• yönetici olmanın 1. kuralını başarmış kişilerdir. bir yönetici görmedim ki doğru dürüst, adam/kadın gibi biri olsun. işin daha kötüsü, "e beni ruh hastası olduğum için yönetici yaptıklarına göre, doğrusu, iyisi budur" diye kurdukları mantıkla yürür giderler. suç onlarda değil, onları yönetici yapan daha üst ruh hastalarındadır.
  • çoğunlukta olduğunu düşündüğüm kitle. iş hayatından bas bas "herşeyi yazılı olarak yapın, söz uçar gider" anlamında, bir şeyin mail ya da kağıt üzerinde yapılmış olmasının önemi vurgulanırken, gecen haftalarda ilk defa "mail atmışsın benim haberim olmadı, bana ne söyleseydin gelip de" şeklinde suçlamamsı bir yorumla karşılaştım. bu cins herifleri ne eğitim ne tedavi kurtarır. hepimize geçmiş ola.
  • önünde sonunda kaybetmeye mahkum olan yöneticilerdir.

    bak mesela benim patronum, o kadar kötü bir yönetici ki şirketi batırmanın eşiğine getirdi. 1.5 yıl önce getirmişler bunu başa, diğer yönetici gidip kendine başka bir yer açtı diye buna da fırsat doğmuş.. şansa bala geçmiş oturmuş koltuğa ve çalışanlarına zulüm etmeye başlamış. resmen zalim bir diktatör halkına zulmediyoru yaşatmış, yaşattı her çalışanına.

    karşılığını da alıyor tabi şimdi yavaş yavaş. önce şirkette en sağlam yeri olanlardır dediğimiz kişileri kovdu. bütün projeleri babadan oğula geçer gibi kovduklarından bize geçirdi, bize kitledi demek daha doğru tabi. sonra yine yumuşak başlı gördüğü kişilerin üzerine gitti gitti, herkesi canından bezdirdi. izindeki insanları bile sabahtan akşama kadar evinde çalıştırdı, annesi ameliyat olacak olan kişiye izin vermedi sorunlar çıkarttı. başka yerden iş teklifi almış insanları arayan şirketleri arayıp, iş görüşmelerine taş koydu. böylesine lanet bir kadın. şimdi herkes teker teker istifa etmeye başladı. olan yine bize olacak gibi geliyor da, ters bir anıma denk gelirse sikerler deyip ben de basabilirim istifayı ama yine de sakin kalmaya çalışıyorum. zaten işlerimi de saldım, hiç umursamıyorum.. popişi yiyorsa gelsin kalan 3 5 elemanını da kovsun bakalım.

    bakalım neler olacak.
  • bir tanesi odasına kızı almış öfkeyle bağırıyordu.. 'ya senin ne biçim imzan var!'
  • türk yöneticiler ruh hastasıdır.
    pazarda da berberde de plazada da türk yöneticiler ruh hastasıdır.
    çünkü yıllarca ezilirler ve yıllarca ezen taraf olmanın hayaliyle yaşarlar.
    o zamana kadar da ezen yöneticilerine küfür ederler.
    yönetici olduğu ilk andan itibarende ezmeye başlarlar.
    çünkü eziklik, vizyonsuzluk ve çapsızlık bunu gerektirir.
    liyakat ise saçma sapan bir olgudur.
  • bazı ruh hastası yöneticiler vardır adam işkoliktir, zekidir ve çok bilgilidir. ondan çok şey öğrenirsin. sana yol göstererek işin de başarılı olmanı sağlar. sana sesini yükselttiği zaman yada sinirlendiği zaman bunu egoları için yapmıyordur. ağzını açıp tek bir kelime bile edemezsin çünkü haklıdır ve bu hatayı tekrarlamanı istemiyordur. bu kişiye saygı duyarsın. bu kişi nekadar çekilmez olsada sabredin ve o kişiden öğrenebildiğiniz herşeyi öğrenin.

    bazı ruh hastası yöneticiler vardır. hiçbirboktan anlamaz ve vizyonsuzdur. mantıksız konuşur . sana hiçbir yol göstermeden üst yönetim ondan bekliyorsa senden direk onu yapmanı ister. sırf kendi egosunu tatmin etmek için sesini yükseltir. bu tarz yöneticilerle en güzel başa çıkma ve sonrasında kurtulma yöntemi , herşeye tamam deyip yine kendi doğru bildiğini yapmak ve ondan daha üst bir yöneticinin seni keşfetmesi için fırsat kollamaktır.

    ülkemizde ruh hastası olmayan yöneticiyi geç insan yok . hepimiz ruh hastasıyız.
    iki durumda tecrübeyle sabit umarım yardımı olur :)
  • egolu tiplerde de var bu ruh hastalıklı durum. her şeye “ben, ben, ben” deyip duran bir yönetici belli bir süre sonra çekilmiyor, evet her boku sen biliyorsun ve en iyisisin deyip geçin. içi sıkılıyor insanın boş konuşup sürekli tepende gezen bir yöneticin varsa. 3 kuruş maaşını söylediğinde de sürekli teselli veren yavşaklardır kendileri. “inan elimden gelse yıpırım bılıyısın” her boku bilen ve yapan bir bunu yapamaz. kimden dinlesem aynı şey.
hesabın var mı? giriş yap