• insanın ruh sağlığı açısından son derece tehlikeli bir durum. televizyon tam bir dezenformasyon aracı. 10 yılı aşkın bir süredir hayatımda televizyon yok. olmadı mı eksikliğini hissetmiyorum. ama evimize misafir geldiği zaman eksikliği ilk hissedilen şey de televizyon oluyor. bir haftadır tatil için baba evindeyim. televizyon sürekli açık. sürekli sana birşeyler empoze etme peşinde. beni acayip rahatsız eden şey babam için oldukça sıradan bir şey. kırgızistan'da düşen uçak haberini bir gün içinde en az 15 kez dinledi ama bir kere bile "iyi de bundan bana ne?" demek aklına gelmedi. sürekli erdoğan şunu dedi, kılıçdaroğlu bunu dedi, haberler, haberler, haberler. o kadar içselleştirmiş ki bu durumu, vahametin farkında bile değil. çok garip bir durum. hayatından çalınan zamanın, zihnine enjekte edilen zehrin farkında bile değil. geçiyor televizyonun karşısındaki koltuğa, uzatıyor ayağını, öyle idiot gibi ne sunuyorlarsa onu izliyor. sadece babam mı? tabii ki hayır. evinde televizyon olan milyonlarca insan aynı muameleye maruz kalıyor.

    insanların televizyon izlemekten başka yapabilecek birşeylerinin olmaması ne kötü.
  • aptallık -bence- otoriter bir kurum tarafından kontrol altında tutulmalı.

    televizyon olan bir evde yaşamak, ruh sağlığı için tehlikeliymiş. bak bak bak...

    uzun uzun açıklamayacağım:
    evde çamaşır suyu bulundurmanız, beden sağlığınız için tehlikelidir.
    evde alkol ürünleri bulundurmanız, karaciğer sağlığınız için tehlikelidir.
    buzdolabınızın r22 ve öncesi gazları kullanıyor olması, hem sizin hem de gezegeninizin sağlığı açısından tehlikelidir.
    evde düdüklü tencere olması ölüm riski taşır.
    evde soba kurulması, karbonmonoksit zehirlenmesinden yangına kadar bir çok risk taşır.
    evde elektrik tesisatının bulunması, gerek çarpılma, gerekse elektromanyetik radyasyon nedeniyle hayati riski beraberinde getirir.
    evlerinizin duvarlarındaki boyalar, sürekli olarak kimyasal salarlar ve hayatınız açısından riski beraberlerinde getirirler.
    bu saydıklarımın hepsini siz de biliyor, ancak bu tehlikelerin gerçeklik boyutuna erişmemesi için bilinçli davranma yolunu seçerek, söz konusu bileşenleri fayda sağlamak amacıyla elinizin altında tutma yolunu seçiyorsunuz değil mi?
    e televizyonun bundan farkı ne?

    yok ama, illa ki 'ay kardeş, televizyon uyyşturucu, üzülüyorum ona bağımlı olanlara' diye ünlemekse derdiniz, emin olun bu kişisel gelişim gazları, tv'den daha tehlikelidir.

    otomobiller, otobüsler, tren ve uçaklar beraberinde ölüm riski getirmesine rağmen uzun zamandır insanlar tarafından tercih edilmekteler.

    mutlak iyi ve mutlak kötü addettiğiniz kavramları bir daha irdeleyin lütfen. ahmet mete ışıkara diyordu ya hani: 'deprem öldürmez, bina öldürür' diye, onun gibi söyleyeyim; 'televizyon ruh hastası yapmaz, televizyon izlemek için yaptığınız program/kanal/yayın tercihleriniz yapar... ona buna bok atıp 'ben übermensch oldum, ıyy tv ne kadar banal' demeden önce bir kez daha düşünün.
  • öncelikle (bkz: bir üstteki entry)
    televizyon kültürünü eleştirmenin übermenschlik olduğunu sanan arkadaşların olduğu yerde çok fazla bişey söylemeye gerek yok aslında ama cemil meriç'in şu sözlerini buraya bırakayım. belki bir işe yarar:

    ***
    televizyon kültürünün kültür değişimini hızlandırması karşısında neler önerirsiniz?

    televizyon kültürü diye bir mefhum tanımıyorum. televizyon, aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icad edilmiş bir nevi afyondur.

    televizyon, şuurdaki son pırıltıları da yok eden bir cehennem makinesidir. kişiyi gerçek hayattan koparan ve bir hayal dünyasında yaşatan hissi bir istimna...

    tam bir kaçıştır televizyon. yokluğa, boşluğa, şuursuzluğa açılan bir kapı… bu korkunç tiryakilik, kurbanını batılılaştırmaz, batırır.

    kültürün dün de, bugün de, yarın da tek taşıyıcısı vardır: kitap. hiçbir düşünce emeksiz fethedilmez. şahikalara ancak dikenli patikalardan tırmanılabilir. tefekkür, sürekli bir cehdin hak edilmiş mükâfatıdır. kısaca televizyon kültürü, kültürle münasebetlerini kesmeye karar verenlerin uydurduğu bir yalandır. batı’nın bütük fuhşiyatını haremimize taşıyan bu kanalizasyonun hayırlı bir işe yarayacağını ummak büyük iyimserlik olur.ğ sirenlerin şarkısı çok masum bir hayal… televizyonu dinlerken şuurumuz yarı uykudadır. bu itibarla seslerin ve renklerin cümbüşü ile bir kat daha sarhoşlaşır ve kendimizden geçeriz. eskiler “medenileşmek frengileşmek”tir. (“la civilisation dest la syphilisation”) demiş. televizyonun cömertçe dağıttığı medeniyet de bu çeşit bir medeniyet…

    ***

    ve evet arkadaşın ilk cümlesine kesinlikle katılıyorum: aptallık bir otorite tarafından kesinlikle kontrol altında tutulmalı.
hesabın var mı? giriş yap