• bir tuhaf duruma konu olmuş elbisedir.

    hukuk fakültesinden arkadaşım e.g., o yıllardaki öğrenci olayların içinde bulunmuş,kavgada ustalaşmış,pek az konuşan bir tip idi. dördüncü sınıftaydık. son sınavımız miras hukuk idi. bu dersi de verdik mi mezun oluyorduk. sınava bir-iki gün var. bahçede oturuyoruz. birden " ben sınava girmiyeceğim" dedi. hayrola dedim. "profesyonel devrimci olacağım" dedi. sınava girmesi için epey uğraştım fakat başarısız oldum. girmedi.sonra kayboldu.

    uzunca bir zaman geçmişti. ankaradaki evimize geldi. haziran ayı idi galiba. evleneceğini nikah şahidi olmamı istedi. eşini sordum "tanımazsın" dedi. bir de nikahta giymek için koyu renk takım elbise istedi. cüsselerimiz aşağı-yukarı aynı idi. esasen benim de bir takım elbisem vardı.koyu renkti. verdim elbiseyi. nikah kıyıldı. şahitlik yaptım. sonra ayrıldık.

    1-2 ay bekledim.havalar sıcak. takım elbiseye ihtiyaç yok. ancak daha sonra gerekecek. bir akşam eşiyle birlikte bizim eve geldiler. bir ara pencereden baktıktan sonra karı-koca heyecanladı. sık sık tuvalete girip çıkıyorlardı. (bu ayrı bir entry konusu olacak) sonra ayrıldılar. elbisemi de soramadım. ama ertesi gün buluşmak için sözleştik.

    gençlik parkında buluştuk. elbisemi sordum. "ceketi veremem ama istersen pantolonu vereyim " dedi. niçin dedim. 4 milyonluk ziraat bankası soygununa karışan aktan incenin polis takibinden kurtulmak için evlerine geldiğini ve benim ceketi giyip kıyafet değiştirdiğini ,firarda olduğu için elbiseyi iade etmenin mümkün olmadığını söyledi. mesele anlaşılmıştı. pantolonu da istemiyorum dedim.

    not : olaydaki arkadaş ertan günçiner değildir
  • yazın sıcak kışın soğuk tutar..

    icat edenin allah belasını versin..
  • ne zaman giysem böyle bir bahşiş verme isteği doğar içime. insan embesil olmaya görsün.
  • bu öyle bir merettir ki, 2 senedir alışveriş yaptığınız, ekmek aldığınız fırın sahibine, ilk iş günü sonrası üstünüzde takım elbise ile ekmek aldığınızda daha önce bir kez olsun dememesine rağmen, "afiyet olsun efendim" dedirtir. ha bana kalırsa eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir emmeeee barney stinson boşuna dememiş suit up!!
  • erkek için sihirli bir değnektir takım elbise. bir de sürreal bir samimiyet.

    hiç öyle giydiğinizde önüneze açılan(!) kapılardan, "ye kürküm ye"lerden bahsetmeyeceğim; doğrudan yol-yordam öğretir takım elbise, seviyeli konuşturur. yıllarca en kibar hitabımızın "yoooooaaarrooaaaam" olduğu adamlarla takım elbise giyince bambaşka konuşuyoruz, yok böyle bi'şey. en son can dostum güzel insanlardan biri evlendi, düğün merasiminde tekrar gözlemledim bu durumu. takım elbise giymeden;

    -lan göt, ne yaptın lan?
    -ne yapayım lan s.kik, iş güç ooaaamınıiim*.

    ----bir grup erkeğin hem giyinip hem ecdadlarına küfretmesi, lise beden dersi öncesi soyunma odasından beter vaziyet-----

    laciler çekildikten sonra;

    -vay kardeşime bak nasıl da yakışıklı olmuş, nasıl da çekici olmuş.
    -ne demek kardeşim, bilmukabele. ne güzel adamsın sen ya.

