• hakan bicakcinin oglak yayinlarindan cikan ikinci romani.
  • rüyalarında bir başkasının hayatına tanık olan ve yavaş yavaş kendi hayatından sıyrılıp rüyaların sahibi olan o başkasına dönüşen, onun yerini alan zavallı haluk'u anlatan 150 sayfalık sağlam bir roman... aralarda öyle rüyalar var ki freud'lara şenlik (bkz: romantik korku)
  • kişinin gördüğü rüyaları yazdığı deftere denir.
  • "rüya görmeden rüya yazmak"tır `rüya günlüğü`.
  • hepi topu 2-3 sn. sürdüğü halde tüm gecemizi meşgul eden bir zihin oyununu hatırlanabildiği kadarıyla kağıda hapsetmektir.
    (bkz: uyku kardeşim ver elini)
  • bittiğinde "hımm" dedirten ve uzunca düşündüren hakan bıçakçı romanı. kişiyi rüya günlüğü tutmaya özendirmiyor değil ayrıca.

    --- spoiler ---

    sıcak kahveyi dikip kusma sahnesi gözümde canlanmıştı okurken, yazımı çok gerçekçiydi.

    --- spoiler ---
  • ekşi sözlüğün ki garip rüyalar başlığının altındadır.
  • tesadüfen elime geçmiş olan hakan bıçakçı romanı. sade bir dille yazılmış etkileyici bir kitap. okurken kendimi içinde hissettim, kimi noktada tam olarak evet ben bu hissi biliyorum dedim. dili, kurgusu ve anlatımı akıp gidiyor ve geride tüm anlatılanın tanıdıklığı zihinde yer ediyor. zorlamadan, ağdalı anlatımlarda bulunmadan kendini okutturan bir roman.
  • okuduğum ilk hakan bıçakcı romanı.

    allahım sonunda yeni nesil yazarlardan sevdiğim biri daha çıktı diye bitirdim kitabı. emrah serbes ve alper canıgüz’ün yanına ekledim bıçakcı’yı. hikayelerini okurdum, ama roman da yazabildiğini yeni öğrendim.

    biliyorum çok iddialı olacak ama kitabın bana geçirdiği his tam olarak, kitabın bi' david lynch romanı olmasıydı. her cümlesini canlandırabildiğim, neredeyse cut’ları bile görebildiğim bir filmdi kitap.

    --- spoiler ---

    sakin sakin başlıyor her şey. ben çok mutluyum birinin hayatına tanık olmaktan ama bir yandan da aksiyon bekliyorum. işte tam o sırada, ritm hızlanıyor. bir ara diyorum ki, “ulan, bu da mı karı kız mevzuna bağlanacak” sonra bakıyorum, bambaşka bir şeye dönüşmüş kitap, kareler hızlı akıyor. bazen görüntü bulanıklaşıyor. anlamsız kareler giriyor içeri. sonra her şey birbirine karışıyor ama anlamlı bir karışıklık bu.
    --- spoiler ---

    bi’ resim olsa muhtemelen bi kandinsky eseri olurdu, müzik olsa beethoven’ın 5. senfonisi ve film olsa muhtemelen lynch’in filmi olurdu.

    boşuna demiyorum ben, kısa cümlelerin olduğu kitaptan korkmayacaksın. hikayeye hiçbir etkisi olmayacak, sırf betimleme yapmak için kullanılan ifadelerin olmadığı kitapları alıp bağrına basacaksın.

    bak ne güzel şeyler söylemiş:

    --- spoiler ---

    "bir cesetten yepyeni bir hayat çıkartır gibi, az önce lavabonun kenarına bırakmış olduğum buruşuk poşeti tekrar sıcak suyun içine salarak yeni bir bardak çay yaptım."81

    "sıkışık zamanlarımda " vakit olsa da yapsam" dediğim hiçbir şeyle uğraşmak gelmiyordu içimden. her şeyi yapabilecek durumda olmanın özgürlüğü elimi kolumu bağlamıştı." 83

    "müziğin bu ani değişimiyle birlikte bambaşka bir görünüm hakim olmuştu restorana. insanların yüzü aynıydı, anlamı değişmişti; biranın tadı aynıydı, sarhoşluğu değişmişti. " 124
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap