• benim hayli beğendiğim bir film olmakla beraber içinde geçen finansal terimlerin bilmeyene ne kadar sorun çıkardığı konusunda bir fikrim yok. elimden geldiğince filmi anlamak için bilmeniz gereken terimlerden bahsedeyim.

    finansal türevlerin underlying'leri olur. bu underlying'ler bir stock olabilir, bir sürü stock olabilir, bir sürü stock'a bağlı olan başka finansal türevler/kontratlar olabilir.

    short/long position:

    bu hayli basit. bir finansal türevde long olmak demek, o türevi satın almışsın demektir. örnek vermek gerekirse gidip de google stock'ı alırsan pozisyonun long'dur. long position'ın mantığı da sen bir hissenin artacağını düşünüyorsundur. o yüzden bugün 50'den aldığın google hissesi 55'e çıktığında long position'ını o hisseyi satarak bozar ve 55 - 50 = 5 kar edersin.

    short position da bunun tam tersi. elinde olmayan bir hisseyi daha sonra geriye almak üzere satarsın. örneğin bende google hissesi yok, ama google hissesi satabilirim. eğer 100 hisse satarsam pozisyonum -100 olur veya 100 short olurum. beklentim de bu hisselerin değerinin gelecekte düşeceği yönündedir. eğer bir hissenin değeri 50'den 45'e düşerse, ben 50'ye sattığım hisseyi 45'ten geri alır ve 100*(50-45) = 500 kar ederim.

    bunun söylemenin spoiler olacağını zannetmiyorum, filmin isminde var zaten. housing market'ın dibe vuracağını düşünen karakterler var filmde. onlar da o yüzden housing market'ı short ediyorlar, yani housing market'ı ifade eden finansal türevleri satıp short oluyorlar ki housing market çöktüğünde bu türevleri geri alıp kar etsinler. housing market'ı short etmek demek housing market'ın çökeceği yönünde kumar oynamak demek işin özü.

    tabii olay bu kadar basit değil her zaman.

    ilk olarak housing market dediğin şey kocaman bir sektör ve bunu ifade eden bir finansal türev mevcırt değil. o yüzden bankalara gidip ben şu şu hisselerin, şu şu kontratların içinde bulunduğu bir türev satmak istiyorum diye toplantı yapman lazım. sonra o banka bunları tek tek gözden geçirecek ve o türeve bir fiyat biçecek ki satın alınıp satılabilsin. ama her kapıdan giren için de özel türev yapmıyorlar tabii, cebinde paran ve alemde adın olması gerek.

    ikinci zorluk da fiyatlanma durumunda. sadece sana özel yapılan bir türevin fiyatından kazık yiyeceğin 3 aşağı 5 yukarı ortada. markette sürekli alınıp satılan türevlerin fiyatları öyle ya da böyle adildir. ama kimsenin ne olduğunu bilmediğin türevi yaratmanın riski fazla ve sana özel olduğu için banka istediği fiyatı koyabilir buna. türevlerin fiyatları da aylık/yıllık premium ücretlerinden oluşur. atıyorum sen x türevinden aldın 100 milyonluk, bunun yıllık premium'u da 1 milyon olsun. sen bu türevin valid olduğu dönem boyunca her yıl bu 1 milyonu ödersin. ödeyemezsen veya türevi aldığın banka bu esnada batarsa veya başka zilyon tane şey olursa da paranı alamazsın geri.

    uzun lafın kısası, film ismini housing market'a karşı kumar oynamak bir adamın yarattırdığı bir finansal türevi çılgın gibi short etmesi ve housing market'ın batmasını beklemesini konu alıyor.

    mortgage-backed securities (mbs):

    normal mortgage'ın olayı şudur. diyelim sen ev alacaksın, bankaya gidip diyorsun ki hacı bana 500.000 $ lazım ev için. banka da sana 500.000 $ veriyor ve diyor ki bana bu parayı 30 senelik bir zaman diliminde %8 faiz ile geri ödeyeceksin. bu normal mortgage. tabii bunun banka için dezavatanjı, verdikleri 500.000 $'ı yatırımda kullanamayacak olmaları. ya da başka bir şey için para lazım olsa, parayı sen 30 sene boyunca geri ödediğin için ceplerinde para olmayacak.

