• bugün 56. antalya altın portakal film festivalinde gösterilen film. senaryo yalnız bir adam, ölümü ilginç bulan bir hastabakıcı ve hastanın komşusu arasında geziniyor.

    aslı inandık iyi bir performans çıkarmış, hiç yapay durmamış, gayet doğal olmuş oyunculuğu. celil rolündeki emrullah çakay ise muhteşem bir soluklukla oynamış. uğur polat'tan bahsetmeye ise gerek yok, uğur polat.

    filmin adı soluk-breathe olarak ingilizce'ye çevrilmiş ama sanki iki anlam da istenmiş. yılların ankara gridir-soluk'tur geyiği, celil'in soluk hayatı, çocukluğu vs tatlı detaylar. ve ankara'nın kültürlü-entel yaşayanları yine eksik değil, siyah-beyaz bar, yağmurlu-soğuk ulus, ankara'yı özleyenlere de güzel görseller veriyor film. net tamamlayamadım, tanımlayamadım ama sakin bir akşamda, sakinlikle izlenebilecek bir film.

    edit: aslı inandık en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı.
  • türkçedeki nefis çift anlamlı kelimelerden bir diğeri.
    solmuş olan ve nefes..
    soluk soluğa.. soluk soluğun... soluk ten... tenimde soluğun..
    soluk tenindeki soluk...
  • stefano benni'nin derin bir yanlızlık öyküsü.
    --- spoiler ---

    öykü bir hırsızı anlatıyor. farklı bir hırsız bu. işinde çok usta. o kadar sessizce hareket ediyor ki, lakabı "soluk" konmuş. ama dedik ya, bildiğimiz hırsızlardan değil bu, girdiği evlerde çalınacak bir şeyler değil de, o evdeki "hane", "ona-eve özgü havayı" arayan bir hırsız. evlerin kendine özgü bir havaları, bir, solunabilecek kişilikleri olduğunu düşünüyor. kolay fark edilmeyecek küçük şeyler alıyor, bir toka, ufak bir düğme gibi. ama bunlar da ancak aylar sonra fark ediliyor. evlere girdiği anlaşılıyor. ama bir neden bulunamıyor. adının etrafında bir bilinmezlik, bir gizem haresi birikiyor.
    --- spoiler ---
  • bir tek zeytin ağacı kalana kadar

    bir tek portakal ağacı,

    bir tek kuyu,

    bir ufak koru kalana kadar,

    anılar kalana kadar,

    bir küçük kitaplık,

    ölmüş dedemin resmi,

    bir duvar kalana kadar,

    arapça sözcükler, halk türküleri,

    şiirler, el yazmaları kalana kadar,

    antar al absi masalları,

    bu gözler, bu kitaplar, bu eller kalana kadar,

    bir de bu soluk,

    bendeki bu soluk…

    haykıracağım dünyanın suratına

    özgür insanlar adına savaşı.

    doysun varsın utancın ekmeğiyle

    alçak domuzlar,

    güneşin düşmanları.

    soluğum kesilene kadar

    kalacak soluğum.

    ekmek olacak,

    silâh olacak,

    savaşan ellerde

    soluğum.
    semih el kasım

    - solmasın soluğu'm
    yaşama bir soluk kala..
  • she past away’in narin yalnızlık albümünün ilk şarkısı.

    sözleri de şöyleli olup enfestir:

    katıl bize,
    bu son çağrı.
    tanrın hatalı,
    ışığı gör.

    hatırla bilgeyi!
    o yol gösteren
    boyun eğme!
    hiçliğin bilinciyle.

    hatalı tasarım,
    sonu yakın.
    yalanlarla filizlenen
    medeniyet,
    çürüyor giderek.
  • birkaç gündür rüyalarımda bile dinlediğim albüm oldu. tüm şarkılar birbirinden ayırt edilemeyecek kadar güzel. ama torun ve nazım'a apayrı güzel. sonbaharda çıkması ise belki de tesadüfi bir güzellik oldu. şimdi gidip bir de canlı dinlemek gerek.
  • (bkz: nefes)
  • isim:
    - akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes:
    "kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı."- r. n. güntekin.
    - ciğerlere hava alıp verme.
    - mecaz, tarz:
    "gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."- .
    sıfat:
    - rengi atmış olan, solmuş, uçuk:
    "dudağının soluk rengini bile fark ettirecek kadar rengi bir tuhaf kırmızıydı."- s. f. abasıyanık.
    - parlaklığını, gücünü yitirmiş (ışık):
    "bahçeye, kafeslerden elenen soluk bir ışık vurmuş."- y. z. ortaç.
    - rengi atmış olan:
    "soluk kumaş."- .

    (bkz: tdk)
  • az önce içime çektiğim bir renk. sevda kokuyor, tadı da karidese benziyor.
  • verilmesi alınmasından zor olan şeylerden en enderi.

    solunan soluk ve gri hava bugünlerde. tanrım! bir nefs ve nefis bir nefes... lütfen!
hesabın var mı? giriş yap