• insanın bu kitabı okurken mustafa kutlu'nun kapısını çalıp "uzaktan da olsa göreyim tahir sami'nin dairesini, söz dönüp giderim ondan sonra" diyeceği geliyor. öyle sahi.

    kutlu bir oyuna girişmiş bu hikâyesinde. modern/postmodern anlatıların "anlatının kurmacalığını okura hatırlatma, oyunun farkına vardırma" havasıyla girişmiş tahkiyeye. ama onunkisi biçim (yazarın araya giren kahramanının metne müdahalesine izin vermesi) bakımından modern/postmodern anlatıların yanında dursa da, üslupça ahmet midhat efendiler ve diğerlerinin açtığı tahkiye yolunda ilerliyor. zaten kutlu, tahir sami'sine suçu atarak çarçabuk silkiniyor bu üstüne uymadığını düşündüğü hırkadan. tanpınar "billur zaman" diyor, "her şey yerli yerinde" duygusunun verdiği "huzur"la ferahlanıyor ya; tahir sami'ninki de öyle bir "billur zaman". hava kımıldasa, rüzgâr esse, kitaplardan birinin yeri değişse, evlenip çoluk çocuğa karışsa dağılıverecek bir toz bulutu var simden, zerrinden.

    "bu işler ortak kabul etmez" diyor tahir sami, daha ne güzel laflar ediyor; sade, utandı mı yanakları kızararak. asıl tahir sami ise, etmediği laflarda saklanıyor.
  • dün gece yayımlanan klark programında ibrahim tenekeci'nin adını zikrettiği henüz yayımlanmamış mustafa kutlu kitabı. merak içindeyiz.
  • mustafa kutlu'nun saliha bir kadından doğan edebli adamın hayatını anlattığı kitabı. bir çırpıda okunan bir ramazan günü insana insanlığını edeb'i hatırlatan kitap.
  • içinden turgut cansever geçen hikaye. eyvallah.
  • kitap aşığı, köy sevdalısı tahir sami'nin hayat hikâyesini anlatan mustafa kutlu kitabı. içinde fırtınalı aşklar, macera, ihtiras, kin, ideoloji v.s olmayan, sakin durgun ama bir o kadar derin olan denizlerden - hayatlardan- bahseder yazar ya da bahsetmek ister, tahir sami'nin hayatı da böyledir zaten.

    --- spoiler ---

    ''fâni ile bâkinin farkını fark eden için eşya kaç para eder.''

    ''vay be! görüyorsun aziz okuyucu, birden''beklenen adam'' oldum çıktım. ama buna şaşırmayın. sizleri de tek tek şu gökkubbenin altında mutlaka bir bekleyen vardır.
    karşılaşmak!...
    ah, onu bilemem
    onun adı kader.''

    ''kimse kimse yeterince tanıyamaz zaten gerçeğin ne olduğunu, eşyanın hakikatini bilmiyoruz. hayata ve kendimize dair o kadar meçhul var ki, hangi birini dile getirelim?

    --- spoiler ---
  • arşiv memuru tahir sami tokaç kaç ın sergüzeşti. sadece tahir sami bey yok kitapta. bir bakıma tüm kitap severlerin, hayata bir türlü ucundan tutunmaya başlamış, tutunmaya yakın bunu becerememiş bir klişe aslında önümüzde bu figür..
    nedir özünde; arşiv memuru (gayet sıkıcı bir meslek çoklarına göre), kitaplarıyla dost olmuş, neyden, antikadan, eski sanatlardan, gazete küpürlerinden, köy ve köylülerle iligili hobi şeklinde gelişen araştırma merâkından, çiçeklerden beslenen, ciltçilik mesleğini babasından miras alan, insandan çok çiçeklere yakın tam bir münzevi öyküsü. muhsin kanadıkırık bir nevi. ama tahir sami bey, maalesef ki muhsin bey kadar şanslı olamıyor, daha fazla üzüyor okuyucuyu hazin sonuyla. aşk var mı ki içinde, o da var.. muhsin bey gibi o da platonik şüphesiz..
    (hazin olmayan bir sonla karşılaşmamıştır ki bu insanlar, bu hikâyede de bize bir sürpriz yapılsın)

    kutlu, modern bir denemeye girişmiş kitabı anlatma hususunda, sanılır ki postmodernizm kaynaklı ama daha başka bir anlatım var kitapta. kutlu yeri gelmiş okuyucuya seslenmiş, zaman zaman tahir sami bey le ufak ufak tatlı atışmalara girmiş, yeri gelmiş tahir sami nin karşısına geçip onunla başka bir karakter olmuş, bir buluş!

    kutlu nun erzincanlılığı tahir sami ye bulaşmış, erzincan ın havası suyu, ekmeği, dağı, bayırı, sanatı konuşmuş hikâyede, güzel bir gönderme, hoş bir memleket sevdalısının bir nevi hasretini, jestini, gönül bağını, vefâsını serdetmiş hikâyeye. erzincan dan bu yan tahir sami nin ve mustafa kutlu nun yurdu olmuş.

    tıpkı kitapta dendiği gibi "bence edebiyatla fazla oynamamak lazım, sonra oyuncak haline gelir."

    kutlu eğer edebiyatla oynuyorsa elimizde güzel bir oyuncak var demektir.
    itinâ ile kullanınız kırılabilir!!
  • mustafa kutlu ustanın engüzel kitabı...
  • kof, derinlikten yoksun, gereksiz uzayan cümleler. üzerine kafa patlatılmadığı aşikar 164 kağıt parçası. belki de sırf para kazanmak adına yazılmış, içinde tek bir tane bile altı çizilecek cümle inşa edilmemiş bir kitap. eli kalem tutan her kişinin yazabileceği sığlıkta bir hikaye.
  • bu kitaptaki betimlemeler, monologlar ve tasvir edilmemiş ruh halleri bile başlı başına bir durum hikayesine kaynaklık edebilir. her daim aksiyon arayan okurların ve eleştirmenlerin kitaptan haz alamaması normal. onlara tavsiyem, kitap işinden vazgeçip yüksek bütçeli hollywood aksiyon filmlerine yönelsinler.
  • mustafa kutlu'nun diğerleri gibi duru hikâyesi. tahir sami bey'in anlatıcıya karışması, alışılmış anlatım tarzından uzaklaşmasını sağlıyor ve samimi bir hava yaratıyor.

    tahir sami bey'in kitaplarının akıbetinin bilinemeyişi mütevazi biçimde kitap biriktiren beni hayal kırıklığına uğratmış ve türkiye'de kolay kolay değişmeyecek bir gerçeği bir kez daha bağırmıştır: kitabın kıymeti yok.
hesabın var mı? giriş yap