    o yüzden banka mortgage'ı kendi satmak yerine mbs'yi yaratıyor. mbs dediğimiz şey, içinde 100'lerce veya 1000'lerce mortgage olan bir finansal türev. banka bir mbs'yi bir yatırımcıya veya yatırımcılara satıyor. yani senin evini artık banka finanse etmiyor da senin gibi yüzlerce insanın evini yüzlerce başka yatırımcı finanse ediyor, banka da mbs'yi yaratan aracı burada. yatırımcılar senin ödeyeceğin faizden para kazanıyor, banka da hem mbs'yi yarattığı için yatırımcılara çakıyor, hem de işte başka abidik gubidik fee'ler yaratarak para kazanıyor. yani ne oluyor, sen evin için para almış oluyorsun, yatırımcı faizden para kazanıyor, banka da aracılıktan para kazanıyor. bankanın cebinden para çıkmıyor.

    tabii bu mbs'lerin şöyle bir iç yüzü var. mortgage alan insanların background'ları, aldıkları mortgage büyüklüğü vs. hep farklı farklı. ama bu farklı farklı bir sürü mortgage'ı bir araya getirerek yarattığın mbs'nin riskinin düşük olduğu varsayılıyor. çünkü herhangi bir portfolyo teorisindeki kafa şudur: ben farklı farklı hisseleri bir araya getirirsem bunların toplam riskleri azalır. riski çok olanla riski az olan birbirini dengeler. teoride eğer marketteki her hisseden elinde bir tane varsa o portfolyonun riski market riskine eşittir. gerçek hayat öyle değil tabii ama işin teorisi bu. aynı kafada da mbs'ler türlü türlü mortgage'lardan oluştuğu için bunları değerlendiren moody ve s&p gibi finansal enstitüler bunlara çok güzel notlar veriyor. yatırımcı da diyor ki oh oh, bu mbs'ler ne güzel risksiz, alayım ben bunları. burada mantığa ters gelen nokta da şu. sayıları sallıyorum şimdi, içinde 30 bbb, 5 b, 5 a, 10 aa olan kutuya aa notu veriliyor.

    bir kutuyu ne kadar diverse yaparsan o kadar yüksek not alıyor. olayın kriminal boyutu ise bankalar ne yaptıklarının farkında. ya da en azından bu mbs'leri yaratan adam farkında olayın. e buna not veren adam da ister istemez farkında. ama bunlara not veren enstitüler bundan para kazandığı için rakibe gitmesin diye mbs'leri yaratan bankalar bol bol notlar veriyorlar. sen ben gibi ev almak için mortgage alan veya yatırım yapmak için mbs alan adam farkında değil bunların.

    sub-prime mortgage:

    bu da kredi skoru düşük olan insanlara verilen mortgage'a deniyor. 2008 krizinde bunların büyük etkisi varmış. bu mortgage'ı alan adamın ileride bunu ödeyememe ihtimali yüksek olduğu için faiz oranları da yüksek. bu mortgage tiplerinden biri adjustable rate mortage (arm). atıyorum 30 senelikse ilk senelerin faiz oranı düşük başlıyor %5 gibi. sonraki senelerde yükseliyor belli başlı kriterlere göre. e bu mortgage'ı alan adam da yükselen faiz oranını ödeyemeyince default ediyor mortgage'ı. banka evi geri alıyor, ama evi satacak yeni birini bulması gerekiyor. sub-prime mortgage'ların mbs ile kesiştiği nokta şu. notları düşük olan mortgage'ların büyük kısmı sub-prime mortgage'lar. ama goldman sachs gibi investment bank'ler alıyor bu sub-prime mortgage'ları, bir araya getirip mbs'ler yaratıyorlar. içinde çok riskli sub-prime mortgage'lar olan paketler çok iyi notlar alıyor moody ve s&p'den risksiz olduklarına dair. olayın yaş olduğu nokta bu zaten.

    collateralized debt obligation (cdo):

    bunu çok detaylı yazmayacağım, yoruldum zira. ama cdo denilen şey kompleks mbs paketleri en basit haliyle. burada eklemek istediğim tek bir şey var. cdo'lar en az 3 tranch'e ayrılıyor. ya da 3 seviyeye diyebiliriz. bu tranch'lerin her birine ayrı bir not veriliyor risk profillerine göre. bir nevi paket içine paket gibi. dolayısıyla gidip de boktan boktan sub-prime mortgage'ları farklı tranch'lere dağıtarak not alarak %93 alan ama aslında %40 alması gereken cdo'lar yaratabiliyorsun.

    bu tranch muhabbetinin bir önemi de herhangi bir default durumunda gelen parayla önce en güvenli trancler ödeniyor. bu muhabbet de filmde bir jenga analojisi ile anlatılıyor.

    bu cdo'ların yatırımcı için tatlı olan tarafı da içinde bir sürü kötü mortgage barındırdığı için toplamdaki cdo'nun getirdiği para hala yüksek. ama bir yandan da bayağı diverse olduğu için riski 'düşük'.

    credit default swap (cds):

    filmin adında short edildiği söylenen türevler bunlar. cds bir nevi sigorta kontratı. örneğin ben bir bankayım ve bir cdo satıyorum. ama sattığım cdo'nun parasını geri alıp alamayacağım konusunda tereddütlüyüm. o yüzden gidiyorum bir sigorta şirketine (başka bir banka falan da olabilir bu) ve cds satın alıyorum. atıyorum cdo'nun toplam değeri 100 milyon $ olsun ve 10 sene içinde ödeniyor olsun. sigortacı senden senelik 1.5 milyon $ premium alıyor bu cds için. eğer cdo'yu satın alan harbiden default ederse sigorta senin 100 milyon $'ını karşılıyor. yok cdo default olmazsa, sen 10 sene boyunca senelik 1.5 milyon $ ödemiş oluyorsun bu korunma için ve 15 milyon $ kaybetmiş oluyorsun.

    eğer ben housing market'ın çökeceğini düşünüyorsam veya başka bir deyişle bütün satılan cdo'ların bir noktada default olacağını düşünüyorsam, bu cdo'ları kapsayan cds'leri satın alırım. herkes cdo'ların güvenli olduğunu düşündüğü için bu cds'lerin premium'ları da ucuz olacaktır. bu noktada cds satın almak demek housing market'ı short etmek demek oluyor.

    sen bu cds'leri satın alıyorsun, market çöktüğünde de default olan cdo'ları karşılamak isteyen investment bank'ler bu cds'leri senden satın almak için kapında sıra oluyorlar. olay bundan ibaret. tabii market çökmezse (ki kimse çökeceğine ihtimal vermemişti) enayi gibi senelerce premium ödediğinle kalıyorsun.

    dilim döndüğünce ve bilgim kadarınca anlatmaya çalıştım. spoiler da değil bence, sonuçta bu olaylar gerçek hayatta hep oldu. osama bin laden zero dark thirty'nin sonunda ölüyor demek ne kadar spoilersa bunlar da o kadar spoiler.
  • cds, mbs falan anlatmak yerine şöyle bir anlatım denemesi yapayım;

    bir karma futbol takımı düşünün, adı "milyarlık eşşekler fc";

    içinde messi, ibrahimovic, pique ve buffon olduğunu "duyuyorsunuz". türkiye futbol federasyonu da doğruluyor bunu.
    ayrıca orta seviye birkaç topçu daha var. (kimler olduğunu bilmiyorsunuz)
    biraz da vasat birkaç futbolcu var. (kimler olduğunu bilmiyorsunuz)

    bu karma takımın türkiye 3. liginde mücadele edeceği açıklanıyor.

