• buram buram oryantalizm kokan bir film. sinemada binary oppositions (bkz: #16423358) bağlamında doğuyu ve doğuluyu ötekileştiren örneklerle doludur. bu konudaki çok sayıda örnekten aklımda kalan bir bölümünü arz edeyim:

    --- spoiler ---
    film bize batılı hemşireyi hayat kurtarırken, doğulu olanı ise parmak keserken gösteriyor. doğulu müslüman hemşire nazilerin bile bakmak istemediği parmak kesme işlemini bizzat uyguluyor. bunu yaparken de son derece gaddar ve itici bir görüntü sergiliyor. batılılar, doğunun anlamı ve şekli belirsiz, vahşi doğasına bir anlam ve şekil vermeye geliyorlar. ikili karşıtlıklara (binary oppositions) göre 'kötü' yani 'öteki' olan 'kadın', 'doğa' ve 'doğu' ilk sahneden itibaren iç içe şekilde karşımıza çıkıyor.

    filmdeki maske de açıkça doğuyu tehlikeli biçimde gizemli ve ikiyüzlü yani bir 'öteki' olarak sunmak için kullanılıyor. batılı kadın, bilmediği bir dilde olduğu için kulağına 'yabancı' gelen şarkıyı arapça sanıyor. halbuki bunun hangi dilde olduğu hakkında kafasında bir fikir yok ama sırf ona çok yabancı geldiği için ilk tahmini bir batılı için en yabancı olan doğu kökenli bir dil oluyor. şarkının macarca olması da bir başka oryantalizm örneği aslında. zira macaristan da tipik bir batılı için doğunun bir parçası ve pek çok yönüyle bir 'other'

    ikili karşıtlıkların 'kötü' kısmındaki doğulu adamın, doğa'nın parçası olduğu için kendisi gibi bu sistemin 'kötü'leri arasında yer alan maymunu andıran hareketlerde bulunması onu açıkça ötekileştiriyor. hatta bu adam yine 'kötü' tarafta görülen bir eşcinsele veya bir kadına atfedilen bazı hareketler sergiliyor. üstelik bunları yaparken sistemin 'iyi' kısmındaki kültürü ve medeniyeti temsil eden otomobilin üzerinde duruyor. bu da aradaki tezatı vurguluyor. hintli karakterin diğer doğulu karakterlere göre daha az ötekileştirilmesinin nedeni de elbette hindistan'ın uzun süre ingiliz sömürgesi olarak kalmış olması ve hintlilerin tamamının müslüman olmaması şeklinde açıklanabilir.
    --- spoiler ---

    bütünlük açısından sinema ve oryantalizm üzerine bir şeyler için (bkz: #16698233)
  • epik mi değil mi bilmem ama yuva yıkıcı bir etkisini gözlemleyebiliyorum son dakikalarda. durum 0-0 yengem önde.
  • kaç kez izlediysem de, cnbc-e'de her gördüğümde hala işi gücü bırakıp tekrar izlediğim, ıssız adaya (ya da çöle) düşsem yanıma mutlaka alacağım 10 filmden biri. (dvd'nin kapağına bakçam evet)

    (bkz: efsane)
  • sonunda aglatan bol oscarlı film.
  • filmlerle arası olmayan ve haliyle de anlamayan bendenizi zırıl zırıl ağlatan filmdir efenim.
    benzeri etkiyi yaratan için (bkz: copying beethoven)
  • bir kez izleyenin bir daha kolay kolay unutamayacağı güzellikte bir film.

    uzun bir süre boyunca o kadar film var, arasından hangi birini seçip en beğendiğim film diyebilirim ki mümkün değil diyordum, ta ki bu filmi izleyene kadar.
  • eğer batılılar doğuya üstünlüklerini ifade etmek için bu tür filmler yapacak kadar uğraşıyorlarsa bu onların doğuyu gerçekten rakip gördüklerini ve önemsediklerini gösterir.
  • bu filmde bir tılsım var, beni etkiliyor. müzikleri çok güzel bi kere, senaryo iyi kurgulanmış. oyucu seçimi de çok iyi.
  • aralarda çalan müziklerden birisi ile adagio for strings dinleme isteği uyandıran film, çalan melodi onunkisi olmasa da.

    onun dışında...

    --- spoiler ---

    en başından count laszlo de almásy ile katharine clifton arasında aşkın gelişeceğini bilebilmek, sonra da bunu görmek güzel değil doğrusu. kitaba dair yorum yapamam, okumam lazım önce ama... her ne kadar özellikle ilerledikçe aşkı güçlü bulmak mümkün olsa da, hayli uzun zaman "havadan aldatma" dışında en ufak iz vermeyebiliyor ki bunda belki de bir sebep de anlatımdır, yetersizliktir, yani bu ihtimal de akla gelir.

    --- spoiler ---

    yine de etkileyici bir film. atmosferine kaptırma yönünden de, hemşire hana'nın gözünden baktırma yönünden de (kitabın kip'in gözünden olduğunu öğrenmek burada hoş değil tabii)... dafoe'nun yine o garip adamlığı becerişinden de gayet hoş giden yapıda.
    "şiir gibi bir film" denilebilecek gibi bir iş var... şiir kopukluğu (ki bence vardı kopukluklar), ama onun ağırlığı.

    bir de tabii bende en kötü durumda kalan karakter geoffrey clifton. kötü oldu ona, kötü...
    pek yaşayarak anlattım, ama kötüydü onun durumu.
    colin firth için de kötüydü...
  • yıllar sonra aklıma düşen kitap. okumak lazım. (filmini hatırlamadığımdan dolayı kendimi avantajlı sayıyorum)
hesabın var mı? giriş yap