eğitilmemiş eğitmenlerin, çocuklarımızı ve bizi eğitmesini bekliyoruz. gerçek eğitmenlerden mi eğitim alıyoruz? her öneri her öğüt doğru mu ?
kimi sakallı görürsek hoca sanıyoruz var ya, işte o türkiye'de her yaşını başını almışı akılla sanmak olarak artık damarlarımıza işlenmiş durumda. her yerde ciddi anlamda yaşlı eğitmenler var. gerçek manada iki kelimeyi bir araya getiremeyen, dil bilmeyen yeni makaleleri okuyamayan, gelişimden, teknolojiden, psikolojiden, biyolojiden her şeyden öte insandan ve insanlıktan bihaber eğitmenlerimiz var. eğitim bilincinden yoksun insanlar bunlar. sosyolojiden, antropolojiden yoksun, din, dil ırk, cinsiyet, yaş ayıran eğitmenlere hocam diyoruz biz. yeniliklere kapalı, yöneltilen her öneriye ''biz burada öyle yapmıyoruz ama'' cevabını aldığımız insanlarla aynı havayı soluyoruz.
yıllardır her bir devlet büyüğü, her bir öğretmen, bir anne konuştuğunda dikkatimi çekiyor. sürekli beylik ve klişeleşmiş 60 yaş üstü söylemlere maruz bırakılmaktan, en iyisini büyükler bilir kolaya kaçışından, anne olunca anlarsından, zamanla alışırsından, bizim yaşımıza gelince anlarsından bıkmadık mı mesela. bunlar size de artık bayat geçiştirmeler gibi gelmiyor mu.hangi devlet büyüğü fizikten kimyadan bahsediyor, hangisi bir filozoftan alıntı yapıyor, hangi anne çocuğumun söyle bir önerisi oldu bir de bu bakış açısıyla bakalım diyor. biz gençlerin ve çocukların dilinden anlayıp bu dilden konuşulmadığı sürece aramızda bir eğitim köprüsü olmayacak. sadece yenilikçi umutlarımıza ket vurulacak.
üniversiteler şöyle dursun, biz eğitim anlamında kolaya ve büyüklerimizin bildiklerine kaçmaktan, araştırmamaktan, öğrenmemekten, yenilik getirmeye çalışmamaktan, yeniliklerin önünü kesmekten, dil bilmemekten, yeni araştırmaları okumamaktan geriyiz. bu üniversite sorunu kalksa da toplumun kökten farkındalık edinmesiyle düzelecek bir şey. en başta ise bizi 35 yaşına kadar adam yerine koymayan, sözlerimizi dikkate almayan yöneticilerimiz ve eğitmenlerimiz tarafından düzeltilmesi gereken bir şey.
üniversite kısmına gelirsek;
özel üniversitede tam burslu okumuş birisi olarak söylüyorum. ilk başta 3 saatlik sınavla mı değerlendireceğiz insanları derken üniversiteye geldiğimde eğitime olan bütün inancım yıkıldı. insanların nasıl parayla diploma aldıklarını gördüm. onca üniversite var evet ama hangisinde dersini hakkıyla anlatan gerçekten mükemmel eğitmenler var? onlarca psikoloji mezunu var mesela en önemli çalışmaların ve makalelerin ingilizce yayınladığı bir bölümden nasıl 2 ingilizce kelimeyi bir araya getiremeden mezun olunabilir mantıklı mı bu ? bazı derslerin zorunlu ingilizce alınması gerekirken çocuğum anlamıyor türkçe anlatın lütfen diye şikayet geldiğini ve hocanın dersi türkçe anlattığını gördüm. düşünebiliyor musunuz ''üniversiteyi'' veli arıyor. bu başka hangi gelişmiş bir ülkede kabul edilebilir bir şeydir. ben kendi üniversitemde dersi geçemediği için hocayı işinden eden sınıf arkadaşları da gördüm mesela. bu size de parayla diploma almak gibi görünmüyor mu ?(gibisi fazla)
şimdi size o meşhur klişe dersten kaytarma motivasyonumuzu sarfetmek istiyorum ''her türlü mezun olacaksın o diplomayı alacaksın eline.'' hepimiz bu motivasyonla ektik dersleri ve hepimiz geçtik evet. birçok düşük puanlı sözel bölümler için bunu kabul edilebilir görüyoruz. bir öğrenciye senden bu meslek olmaz sen başka bir şey düşün demiyoruz. o da anlamıyor bırakmıyor zaten tuhaf (bıraktıracak yeterlilikte bir eğitmen de zor bulunuyor) ama neyse bunu normalleştirdik. peki tıp için ne ara normalleşti bu ? hukuk için, psikoloji , hemşirelik, mühendislik için ? ne ara bunlarda herkesin o diplomayı almaya hakkı olduğunu düşünür olduk. sizce bir fakülteye 100 tane tıp öğrencisi geldiğinde 100ü de gerçek bir doktor olarak çıkar mı ?? tanıştığım bir gastrointestinoloji profesörünün bana söylediklerini ekliyorum. ''ben ünlü önemli bir araştırma üniversitesinde gastrointestinoloji profesörüyüm, öğrencilerime her zaman benim dersimi beceremiyosanız kalırsınız derim, diğer derslerde de böyle olmalı ama elbet bir çoğu mezun olacak. onlara derim ki; mezun olduğunuzda hepiniz sevinmesin. 60ınız beyaz pelerinli meleklerken 40ınız beyaz pelerinli azrailler olacaksınız.'' yine iyi bir özel üniversiteye dereceyle tam burslu giren ve 2.likle bitiren bir arkadaşımı sözünü eklemek istiyorum. ''kaçıncılıkla geldiğinin ve kaçıncılıkla bitirdiğimin bir önemi olmadığını okulu bitirdiğimizde babasının parası olanların kazandığını görünce anladım''
toparlamak gerekirse, ne biz biliyoruz gerçekten ne yapacağımızı ne ailemizin gönlünden geçene dur diyebiliyoruz, ne istediğimiz adam gibi eğitimi görüyoruz, ne yeterli stajlarımız var, ne hakkıyla mezun oluyoruz ne de diğer faso fiso görülen ama önemli olan diğer şeyler.
öyle bir eğitim düşünün ki hiçbir işverenin güvenmediği, en az 1 yıldan başlayan deneyim istediği ve bir yere girdiğinizde de asıl eğitim sürecinin resmi olarak o zaman başladığı...