9 entry daha
  • okuduğum ilk hakan bıçakcı romanı.

    allahım sonunda yeni nesil yazarlardan sevdiğim biri daha çıktı diye bitirdim kitabı. emrah serbes ve alper canıgüz’ün yanına ekledim bıçakcı’yı. hikayelerini okurdum, ama roman da yazabildiğini yeni öğrendim.

    biliyorum çok iddialı olacak ama kitabın bana geçirdiği his tam olarak, kitabın bi' david lynch romanı olmasıydı. her cümlesini canlandırabildiğim, neredeyse cut’ları bile görebildiğim bir filmdi kitap.

    --- spoiler ---

    sakin sakin başlıyor her şey. ben çok mutluyum birinin hayatına tanık olmaktan ama bir yandan da aksiyon bekliyorum. işte tam o sırada, ritm hızlanıyor. bir ara diyorum ki, “ulan, bu da mı karı kız mevzuna bağlanacak” sonra bakıyorum, bambaşka bir şeye dönüşmüş kitap, kareler hızlı akıyor. bazen görüntü bulanıklaşıyor. anlamsız kareler giriyor içeri. sonra her şey birbirine karışıyor ama anlamlı bir karışıklık bu.
    --- spoiler ---

    bi’ resim olsa muhtemelen bi kandinsky eseri olurdu, müzik olsa beethoven’ın 5. senfonisi ve film olsa muhtemelen lynch’in filmi olurdu.

    boşuna demiyorum ben, kısa cümlelerin olduğu kitaptan korkmayacaksın. hikayeye hiçbir etkisi olmayacak, sırf betimleme yapmak için kullanılan ifadelerin olmadığı kitapları alıp bağrına basacaksın.

    bak ne güzel şeyler söylemiş:

    --- spoiler ---

    "bir cesetten yepyeni bir hayat çıkartır gibi, az önce lavabonun kenarına bırakmış olduğum buruşuk poşeti tekrar sıcak suyun içine salarak yeni bir bardak çay yaptım."81

    "sıkışık zamanlarımda " vakit olsa da yapsam" dediğim hiçbir şeyle uğraşmak gelmiyordu içimden. her şeyi yapabilecek durumda olmanın özgürlüğü elimi kolumu bağlamıştı." 83

    "müziğin bu ani değişimiyle birlikte bambaşka bir görünüm hakim olmuştu restorana. insanların yüzü aynıydı, anlamı değişmişti; biranın tadı aynıydı, sarhoşluğu değişmişti. " 124
    --- spoiler ---
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap