• feminist veya kadın düşmanı olacak kadar dahi bir donanımı olduğunu düşünmüyorum. konunun kadınlarla da ilgisi yok. basitçe üstten bakan, küstah, ukala bir insan. söylediği şey "o saatte orada ne işi varmış"ın bir değişik versiyonu. bağlamdan ayrı, sebep-sonuç ilişkisi kurulmamış ve ortadan belirtilmiş bir düşünce hiç kimseyi haklı yapmaz.

    kendisine marko paşa'nın güzide sözüyle veda ediyorum:

    "sizin o gerçekle sınanmamış yalandan merhametsiz gerçekçiliğinizi sikerim."
  • belli ki oralara hiç gitmemiş, oradaki bazı insanların nasıl bir kültürde yaşadığını bilmeyen bir yazar. ben de o bölgelere gitmeden önce kitabi şeylerle o kadar rahat konuşuyordum ki oraya gittiğim zaman ki 3 yıl öğretmenlik yaptım olayın bambaşka olduğunu gördüm. keşke insanlara cahil, yok sonuçlarına katlanacaklar demeden önce o kadınların nasıl evlerde büyüdüğünü görseydi. savunduğu şey yanlış değil hâlâ regl olmanın ayıp olduğunu düşünen bi toplumda yaşamak bizler için de utanç verici ama dediğim gibi keşke dili, düşünceleri sadece kitabi bilgilerle sınırlı olmasaydı. bizim insanımız cahil bunu kimse inkar etmiyor zaten ama başına kötü bi felaket gelince sorgular, uyanır gibi bir şey de mümkün değil, bir gecede de değişemez bu. istediğiniz kadar kitap okuyun, sosyoloji, felsefe bilin eğer kendi toplumunuzdan uzaksanız o insanların yaşamlarını görmemişseniz lütfen yorum yapmayın çünkü gerçekçi olmuyor. hele ki deprem gibi afet zamanında bunu hiç yapmayın, en azından o insanlara saygınızdan fikirlerinizi bir süre kendinize saklayın.
  • https://twitter.com/…?t=idyccs39aotawiwq6jzvxq&s=19

    mantalite yazmayı bilmeden ped istemeye çekinen depremzedelere cahil diyen yazar. aferin müthiş düşünmüşsün. her twite de fikrinin arkasında olduğu cevabını vermiş. bu cehalet karşısında saygıyla eğiliyorum.
  • (bkz: jquery)
  • çeviri dünyasında "bundan emin değilim, şirket lingüisti bunun hakkında ne düşünüyor?" demek için kullanılan şablon.
  • bu aşırı feministler kadar kadın düşmanı bir kitle olamaz. bu yazar hanımefendi de bunlardan belli ki.
  • üç. iki. bir. gözlerini aç.

    ve karşımda query… ama bu konu onun aslan yelesi saçlarıyla da ilgili değil, animeler gibi beyaz ve çocuksu yüz hatlarıyla da ilgili değil. bu konu, onun olağanüstü zihni hakkında. nadir bulunan yabani bir çiçek gibi. asla kırılgan değil, narin değil, ve kesinlikle güçsüz değil. tüm zorlukları ışıldayarak aşmış, kasırgalarda yaprakları bile uçmamış, dağdaki en güzel, en asil çiçek oymuş…

    10 yıl önce kimse o query. ama ben sizi 16 yıl öncesine götürmek istiyorum. o sessizken, içine kapanıkken ve hayaller evreninde yaşarken, talihsiz serüvenler dizisi en sevdiği seriyken, henüz babasından korkarken; henüz kendini sabırla inşa ederken…. başka biri olsaydı, ananemin evine çay içmeye gelmeyi reddettiği gün son görüşmemiz olabilirdi; ama yollarımız farklı şehirlere ayrılıp da bambaşka engellerle karşılaştığımızda o beni unutmadı, ben de onu… sonunda o şaha kalkan ve gözlerinden alevler saçan bir at gibi yaktı yıktı, ben ise kendime bir kimlik daha geliştirdim, ellerinde bıçaklar taşıyan ama bıçağı sadece en yakınlarındakine saplayan bir kimlik... herkes benden uzak durmalıydı, kendi yalnızlığımda boğulmalıydım, ama o hep benim elimden tuttu… o galip gelmişti, ben kaybolmuştum. o sağlam çıkmıştı, ben yıkılmıştım. ve o biliyordu ki, beni sadece o anlardı. gözyaşlarım onun taç yapraklarına damlardı.

