• bakın bir fenerbahçeli olarak söylüyorum, kendisi bu ligin en underrated topçularından biriydi. hani şu taraftarların göklere çıkardığı, hatta taptıkları quaresma, lincoln, keita 'nın toplamından daha fazla katkı vermiştir belki de takımına. ama taraftar yıldız sever işte. bi bok yapmasa da daha çok kayırırlar.
  • türk futbol medyasının ve alt kültürünün dayattığı "büyük takımlar mutlaka iki forvet ve arkalarında bir oyuncu ile oynamalıdırlar" ilkesine binaen alınmıştı galatasaray'a. hagi'nin boşluğunu doldurması -anlamsızca- beklenen futbolculardan sadece biriydi.

    partizan'ın oyun stilinden haberi olmayan medya ve yönetim mensupları, iliç'in -birkaç istisna dışında- istikrarlı bir biçimde 10 gol barajını geçebilen bir orta saha oyuncusu olması nedeniyle oldukça mutluydular. yapılan transfer istatistiki bilgilerin de ışığında "doğru" görünüyordu en azından. yaşını göstermemesi sebebiyle doğum tarihinden habersiz medya tarafından zaman zaman "genç yıldız" olarak anıldığına da şahit olduğumuz iliç'i ilk kez attığı 2 gol haricinde ortada pek gözükmediği konyaspor'la oynanan açılış maçında izleme fırsatı buldu galatasaray izleyicisi. soğukkanlı yapısı gösterişsiz ama doğru zamanda doğru yerde olmak gibi genelde santrforlarda aranan bir özelliği bünyesinde barındırmasıyla umutlandırmıştı sarı kırmızılı tribünleri. fakat ilerleyen maçlarda iliç'in forvet arkasında oynayan bir oyuncuda olması gereken asgari kriterlerden mahrum olduğu ve daha ziyade santrforlarda olduğunda mazur görülebilecek ikili mücadelelerdeki zayıflık, verkaç ve tek pas haricinde oyun kuracak vizyondan yoksunluk gibi özelliklerinin ön plana çıktığı görülecekti.

    kulübede bekleyen ateşli ve her biri kendi medya alanını yaratmış 4 oyuncunun varlığı gerets'i bu forvetlerden en az ikisini sahada tutmaya zorlamıştı bile. necati de arkalarına monte edilerek 3 forvetle oynamasının gerekliliği bile tartışılmaktaydı galatasaray'ın. bu ortam iliç'in, önünde iki santrforun da varlığıyla kendisini takımın topun arkasına geçmesi gereken anlarda diğer oyunculardan daha fazla paralamasına yol açıyordu. bereket arkasında baklava düzeninde oynayan bir takımda olması gereken fiziksel açıdan güçlü ve ikili mücadelelerde inatçı bir oyuncu olan saidou oynuyordu. saidou'nun galatasaray'ı şampiyonluğa götüren galibiyet serisinde kilit adam olmasının sebebi iliç ve 2 santrforlu düzende hücum ağırlıklı hasan şaş ve heinz (zaman zaman da altan) gibi oyuncuların kanatta oynamalarıydı. ani bir kontratakta uçsuz bucaksız bozkır ıssızlığında yakalanan bir orta sahada iliç, forvetleri besleyecek yaratıcılığa klasik amc'ler kadar sahip olamadığından kendini ancak nokta paslarda gösterebiliyordu. zamanla iliç'in direkt olarak bir forvet partneri olarak oynaması gerektiğine dair görüşler ağırlık kazandıysa da 4 santrforlu galatasaray'ın 3 tane hırslı oyuncuyu kulübede bekletebilecek bir lüksü olmadığından gerekli müdahale bir türlü yapılamadı ve takım iliç'le beraber oynayan ümit, hakan ve necati'nin dönem dönem birbirlerini ikame ettikleri iyi bir form tutturmaları sayesinde bol gol atıp bol gol yiyen bir kimlik kazandı.

