise benim hazır nesnelerimde estetik güzellik buluyorlar. şişelik'i ve pisuvar'ı meydan okumak için suratlarına fırlatmıştım. ama bak onlar, bunları estetik açıdan övüyorlar." bu düşünce pek de yanlış değildir. baktığımızda bu sanatçılar doğrudan popüler sanatla da çok ilgilenmektedirler.

    roy lichtenstein – büyük resim ıv – 1965
    soyut-dışavurumcu jesti çizgiroman estetiğiyle tekrarlar ve dolayısıyla kişisellik ortadan kalkar. ironik bir eleştiri sunmuştur. önemli bir özelliği resimlerini matbaacılıktaki “dot”larla örer ve sanki bir çizgiromana bakıyormuşuz izlenimi alırız.

    roy lichtenstein – çiçek şapkalı kadın - (1963)
    roy lichtenstein – ateş açtığında - (1964)
    roy lichtenstein – boğulan kız – (1963)
    roy lichtenstein – umutsuz – (1963)

    andy warhol – 210 coca cola şişesi – (1962) fabrika ismi verdiği bir atölyesi vardır. warhol’un amacıyla örtüşen isme sahip bu mekan sanat üretiminin yanı sıra velvet undergroung albümlerinin tanıtımının yapıldığı, film çekimlerinin gerçekleştirildiği ve partilerin düzenlendiği "günümüz kapitalizminin bir fabrikasıdır." tuvallerinde serigrafi tekniğini kullanır. ancak rauschenberg’deki katmanlı anlatım yoktur. örneğin coca cola reklamının görüntüsünü 210 kopya olarak birleştirir ve bir bolluk fikrini vurgular.

    andy warhol – 210 champbell’in hazır çorbaları (1962) aynı teknik ve amaç uygulanmıştır. imgeler büyültülür böylece nesnelere olan ilgi/arzu arttırılır.

    andy warhol – brillo kutuları – (1964)
    brillo kutularının aynısını üretir ve süpermarkette durduğu gibi galeri mekânına yerleştirir. süpermarketteki malla sergi mekânındaki nesnenin bir farkı olmadığı düşüncesini ortaya koyar.

    andy warhol – inekli duvar kâğıdı – (1965)
    andy warhol – monroe – (1962)
    andy warhol – elvis
    andy warhol – intihar (1963)
    tom wesselman – büyük amerika çıplakları serisi (1967/75)
    tom wesselman – natürmort
    james rosenquist – f-111 – (1965)
    claes oldenburg – green gallery’deki sergiden – (1962)
    claes oldenburg – hayalet daktilo
    claes oldenburg – anıt (1976)
  • sanat her donemde icinde bulundugu toplumu ve toplumun dusunculerini, hayallerini, mitlerini, destanlarini, yasamini, inanclarini dile getirmistir. bu anlamda sanat toplum yasayislarini simgelestirirken sanatci bunu yapan kisi olmustur .(unutulmamalıdır ki istisnalar kaideyi bozmaz)
    bu anlamda sanat akimlarini sanatci ve entellektuel bir kesimden cok toplum ve onun inanclari yonlendirmistir buyuk anlamda.
    20. yüzyıla gelindiginde bu mantelitenin devamı olarak popart ortaya cikmistir ozellikle ikinci dunya savasindan sonra.
    sanat bu anlamda tuketim toplumuna ayak uydurmus ve toplumun aynasi olmustur. bu anlamda pop art sanat tarihine bakildiginda diger akimlardan ve kendinden once gelen sanat ve sanatcilardan ayri dusunulmemelidir elbette onlardan etkilenmistir. fakat hizla degisen topluma ayak uydurmustur ve sanat halka inerek daha cok kaplamistir yasami, saraylardan cikarak elle tutulabilir ve satin alinabilir kilinmistir.
  • 1960-70 yılları arasında oldukca ragbet goren tüketici toplumu eleştirmeyi amaç edinen sanat akımı
    (bkz: andy warhol)
  • sık sık yanlış anlaşılan, popüler olanı sevmeyen aksine onu yeren-onu eleştiren, kalıpları-markaları-reklamları sorgulatan sanat akımıdır. hatta düşünce akımı da diyebiliriz, çünkü düşünsel anlamda kattıkları daha derin, daha özgün, daha etkileyicdir.
  • neredeyse 2 yıldır değiştiremeden kullandığım ve anesthetic yapımı olan çok başarılı bir sözlük theme'i
    insanı yormuyor kasmıyor... neden en popülerler arasında olmadığını anlayamadığım eser

    edit : gün itibarı ile "neredeyse 4 yıldır" değiştirmeden kullandığım olmuş olan sözlük theme i...*
  • 20. yüzyılın ortalarında amerika ve ingiltere başta olmak üzere dünyada yayılmaya başlayan gençlerin başını çektiği, soyut ekspresyonizme tepki gösterilen sanat akımıdır. başlangıç aşamasında değişik ülkelerde bağımsız bir şekilde kendilerine özgü olarak oluşmuştur. akla ilk gelen isim andy warhol' dur. son dönem dizilerde yatak odalarının vazgeçilmez aksesuarlarını oluşturan tablolar bu sanat akımına dahildir. misal: yaprak dökümü şevket ve ferhundenin odasındaki tablo
hesabın var mı? giriş yap