• haklılardır. ben olsam iş bankası'nı kamu kurumu zanneden birinin değil telefonlarına bakmak kapıya resmini asarım bu kişiyi içeri almayın diye.
  • adam resmen doğru tespiti yanlış örnek üzerinden yapmış, ses etmeyin.
  • ösym yi tek geçerim
    diyelim biri açtı telefonu sizle öyle bi konuşur ki acaba yanlış yeri mi aradım ve hatta ben kimim diye kendinizi sorgularken bulursunuz. tek kelime bilgisi olmayan adamları adeta milletle dalga geçmek için telefon başına oturtmuşlar!
    edit:sağlık bakanlığı da bakmıyor. sağlık bakmayanlığı daha doğru olur gibi.
  • kamunun içine girmeden önce bende toplumun geneli gibi düşünürdüm. bütün gün çay çorba dedikodu muhabbet vs.

    bugün sadece kendi özel cep telefonumdan üşenmedim saydım, 42 farklı kişiyle 60 ın üzerinde konuşma yapmışım. sabit telefonlarla yapılan konuşmalar hariç. mesaimin 4, 5 saatinde de dışarıdaydım, yine işimle alakalı meseleleri halletmek için. odamda olmadığımı gören birisi çok rahat kaytardığımı düşünebilir.

    benim işim vatandaşla dolaylı yoldan ilgili bir iş. yani insanlar kapımı çalıp işlerini hallettiği bir işte çalışmıyorum. buna rağmen mesaimin bir kısmı gereksiz yere laf anlatmakla geçiyor.

    henüz geçen hafta başımdan geçen bir olayı anlatayım. idaremizce yapılıp kadınların ürettiği ürünleri satabileceği bir yerin açılışı gerçekleşecek, açılışa protokol üyeleri de katılacak. çalışanlar çocuğuyla açılışa gelen kadına bir ürünü, açılışın henüz gerçekleşmemesi gerekçesiyle satmamışlar. sonra çocuk ağlayınca da ürünü çocuğa ücretsiz bir şekilde hediye etmişler olay bu. kadın, çalıştığım kurumun iletişim sayfasına şikayet yazmış; çocuğunun ağlamasının yanında, kurumun en yüksek amiri de dahil(açılışı o yaptı) hiç kimsenin öneminin olmadığından falan bahsetmiş. anne yüreği, şahsen doğal bir tepki olarak görüyorum. olaydan hiç bir şekilde haberim yok, kadının şikayeti kurum amirinin önüne gelmiş, kurum amiri ilgili müdürü arayarak durumu anlatmış ve uyarılarda bulunmuş, ilgili personel kadına verdiği e-posta adresinden bir özür ve ilgili personellerin uyarıldığına dair bir mesaj göndermiş. kadın yaklaşık bir hafta sonra kurumu telefonla arıyor, santral ilgili yerlere bağlıyor. kadın tatmin olamamış ki olaydan hiç bir bilgim olmamasına ve de görevim olmamasına rağmen telefonu en son, olayı benim halledeceğim düşüncesiyle bana bağlıyorlar. işim yoğun olmasına rağmen kabul ediyorum, bağlıyorlar. kadın bağıran bir ses düzeyinde olayı anlatıyor. bir yandan da sistemden şikayet ile ilgili süreçlere bakıyorum. kadın kendisine dönülmediğini söylüyor, kontrol ediyorum, e-postanın gönderildiğini görüyorum, gönderilen e-posta adresini söylüyorum, kadın yanlış adres vermişim diyor, verilen cevabı telefonda okuyorum, tatmin olmuyor. beklemeye alarak ilgili müdürü arıyorum, bir de ondan dinliyorum, kadına müdürle görüştüğümü ve ilgili personelin uyarıldığını söylüyorum. bir türlü tatmin olmuyor, yüksek bir ses tonuyla aynı şeyleri anlatıp duruyor. alttan alan cümlelerle kurum adına ben de özür diliyorum, karşılığında ben bu işin peşini bırakmıcam cevabını alıyorum. bunun üzerine şikayet edebileceği daha üst makamları ve yolları anlatıyorum. hatta bu kadar zarar gördüğünü düşünüyorsa savcılığa dahi şikayet edebileceğini söylüyorum. tüm bu konuşmalar yarım saatin biraz üzerinde sürüyor. telefonu kapattığımda ahizeyi dayadığım kulağımda geçici duyma kaybı yaşıyorum.

