*

  • saraçhane; at takımları, araba koşumları, meşinden eşya yapılan ve satılan yer. (tdk)
    (bkz: saraç)
  • istabul avrupa yakasında yaşayan cocukların karne sonrası babalarıyla gelip mutlu ayrıldıkları yer.
    (bkz: bisiklet)

    niye köprünün altında onlarca bisiklet dükkanını oraya açmışlar hala anlamadım
  • küçüktüm..

    bir belediye otobüsüyle annemin ve babamın yanında nereye gittiğinden emin olamayacak kadar küçük. bir beşiğin minik bir bebeği uyku öncesi tatlı tatlı sallaması gibi uyuyakalmıştım otobüsün koltuğunda; yanımda annem. bağırışmalar, ayak sesleri oldu, uyandım mahmurlukla. pencereye biraz daha yaklaştığımda, alice oluvermiştim; rengârenk bisikletler karşımda; tavşan değil, annem yanımdaydı.

    evet, bu bir harikalar diyarı olmalıydı. etrafım çimlerle, minik kuşlarla ve kelebeklerle çepeçevre değildi ama hayalini kurduğum ve selesine oturduğumda belki de kendimi dünya turuna çıkmışcasına özgür hissedeceğim bisikletler rengârenk sıralanmış bana bakıyorlardı. o an, o kısa an birine takıldı gözüm: en pembe olanına. anne! dememle, annemin bana hatırlattığı tek şey, ayın 15’inde alacağı maaşı oldu. belli ki o’nun da içi gitmişti renk cümbüşü içindeki boy boy bisikletlere.. bilebilirdi bir kız çocuğunun pespembe bisikletin üzerinde nasıl da mutlu olacağını; o da çocuk olmuştu.

    hareket etti otobüs.

    o kadar mutsuz gittim ki o akraba ziyaretine. yol uzaktı, geri dönülmeyecekti elbet. nasıl kalmışsa aklım o pespembe bisiklette, orada kaldığımız gece uykuya daldığımda yattığım yatakta bir bmx bisiklete sarılmış öyle uyumuştum sanki. dönüşümüzde de aynı yoldan geçecek miydik? peki ya o pembe bisiklet, aynı otobüse bindiğimde yine bana uzaktan göz kırpıp beni götürecek miydi o dar köprünün altından harikalar diyarına?

    hâlâ düşünürüm korna sesleriyle çınlayan daracık bir köprüaltının, bir çocuğun belleğine neler kazıyabileceğini.

    adı saraçhaneymiş..

    pembe bisikletler diyarı, düş bahçesiymiş.
  • istanbul'un bu semtinde hayatimda yedigim en iyi kuru fasulyeyi yapan kücük lokantalar vardir. istanbul büyüksehir belediyesi'nin biraz ilerisindedir. dev kazanlarda sanki yeniceri ordusu icin pisirilmis duran kuru fasulye'nin tadi öyle güzeldir ki yerken orgazm olur insan.
  • at takımları, araba koşumları, meşinden eşya yapılan ve satılan yer.

    (bkz: saraç)
  • bisiklet çarşısı
  • türkiye'nin gelecek 5 senesi burada belirlenecek.
  • belki de bugün tarihî bir âna tanıklık edecek olan semt.
  • fatih ilçesine bağlı bir semttir. istanbul'un en merkezi noktalarından biridir zira bir tarafı istanbul büyükşehir belediyesi merkez binası (belediye sarayı), bir tarafı haşim işçan geçidi ve bozdoğan kemeri ve bir tarafı mimar sinan'ın şaheseri şehzade camiidir. saraçhane yeniçerilerin üssü konumundaydı zira eski odalar olarak denilen yeniçeri kışlası buradaydı. sonrasında yeniçeriler yeni odalar veya et meydanı denilen aksaray bölgesine taşınmışlardır.

    buraya saraçhane denilmesinin nedeni ise anlaşılacağı üzere her türlü saraç ve deri işi, at takımları, dizgin, eyer vb. malzeme burada satılmaktaydı. olayın mantığını şu şekilde açıklayabiliriz, az sayıda atlı birliği olanları olsa da yeniçeriler piyadeydi. ama harpte piyade olmaları onların at sevgisine engel değildi. yeniçeriler sahip oldukları gelirle (yeni memurun para biriktirip araba almasına benzer biraz) at satın aldıkları için, bir tür atın yedek parçası olan saraç takımlarının yeniçeri kışlasının dibinde olması aslında gayet mantıklıdır.
hesabın var mı? giriş yap