• elim bir durum.

    yani şimdi telefonlar bizim elimiz, ayağımız, gözümüz, kaşımız. artık dünya ile iletişim kısmını geçtim; arabayı nereye park ettiğimizden tut da, şu an hangi şarkı çalıyor sorularını sorduğumuz en birinci mecra. kimi zaman sessizlikte oluşan gerginliğimizi gizleme yöntemi, kimi zaman misafirlikte -ender de olsa gittiğimiz hala- erkenden uyanınca hissettiğimiz yalnızlığa ilaç.

    günümüzün ne kadarını telefonla/bilgisayarla geçirdiğimize dair istatistikleri ne siz sorun, ne ben söyleyim. ama çok merak ediyorsanız telefonsuz bir şekilde sokağa çıkıp insanlara bakın bir kaç saat, cidden bir ara yapın bunu.

    hal böyleyken bu telefon denen cihaz bir anda hala ilkel insanlar gibi gittiğimiz tuvalette suya düşüp anında yok olabilen bişey. sürekli kaybolabilme riski altında. unutulabiliyor. bi göz gibi, kol gibi, bacak gibi değil yani.

    hayır neandertal akrabalarımız beynimizin çok büyük bir kısmını mütemadiyen "anahtar kontrol, kredi kartı kontrol, telefon kontrol" a harcayacığımızı bilseler o güzel beyinlerini yorarlar mıydı hiç acaba bu kadar geliştirmek için?

    bir de bu kadar bilginin/erişimin güvenliği var tabi. "kredi kartının şifresi şu, iphone hesabının şifresi bu, iphone şu maile bağlı," gibi bir sürü anahtarı da aklında taşı.

    icloud iphone kimliğine bağlı, icloud yedeğinde şu datalar var ama bu datalar yok, iclouddan cihazı sil, iclouddan iphone bul u kapatmak lazım gibi metadata yani bilgiye ait bilgiler de cabası.

    çok yorucu çok. halbuki mesela kulağımız öyle mi? her sesi duyuyor işte kapasitesindeki. net. taşıdığını hatırlamana gerek yok. ne update geliyor, ne bişey. x desibelin altındaki sesleri duymak için beyinden izin aldığını düşünsenize kulağın. gözümüzün önünde, sağdan soldan fışkıran pop-uplar.

    yani diyorum ki. bu akıllı cihazları sürekli taşımak -maddi/manevi- çok zor. çok. belki şu yazdıklarımla dalga geçiyorsunuz ama olsun gün gelecek beyninde çiplerle dolaşan bir nesil beni anlayacak, halimize acıyacak.
hesabın var mı? giriş yap