• şakirt ama hakkının verilmesi gereken birisi. bu adam grönland'a gitmiş, şili'ye gitmiş bir adam. sosyetik destinasyonları seçmeyip, kendisi ile böyle yerleri tanıttığı için gurur duyuyorum.

    internet aleminde grönland ile ilgili 1 tane türkçe gezi yazısı yokken kendisinin yaptığı bir amme hizmetidir.

    edit : gurur duymak biraz saçma olmuş lan, tebrik ediyorum. sanki adamın babasıyım.
  • programına konuk olan yerlilere bey,hanım şeklinde hitap eden kendine has üslubuyla stv'de izlenebilecek tek programı sunan efendi sunucu.

    örn. '' eduardo bey ailesinin geçimini gölden yakaladığı balıkları satarak sağlıyor. ''
  • program yaptigi ulkeye iyi hazirlanmasi ve gittigi ulkede mutlaka cemaatten bir kac tanidigi olmasi sebebiyle aldigi lojistik destekle guzel programlar ortaya cikartan sunucu, yapimci. simdi bu abimizin bazi komik huylari vardir, bunlari her program tekrar eder. simdi bunlara kisaca goz atalim:

    - programi "ayna ekibi olarak selamlarin en guzeli sizin uzerinize olsun diyoruz ve programimiza basliyoruz" diye acar.
    - sehrin en manzarali yerine tirmanarak "sevgili seyirciler buradan manzara muhtesem!" der.
    - trafigin en yogun aktigi bir yerde yolun ortasindan kameraya dogru yurur, sagdan soldan vizir vizir arabalar gecse de o umursamaz. bir gun ceza yazacaklar.
    - tanistigi insanlara ismini sorar. kolaysa anlar, anlamazsa durumu bozuntuya vermez. ismiyle hitap etmeden programa devam eder.
    - kamerayla cekim yaptigi zenciler saklaninca veya tepki gosterince, "beyaz avrupali yillarca somurmus, bizi de avrupali saniyorlar" der. kendinin de beyaz oldugunu unutur, isine geldi mi avrupali olur, isine geldi mi mazlum babasi.
    - tadina baktigi seyleri "turk damak tadina uygun" veya "degil" olarak ikiye ayirir. halbuki yaptigi sey kendi damak tadina gore degerlendirmek.
    - italya muhtesem, harika diye tanitirken programin sonunda italya'ya dejenere oldu diye camur atmaktan cekinmez.
    - gittigi afrika veya guney amerika ulkesini hristiyanlastiranlara misyoner deyip verip veristirirken aslinda su an cemaatin yaptigi seyin de misyonerlik oldugunu gozden kacirir.
    - bir afrika ulkesindeki bir kilise ona gore misyonerlik amaciyla kurulmustur, ama kurulan camiyse o insanlar icin buyuk bir nimettir .
    - konustugu basit arapca kullandigi turkce kelimelerden dolayi hemen anlasilir. arapça bildiğini iddia eder ama bildikleri "nasılsın", "adın ne", "ben türküm", "türk televizyonu için program yapıyoruz"'dan öteye gitmez. arapça konuşulan ülkelerde bile tanışma faslından sonra ingilizceye döner. "so far so good?", "everything is good?" kaliplarini cok kullanir, illa herkesten "cok iyiyim" cevabini almaya calisir.
    - cebinde akrep vardir. saticilarla, dilencilerle muhabbet eder, programini renklendirir ama is para vermeye gelince isi sakaya vurup gecistirmeye calisir, ancak mecbur kalirsa para oder.
    - her seyin fiyatini ogrenerek hemen turk lirasi veya dolara cevirir. bu yonunu seviyorum.
    - gittigi her yerde turk ve musluman etkilerini abartir. bir hristiyan sehrinde yikik dokuk bile olsa bir cami buldu mu programin cogunu ona ayirir. akp oncesi hukumetlerin ilgisizliginden yakinir. ayrıca eğer gittiği ülke afrika'da müslüman bir ülkeyse mutlaka türk ve müslüman olduğunu belirtir, özel muamele bekler.

    tum bu komikliklere ragmen samanyolu'nu belgeselleri disinda sadece bu program icin izliyorum. okullari tanitana kadar olan kismi cok basarili. basta da dedigim gibi her gittigi herde cemaatten biri olmasi sebebiyle o yerde gidilecek gorulecek yerleri onceden biliyor. ayrica internetten de detayli arastirma yapiyor. rakipleri gulhan, cagatay gibileri sirinlik ve esprilerle durumu kurtarmaya calismalari ve gittikleri yerlerde abuk sabuk yerlerde bilgi toplamak icin zaman kaybetmelerine ragmen, o onceden bildigi icin direk bilgiyi verir, kisa zamanda cok sey anlatmis olur. ben her seye ragmen kendisini sadece samanyolu izleyicisine degil degisik kitlelere de izlettirdigi icin basarili buluyor ve takip ediyorum.
  • amsterdama gidip şerbet içmişliği vardır bu adamın. ayrıca bir coffeshop'a girip marihuana içen gençlere çok tatlı ingilizce konuşup sonra türkçeye döndüğünde ağzına geleni söylemişti. "işte avrupa gençliğinin hali"
  • şili'de insanlar katlı mezarlara gömülüyoooooor
    venezuela'da hava sabah 11de ısınıyooooor
    yeni zelanda'da türkler çok seviliyoooor
    küba'da insanların yüzü hep gülüyooooor

    şeklinde program sunan ayna programı muhabiri
  • bu zat-ı muhterem ayna programının nijerya'daki bölümünde,yıl boyunca hiç yağmur almadığını öğrendiğimiz bir köyü ziyaretinde bitki saplarından yapılmış barakanın çatısının su geçirip geçirmediğini sormuştur...yeni bölümlerini heyecanla bekliyorum!
  • singapur'un ulusal meyvlerinden kötü kokulu durianı eline almış tüm ülkeyi elinde bu meyve ile gezmeye çalışan kavruk sunucu. tüm programı "evet sevgili seyirciler bakın elimdeki durian ile bu alışveriş merkezine giremiyorum", "evet sevgili seyirciler bakın elimdeki durian ile bu metroya giremiyorum","evet sevgili seyirciler bakın elimdeki durian ile bu mabede giremiyorum" diyerek "elinde bir durian ile nerelere girilir nerelere girilmez" programına dönüştürmüştür.
  • - how are you?
    - good
    - good?
    - yes
    - everything is good?
    - yes yes
    - so far so good?
    - yes yes good
    - yes?
    - !

    yahu adam iyiymiş işte rahat bırak tamam.

    özellikle "so far so good" çok önemli. orada sanki "ben ingilizceyi acayip inanılmaz ultra über biliyorum da çaktırmıyorum" mesajı var.
  • gezdiği ülkelerin yemeklerini tadarken yüzünü ekşitmesi beğenmediği yemeklere "evet farklı bir tadı var" demesi hayli hoşuma giden başarılı bir gezgin,programcı
  • cezayirde ikram edilen sahra çayını eline aldı ama yine evirdi çevirdi ve bıraktı. sanırım o sırada gözü bardakların yıkandığı kovadaydı ve yüzünü buruşturarak bunu ifade etti.
hesabın var mı? giriş yap