• dünyanın en büyük 17. ekonomisi olan,
    benzinin 1.6 tl,
    etin 4 tl,
    ekmeğin 20 krş,

    kısacası maaş alım-gücü dengesinin bugünden daha dengeli olduğu lakin kredi almanın o kadar kolay olmadığı yıllardır.
  • yasam kalitesi istatistiklerinde 93. siradaydi, aynı ülke bugün 117. sırada yer alıyor. ama hani biz zenginlesmistik? tabi tayyip in otobüs şoförlüğünden dunyanın en zengin 8. devlet liderine dönmesini kastediyorlar herhalde.
  • cumhurbaşkanı, başbakan ve diğer tüm devlet yönetimindeki kişilerin televizyonlarda rahatlıkla eleştirilebildiği, taklidinin yapılabildiği ve hatta bu kişilerin, abartılı taklitlerini yapan tiyatrocuları övdüğü bir türkiye idi.
  • başbakana yazar kasa atılabilecek kadar, hiç olmadı o kadar yakınına gelebilecek kadar özgür bir ülkeydi.
  • yıl 2002: asgari ücret 184 lira etin kilosu 4 lira = 46 kg
    yıl 2012: asgari ücret 740 lira etin kilosu 32 lira = 23.12 kg

    başka da diyeceğim yok hakim bey.
  • bizim pederin tek başına(ki emekli maaşı dahi yoktu o zamanlar) evi çekip çevirdiği türkiye'dir. her haftasonu et yiyorduk lan et!

    sikmişim öncesini sonrasını ben karnımın doymasına bakarım aga!

    şimdi eve 3 maaş girmesine rağmen ay sonunu bırak ayın ortasını bile göremiyoruz amk.. tamam elbette ki zaman geçtikçe, teknoloji geliştikçe tüketim kalemleri oldukça arttı, daha da artacak. ama şu amına kodumunun maaşları da o siktiminin tüketim kalemleriyle birlikte artsa ya!
  • bu günlerdeki kadar adaletten uzak ve hukuksuz değildi.
    insanlar kendini bu günki kadar sahipsiz ve çaresiz hissetmiyorlardı.
    polis bu kadar düşman, siyasiler bu kadar hizipçi değildi.
    cumhuriyet bayramını kutlayan halka saldırılmazdı...
    yine hayat zordu ama insanların yarından az da olsa umudu vardı.
    baştakiler en azından bu kadar seviyesiz değilllerdi.
  • söylendiğinde sanırım insanların aklına recep tayyip erdoğan'ın doğumundan ya da belediye başkanlığından önceki dönemini getirdiği türkiye.

    gördüğüm kadarıyla tayyipperestler rte öncesi türkiye'yi somali ile falan karıştırıyorlar, akp'den başka hükümet görmemiş olanlar da finlandiya ile. hani bir grup utanmasa iphone'u rte getirdi diyecek, diğeri ise özgürlükten uçuyorduk diyecek.

    benim hatırladığımı da yazayım o zaman. kendi hayatım üzerinden yazayım. öncelikle belirteyim 88 doğumlu ve de doğduğundan istanbul'da yaşayan biriyim. yaz tatillerinde arada ankara'yı da görmüşlüğüm var.

    - hayatımda ssk ve ramazanda pide sırası dışında bu gibi tek sırayı kemal sunal filmlerinde gördüm. karne ile dağıtılan tüpü, ekmeği vs. anlatanlar muhtemelen istanbul'da yaşamadı ya da 50 yıl önceden bahsediyorlar.

    - ben küçükken memur maaşı yetmiyordu ve babam ek iş yapıyordu. tabii bu (muhtemelen) benim doğumum ile başladı ve 3-4 sene kadar sürdü. sonrasında gayet sadece babadan gelen maaş ile geçiniyorduk.

    - basın özgürdü, ekonomimiz şimdiki gibi balon bile değildi. kötüydü ve basın sürekli bunu belirtirdi. tabii bu da yabancı yatırımcının gözünü korkuttuğundan buralara pek gelmezlerdi.

    - asgari ücret 2002 de 251 tl(imiş), şimdi ise (net) 803,6 tl. fakat paradan 6 tane 0 attık, paramız değerlendi komedisinin aksine kaybetti. paranın değer kaybetmesi tabii ki ithalat sektörünü canlandırdı. ucuz pazarı kim istemez. yabancı şirketler için cennet. türk üretici mi? kimin umurunda yabancıdan para geliyor, hükümetin (bak devlet demedim) cebi doluyor ya ko g*tüne gitsin.

    - asgari ücret olayına geri dönmem lazım bir önceki maddede konu başka yere geçti. evet 251'den 803 tl'ye (brüt 1021 tl) çıktı, fakat alım gücü sabit bile kalmadı azaldı. açlık ve yoksulluk sınırı altındaki kişi sayısı arttı. 2002 de 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 133 tl, yoksulluk 310 tl şeklindeyken, şimdi açlık 985 tl, yoksulluk 3208 tl oldu. bu şu demek. akp öncesinde 4 kişilik bir ailede tek kişi asgari ücretle çalışırken açlık, 2 kişi çalışırken de yoksulluk sınırı üzerindeydi. şimdi yani akp döneminde ise açlık sınırını geçmek için 2 kişinin çalışması gerekiyor yoksulluk sınırı için ise 4 kişinin çalışması bile yetmiyor. tabii maaşları asgari ücretten çocukların yaşlarını da 16'dan fazladan hesapladık daha iyimser sonuç çıksın diye.

    - enflasyon yüksekti. enflasyon hala yüksek. aradaki fark çeşitli çakallıklar ile değiştirilen tüketici sepetleri. e hal böyle olunca da enflasyon daha düşük gibi gösteriliyor.

    - işsizlik yüksekti, daha da arttı. bunun sebebi nüfusun çok hızlı artması ve buna karşılık yeterli istihdamın olmaması. tanıdıklara peşkeş çekilen projeler ile yapılan inşaat projeleri olmasa çok daha yüksek bir işsizlik oranı olurdu tabii. peki oran neden daha az görünüyor? çünkü işsizlik hesap yöntemi de değişti. atıyorum itü-makine mühendisliği mezunu adam simitçilik yapınca iş sahibi sayılıyordu hep. bu saçmalık değişmedi fakat. iş arama süresi arttı. geçici işsizlikler ve mevsimsel işçilikler işsiz kaldıklarında/çalışmadıklarında da çalışıyor sayıldı ve nicesi.

    - borçlanma hem bireysel olarak hem de devlet olarak çok daha azdı. şimdi çevrenize ya da kendinize baktığınızda görebileceğiniz gibi bir önceki aydan kredi ya da kredi kartı borcu olmadan ayı tamamlayabilen sayısı bir elin parmakları kadar bile değil. fakat kredi ve kredi kartı almak kolaylaştığı için ve insanlar sahip olmadıkları paralar ile alışveriş yaptıkları için borçlandıklarının farkında değiller ama alım güçleri arttı sanıyorlar. internet denen güzide icada bakınca da görebileceği gibi akp öncesi son dönemde halkın bankalara toplam borcu , 2013 eylül sonu itibari ile ise 475.659.000 lira. bu da 2002 yılındaki 6.400.000 lira'dan bu hale geldi.

    - imf borcumuz vardı. sürekli bir stand-by'lar sürekli borçlar vs. diye ilerliyorduk. "çok şükür" akp onu yabancı bankalardan aldığı borçlar ile kapattı. toplamdaki dış borcumuz akp geldiğinden beri %300'den fazla arttı ama olsun imf yok. bununla da mutlu olanlar var.

    - 2000'lerin başında şehit haberleri azalmıştı. pkk artık kimsenin korkulu rüyası değildi. doğuda kaçırılan ve/veya öldürülen doktor öğretmen ve mühendis haberleri kesilmişti. akp iktirafa geldikten sonra bu haberler giderek artmaya ve kayıplar verilmeye başladı. bu kayıplar zamanında da hep bir yasa geçti. hadi iyimser yaklaşayım, akp o yasaları zaten geçirecekti hazır şehit haberleri için toplanmışlarken onları da aradan geçirdiler diyelim. şu anda ise türkiye cumhuriyeti, pkk'ya boyun eğmiş durumda. türkiye hükümeti terörist ile masaya oturmuş anlaşma yapıp onu mutlu etmeye çalışıyor. tabii teröriste teslim olmak can yaksa da ölüm haberleri duracaksa biz buna da "eyvallah" deriz.

    - kadına şiddet daha azdı. kadın ölümleri daha azdı. kadının değeri daha fazlaydı. tecavüz vakaları daha azdı. tecavüz edip serbest kalan sayısı çok azdı. şimdi ise bütün bunlarda (kadına değer hariç) avrupa'da 1.yiz. dünyada ise ilk 4'teyiz. hayaldi gerçek oldu.

    - yolsuzluklar, faili meçhuller, büyük dolandırıcılıklar, kadrolaşmalar vs. o zaman da vardı, şimdi de var. tek fark şimdi basının bunları yazmıyor oluşu.

    - metro projeleri hala proje olarak duruyordu. şimdi de gerçi yaya yaya yapıp, seçimde oy kapısı olarak kullanmak için son anlarda hızlandırıyorlar. yapacakları projeleri erteliyorlar ki hem bizi seçin ki yapalım diyorlar hem de seçilmeme şansı olmayan (yani daha seçim yeni yapılmışken ya da seçime 2'den fazla sene varken) zamanlarda uğraşmasınlar. yoksa şu metrolarda gösterilen 2019 şöyle 2023 böyle olacakları geldiklerinden beri çoktan yarılamış, 2015'e de bitirmişlerdi. metro yapımı dediğin olay 6 yıl-7 yıl sürmez.

    - türk ordusu daha saygın bir yapılanmaydı. caydırıcı özelliği vardı. israil'in türk yardım gemisine saldırması; suriye'nin güney sınırını bombalaması, havan topları atması, kurşunlarının gelmesi; hakkari'nin 3 günlüğüne kaybedilmesi, güney doğu sınırının kevgire dönmesi vb. rezaletler yaşanmazdı.

    - türk ordusu kendi görevi dışında hükümetin işleyişine de karışıyordu. darbe yapıyor ve iktidara "ayar çekiyor"du. bu demokrasi önünde büyük bir engeldi. tabii ergenekon ve balyoz komedileri aman davaları her ne kadar gerçekçi olmasa da, öyle bir darbe çabası olmadıysa da, eğer bu dava olmasaydı muhtemelen bu aralar bir darbe daha olmuştu (bu planlandığı söylenen değil, başka planla). ha öte yandan bakıyorsun, içeridekilerin hepsi sütten çıkmış ak kaşık mı? değil. fakat orada telefonuna yanlışlıkla başkalarının telefonları eklenip delil olarak sunulanlar, 2003'te var olmayan yazı fontu ile 2003'te darbe planı yazanlar, gidip gelip aynı yere silah gömenler, kullanılmış law silahını tekrar kullanmayı becerebilenler var.

    özetlemek gerekirse birçok şey aynı. değişen şey rüzgarın estiği yön. 2002 öncesi ezildiğini hissedenler, şimdi rte'yi güce getirdiği için ezmeye başladılar. mazlum zalim oldu. nasıl 2002 öncesi sıkıntı olmadığını düşünenler vardıysa, şimdi de aynı şekilde tayyipperestler ülkeyi güllük gülistanlık sanıyor. ha bir de medya tamamen satıldığı için, kötü şeyler, hatalar vs. halkın gözünden olabildiğince saklanıyor.

    ekleme: o değil de bunu okuyabilenin gözlerinden öperim hacı. ne yazmışım lan. okunmaz bu kadar yazı..
  • insanların hastane kapısından çevrilmediği bir dönemdi.

    evet, insanlar belki ameliyat parası falan ödeyemediğinden hastanede mahsur kaldıklarına dair haberler duyuyorduk, yok kuyruklar oluyordu falan

    peki ya şimdi?

    kuyruk, yine var, sadece kuyrukta sıra numarası aldığın için milletle kavga etmiyorsun, o kadar.

    bağkur, sgk prim borcun falan varsa gelir testi zart zurt yaptırmadıysan hastaneye giremiyorsun birader!

    bırak tedavi olup hastanede mahsur kalmayı - duyuyor musun - hastaneye giremiyorsun!

    neden, çünkü borcun olduğu için sgk hastaneye provizyon vermiyor ve seni hasta olarak kabul etmiyor hastane.

    sonra bir kamu hizmeti olan sağlık hizmetleri için, ekmekten suya ödediğin vergilere ek olarak ilaç ve muayeneye bir de katkı payı ödüyorsun. tabi giren kazık sabunlu - yani ufak olduğu- için hissetmiyorsun, canın yanmıyor.
  • iletisimi satilmamis bir ülkeydi. allahtan yasimiz yetiyo da biliyoruz.
hesabın var mı? giriş yap