    önümüzdeki 5. sene sonunda şampiyon olması üzerine evinizi satıp, ev kafa karıştırmasın, donunuza kadar satıp bahis oynarsınız değil mi?

    yani ortalama futbolcular yer alsa bile, dünya starı 4 futbolcu ile tr 3. liginde 80 sene boyunca ardarda şampiyon olmasını beklersiniz.

    evet.

    ardından gelen 5 sene boyunca tv/gazete hiçbir şekilde bu takımın gidişatı ve takım üyelerinin performansı hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir dünya varsayın. öyle iştah ve rahatlık var ki, takımı takip etme ya da sorgulama fikri akıldan dahi geçmiyor.

    ve bu takımın efsanesinin, "ooo ronaldo bu takımı 50 defa şampiyon yapar, bas parayı kankiletto" dedikodusunun her yere yayıldığını düşünün. haliyle herkes en garanti ve getirisi yüksek yatırım olarak bu iddiayı oynuyor.

    velhasıl dediğim gibi takım performansı, takımdaki oyuncuların performansı hakkında bilginiz yok. karıya kıza mı gidiyorlar, sigara ot mu kullanıyorlar bilmiyorsunuz.

    arkadaşlarınız, eşiniz dostunuz, komşunuz hayri amca emekli maaşını falan yatırıyor.

    ancak bir süre sonra, bu takımda aslında messi ve ronaldo'nun olmadığı dedikodusu yayılıyor.
    diğer topçuların da çer çöp vasat amatör lig topçusu olduğu söyleniyor. meğer buffon ve pique de aslında menisküs sebebiyle 1.5 yıl oynayıp kariyerlerine son vermişler ameka.

    ama size futbol federasyonu bir bilgilendirme yapmıyor, hala bu takımın iyi futbolcular içerdiğini söylüyor. tüpçü çıkıp diyor ki "bunların hepsi algı operasyonu". ahmet çakar diyor ki "bu takım şampiyon olamazsa dansöz elbisesi giyerim"

    ve öyle bir noktadayız ki, bankalar da dahil iddia oynamış. tüm finans piyasası en güzel kazanç olarak bu takımın üzerine parayı gömmüş.

    bir süre sonra bazı kişiler takım antrenmanını izliyor. bir de görmesinler mi, messi ve ronaldo bu takımda yok. diğerleri de götü göbeği salmış, ısınırken sigara içiyor.

    hemen diyorlar bizim bu oynadığımız bahislerin tersini oynamamız lazım.

    gidiyorlar iddaa bayiine, "milyarlık eşşekler fc" nin küme düşmesine basıyorlar parayı. ama oranı görmeniz lazım 1'e 9000 falan veriyor.

    herkes "sizin ağzınız ne söyliyir, kafayı mı yediniz kardeş bak bonzai sağlığa zararlı" diye bu adamlarla billur geçiyorlar.

    gel zaman git zaman, bu takımın gerçekten beş para etmez, yıldızlarını kaybetmiş, haftalık halı saha takımından daha beter bir takım olduğu ortaya çıkıyor ve küme düştüğü açıklanıyor federasyon tarafından 5. sene sonunda.

    tabii herkes şok!

    bankalar tüm parayı iddia'ya gömmüş, batıyor. bankalardan alacağı olanlar alacaklarını alamıyorlar, onlar da batıyorlar.
    teyzeler, nineler gelecek 20 yıldaki emekli maaşlarını bastıklarından onlar da beş parasız kalıyorlar.
    evini satanlar evsiz kalıyor falan ortalık yangın yeri...

    bankalar battığı için şirketlerin kendilerini döndürebilmesi için gereken krediler verilemiyor, şirketler ya iflas ediyor ya da küçülüyor. işsizlik alıyor başını gidiyor...ayrıca bankalar zaten bu meretin türevlerini birbirlerine sattıklarından direkt olarak alakası olmayan bankalar da patır patır dökülüyorlar...

    bi bu bizim 1'e 9000 oynayanlar zengin oluyorlar, ama içleri kan ağlayarak.
  • türkiye'deki konut kredi sistemi ve emlak piyasasıyla amerika'yı 2008'de göte getiren sistem ve piyasa arasında çok fark var. dolayısıyla bu filme atıf yapıp mevcut konjenktüre uyarlamak biraz farazi bir yaklaşım.

