• başkasının pisliğini temizleyen kişidir, bir nevi edebiyat çöpçüsüdür. çevirmenden daha çok zorlandığını söylemek de bu noktada aslında yersiz değildir çünkü o, baştan yaratmaz, baştan yaratılmış olanı hem yazarı hem de çevirmeni üzmeden düzeltmeye çalışır. redaksiyon yapan insanların genelde gözleri bozuktur ve kalem kutularında* her daim kırmızı kalem bulunur. sadece metinlerde değil, tabelalarda, vitrinlerde vs. yazım yanlışı gördüklerinde çileden çıkar, soru eki mi ayrı yazılır diye isyan ederler.
    benzer bir örnek için (bkz: almost famous)
  • radikal gazetesinin bunlardan (işini yapabilen) birini işe alması gerekmektedir. bu kişiler işini iyi yapmayınca okura yazık oluyor ya da ben takıntılıyım.
  • redaksiyon yapan kişidir. görevi; kendisine verilen herhangi bir metnin, ya da kitabın içersindeki anlatım bozukluklarını ve imla hatalarını görüp onları düzelterek basıma hazır hâle getirmektir. ama bazen bu düzeltme işi öyle bir hâl alır ki, zavallı redaktör kitabı sadece düzeltmekle kalmaz, adeta onu yeniden yazar.
  • esasında bir nevi gizli kahramandır kendisi. bu bazı durumlar için geçerlidir tâbii. peki nasıl durumlardır bunlar? hemen örnekleyelim:

    hayatını yazar olarak kazanan kişi hesapta kitabını yazar ve sözde birkaç hatasını düzelttirmek için bir redaktöre teslim eder. redaktör düzeltme işine başladığı andan itibaren kendini bir çeşit cebelleşmenin içinde bulur. her satırı düzeltmek zorundadır şimdi. nerdeyse her cümlede anlatım bozukluğu vardır. hatta muhtemelen bazı cümlelerin niçin kurulduğunu ve ne anlatılmak istendiğini artık yazarın kendisi dahi hatırlamayacaktir. bu durumda iş başa düşer ve redaktör hâyal gücünü kullanarak bir çıkış noktası arar. bir şekilde çıkış yolunu bulur da, ama böylece kitap epey değişimden geçer.

    saatler saatleri, günler günleri kovalar ve redaktör 10 günde bitmesi gereken bir kitabı 20 günde ve ağlaya ağlaya bitirir. kitabın sayfa sayısı bile değişmiştir artık. misal 130 sayfalık kitap, 100 sayfaya inmiştir.( ordan kırp, burdan kırp. e normal.) hayatını yazar olarak kazanan müsvedde insansa bütün bu değişimlerden zerre etkilenmez. sonuç olarak, nerdeyse en baştan yazılmış olan kitabın kapağında yine kendi adı yazacaktır. onun tek derdi de budur aslında. oysa sadece fikir babalığı yapmıştır. (tamam neredeyse fikir babalığı..) redaktörse kitabın gerçek yazarıdır.( tamam, neredeyse gerçek yazarı..) ama gelin görün ki bu meslekte işler böyle yürümez. redaktör kısmında adı yazılan gizli kahramanımız, hakettiğinden daha az olan ücretini alır ve hayatına kaldığı yerden devam eder. aa bir de bir sonraki kitabın da böyle çıkmaması için içten içe dua eder. işte bu işler böyle yürür. *
  • metin yazarları aynı zamanda birer redaktördürler de. çalıştıkları ajansta her türlü metni düzeltmek zorunda kalabilirler. bir harfi yanlış yaptıkları zaman feci biçimde azarlanabilirler. zor bir meslektir.
  • ntvmsnbc'de böyle bir pozisyon bulunmamaktadır. umarım yani, hayır maaşlı redaktörleri varsa ve metinler ona rağmen böylesine berbatsa torpille işe alınmıştır.
  • tashih ettiği dile bihakkın vakıf olmalıdır. gazetelerde, televizyonlarda, dergilerde, yayınevlerinde, internet yayıncılığı yapan kuruluşlarda; yani yazıyla ilgili tüm işlerde olmazsa olmaz elemandır. bu kuruluşlarda çalışanlar arasında dili en iyi bilen kişi olması gerekir. türkiye'de genellikle istihdamı nedense gereksiz görülür.
  • yazılı metin üzerinde gereken değiştirme ve düzeltmeleri, konuyu saptırmadan yapan kişi. editörün yandan yemişi.
  • belirli bir süre redaktörlük yaptıktan sonra kişi normal hayatta okuduğu kitapların yazım hatalarına öyle bir takılır ki, okumaktan zevk alamaz duruma gelir. zor fakat güzel bir iş.
  • internet öncesi, yani herkesin az bir şey öğrenip kendini fasülyeden sayma zamanından önce, basın-yayın sektörünün olmazsa olmaz, el üstünde tutulan bireyleriydiler.

    şimdi herkes kendini redaktör sandığı ve artık patronlar bir redaktörün yapması gerekenleri yayını hazırlayanın kendisinden veya metin yazarından beklediği için nesilleri azalarak tükeniyor. zaten artık eskisi gibi para da kazanamaz oldular. gazeteler, dergiler, kitaplar, bloglar, haber siteler yazım hatalarından geçilmiyor bu yüzden.

    oysa redaksiyonun başlı başına bir uzmanlık alanı olduğunu anlayabilselerdi...
hesabın var mı? giriş yap