seyrek yağmur
-
bugün aldık, okuduk, allah kabul etsin, güzel kitap.
ormanda ölüm yokmuş'un emin'ine benzettiğim rıfat karakteri kitap boyunca hemen kimseyle diyaloğa girmiyor. bu bir açıdan iyi olmuş çünkü açıkçası barış bıçakçı'nın erkek karakterlerini pek sevmem, diyaloglarındaki fazla naiflik hoşuma gitmez. o yüzden barış bıçakçı'nın en sevdiğim kitabı bir süre yere paralel gittikten sonra'dır.
barış bıçakçı kitaplarında pek politik bir arka plan olmaz ama malum, yaklaşık olarak son kitabının çıktığı dönemden bu güne ülke politik açıdan bayağı çalkantılı zamanlardan geçti, barış bıçakçı da bu duruma pek kayıtsız kalamamış.
sıralama yapmak gerekirse benim için bir süre yere yere paralel gittikten sonra'nın altında, bizim büyük çaresizliğimiz'in yanında ya da bir tık altında yer alır bu kitap. gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. -
hazır ankara kitap fuarı'nda satışa çıkmışken keşke bir imza günü düzenlense imiş... imza günleri listesinde barış bıçakçı'nın adını göremeyip tekrar tekrar arayıp yine bulamayınca hayal kırıklığı yaşadım haliyle.
-
--- spoiler ---
toplu iğneyle suikast düzenleyen bir karakter sevilmez mi hiç,
bir kontrabas bana her şeyi yaptırabilir cümlesindeki 'her şey' bana da hatırlatıyor eski sevgiliyi,
kederin zorunlu olmaktan çıkarılıp seçmeli hale getirilmesine ben de imza atarım kıvılcımlar çıkartarak,
benim de sınırlarım vasat bir cetvel ile çizilmiş,
geçmişim beni de kurmuyor yıkıyor habire,
ben de geçicilik duygusunun insanı hep hazır olda tutan despotluğundan kaçmak için uyuyorum,
en önemlisi egosantrik bir makineye dönüşmeden durabilmeye çalışıyorum ben de,
bundan dolayı seviyorum bu adamın karakterlerini.
--- spoiler --- -
barış bıçakçının yazdıklarından aldığım tadın benzersizliği, okurken yaşattığı olgunluk hissinden kaynaklanıyor. dilinde, benzetmelerinde, duygularında hayran olunası bir olgunluğun, birikmişliğin kanıtları var. seyrek yağmur, sanki bu duyguların birikmişliğinden patlak vermemiş de, sadece siyasi ortamdan bunalmışlığın patlak vermesiyle ortaya çıkmış. ama bunu da hayatla ilgili tespitleriyle yoğurmuş. biraz da fantastik öğeler girmiş işin içine. sanırım benim bir kez daha okumam gerekecek. sadece hayali oktay rıfat mektubu bile defalarca okunmaya değer.
-
kitap ayracının olduğu sayfada şu paragrafla karşılaştığım kitap:
--- spoiler ---
rıfat, kalbi aşk acısıyla dolu, "artık büyüdüm," diye tekrarladı. "şimdi ne zaman büyüyeceğimi düşünüyorum. hiç durmadan bunu düşünüyorum."