    bir kere bizde konut kredilerine bağlı ama ondan kat kat büyük ve kompleks yapıda bir türev ürünler piyasası yok. bir ara gayrimenkul sertifikalarıyla benzer bir alt piyasa oluşturulmaya çalışıldı ama tutmadı.

    yine bizde bankalar konut değerinin neredeyse tamamına varacak şekilde kredi vermiyor. geri ödemeler sabit faizlere dayalı ve her önüne gelen de alamıyor. son dağıtılan ucuz krediler bile ancak belli şartları tutturabilen (kamuya borçlu müteahhitlere ait projeler gibi) konutlar için geçerli. özel bankalar zaten bu kampanyalardan olabildiğince sakınıyor. bütün yük kamunun sırtına binmiş durumda. ha bunun da bir bedeli olacak tabi ama o ayrı bir konu.

    türkiye'de konut fiyatları tl bazında artmaya devam edecek zira deli gibi para basılıyor. kaldı ki fiyatı artmayan hiçbir şey yok. otomobilden tutun yediğiniz içtiğiniz her şeye kadar çılgın bir enflasyon baskısı var.

    konut talebinin kısa vadede düşmesi de zor. ülkenin nüfusu sürekli artıyor ancak artık yeni konut yapmak maliyetler yüzünden gittikçe zorlaşıyor haliyle piyasadaki konut arzı azaldıkça bu durum fiyatlara yansıyacak.

    iç talep düşse bile abd'deki konut piyasasının aksine ucuz tl yüzünden gurbetçisi, körfezdeki arabı falan parası değerli olan kim varsa bu konutları kendisine göre çok ucuza alabilecek durumda. euro'yla kazanan bir alamancısınız diyelim. geldiniz türkiye'den 10 yıl vadeli 500 bin tl kredi çekip ev aldınız. daha 5 sene geçmeden ödeyeceğiniz borç kullandığınız kredinin yarısına falan düşüyor. yani şöyle düşünün 500 bin tl kredi çekip 250-300 bin olarak geri ödeme şansınız var. e böyle patates bir piyasada adamlar aynı anda 2-3 kredi bile rahat rahat çekebilirler.

    gelelim zurnanın zart dediği yere. bu sistem sürdürülebilir değil ve artık girdiği döngüde son demlerini yaşıyor ve abd'deki mortgage krizinden çok daha ciddi sosyoekonomik sonuçları olabilir.

    ev fiyatlarının belli dönemlerdeki yapay hareketler haricinde enflasyonun üstünde artma ihtimali yok keza senelerdir artmıyor da. çok pahalandı sandığımız konutlar aslında enflasyona yenilmekten kurtulamıyorlar ki burada bahsettiğim enflasyon ağır manipüle edilmiş resmi enflasyon. niye enflasyonun üstüne çıkamaz çünkü denklem basit insanların gelirleri aynı oranda artmıyor ve artmayacak da.

    uyanıklık yapıp euro gelirle tl kredi çeken alamancılara gelelim. türkiye'deki mevcut ekonomik düzen devam ettiği sürece bunların yaptığı ev yatırımları aslında çöp. kullandıkları kredinin ucuz olmasına neden olan şartlar dönüp dolaşıp bunları da vuracak. evi satmaya kalksa euro olarak zararda olacak. kiraya verse 3 bin tl bugün 400 euro etmiyor, yarın 300 euro bile etmeyecek. açıklanan şaibeli enflasyon rakamları yüzünden her yıl evden aldığı gelir azalmaya devam edecek. zararını kompanse etmek için enflasyon üzerinde zam yapmaya kalksa bu sefer müşteri bulamayacak.

    ev almanın git gide sadece belli bir kesimin ulaşabileceği bir lüks haline gelmesi ve ev sahipliğinin genele yayılmaması bir noktada tekelciliği getirecek. iki-üç evi olan dördüncüyü beşinciyi rahat rahat alabilirken hiç evi olmayanın ev alması daha da zorlaşacak. bu hükümetin yıllardır dur durak bilmeden beslendiği inşaata dayalı politikaların en ağır sıçacağı nokta da burası.

    bu ülkede toplumun geneli hak hukuk ihlallerini, anti demokratik politikaları, yolsuzluk mevzularını falan sallamayabilir ve sallamıyor da ta ki iş gelip direkt kendi cebine dokunana kadar. şu ana kadar hükümetin 20 yılda taşıdığı suyla kovasını dolduran doldurdu ama arkadan her şeye aç, sabırsız, beklentileri ve değerleri çok farklı nesiller geliyor. her şeyden önce bu yeni neslin çok ciddi bir işsizlik haliyle gelir problemi olacak. iyice tekelleşen, arzın düştüğü piyasada bunların ev alabilmesi şimdikilerden de zor olacak.

    yıllardır akp'nin vergiye, yasaklara boğduğu, sırtından kırbacı eksik etmediği ancak azınlıkta kaldıkları için düzene teker sokamayan bir kesim daha var. işte gelen yeni nesil bunlarla aynı safta yer tutacak ve sayıları her geçen gün artacak öyle ki belirleyici faktör olarak iktidarın şimdiye dek hep katalizörü ve kurtarıcısı olan çoğunluğu geçecekler. bunlara karşı mevcut iktidarın sunabileceği hemen hiçbir tatmin edici vizyon, enstrüman, plan program yok. böyle bir ortamda değil tayyip erdoğan, kanuni sultan süleyman olsan o koltuğu koruyamazsın. akp kurmaylarının şu anda kartopu muamelesi yaptığı ama birkaç seneye çığa dönüşecek bu felaketi halen tam olarak süzememeleri gerçekten ilginç bir durum. bu iş öyle sadece belli kesimlerin kullanabildiği kredi dağıtmakla, çay bahçesi açmakla, bekçi kadrolarıyla kurtarılacak gibi değil. ne ülkenin buna yetecek kaynağı, ne de mevcut konjenktürden beslenenlerin porsiyonlarını küçültmeye niyeti var.

    tüm bunların dışında ekonomik ve siyasal yapıyı çatlatacak başka aktör ve faktörler de var ama ben daha ziyade bu konu özelinde sosyal yönden biraz beyin fırtınası yapmak istedim.

    netice itibariyle bu filmdeki senaryo ve dinamikler birebir bu ülkeye uygulanabilecek bir şey değil ama bizdeki şartların yaratacağı sonuçlar daha çarpıcı olabilir.
  • izleyin ve bernie sanders neden abd'de, ozellikle gencler arasinda, bu kadar populer anlayin.

    izleyin ve neden cumhuriyetciler butun sisteme ve gop'ye "fuck you!" diyecek bir manyaga, donald trump'a, bu kadar teveccuh gosteriyor; anlayin.

    hillary clinton'in wall street sirketlerinden aldigi yuzbinlerce dolarlik konusma ucretlerinin neden imajina bu kadar cok zarar verdigi de yine bu filmde gizli. bu olaylar oyle 40-50 sene once olmadi. hepimizin gozu onunde, abd'li secmenin gozu onunde, daha 8 sene once olup biten meseleler. jon stewart'in butun populerligi neredeyse mortgage krizine dayaniyor ve hic kimse bir bok yapmadi bu meseleyle ilgili.

    bankalar kongreye parayi basti ve 5 trilyon dolarin uzerini orttu koca abd'de.

    sanders da trump da cok farkli uclarda olsalar da yerlesik sisteme olan nefreti temsil ediyorlar. fakir, egitimsiz vatandas tepkisini trump uzerinden, egitimli olan ya da yuzbinlerce dolarlik universite borcu altinda ezilen ogrenciler ve yeni mezun gencler de sanders uzerinden gosteriyor sistemin alcakligina tepkilerini.

    the big short da krizin film hali.

    bi 10-15 sene sonra da abd'deki patlayan ogrenci kredilerinin filmini izleriz artik.
  • kapitalizm budur diyen film.

    harika bir diyalog:

    haham: paul iyi bir çocuk mark ise torah ve talmud'da olağanüstü bir öğrenci.
    anne: o zaman problem ne, haham?
    haham: mark'ın bu kadar çok çalışmasının bir sebebi var
    anne: ???
    haham: tanrı'nın sözlerinde tutarsızlık arıyor.