    ----sarılmalar, kucaklaşmalar, yanak okşamalar-----

    hayır; arkadaşımla zaten yabancı gibi konuşuyorum, bari yanak okşama olmasa.
  • brad pitt gibi olacaksın sanırsın, latif doğan gibi olursun
  • insanlardaki takım elbise olgusu gerçekten çok enteresan. (ömer üründül mode on)

    kimisi giyince, bir öz güven artışı yaşar. omuzları dikleşir, bakışları derinleşir. amerikan başkanı gibi hisseder kendini.
    kimisi giyince, bu sefer karşıdaki insanın bakışları değişir. karşıdaki o insanlar, derinlerde bir yerde takım elbiseyi parayla eş tuttuğundan, takım elbiseli adama saygı duymaya başlarlar. (aslında paraya tapmaktan kaynaklanır)
    türkiye'de daha da belirgindir bu. adeta bir zırh gibidir. her türlü dış etkiden korur adamı.
    bir mağazaya eşofmanla girersiniz, adam yerine koymazlar. takım elbiseyle girersiniz, "hoş geldiniz beyefendi" ile karşılanır, "yine bekleriz efendim, saygılar" ile uğurlanırsınız.

    misal, daniel craig. ki kendisi james bond abimiz olur. (saygılar abi)

    şu halde girse içeri, adamdan saymazlar:
    http://galeri.uludagsozluk.com/…el-craig_113618.jpg

    ama şu halde girse, kulu kölesi olurlar:
    http://www.zigoti.com/…t-to-wear-with-navy-suit.jpg

    halbuki adam her türlü bond, james bond.

    değerli arkadaşlar,
    uzun lafın kısası, fazladan saygı point elde etmek isteyenler takım elbise tercih etmelidir. evet, giyen ve giymeyen adam arasında teoride fark yoktur. fakat (malesef) pratikte oldukça büyük bir fark vardır. son derece saçma bir gerçek, ama sonuçta bir gerçek.
    o yüzden (bkz: suit up)
  • vakti kerahatinde kadıköy'de işyeri işletirken, kriz zamanında alt üst olan ödemeler dengesinden ötürü akraba olunan bilumum alacaklı avukatlarının jilet gibi ütülenmiş bir şekilde giyerek agent smith tadını yakaladıkları kostüm.

    o dönemlerin paranoyasıyla, lacileri çekmiş* vaziyette kapıya gelen her türlü ademoğlunu, er kişiyi görür görmez tüylerim ürperirdi. kalbim yerinden fırlayacak gibi olurdu. yusuf kardeşimiz fazla mesai yapardı. özellikle koyu renk takım elbise ve matrix kıvamında güneş gözlüğü tüm vücudumu bir kaktüse çevirttirir, tüylerimi diken diken havaya dikerdi.

    işte o sebepledir ki, yaşıtım genç bayanların aksine, takım elbise bende erkek adamın istediği etkiyi değil, tam aksi bi etki yaratır. şayet gün olur da evlenirsem, damada ve hatta tüm davetlilere birer clubber gibi giyinmeleri yönünde baskı yapacağımdır. öyledir, böyledir.
  • 3 dakika harcamadan yaptığım sikko araştırmaya göre 17 yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış bu işkence aracı. iron maiden dan neredeyse yüzyıl önce. güzide heavy metal grubumuz iron maiden dan 260-300 yıl önce. up the irons. ingilizcesi suit, bu da fransızcada suite kelimesinden geliyormuş, suite de latince sequor dan geliyormuş. wikipedia sağolsun o da ingilizce de i followtürkçe meali ile takip ederim demekmiş. takip et amına koduğum takip et. bütün gün üzerimdesin zaten. kendisi yetmiyormuş gibi aparatlarıyla, yancılarıyla takip ediyor. yok kravatı, yok kol düğmesi, yok ayakkabısı. ulan latinceden fransızcaya fransızcadan ingilizceye uzun yol izleyen bu meret nasıl gelip de beni buldu anlamadım.

    iş hayatında atılmadan önce üniversite mezuniyet balosunu saymazsak yıllardır giymemiştim. işte o baloda bir bokluk olduğunu anlamalıydım. bütün gece içip, sincap gibi seken bir grubun hepsi neden takım elbise giyer arkadaş? sonraki 20 sene boyunca yakamızdan düşmeyecek zaten.

    sanırsın, papa ikinci john paul ün cenazesindeyim veya prens üçüncü henri nin sünnetindeyim. alt tarafı sikko bir bankada bütün gün sikko dosyalara bakıyorum. ne lan bu resmiyet, neden her sabah oscar törenlerinde en iyi yardımcı oyuncuya aday gösterilmişim gibi hazırlanıyorum? hadi en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen ödülü falan alsam olur da, en iyi yardımcı işte. gerçi unforgivenda gene hackmanve usual suspects de kevin spacey e giden bu ödülü de küçümsemeyelim.

    giyeyim ben yine kotumu, t-shirtümü, spor ayakkabılarımı öyle gideyim işime. o dosyalara yine bakıcalak. bak şort, terlikten geçtim.

    giyim kuşam kuralları oluştumuşlar bir de bunun ekseninde. bunun aparatları ve yancıları var. kravatla başlayayım. a dostlar sorarım filmlerde kaç kere karşılaştık kravatıyla kendini asan adam fenomenine, niye nezarete attıklarında kravatı alırlar adam içerde kendini asmasın diye? çünkü bu cihazın işi boynu sıkmak, başka bir boka da yaradığını görmedim.

    ayakkabısı var sonra bunun, takım elbisenin altına spor ayakkabı veya bot giyilmez. o ayakkabılarla kışın snowboard keyfi yaşanır. yazın sıcak basar. toz olur, çamur olur, boyamak gerekir. plaza ortamlarında boş koridorda yürürken tak tuk ses çıkartır, bünyelerde gerginlik yaratır.

    kol düğmelerinin ne yararı ne zararı var kereviz gibi bir şey zaten.

    takım elbise denen hedönün bir de uzun kuyruklusu var. frak deniyor buna. battlestar galacticada vatani görevini yapan er ve erbaşların da dediği gibi frak it diyerek sözlerimi bitirmek istiyorum.
  • kullanırken bir kaç ufak ama önemli noktaya değinmek gereken giysidir:

    * mümkün olduğunca aynı takım elbiseyi iki gün üst üste giymeyin.
    * gündüz ceket giyerken, zorunlu haller dışında arkanıza dayanarak oturmayın ya da oturuyorsanız ceketin eteklerini düzeltin.
    * gün içinde mümkün mertebe çalışırken ceketinizi mutlaka bir askı ya da sandalye arkası vb gibi bir yere asın
    * akşam eve geldiğinizde takım elbiseyi sağa sola bırakmayıp, mutlaka askıya asıp dolaba kaldırın.
    * elbisenin temizliği illa ki yıkamak ile olmaz. arada bir yumuşak bir fırça ile ceket ve pantolon üzerinde birikmiş kıl, yün, tozu fırçalayın.
    * pantolon paçalarının çok uzun olmamasına dikkat edin. aksi takdirde yürürken ikide bir ayakkabanızın topukları altına girip hem yıpranır hem kirlenir.
    * duble paça pantolon aldıysanız arada bir dışa açılıp açılmadıklarını kontrol edin.
    * takımın tek pantolonu var ise çok sık yıkamak yerine temiz kullanmaya gayret edin. çünkü pantolondaki her yıkama ceket ile arasında çok ufak ama gittikçe artan ton farkına yol açacaktır.
    * düzgün takım elbise koyu ve tonlarında olur; fıstık yeşili ile açık mavinin tonlarındaki takım elbiselerden kaçın. ancak yazlık olarak krem rengi kaliteli bir iki takımı dolapta bulundurun.
hesabın var mı? giriş yap