    hücumdaki bu istikrar gerets'in bir sonraki sezon sürekli görmeye çalışacağı bir rüyaya dönüşecekti. şampiyonlukla kapatılan sezonun ardından yeni sezona saidou'nun kaybı dışında önemli bir eksiklikle girmeyen galatasaray'da umutlar oldukça yüksekti. arka arkaya gelen sakatlıklar forvet hattında 3 oyuncunun birden oynamasını imkansız hale getirdiğinden gerets'in bir sezon önce aklına takılan 2 önlibero ve önlerinde iliçle birlikte tek santrforlu sistemi denemek için eline çok büyük bir fırsat geçti. arda'nın da takımdaki yaratıcılık gücünü artırdığı yeni düzende orta saha arda-inamoto-ayhan-sabri ve önlerinde iliç'le birlikte hem savunma hem hücum hattında gereken zenginliğe sahip gibi görünüyordu. önlerindeki ümit karan tek santrfor oynamaya çok da yabancı değildi. takım bu düzende mlada boleslav ve kayserispor'u darmadağın etti. iliç'in verimliliği belki de 3-4 kat artmıştı. arkasında artık iki oyuncu oynuyordu ve kendisini forvet hattını besleme görevinde daha özgür görüyordu. özellikle arda ve ümitle birlikte oluşturduğu üçlü, şanssızca kaybedilen psv ve liverpool maçlarında geleceğe yönelik oldukça olumlu sinyaller veriyordu. iliç'in kendisini paralamadan başarılı olabileceği ideal düzen buydu fakat maalesef uzun ömürlü olmadı. gerets bir önceki sezonun hücum zenginliğine ve erken gelen gollerine fazlaca alıştığından paniklediği her anda önliberolardan birini oyundan çıkarıp yerine bir santrfor alarak eski baklava düzenine geri dönüş yapıyordu.

    bu düzende saidou yoktu. yerine gelen inamoto tek önlibero olarak oynayabilecek oyun disiplinine fazlasıyla sahip olmasına rağmen ne fiziksel açıdan ne de devamlılık açısından selefinin verimliliğine sahip değildi. bu yüzden iliç tekrar nefret ettiği rolü üstleniyor, gerektiğinde orta saha çizgisinin gerisine kadar geçip oyun kurmaya çalışıyordu. yaratıcılık eksikliği bu bölgede fazlasıyla ön plana çıkıyor, genelde tek hamlesi topu arda'ya paslayıp hücum hattına doğru koşmak oluyordu. sakat olan forvetlerin bir bir iyileşmesi de çift önliberolu ve tek santrforlu sisteme geri dönüşü imkansız kılıyordu. medya da bu doğrultuda son derece yüzeysel bir baskı yaratıyordu. takım bir sezon önce 3 forvetle oynamış ve şampiyon olmuştu, bu korkaklık niyeydi?

    bu durum zamanla iliç'in istikrarlı bir düşüşüne dönüştü. çok fazla gözükmeyip o bilindik fırsatçılığını konuşturduğu goller dışında alıştığımız özelliklerini gösterme fırsatı bulamıyordu. takım onun oynadığı her maçta sistem sorunu yaşıyordu ve kaçınılmaz ayrılık ufukta görülmeye başladı.

    oyun karakteristiği açısından bakıldığında oynadığı mevkinin gerektirdiklerine paralel olarak eksi yönleri artı yönlerinden her daim daha fazlaydı. görevini kusursuz yapan en az 4-5 oyunculu bir takım dışında başarılı olabileceği pek fazla yer yoktu. galatasaray da oynayabileceği en şöhretli takımdı belki de. bunun dışında kişilik olarak hemen hemen hiçbir kusuru yoktu. tam olarak yüklenmesi mümkün olamayacak sorumlulukları yüklendiğinde asla şikayet etmedi. takım arkadaşlarına hiçbir kötü muamelesine şahit olunmadı. profesyonelliğin tüm gereklerini yerine getirdi erciyes maçındaki hareketi hariç. medyada ve yönetimde herhangi bir lobisi bulunmadığından ve isyankar bir tavırdan her daim uzak oluşu nedeniyle adnan polat'ın artık klasikleşmiş "kötü biten maç sonunda saldır saldırabildiğine" düsturundan nasibini alarak takımdan gidiş bileti kesilmiş oldu.

    arkasında çok başarılı geçirdiği bir sezonla üzerindeki katkısı asla yadsınamayacak bir şampiyonluk ve kendisini her daim malum gençlerbirliği maçında sergilediği, "kaptanım ben" diyenlere ders niteliğindeki tavrıyla hatırlayacak bir taraftar topluluğu bıraktı. her yabancı futbolcusunun aslında alacakları nedeniyle "serbest" durumda olduğu galatasaray'a bir de 900 bin euro kazandırdı.

    yolun açık olsun saşa! tekrar görüşmek dileğiyle...
  • gösterişsiz denilen, hakikaten de çok spektaküler hareketleri bulunmayan bu abimiz, çok ilginçtir ki nefis aşırtma golleriyle nam salmıştır. felipe'den sonra çöldeki vaha etkisi yaratmış; lincoln, elano, misimovic facialarını gördükten sonra kıymeti daha bir anlaşılmıştır. hagi'den beri en düşük beklentiyle gelen, en iyi , hatta tek iyi performans gösteren 10 numaradır.(sneijder hariç, gs kariyeri henüz bitmedi) her neredeyse mutludur inşallah.
  • "gol attığım maçta bile eleştiriliyorum" deyip sıçayım böyle memlekete serzenişi hala kulaklarımda...
  • 28 ekim 2006 galatasaray genclerbirliği maçında oyundan alındıktan saniyeler sonraki gole sevincinin izlenip feyz alınması gereken büyük futbolcu. ne zamandır bir yabancı futbolcuyu bu kadar sahiplenememiştim şahsen. mümkünse yıllarca gözümüzün önünde ol ki oyundan alınınca tribe girenler*, bireysel çıkarlarını takımın üstünde tutanlar senden bir şeyler öğrensin.

    (bkz: sasa iliç oley)
  • tarih 7 agustos 2005... yer ali sami yen. galatasaray sezonun ilk macinda konyaspor ile karsilasiyor. butun yaz yok seyrantepe'ydi yok luis figo'ydu yok robert pires'ti falan diye biraz da istanbul medyasinin gaziyla taraftari avutmus yonetimimizden hesap sorulacak olan gun. herkeste buyuk bir hayalkirikligi, aci bir burukluk. transfer piyasasinda fener ve besiktas cirit atarken bizim yonetim sonradan daha da degerini anlayacagimiz ribery'i elinden kacirmis, kimselerin adini dahi bilmedigi (tabii cm'cileri soyle bi kenara koymak lazim) bir iki oyuncuyla takima takviye yapmisti. bunlardan biri de partizan kulubunden gelen sasa ilic'ti. daha bir macta bile izlemeden bu oyuncuyu, yanilmiyorsam hurriyette cikan bi haber esasinda taraftari endiye dusuruyordu; neymis efendim partizan kulubunun baskani aciklama yapmis, oglum gibi sevdigim bi oyuncuyu size gonderiyorum, ona her zaman kapim acik falan gibisinden aglamakli halde laflar etmis, biraz da sikildigi belli olan bi haber iste. boyle haberlerin ardinda art niyet aramak galiba biz turk gazete okuyucularina has bir ozellik; yillarca fanatik'in, fotomac'in ve bilumum cok tirajli ucuz gazetelerin yalan transfer haberleriyle zehirlenen okuyucular olarak bizler bir noktadan sonra her habere ayni gozle, yalan diye bakmaya basladik sanirim. ben partizan baskanin aciklamalarini ya biraz abartilmistir diye yorumlamistim ya da herif bize alttan nasil kakaladik size, dur surda biraz aglama numarasi yapayim da anlamasinlar diyerek timsah gozyasi dokmustur diye yorumladim bi de. neyse ligin ilk maci icin yeni acikta beckham ve de emmioglu ile yerimizi almistik; sonradan sudan ucuza satilacak eski acik kombinelerinden alip bir sezon orada omur tuketecektik ama acilis yeni aciga nasipmis. futbolcular isinmak icin sahaya ciktilar; iki yalandan depar, ortada sican ve sirayla kaleye abanma rituelini gerceklestirirken cok kazmadeger oyuncularimiz, klasik tribun ritueli olan yumruk sova geldi sira. once iste hakan sukur'du, hasan sas'ti falan. bi ara bizim yeni acigin aklina yeni transferimiz sasa ilic geldi; basladik hep beraber cigirmaya: "ilic buraya, ilic buraya..." sasa ilic ali sami yen'e ilk kez ciktigi icin hicbiseycikten haberi yok tabii henuz; genis ailemize ic guveysi olarak gelmis gibi. birisi gitti (futbolculardan biri olabilir); kolundan tuttugu gibi bizim tribune suruklemeye basladi. herhal tabii soylemis olsalar ne yapmasi gerektigini; tam acik tribunun onundeki reklam panolarinin onune geldiginde uzerinden atlayayim diye soyle bir zipladi ama sanirim o arada iki ayagi birbirine dolasti. az daha gumburt diye yere yapisacakti ki son anda kendini toparladi. sanirim cok heyecanliydi ilic, ama oyle olmaliydi ki yumruk cikarayim derken de benim hayatimda gordugum en komik el-kol kombinasyonunu