--- spoiler --- -
bir pazar öğleden sonrası. aynalara ve sokaklara bakmaya inanmasam da bazı kitapların sayfalarına gömülerek oradan iyilik, güzellik, mucize çıkarmaya hala inanabiliyorum. bu iyi mi kötü mü artık sorgulamıyorum. bi anda her şeyiyle, anlatının bütün dünyasını kavrama isteği ve diğer yanda onu yudum yudum içme isteği arasındaki çelişkideyim. koltuğun bir tarafında ben. diğer tarafında o, elinde ona cuma günü hediye ettiğim gizliajans'la. sanem'le musa ilk kez karşılaşırken, o muhteşem romantik tirat atılırken onun hikayesinde, ben rıfat'ın peşinden sakince gidiyorum. turgut uyar ve roy andersson çıkıyor karşıma. okuyucusunu anlayan muhterem yazarı anlıyorum. barış bıçakçı da hala romanlara, şiirlere, filmlere, şarkılara sığınmaya çalışıyor. bunun hiçbirimizi hiçbir zaman mutlu edemeyeceğini bilsek de elimizden başka türlüsünün gelmeyeceği gerçeğine de vakıfız. odaklanabilme yeteneğimi kaybedeli çok olmuş, zihinlerden başka başka şeyler de geçiyor. yarının pazartesi olması, kimi insansı dertler, kendime kurduğum tuzaklar, kötü yanım, iyi yanım, zaaflarım, her yanım. her şeyi düşünebilirken ve düşünülenler çoğunlukla mutsuz, huzursuz, sinirli ederken bazı küçük zamancık dilimlerinde seyrek yağmur'un damlaları üstüme geliyor. klişem ama gerçek: iyi ediyor. yağmur kokusu iyidir. barış bıçakçı'yı ilk defa yalnız okumuyorum ve bunun için biraz da utançla karışık vicdan azabı çekiyorum. ama bu beni ilgilendirir. her şey beni ilgilendirir elbette, bu yazıyı da sadece kendim için yazıyorum. neyse ki kendimi biliyorum. e o zaman niye word dosyasına değil de ekşisözlüğe yazıyorum? düşünmemeliyiz. insanız ve buyuz işte, fazlası değil. klişe ama gerçek: salonda kahve kokusu da var. kahve bardağı ile kitabı aynı kareye hapsedip sosyal medyada paylaşanlara duyduğum kızgınlığın benzerini yaşıyorum. keşke bazen düşünmek diye bir şey olmasa. "şu an çok mutlu değil miyiz" diye cıvıldıyor. pencere önüne konan iki tatlı kumruyu izliyoruz. hafiften akşam oluyor. seyrek yağmurun anısı kalsın istiyorum, telefonu çıkarıp yazıyorum. anlattıklarımın ne kadarı gerçek, ne kadarı sahte, ne kadarı riya dolu ben de bilmiyorum. bazen hiçbir şey bilemiyorum. düşünmemeliyiz. seyrek yağmur başladı, devam ediyor ve hiç bitmeyecek. barış bıçakçı her zaman olduğu gibi beni yine kandırıyor. onunla ilgili bir şey yazayım derken, her ne kadar aslında kendimi anlatsam da, yine şöyle bi kendime çeki düzen verdim, kelimeleri düzelttim, bi kere bile küfür etmedim, iyi biriymiş ve dünya iyi bir yermiş gibi davrandım. ben aslında böyle biri değilim. ben aslında kimim, bilmiyorum. şu beyni söküp atsam? insanız, aciziz, avutulmaya da ihtiyacımız var, bunu biliyorum. kalemi elime alıyorum, "9-10 ocak 2016, beşiktaş" yazıyorum kitabın içine. hayali seyrek yağmur yağmaya ve iyileştirmeye devam ediyor. sonsuz zamanın içinde akıp gidiyorum.
edit: ve o pazar akşamı beşiktaş'ta ve ortaköy'de saatlerce, sakince seyrek yağmur yağdı. bu, pek güzel değil de nedir? -
barış bıçakçı'nın son romanı
kitabın üzerimdeki en büyük etkisi "ölüm"ü gündemime taşımış olması oldu. seyrek yağmur kitabevi'nin sahibi rıfat'ın öyküsünün imgesel bir dille anlatıldığı düşle gerçek arasında ilerleyen büyülü gerçekçi bir zemine yaslanmış güzel bir roman. ankara'yı ana kahramanlardan biri yapmasına alışık olduğumuz barış bıçakçı seyrek yağmur'da kent vurgusunun dışına çıkmış. politik göndermelerin yanı sıra kitapta müzik, film ve yazar alıntı ve göndermeleri de oldukça yoğun olarak yer alıyor. hatta "alıntıların gücü adına" başlıklı bölümlerde hemanvari bir meydan okumayla birebir yazar alıntılarının metinlerarası bir geçişle metne işlendiğini söylemek mümkün. velhasılı barış bıçakçı tereddütsüz okunur!
