• --- spoiler ---

    "i wonder if it remembers me"

    bu filmde wes anderson sinemasının kendine has görselliğine, absürdite denizlerinde yüzdüren mizahına dair pek çok şey bulabilirsiniz, ama beni anderson filmlerine en çok bağlayan şey hiç alakasız, saçma sapan bir anda o an ile uzaktan yakından alakası yokmuş gibi gelen bir duyguyu o anın içinde bir anda doğuruverip izleyiciye adeta anlamsızca deneyimletmesidir. işte sigur ros'tan staralfur'un girdiği sahne bunun yönetmenin filmografisindeki belki de en güzel örneğidir. intikam duygusunun ateşiyle çıktığı avının sonunda, o kasıtlı amatörlüğüyle yaratıclığı okşayan görüntülerin arasında steve zissou tek bir cümle eder*:

    -i wonder if it remembers me.

    siz daha ne olduğunu anlamadan bir anda o yücelik sularının ortasından bir hüzün güneşi yükselir, yüceliğin akacağı, insanda bulacağı karşılık olarak hüznü yaratıverir. henüz daha neye hüzünlendiğinizi fark edemeden kaptırıverirsiniz kendinizi. sonra düşünceler doluşmaya başlar hüznün ışığında. muhteşemdir.

    steve, bu büyüleyici yaratık uğruna kaybettiklerini, kaybedilenin geri dönüşünün olmadığını*, intikamın arayışının onda açtığı yaraları, film boyunca karşılaştığımız sahip olduğu her şeyin unutulan gerçekliğini şu cümle ile anlatır ve film boyunca ilk kez ağlar.
    --- spoiler ---
  • en sevdiğim filmlerin başında gelen ve muhteşem olduğunu düşündüğüm film. hatta steve zissou ya yanında staj yapmak için mektup yazmışlığım bile var.
  • şunu şöyle dinleyelim gayrı http://www.youtube.com/watch?v=w6l8zrsf4ly

    sanat eseri gibi işlemişler filmi.
  • bill murray*'nin balon ateşiyle sigara yaktığı film. evet, böyle acayip ve şahane bir film.
  • çıktığı yıl eleştirmenler tarafından "küstah, kendini beğenmiş ve fazla yapay" olarak lanse edilmiş rottentomatoes'un kısa yorumuna göre. ama eleştirmen sürüsü, wes anderson sinemasının karakteristiklerini anlayamamış olacak ki 2004 yılında, şimdilerde böylesine harika filmlerinden özür dileme amaçlı günah çıkarma seansları yapıyorlar.**

    yine bir wes anderson filmi, yine çok samimi, içten; ama buna rağmen fantastik bir öykü. egoist bir karakterin oğluyla olan ironik çatışmasının paralelinde peşine düşülen bir köpek balığı... ardından gelen harika olaylar. bir anda güldürüp bir anda suratınızdan bin parça düşürecek psikopat ve samimi bir yönetmenin filmi. geç izlemenin sıkıntısını yaşayanlardan olarak, fazla bir şey söyleyip daha fazla küçük düşmek istemiyorum. kısacası, anderson reyizin ticari sektörde tutunma çabalarının en önemli eşiğidir bu film.
  • en az buffet froid kadar absürd olan film.
  • film boyunca şapşal bir sırıtış ile izlenen filmlerden.
    nasıl aki kaurismaki filmlerinin ayrı bir havası varsa wes anderson filmlerinin de ayrı bir havası var. işte bu film de kendinizi wes anderson filmi izleme havasında bulduğunuz zaman izleyeceğiniz filmlerden. belki de sadece ben de vardır bu hava yakalama olayı, ne bilim ben kitapları da böyle okurum.
    kış geldiği zaman bahar gelene kadar başımdan siyah bereyi çıkarmazdım ama bundan kelli kırmızı bere ile kışı geçirmeye karar verdim. hem kırmızı olsun 5 kuruş fazla olsun.
  • steve zissou en yakın dostu esteban'ı gözünün önünde yiyen daha önce varlığı bilinmeyen fantastik bir köpekbalığının peşine düşmeye karar verir, olaylar gelişir.

    gayet nitelikli ve ince esprilerle örülmüş, gülmekten yatırmak yerine hikayesini gülümseterek anlatan bir film.

    portekizceye uyarlanmış david bowie şarkıları söyleyen tayfa "pele dos santos" brezilyalı şarkıcı/aktör seu jorge tarafından canlandırılmış, şarkılar youtube üzerinden dinlenebilir.

    --- spoiler ---

    esteban'ın öldüğü filmin galasında seyirci soruları bölümü:

    adam- jaguar köpekbalığını hiçbir sahnede göstermemeniz bilinçli bir tercih miydi?
    steve zissou- hayır, kamerayı düşürdüm.

    kadın- bu köpekbalığı, varsa, en azından soyu tehlikededir. öldürmenin bilimsel dayanağı nedir?
    s.z.- intikam...

    --- spoiler ---
  • büyük ustanın diğer filmleri kadar sevemediğim film. özellikle filmin başlangıcı inanılmaz uzundu. hep çok beğendiğim owen wilson'ı da beğenmedim. gerçi bu filmdeki rolüyle de ilgili olabilir.
  • bottle rocket hariç bütün wes anderson filmlerini izlemiş bulunuyorum. the life aquatic with steve zissou en sevdiğim oldu. bütün wes anderson filmleri kendine münhasır renklerde güzelliklerde ama en özgünü bence budur. ayrıca adidas'ın zissou modeline de bitmiş bulunuyorum. bahsi geçen ayakkabı da ebayda 200$ imiş....

    şu da görseli http://s-media-cache-ak0.pinimg.com/…76df0c97f1.jpg
hesabın var mı? giriş yap