• saçmalık değildir. ölümden sonra çok güzel bir yere gideceksiniz, orada sevdiklerinizle çimlerde yuvarlanıp, bedava çay ve kek ikramından yararlanacaksınız. neresi mi orası, söylemem sörprayz madafakırs.
  • evrenin sonsuz olduğunu düşündüren şey sanırım kokladıkları madde. çünkü evrenin sonsuzluğunu ispatlayan bir kaynak bildiğim kadarıyla yok. sonunu görmemek sonsuz yapmaz, bilinmez yapar. bilinmezlik de keşfedip öğrenene kadardır.

    başlık sahibi bu umudu kaybettiğinden ona her şey sonsuz. bu hayat size güzel ha.

    bir de ölüm olmasaydı ne yapacaktı çok merak ediyorum ya.
  • peki. kaydınızı aldık.

    yetkililere bu saçmalığı iletiyoruz.
    sorun en kısa sürede çözülüp size dönüş yapılacaktır.
  • yıl olmuş bilmem kaç, hala evreni sonsuz büyüklüğe ve sonsuz zamana sahip sananlar var dedirten başlık.
    senin gibi evren ve içindeki her şey de giderek yaşlanıyor ve ölüme gidiyor. bu ise hala saçmalık diyor
    (bkz: entropi)
  • evrenin sonsuza kadar var olacağı hurafesine sizi kim inandırdı?
    eğer sonsuzluktan kastınız evrenin sınırları ve sürekli genişliyor olması ise bunu net bir şekilde ispatlayan bilimsel bir standart yok. önce bunu bilelim. sonra asıl meseleye gelelim.
    mekan ve form değiştirmek ölmek, sizin sandığınız gibi yok olmak demek değildir.

    insan ölünce gerçekte ölen nedir?

    bunu yunus ne kadar veciz ifade ediyor:
    "ölür ise ten ölür canlar ölesi değil."
    yani ölüm dediğimiz şey tenin ölümünden ibaretse gerçekte ölüm yoktur.

    edit: evren sonsuzdur diye mesaj atanlar sadece sonsuzdur diyebilmişler. herhangi bilimsel bir kanıt sunmamışlar. bilimsel standarttan kastettiğim: ölçü birimi, kat sayı vs gibi bir ifadeydi.
    daha detaylı araştırma yapmak isteyenler:

    “iki şey sonsuzdur; insanoğlunun aptallığı ve evren. fakat ikincisinden emin değilim.” diyen einstein’ın argümanlarına bakabilirler.

    bir çok yazar arkadaş konuyu tasavvufi bir sonuca bağlamama takılmış. bilimsel argümanlarla aynı fikri ifade edebilirdim. ama yüzyıllar öncesi yaşamış bir islam neferinin dizesiyle entriyi aynı sonuca bağlamak varken neden lafı kasıntı bir dille uzatayım ki?
  • şimdi şöyle bir şey var, bazıları çıkıp da "sonsuza kadar yaşayıp ne yapacaksın, çok sıkıcı" filan diyor; aslında hiç de sıkıcı olmazdı dünyada ilelebet yaşamak.

    "sonsuzluk" mefhumunu insan zihni tam olarak almasa da, bu süreyi atıyorum, bir milyar yıl olarak tespit edelim. tüm insanların ömrü bir milyar yıl olarak sabitlenmiş olsun. yesen de yemesen de bu süreyi geçirecek ol. yemek, içmek ve seks bir ihtiyaçtan ötürü değil, sadece bir haz vesilesi olsun. bu bir milyar yılı da hep 28 yaşındaki fizikî görüntümüzle filan geçiriyor olalım. o andan sonra yaşlanmayalım hiç.

    böyle bir dünyada yaşadığımızı farz ettiğimiz zaman, insan üretkenliğinin sonsuzluğunu da fark edersiniz. bugün, herkesin derd-i maişet ile uğraştığı bu vakitte bile edebiyat, sanat, kültür, bilim, teknoloji, sinema, tiyatro gibi alanlar dahi ne kadar çok gelişmiştir. bir de insanlar sonsuzluklarına kâni olup, tüm ömürlerini sürekli üretmeye sarf etselerdi, aslında her insanın, dünyada bulunduğu bir milyar yıllık süre boyunca dahi tüketemeyeceği pek çok ürün, tadamayacağı onlarca entelektüel zevk kalmaya devam ederdi. zira insanın üretebileceği şeyler nihayetsiz sayılır, çünkü insan hayal eder.