--- spoiler ---
"mahrum kaldın. ama mahrumiyet duygusuyla baş edebilirsin. üstelik baş etme sürecinde olgunlaşırsın, bilgeleşirsin. hayatın yalnızca yaşadıklarımız olmadığını, yaşamadıklarımızın, yaşayamadıklarımızın da hayatın kendisi olduğunu anlarsın. bütün varlıkların yanı başında bir mahrumiyet vardır. hatta diyebilirim ki, varlıklar mahrumiyetten doğar."
--- spoiler --- -
roman kahramanı bir kitapçı olunca haliyle biraz daha entelektüel oluyor. bu nedenle amuda kalkan solucanla birlikte ufak bir derleme yaptık.
seyrek yağmur romanında
geçen kitaplar sırasıyla:
iyi insan bulmak zor - flannery o'connor
taşra hayatından manzaralar - j. m. coetzee
dikkatli ariostos - yannis ritsos
yanardağın altında - malcolm lowry
lucas diye biri - julio cortazar
fahrenheit 451 - ray bradbury
tarihi ve etimolojik türkiye türkçesi lugatı - andreas tietze
ne kitapsız ne kedisiz - bilge karasu
alıntı yapılan yazarlar:
ahmet hamdi tanpınar
albert camus
robert bresson
flannery o'connor
malcolm lowry
adı geçen yazarlar:
alice munro
sait faik
adı geçen şairler:
ilhan berk
oktay rıfat
turgut uyar
adı geçen müzisyenler:
nick cave
oi va voi
adı geçen yönetmenler:
reha erdem
zeki demirkubuz
nuri bilge ceylan
charlie chaplin
roy andersson
adı geçen film:
cinayet günlüğü -
ne eksik ne fazla tam bir barış bıçakçı kitabı olmuş. okuyucular istiyorki barış bıçakçı kendini aşsın, inanılmaz hikayeleri o harika üslubuyla harmanlayıp gözümüzün içine soksun. ben bunu istemiyorum. şimdi eleştirenler de bunu istemiyor biliyorum.
kitabı elime alır almaz. gördüğüm kısa metinler kabul benim de moralimi bozdu. ilk aklıma gelen; her bölümden bikaç twit çıkaracaklar yine oldu. olur da. ama bu ne bir başarısızlık. ne de üstün bir başarıdır. bırakın çocuklar paylaşşsın napalım yani.
kitabın içine gömülmüş bir adamın bir kitapçıyı(ya da bir yönetmeni) ya da bir önceki kitabındaki gibi bir yazarı anlatması benim gözüme batmıyor. anlatsın. daha çok anlatsın. politik gönderme olsun mu? olsun. daha çok olsun. hatta şu dönemde daha çok olsun. çok bilmiş tavırlı karakterler de olsun tabi ki. çünkü barış bıçakçı'ya bu yakışıyor.
kıyas gerektirmeyen adam olsun bıçakçı. hatta kendi içinde bile kıyaslanamasın. rıfatla ender'i cemil'i kıyaslamayalım artık. içimizdeki bu saçma dürtüye bi son verelim.
ve yazmasını bekleyelim. seyrek bir yağmur gibi. -
edebiyat, sinema, müzik ve politikaya dair güzel göndermeler bulunan barış bıçakçı'nın yeni eseri.
akılda kalanlardan kısa kısa:
--- spoiler ---
• "her ironi bir hayal kırıklığını gizler."
• "hiçbir şey söylemeye çalışmamaktan doğuyor şiir."
• "geçmiş bir insanı kuran değil yıkan şeydir. daha doğrusu bir yandan kurarken bir yandan yıkar."
• "insan kendimi savunayım derken kendine kolayca razı oluyor."
• "yeteri kadar zamanın varsa tanrıya ihtiyacın olmaz."
--- spoiler ---
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap