• hem hayatımda seyrettiğim en güzel filmlerden hem de hayatımda gördüğüm en underrated filmlerdendir. frodo reyizin en sevimli halini izlemek de ayrı bir keyif.

    çocuk istismarına dikkat çekmek için yazılmış bir kitaptan yola çıkan film, üvey babaları tarafından şiddet gören çocukların hayal dünyalarını olabilecek en gerçekçi, en naif şekilde anlatır. underrated olmasının sebebi ise filmin sonunu pek çok kişinin anlayamamış olmasıdır. insanın hayalgücünü bir çocuğun gözünden düşünmeye zorlaması, psikopat üvey baba'yı canavar figürüne dönüştürmek için yüzünün film boyunca çok az gösterilmesi gibi ince detaylar barındırır.

    --- spoiler ---

    filmin sonuna dair genel iki teori var. birincisi, bobby'nin aslında gördüğü şiddeti bastırmak için mike'ın hayal dünyasında yaşayan bir karakter olduğu ve kral'ın tutuklanmasından sonra bobby'yi kendince yok etmek için uçurmasıdır ki bence bu değil.

    ikincisi de bobby'nin kral'ın elinde ölmüş olması ve mike'ın böyle bir sonu kabul edemeyip uçan metal araba tasarlayarak kardeşini "güvenli yerlere uçurduğu" ki bence doğru olan bu. bunu sonradan gelen kartpostallardan ve özellikle de "ne zaman çocukluğuma dair hislerimi kaybetmeye başlasam bir kartpostal alıyorum" cümlesinden anlayabiliyorum.

    -- spoiler ---
  • 1992 yapımı filme de ismini veren, hemen hemen her amerikan aile filminde rastlaştığımız, 3-10 yaş arası çocukların, eşyalarını, köpeklerini birbirlerini taşıdığı, çekçekli vagon benzeri kırmızı araba modelinin ve onu üreten firmanın adı.

    https://www.radioflyer.com/…c-red-wagon-bundle.html
  • radio flyer, amerikalı çocukların içine envai çeşit nesne koyduğu(ki bazen kendilerini dahi koyuyorlar) çekçekli araba, oyuncak kamyondur.

    bunun bir de çok ama çok güzel, dram yüklü, insanın içini parçalayan bir filmi vardır. filmin çoğu yerini tom hanks seslendirir. başrolde ise elijah wood ve joseph mazzello oynamaktadır. bu filmde elijah harbi harbi küçücüktür. o kendine has hobbit yüz hatları henüz oturmamıştır. film 92 yapımıdır.

    bir yıl sonra oynayacağı the good son'da ise malum yüz hatlarına kavuşur ve aynı fıtrat üzere yıllara meydan okumaktadır.

    son olarak şunu belirtmeliyim ki film gerçekten harika. tozlu raflarda unutulmuş gibi duruyor ama ne olursa olsun izlemeye değer. bu güzel filmden anladığım en önemli şey ise şu oldu:

    ''geçmiş, onu yaşayan kişinin, onu nasıl hatırladığından ibarettir.''
  • vaay bee, çocukken bunu tv de uçmak istiyorum adıyla izlemiştim sonra yıllarca da bulamamıştım. bu gün google da filmin içinde geçen olayları yazarak bulabildim. izleyeli neredeyse 22-23 sene olmuş ama hala dramatik tadı hafızamda. şimdi ilk fırsatta çocukluğumun duygusal tavmalarından birini oluşturan bu filmi izleyip psikolog koltuğuna uzanmış gibi geçmişe gideceğim duygu haritasında. filmi izlediğimde yorgan altına girip ağladığımı hatırlıyorum,
    gidip diğer başlıklara da yazayım da benim gibi arayanlara faydam olsun.

    linkini de vereyim tam olsun.
  • bu filmi ilk izlediğimde sanırım 6 yaşındaydım. diyarbakır'dan kalkan bir izmir uçağının kokpitine yanlışlıkta girip, pilotun "istersen gel bizimle yolculuk yap burada" teklifine annem ve babamın ısrarına rağmen hayır dediğim o günden beri hala yaşamakta olduğum ızbırab sonucu pilot olmaya karar vermemden öncesi mi yoksa sonrası mıydı hatırlamıyorum.
    ilkokul 1. ve 2. sınıf zamanları benim için gerçekten büyülü zamanlardı. bi keresinde okulun bahçesinde cadı var diyerek bütün okulu ayağa kaldırdığımızı hatırlıyorum.
    annemin bizi uyandırmasıyla birlikte kardeşimle okula gitmeden teletex falan bakar, annemin hazırladığı hızlı kahvaltıyı tıkınır ve diyarbakır soğuğunda götümüzü katalitik sobayla ısıtmaya çalışırdık. bu sebepten, annemin zorla kıçımıza giydirdiği külotlu çorap ve bir kaç kat içlikte okula giderdik.
    anasınıfındayken bazı çocuklar külotlu çorap giydiğimi keşfedip beni rezil etmeye karar vermişlerdi. annem (öğretmenim) sınıfa gelene kadar masanın üstünde külotlu çoraplarımla alay etmişlerdi. eşeklerin eminim hepsinin götünde benzer şeyler vardı.
    6 yaşında olmak ne güzel bişey. hatırlayabiliyorsan. bi de o yaşlarda izlediğin filmleri. * *

    filmle ilgili söylemek istediklerim de, kalbimizi kıran bizi üzen kısımları bırakırsak,
    history is all in the mind of the teller dediği gibi. herkes kendini ve arkadaşlarını mutlu hayal etmeli. heralde. :'(
hesabın var mı? giriş yap