• oldukça dolu bir film. hareket var, heyecan var, gerilim oldukça var.

    bu tarz filmleri sevenlerin oldukça hoşuna gidecektir.
  • canlı versiyonları da şarkının kaydı kadar başarılı olan years and years şarkısı. aslında link verdim önce de, baktım 4 -5 -6 diye devam ediyor linkler, önünü alamayınca araştırma işlemini siz sevgili yazarlara bıraktım. ama bak arayın bulun he, çok iyiler.

    ayrıca "do what you want tonight..." kısmındaki bakışı konserde yapsın, canımı yesin. *

    https://youtu.be/z0atzqsue80?t=1m30s
  • oyuncularını, konusunu, yönetmenini bilmeden açıp bir anda michael shannon'u görmemle beklentilerimi yükseltmeme neden olmuş olan film.

    eğer bir film en basit anlamda bana sürekli bitmesine kaç dakika kalmış diye kontrol ettirmiyorsa, bittikten sonra da bir iki dakikalığına beni yerime sabitleyip kendini sorgulatıyorsa benim için olmuştur. take shelter bu açıdan benim için olmuş bir filmdir. gerilimi shutter island gibi gözümüze sokmak yerine usturuplu bir şekilde hissettirebilmesi ve gerçeklikten uzak olmayan karakter tepkileriyle ileride bir kez daha izlenebilecek filmler listemde yerini aldı.

    ayrıca michael shannon oyunculuğunun da markalaşması gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum. bu adam bir babacan tavırlı hulusi kentmen, uzman hekim kutsi gibi arıza tiplerin oyuncusu olarak markalaşmalı. bug, revolutionary road ve take shelter en iyi örnekleri kendisinin. amına koyayım zaten şu adam da bu rolleri yapamayacak olsaydı tükanı toptan kapatıp gidelimdi.
  • paranoid şizofreniyi anltıyor tamam da, esas mesele psikoloji değil gibi geldi bana.

    iki derdi var gibi. ilkin şizofrenikleşen bu insanların haklı bir nedeni yok mu? insan(lar), gelme olasılığı olan, geldiğine dair sürekli enforme edildikleri risklerle başbaşa bırakılıyor. örneğin, sağlıklı beslenmiyoruz, kimyasal besinlerle karnımızı doyuruyoruz, yediğimiz hiçbir şey organik değil gibi söylemlere maruz kalıyoruz. üstelik bu söylemleri devleti oluşturan kurum ve bu kurumları yöneten zevat da dolaşıma sokuyor. sağlık bakanlığı'nın sitesinden aktarıyorum: "denetimlerde, mevzuat hükümlerine uygun olarak numuneleri alınan ve tekraren yapılan analiz sonuçlarına göre türkiye genelinde faaliyeti olan dolum tesislerinden 28 temmuz 2012 tarihli açıklamamızda bildirilmiş olanlara ilaveten uygunsuzluk tespit edilen damacana suyu markaları şunlardır: “gençsu”, “karlık madran”, “alka madran”, “ivriz su”, “beysu”, “edk lara”, “hünkar”, “revan”, “buzdağ”, “kardelen”, “ideal”, “hazar vox nida”, “bahçeayran”, “esensu özayran”, “kabalak”... bulunan olumsuzluklar ilgili markaların diğer ürünlerinde değil sadece damacana sularında tespit edilmiştir" deniliyor (bkz: http://www.saglik.gov.tr/…nda-basin-aciklamasi.html). piyasaki sular sağlıklı değil diye ilan ediyor da bakanlık bunlarla ilgili ne yapıyor bilmiyoruz. bu ve benzeri kamuoyunu bilgilendirmek için yapıldığı söylenen şeyler resmen "kendi güvenliğini kendin al" demektir. üstelik en sondaki, "bulunan olumsuzluklar ilgili markaların diğer ürünlerinde değil sadece damacana sularında tespit edilmiştir" denilerek markaların itibarını da zedelememeye gayret gösteriyor.

    neyse biri kalkıp bu konuda "hassasiyet" gösterdiğinde en hafifinden evhamlı, bilimsel olarak da paranoyaklaştığını düşünüyoruz.

    filmin diğer bir derdi ilki ile de alakalı, deliren ve/veya paranoid şizofreni olan tek tek insanlar değil. şizofrenikleşen toplum, şizofrenikleştirilen toplum. şizofren bir yerde bu tarz risklere karşı önlemini alan(lar) olmakta. yani sürekli yakın çekimle gördüğümüz curtis biziz; toplumun kendisi.
  • filmin başından sonuna kadar baş karakter adamın yaşadığı paranoyayı izleyiciye de yaşattığı ,bir süre karakterin doğrusuna , az sonra bunun yalan olduğuna inandırıp sonuna kadar izleyiciyi sağa sola savuran sonunda silkeleyip fırlatan film..
  • izlenilesi filmdir.

    şimdi yok şu oyunculuk harika yok michael shannon süper oynamış, çekimler bilmem ne demeyeceğim, çünkü bunları okuduğunuz yazıların hepsinde gördünüz.

    tamam eyvallah film gerçekten güzel. psikolojik gerilim tarzında izlediğim en iyi filmlerden. ancak filmin sonu konusunda bazı eksiklikler mevcut.

    --- spoiler ---

    filmin sonunda sahilde fırtanayı gören velet babasına gösteriyor ve babası da fırtınaya bakıp karısına doğru başını çeviriyor. filmin başından beridir şizofren olduğunu düşündüğümüz baba birden mistik güçlere sahip bir insan gibi geleceği görmüş kahin misali artis tavırlara bürünüyor.

    şimdi burada paylaşılmış psikoz olma olasılığı yok denecek kadar az, çünkü sağır-dilsiz bir birey de aynı görüntüye duyarlı.

    film baştan beridir ekomonik kaygılarla, dini yücelten bireylerle, annesinin yaşattığı travmayla, abisinin baskısı ile, iş hayatının b.ktanlığı, bla bla ile kafayı yiyen bir aile babasını yoğurmaktadır.

    herifimiz sadece, olacak ama ne zaman olacağı belli olmayan olaylar için aşırı tepki vermeye bir nevi paranoyaklaşmaya başlıyor. ve filmin sonunda da haklı olduğu ortaya çıkıyor. aslında haklı değil tesadüfen haklı çıkıyor.

    özetle; herif kafayı yediği ile kalıyor. filmin sonu olmamış. o fırtınayı kadın ve herif görseydi ama çocuk görmeseydi ve paylaşılmış psikoza bağlasalardı film daha etkileyici olurdu benim için.

    yine de film güzeldi. işleniş tarzı aynı türlere oranla oldukça kaliteliydi.
    --- spoiler ---

    şahsi düşüncem imdb 7.4 puanını tam anlamıyla hak ediyor. ne eksik ne fazla tam puanıdır.
  • ağustosun sıcağında gerim gerim izlerken filmi bir an gök gürültüsü sesi duydum. içimden ulan curtis benide delirttin mına koim derken evdeki ahali uyandı valide ile günaydınlaştık; (bu arada filmin son sahnesini izlemekteydim)

    --- spoiler ---

    acaba fırtına gerçek miydi? değil miydi? onu düşünürken
    --- spoiler ---

    valide: bugün yağmur yağacak herhalde gök gürlüyor
    beldar: hassiktir curtis adamım haklıymış :)

    filmi vasatın biraz üzeri olarak düşünürken acayip etkilendiğimi hissettim pes
  • paranoid şizofreniden ziyade eşler arasındaki bağlılık mesajının vurgulandığı filmdir. kayıtsız şartsız güvenmenin gerekliliğidir, eşiniz şizofren olsa bile.

    bu zamana kadar ideal baba ve eş olmuş bir kişiye, birel gerçeklikten kopmuş olsa dahi eşi yardımcı olmuştur. filmin sonunda fırtınanın gerçekten kopması tamamen bir alegoridir, gerçekliğini sorgulamak filmin sanatsal değerini azaltacaktır. güven değerinin kolay kurulup kolay harcanamayacak bir değer olmasını anlatmaktadır.

    puanım 10 üzerinden 7,5-8 arası. michael shannon'un oyunculuğuna ise tam puan, lafzı edilebilecek tek kusur yok.
  • 121 dakikalıki 2011 yapımı film.

    8 / 10.

    gribe ve soğuk algınlığna karşı ne yapmalı? ya da kanserden korunmak için günde 6 litre yeşil çay mı içmeliyiz? hepsi tamam da, ya ruh sağlığımızı, kendimiz bile farketmeden kaybetmeye başlarsak ne olacak?

    aşamalı olarak ruh sağlığını kaybetmeye başlayan bir "babayı" ve ailesini ele alan, 1978 doğumlu jeff nichols yönetimindeki 5.000.000 dolares bütçeli take shelter, bu noktada bir gerilimden ziyade oldukça başarılı ve oturaklı bir drama olarak karşımıza çıkıyor.

    uzamış süresi, uzamış -bazı- sahneleri, görece olarak başarısız ( ve filmin tüm gerçekçi dramatik altyapısının ana kolonlarını çatlatan ) finali ile de akıllarda kalan yapımın en sağlam tarafı ise sağlam atmosferi ve kusursuz oyunculukları. michael shannon ve jessica chastain kimyası hem çok gerçekçi hem de çok başarılıydı. ayrıca, kanımca shannon'un bireysel olarak en başarılı oyunculuk performansına tanık oluyoruz.

    ağır ve oturaklı dramaları sevenler için kesinlikle biçilmiş kaftan.

    her eve imdb
hesabın var mı? giriş yap