kurdu. biz beckham'la yerlere yatiyoruz nerdeyse; nerden buldular bu cocugu, daha dogru duzgun yolda yuruyemiyor, basit bir kol harekettini bile beceremiyor diye. neyse mac basladi. sonra ozhan canaydin'in ve ergun gursoy'un cim bom taraftarinin ne kadar centilmen oldugunu anlatacaklari (bkz: mesaji gotunden anlamak) alkisli protesto basladi. bir alkis tufani var ki butun tribunlerde sanki sanirsiniz ajdar anik muzigi biraktigini acikliyor, turk halkindan ozur diliyor... daha iki dakka olmamisti ki sagdan tipik bir hasan sas ortasi, sonradan daha sik tanik olacagimiz yine tipik bir ilic belesciligi. gol: 1-0. protestonun omrude dolayisiyla iki dakika oluyordu boylece. o macta belki cok ortada gozukmese de iki ara pas atti ilic; hah tamam iste aradigimiz adami bulduk dedik biz. futbolu biraz oynamis olan, biraz futbol uzerine, futbolcu uzerine kafa patlatmis herkes bilir: futbolcuda diger her sey degisken de olsa iki sey mutlaka sabittir ve asla degismez: iyi bir yetenek ve de yuksek bir zeka. sadece bu ikisini referans alarak bir oyuncuyu takimda yillarca tutabilirsiniz. bu mac kotu oynamis olabilir ama hicbir futbolcu her mac iyi oynamaz ki zaten (bu son cumle cok tipik bir osman senher cumlesi oldu ya, idare edin artik). demem o ki sadece o ligin ilk macindaki oyunuyla bile bizden onayi coktan almisti sasa ilic. haftalar ilerliyor, ilic cok dikkat cekmese de topunu oynuyordu. bi ara galatasarayin takim olarak kotu gitmeye basladigi bir donem oldu; beraberlikler ve yenilgiler ara ara gelmeye basladigi donem. hemen istanbul medyasinin, galatasaray'in en kucuk bir zor doneme girdiginde ortaligi ayaga kaldiran isimlerinden halil ozer ilic gonderilsin, ilic hic oynamiyor, ilic soyle ilic boyle seklinde yazilar yazmaya basladi (bence hala da seviyor degil zaten). sonra 15 mayis tarihli milliyette ozur diledi ama sanki o elestirdigi donemde hic maclara ciplak gozle bakmiyor, kadi kizinda bile olacak hatalar ariyordu ilic'te. ilic netekim ligin ilk yarinin sonlarina dogru acildikca acildi, 10 aralik 2005'teki o muthis besiktas macinda bes dakkada besiktas yapti. gecen seneki sampiyonlukta en onemli katkilardan hatta belki de en onemlisini sasa ilic'in yaptigi kanaatindeyim. o gorunmez kahraman; o en klas ara paslarinin adami; o takim sikistiginda, bir gole en cok ihtiyac duydugu anda, hakan sukur ve necati ates daglara taslara abanirken takimi rahatlatan golu atan kisi. onu en kucuk transfer haberinde ilk olarak gozden cikaranlar utansin. ha bu arada; son olarak soyle bitirmeme izin verin yazimi: hatasiz futbolcu arayan, yillar yili kupasiz kalir.
  • yaş 35 yolun yarısı demeyip halen partizan'da top koşturmaktadır, hatta geçen sezon sırp liginin en iyi 11'ine seçilmiştir. muhtemelen hala tek paslar ve verkaçla ceza sahasına da sızıyodur.
  • oha lan besiktas partizan macinda oyuna girdi. ercan taner ilic girdi diyince isim benzerligi dedim de, bildigin gsli ilicmis amk. duygulandim bi an anlamsizca, bu adamin formasi var bende amk. vay anasini sayin seyirciler, niye bu kadar sasirip sok oldum onu da bilmiyorum ya neyseh.

    edit: bir gol atsa bari olimpiyatin hatirina, kendisi iyi bilir bu stadi. ama sadece bi gol atsin.

    edit2: gol istedik asist yapti. bu da tanrinin benim gibilerle tassak gecme sekli iste. ıddaa yapsam tek mactan yatacakmisim asajshsa teallam ya.
  • spikerin iliç demesinden sonra acaba o mu dediğim ve o olduğunu öğrenince aklıma beşiktaş derbilerinde attığı gol geldi. dedim inşallah bu akşam da atmaz. nitekim asist yaptı ama gol atmadı.
  • fenerbahçeli biri olarak söyleyebilirim ki, gayet iyi bir oyuncuydu. tabi ki ne bir hagiydi ne de bir alex, ama süper yıldız diye alınan birçok denyodan fersah fersah fazla verim sağlamıştır takımına. çöp demek mallıktan öteye gitmez.
hesabın var mı? giriş yap