    ....

    anne: hiç bulabildi mi peki?
  • içerisinde, bir fon yöneticisinin çinli asistanı kastedilerek söylenen "ingilizce bilmeyen bir adam nasıl yalan söyleyebilir ki" diye bir bölüm olan kitap.

    edit: kitabini okuduktan yillar sonra filminin de ciktigini ogrenince gidip izleyeyim dedim. genel olarak filmin sikici oldugunu soylemisler bu tamamen sizin konuya ne kadar ilgi duydugunuzla alakali bir sey. ben dolu dolu 2 saat 10 dakika gecirdigimi soyleyebilirim. finans alaninda egitim alanlarin ya da bu alanda calismak isteyenlerin kesinlikle izlemelerini tavsiye ederim bu sayede buyuk bir finansal kurulusta iyi yerlere gelmis pek cok kisinin karar verirken rasyonel degil, duygusal ve suru psikolojisi ile davrandigini gorebilirsiniz.

    filmin baskis acisina soyle bir elestiri de getirmek istiyorum. bize genel olarak diyor ki, buyuk bankalar mortgage lari paket haline getirip satabildikleri icin herkese mortgage kredisi vermeye calistilar bunun sonucunda da ninja (no income no job no assets) loan dedikleri kredilerle herkese sorumsuzca kredi vermeye basladilar. bu noktada bankalarin hatalarini kabul edebilirim fakat ayni zamanda da bu kredileri alanlarin vergi mukellefi siradan vatandaslar olduklari dusuncesinin de hatali oldugunu dusunuyorum. eger sizin bir geliriniz yoksa, sadece alabildiginiz icin kredi cekmeniz sizin hatanizdir. bu borcu odeyemediniz diye finansal sistemi suclamaniz basit bir masturbasyondan fazlasi degildir.
  • "ufuk açıcı" diyoruz ya, aha da işte bu ufuk açıcı film. ciddi manada hayran kaldım.

    birçok insan "temel finans terimlerini bilmiyorsanız gitmeyin" demiş. finanstan pek anlamam. bankacılık konusunda da pek bilgim yoktur. yalnızca temel bir iktisat bilgisine sahibim, ama yani swap'mış cdo'ymuş, sentetik cdo'ymuş, o terimlerden anlamama yetecek bir donanımım yok; emlak piyasasına özel bir ilgisi olmayan bankacıların bile bunları bildiğini zannetmiyorum doğrusu. ama zaten film bunları anlatıyor? "sentetik cdo nedir?" sahnesi, zaten ben bunları bilmesem de anlayayım diye kurgulanmış? yani ben bu filmi niye izlemeyeyim, izleyince neden anlamayayım? (her izlediğimzi filmi %100 anladığımızı kim söylüyor zaten?)

    o yüzden bence boşverin bu lafları, oturun filmi bir güzel izleyin. anlamadığınız yer oldu mu bir bekleyin, muhtemelen beş dakkaya açıklaması gelecek. gelmedi mi yahut geldi de anlamadınız mı? en fazla durdurur, terimi internette aratır, okur, filme geri dönüp biraz geri alır, sahneyi yeniden izlersiniz. "film izlemek" denen şey ille yata yata "ımhh çok romantiik" ya da "uuu ekşııın" olmak zorunda değil ki! bunu da böyle izleyiverelim.

    böyle cesur, tane tane anlatan, heyecanlı ekonomi filmi kaç senede bir gelir yahu? "anlayamazsınız yeaa, boşa izlemeyin" diyenlere karşın, bahsettiğim şekilde izlenirse gayet de güzel anlaşılıyor. beş bilgiden üçü kalsa dimağınızda, yine kârdır. siz bu ya hep ya hiççilere bakmayın, izleyin, okuyun, kapabildiğinizi kapmaya bakın. ha izlemeden önce konusunu, özetini istiyorsanız bakın özet de geçeyim:
    1- önünüze gelene kredi verirseniz, o ödenemeyen krediler gün olur komple ülke ekonomisini batırır, o ülkenin batan ekonomisi de dünyada başka yerleri etkiler.
    2- sırf kredi alabiliyorsunuz diye ödeyemeyeceğiniz krediyi çekerseniz, ekonomi çöktüğünde bu durum işsizlik-evsizlik-vergi yükü olarak döner gene siz sade vatandaşa patlar; büyük başlar kendini kurtarır, olan size olur.
    3- işbu sebeplerden insanların bireysel çıkarlar dışında kolektif çıkarları da göz önünde bulundurması şarttır, ama bunun için akıl, zeka ve etik duygusu gerekir.
  • amerika'da da emlakçıların ''kroyum ama para bende'' diyen tipler olduğunu gördüğümüz film.

    --- spoiler ---

    +neden itiraf ediyorlar?

    _ itiraf etmiyorlar övünüyorlar..
    --- spoiler ---
  • tam anlamiyla bir güleriz aglanacak halimize filmi. 2008 krizini anlatiyor, hem de teknik terimleri tek tek aciklayarak (bilal'e anlatir gibi). krizin iki uc yil oncesinden baslayip lehman brothers'in batisina kadar gecen sureyi tasiyor perdeye.

    --spoiler--

    wall street'teki bankacilar the wolf of wall street'teki hayati yasarken, wall street disindan yatirimcilar bunlarin yedikleri haltlari fark ediyor. abd'de herkes mortgage ile ev almakta, ama aslinda tum emlak piyasasi bir balon. mortgage'larin insanlarin ellerinde patlayacagini ve mortgage'lar uzerinden uretilmis finansal araclarin da cop degerinde oldugunu anliyor kahramanlarimiz. ve bu finansal araclarin batacagina dair bahislere butun paralarini yatiriyorlar. tabi kimse bunlara inanmiyor, bu finansal araclarin super reytingleri var cunku. adamlarimiz arastirinca reytinglerin para karsiligi dagitildigini, butun bu finansal sistemi denetlemesi gereken kurumlarin da hicbir is yapmadigini ogreniyorlar. yani garibana yalan yanlis mortgage'larla ev satan mortgage broker'indan washington'a kadar herkes cok acayip bir dümenin icinde. ve dümen o kadar buyuk ki butun finans sistemini cokertmesi imkan dahilinde.

    bu ortamda, bahsi gecen mortgage bazli finansal araclarin cop degerinde oldugu yonunde milyarlarca dolarlik bahislere giren kahramanlarimiz aslinda butun amerikan ekonomisinin batacagina paralarini yatirmis bulunuyorlar. filmi izlerken sistemdeki inanilmaz dümeni fark eden kahramanlarimiza sempati duyuyoruz, onlarin hakli olduguna inaniyor ve bunun ortaya cikmasini bekliyoruz ama bu beklenti gerceklesince sevinmemiz mumkun mu? batan bankalar halkin parasiyla kurtariliyor, sadece abd'de 8 milyon kisi isini kaybediyor, butun dunya ekonomisi krize giriyor. yani filmi izlerken biz de filmin kahramanlarinin yasadigi dilemmayi yasiyoruz bir nebze. onlar hakli ciktiklari icin milyarlar kazanirken, bizim kazancimiz eglenceli komik anlar.
  • benim gibi dolarin neden inip ciktigini bile anlayamayan kisilerin oncesinde inside job, margin call'u seyrederek az biraz 2008 yili krizi, mortgage balonu hakkinda farkindaligi olmasi iyi olabilir. konuya ilginiz varsa film son derece eglenceli ve surukleyici. ama sistem elestirisi acisindan, diger filmlerde oldugu gibi bunda da krizden kazancli cikanlari seyrettigimizi unutmayalim, milyonlarca kisinin nasil evsiz ve issiz kaldiginin drami degil anlatilan. filmin son kismindaki epigraf da aslinda pek cok seyi ozetliyor:

    "everyone, deep in their hearts, is waiting for the end of the world to come."
    haruki murakami, 1q84 adli romanindan.
hesabın var mı? giriş yap