    ve şimdi, yıllar sonra; o çiçeğin tohumları rüzgarla birlikte uçarak intikamızı alıyor… yağmura yakalandığımda beni battaniyelere sarar ve sıcak çay getirir, benimle sigarasını paylaşır, ve sırlarını anlatır. saçlarında bir tacı yok belki ama insanı bir kara delik gibi içine çeken bakışları var. ve ben ona soruyorum, benimle yine tanrıcılık oynar mısın? dünyayı alt edebiliriz, ele ele yürür müsün?

    bir. iki. üç. gözlerini kapa. ve dünyayı yaban çiçeklerinin sardığını hayal et.
  • lümpenliği ile hatırlanacak kepaze yazar.
    tip-2 trland phd vakası. arkadaşları için üzülüyorum.
  • çok tuhaftır benim için bu.. tuhaf bi şeydir. tuhaflığın 40 farklı zamanda 40 farklı yerdeki 40 farklı insan tarafından yapılmış tanımının hepsine uygundur, belki de hepsinin birleşimi gibidir.

    içinde insan vardır, söz vardır, his vardır, mana’nın ta kendisi de vardır. insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir denir. bi takım korkulr uğruna bazen değerli bi şeylerden vazgeçtiğim doğrudur.

    bu yüzden ben; hayatımda duyduğum şarkılar, bitirdiğin kitaplar, birilerine okuduğum şiirler, ve seyrettiğim filmlerin hepsinden sadece bir tanesine ağladım. hem de patlarcasına, hüngür hüngür ağladım.

    birinin anlattığı bir hikayeydi bu. query ile başlıyordu, query... sonu da şiirle bitiyordu, ve ben o şiirin son kelimesi olan isimden önce ona hitaben söylenmiş o bi önceki kelimeyi ve sonuncusunu birlikte duyduğum an patladım..

    sinema salonunda seyrettiğim filmin gidişatına kendimi kaptırınca hissettiğim enerjiden burnumun patlamışlığı vardır. o gerçek bir insandan dinlediğim gerçek, yaşanmış hikaye beni tuttuğu takımın maçını seyreden fanatik bir taraftar veya bir at yarışı mübtelası gibi kendimden geçirip, yerimden kaldırıp tavana çarparcasına zıplatmıştı olduğum yerden..

    ve o hikayeyi anlatan iri yarı, 198 boyunda, enine çok geniş, yüzü köşeli, alnı ve yanakları hafif uzun, yeşil gözlü, kirli sert sakallı erkek, kendisinden hiç beklenmeyecek gibi anlatmıştı bütün hikayeyi..

    baştan sona anlatmıştı.. baksanız belki o hikayeyi anlatacak son insandı, ama anlatmıştı, hem de öyle bir anlatmıştıki, vallahi camlar çatlayacak deseler inanırdım.. öyle anlatmıştı, ve ben bir erkeğin ağladığı an’lardan birini yaşamıştım...
  • query, seni düşündüğüm zaman kendimi bağdat’ı fethetmenin kendisine bağdat’ı fethetmeyi düşünmenin hazzını ödetmesiyle buruk bir hüzne boğulan komutan gibi hissediyorum.

    seni düşününce gözümün önüne sahip olduğum bütün güzellikler; ve dahi sahip olamasam bile bir insanı mutluluğa gark etmeye fazlasıyla yetecek kadar çok olan dünyanın bütün güzellikleri geliyor; mesela bir insanın en hüzünlü gününde o hüznü dünyanın en büyük kuvvetine dönüştürebilecek güçteki güzellikler, mesela çocuklar, mesela şeyh izzettin’in dünyanın bütün çocuklarına yazdığı muska geliyor gözlerimin önüne de; ne bu güzelliklerden, ne bu bahçeden, bu kuştan, bu nur’dan, ne şairlerden, ne de onların yazdıkları şiirlerden hazzedemiyorum.

    query, seni düşündüğüm zaman içimde lisenin son cumasının ince sızısını hissediyorum.

    sen benim en iyi arkadaşımdın; seni düşündüğüm zaman en iyi arkadaşımı kaybetmiş gibi hissediyorum.
hesabın var mı? giriş yap