    dolayısıyla bu dünyanın basit fizikî şartları ve mutluluklarıyla kısıtlı bile olsa, "sonsuza kadar" yaşamak, yine çok ferahlık verici, tüketilebilecek milyonlarca şeyle dolu, eğlenceli bir şey olurdu. dünyada insanı mutsuz kılan şey "var olmak" değil, "varlığının sonunun geleceğini bilmek" ve bu sebeple, varlığını meşrûlaştıramamaktan ibarettir. insanın çektiği ontolojik ızdırâb, ana kucağından inen çocuğun çektiği ızdırâb gibidir. bülbülü altın kafese koymuşlar da, inlemiş, ağlamış; ille de "vatanım" demiş. çünkü herkes aslî yuvasının içerisinde anlamlı ve mutludur. dünya, anlamını kaybetti. modern insan bu sebeple mutsuz ve ontik bir kriz içerisindedir.

    tamamen hayalî bu durumda dahi, evet, insan ilelebet şu dünyada yaşasa, şimdi olduğundan çok daha mutlu olurdu. bir de bu dünyanın kısıtlarından kurtulduğunu, rabb'ine kavuştuğunu ve o'nun sonsuz merhametiyle sonsuz şekillerde yaratacağı nice nimetlerle beraber olduğunu, sonsuz mutluluklar diyarına erdiğini, süflî tabiatından sıyrıldığını düşünün.

    insanın tüm ontik ızdırâbı son bulacak. yaşamak zordur, ölmek de öyle. ama sonrası çok kolay.
  • ölümü bir son olarak bilene yanlış gelir tabi. ölümle ilgili en bilinen ayet nedir? her nefs ölümü tadacaktır. bakın kelime çok önemli. ölüm bir tadıştır diyor. tadıp, ne olduğunu bileceksin. deneyimleyeceksin diyor. son olsaydı, ölüm sondur derdi allah.

    bir hadiste peygamber, bu dünya bir rüyadan ibarettir der. yani bu dünya bizim gördüğümüz 2-3 saniyelik rüya uzunluğunda sadece. insanın gerçek yaşam süresi milyarlarca yıl olacak. bu bedenimiz, buranın şartlarına göre bir elbise. diğer tarafta oranın şartlarına göre elbise verilecek. daha kısa zamanda daha çok mesafe kat edecek, daha büyük, daha hızlı vs daha latif bir elbise. oranın şartları kendine özgü olacak.

    tabi bunun için de oraya ne götürdüğün önemli. burası bir tarladır. burada ne ekersen, orada onu biçersin. iyiyi, güzeli eken onu bulacak, yalanı, fuhuşu, kötülüğü eken onu bulacak. oranın zamanı da yine oranın şartlarına göre çok farklı olacak. orada da ölüm yok.
  • bence de çok saçma, bir de buraya niye geldik ve nasil oluyor da 91 milyar ışık yili çapindaki gözlenebilen evreni olçerken kendimiz 1 ışık yılı uzakliktaki mesafeye bile insan gonderemiyoruz?

    bunun bir ötesinde uzay-zaman konuşmak gerekebiliyor onu da matematiğin içinde boğulmadan yapamiyorsan bu yüzden hayatini mal gibi yaşamayi tercih ediyorsun

    çoğumuz farkinda degil ama bu dunyada sahip olduklarimizin hepsi bizden alinacak, bakteriler bizi ayrıştırırken biz biraktıgımiz eserlere ne olduğunu göremeyeceğiz.

    bu yuzden kendini kandirma olarak goruyorum yasamayi... dünyanin en mutlu insani muhtemelen kendini en uzun süre kandirabilendir...

    milyardolarlarca para harcayip duruyorlar teleskoplara, uzay gemilerine, roketlere... soruyorum sana elon, ateist ya da agnostik olarak göte göt diyebiliyor musun?
  • vulpius'un şu mükemmel girisinde belirttiği gibi, "sonsuz hayatın üstüne giyip çıkardığı elbiseler gibiyiz". insanın bireyselliğini fazla önemsediği perspektiften bakıldığında gözden kaçıyor.

    kendi evrim çizgimizde eşeyli üreme noktasına geldiğimizde, ölümsüzlükten çoktan vazgeçmiştik.
hesabın var mı? giriş yap