    ertesi gün kadını bu kadar sinirlendiren şey ne olabilir diye düşünerek olayı biraz daha inceliyorum. kamera kaydını izliyorum. açılıştan bir on dakika kadar önce kadın çocuğuyla standa geliyor, çocuğu bir ürünü parmağıyla göstererek istiyor. stand görevlisi bir on dakika sonra verebileceğini söylüyor. çocuğun annesi niye diye soruyor, kız açılıştan sonra satışın başlayacağını söylüyor, kadın ne olacak sanki verseniz diye arkasını dönerek gidiyor. o sırada çocuk ağlıyor, bir diğer çalışan ürünü alıp arkalarından koşarak çocuğa veriyor, kadın para uzatıyor, çalışan bir şeyler söyleyerek almıyor ve olay bitiyor. kadının hırs yaparak kan davası haline getirdiği olay bu kadar. her gün bu tipte olayla mesai harcayan bir çok çalışan var. ilgili müdürün, kurum amirinin açılıştan önce hiç bir ürün satılmasın gibi bir talimatı pek tabi yok. orada görevli bir kadının aldığı bir insiyatif, ama büyük resme! bakınca devlet protokolü çocuğu ağlattı algısı oluşuyor.

    bizim kurumda telefonunu açmayan pek olmasa da nadiren şahit oluyorum. adamın işi o kadar yoğun ve her yerde bulunabilecek bir bilgiyi sormak için arayan o kadar çok insan var ki, bütün telefonlara baksa işini yapamayacak.

    bunlar haricinde mesaiye günde üç saat gelip masada hiç bir şey yapmadan oturan kamu çalışanları var mı, fazlasıyla. genelde onlar dinazor haline gelmiş, emekliliği ilk geldiği tarihin üzerinden senin yaşın kadar yıl geçmiş insanlar oluyor. onları da bir köşeye süs bitkisi gibi oturtuyorlar.

    ben kamu kurumlarında şunu gördüm, bir kurum ya tabiri caizse köpek gibi çalışıp başını kaşıyacak zaman bulamazken bir başka kurum çalışanları günde bir iki saat çalışıp geri kalan zamanda goygoy yapıyor. ya siyah ya da beyaz, gri bölge yok.

    ben bunun suçunu çalışanda değil, daha çok tepedeki karar alıcılarda buluyorum. çünkü bazı kurumlarda o kadar fazla yığılma var ki adam yapacak iş bulamıyor, bulsa yapacak ama tek kişilik iş için 5 kişi istihdam edildiği için işler erkenden bitiyor. bir diğer kuruma bakıyorsun, bir iki personel takviye edilmesi için yazı üzerine yazı gönderiyorlar ama nafile. 50 sene önceki nüfusa göre belirlenen kadro sayısı güncellenmediği için adamlar iki kat nüfusa yarı personelle hizmet vermeye çalışıyorlar.

    adam kayırmak yerine liyakata önem veren, zaman ve insan planlaması menfaate göre değil ihtiyaca göre yapılmış, kurumsallığı duvarda yazılanlarla değil, insan ile sağlayabilmiş kurumları varedebilmeyi başarabilirsek, işte o zaman hiç bir telefon cevapsız kalmaz.
  • istanbul sınırları içerisindeki bütün icra daireleri.
  • devlet kurumlarında genel olarak dış hat aramaları pek açılmaz ama bu açılmama oranı bakanlık gibi merkezi olanlarda %100’e yaklaşır.

    daha geçen hafta sağlık bakanlığındaki atama birimini saat 11-12 arası ve 14-17 arası toplamda yüzlerce kez aramışımdır, açan olmadı. insan yeter artık sussun şu telefon diye yine de açardı diye ummuştum ama bakanlık çalışanlarının telefon sesine karşı duyarsızlaştıklarını düşünüyorum artık.
  • (bkz: ptt)
  • sağlık bakanlığı, stratejik personel atama daire başkanlığı, kurum içi atama birimi. önceleri verilen numaraları sırayla arıyordum, hiç biri açmıyodu. kendim aradım olmadı, santralden yönlendirildim olmadı. farklı günlerde denedim, sonuç hüsran. sonra oturdum hadi bakalım kim pes edecek diye hiç durmadan aradım. dedim ben bunu ara vermeden ararsam telefonu kullanamaz mecburen açmak zorunda kalır. tek bir numara seçtim, aradım yarım saat boyunca, durmaksızın. yanılmıyorsam 68 yazıyodu son arama sayısında bıraktığımda. arada meşgul falan çaldı telefon görüşmesi yapabildi, nasıl bir sistemleri varsa. hevesim kaçtı, pes ettim.

    gidip kendilerine sordum, yoğunluktan açamıyorlarmış telefonu:) neyse ki işim görüldü de çılgın planlarımı gerçekleştirmek zorunda kalmadım. sabit hattan zorlayacaktım yoksa ertesi gün:)

    not olarak dursun, bilmeyen birinin işi görülür belki: sağlık bakanlığının güzel işleyen sistemleri var, twitterdan sagliklicozum'e bir mention atmanıza bakıyor, ilgileniyorlar sıkıntınızla gördüğüm kadarıyla.
  • (bkz: kosgeb) adamların uzmanlarına telefondan ulaşmak mümkün değil.
hesabın var mı? giriş yap