the conversation
-
paranoyanın değil, suçluluk duygusunun filmidir. (bkz: bir ben anlıyorum) (bkz: bir ben biliyorum) (bkz: hepiniz yanlış anlamışsınız)
ayrıca bunu alan bunu da aldı: das leben der anderen
not: tv dizisi yapıyormuş coppolla bundan, canınız sıkılmasın diye başta söylemedim. -
eski filmleri izlemeyi pek sevmem sıkılacağımı düşünürüm genellikle ve beni bu düşüncemde yanıltmamış bir fim.
yavaş, karanlık, sürekli aynı şeyler dönüyor, aranoya falan bunaltıyor insanı.
bir "12 angry men" olamaz hiçbir zaman. -
bu filmde gene hackman tıpkı bir lise matematik öğretmeni görünümünde. al, çeliktepe cengizhan lisesine koy, sırıtmaz yani.
-
bu filmde harry caul rolünde beşir atalay'ı izliyoruz.
-
genelde soundtrack deyince müziği salt kendisini ele alarak değerlendiren bünyelerin müziklerine kulak kesilmesi gerekli. kesilin ki film ile müzik ilişkisinin filmde ne denli bütün olduğunu anlayın. oradan da amaca ulaşın. tabi şimdi filmden sonra ayrıca soundtrack albümünden de para kazanma amaçlı yapımlar aklınızı bulandırdı sizin.
-
bu filmle alakalı iki güzel şey var; '70'lerde geçiyor olması ve gene hackman'ın sonunda saksafon çalması.
-
1970'li yıllar amerikası'nın ruh hali çerçevesinde çekilen three days of condor, klute, parallax view gibi filmlerden bir diğeri.
filmin baş kahramanı ise bugün türkiye'de önemli bir görevde bulunuyor.
http://imgur.com/r47md -
-
-
zihninizi bir süre karıştıran, izlerken sizi tetikte tutan francis ford coppola filmi. yönetmen basit bir konuyu, obsesif bir karakterle o kadar güzel kotarmış ki her an ne olacak acaba tedirginliğiyle izliyorsunuz filmi ve ters köşelerle alt ediliyorsunuz. ayrıca caul işini hep aklında bu kadar soru işaretleriyle yapacaksan, saksafon çalarak hayatını devam ettir yazık sana da. *
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap