• kadını anlatan baş ucu eserdir.

    --- spoiler ---
    atuan mezarları aslında kadının kendisidir. kapkaranlık mağara labirenler kadının beynidir.
    kadın dünyayı hiç bilmeden, kapalı bir yaşamın içinde kendi kapkaranlık beyninin labirentlerindedir. kendini, benliğini, kimliğini, kişiliğini ve karşı cinsi keşfeder bu karanlığın içinde.
    keşfettiğinde de tüm duvarları yıkılır labirentin. artık kadın özgürdür.
    beyni aydınlanmış. karşı cinsi tanımış, kendini tanımıştır. artık özgürdür. karanlıklardan çıkmış aydınlanmıştır.
    kadın cinsi biraz tuhaftırlar. kendisi karanlıklar içinde kendini tanıyamazken daha, başkasının onu tanimasını bekler. oysa başkasının onu tanıması için kadının önce kendini aydınlığa çıkarması gerekir.
    atuan mezarları' nda tenar herşeyi keşfetmeye meraklı gencecik bir kızdır. hevesli, korkusuz, gözü kara ve beyninin en karanlık köşelerine gidebilecek kadar kendine güvenlidir.
    hele ufacık bir ışıkla karşılaştığında o cesaretle gidişi muhteşemdir. ve o duvarlar yıkıldıktan sonra geriye dönüşünün olmadığını bilecek kadar da sağ duyuludur.

    --- spoiler ---

    belki de tenar içimizden biridir. belki hepimiz biraz tenar'ız.
  • --- spoiler ---

    tenar ve arha ikilemi de ayrı bir boyuttur. gerçi ged kitabın en sonunda "aynı anda hem tenar hem de arha olamazsın" diyerek son noktayı koymuştur. ikileme gelecek olursak tutsakları altmezarda açlık ve susuzluğa mahkum eden de; ged'i o delikten kurtaran da aynı kişidir. karanlık ve sessizliği o kadar çok sevmesine rağmen mezarlar büyücü ışığıyla aydınlandığında altmezardan gözünü alamayan ve hep o anı düşünen de aynı kişidir. tenar'ın, arha olmadan önce aklına gelen tek şey de bir şöminede yanan ateştir zaten. tenar ışıktır. arha ise karanlık. tenar yaşamdır. arha ölüm. arha erkeklerden nefret eder, tenar bir erkeği sever. arha fazlasıyla dişidir, tenar çocuktur. ged'in elini bırakmaktan korkan bir çocuk. en sonunda tenar olmaya karar kılmıştır ama arha'da kendi karanlığı ile tenar'ın içinde hep varolacaktır. havnor'da yaşamak istememesinin sebebi de budur. havnor, karanlık arha için fazla ışıltılıdır. onun yerine sessiz ogion'u seçer. orada kendiyle bir nebze de olsa barış yapacaktır. zaten erreth-akbe'nin kayıp iki parçasının, tenar/arha'da birleşmesi bir tesadüf değildir.

    --- spoiler ---
  • tam "yerdeniz' in en sıkıcı kitabını okumaktayım sanırım" derken "ged' in gelmesiyle birlikte ortam şenlenmiştir. ursula hanım, yine kitabın enerji dolu kısımlarında, okuyormuş gibi yazmaya başladığını bana hissettirmiştir. sanki o kadar kolay yazıyor ki kitabı, oturuyor başına ve hiç durmadan saatlerce yazabiliyor gibi hissediyorum. sanırım kitaplarının kolay okunur olması da bundan kaynaklanıyor ya da kolay okunduğu için öyle yazıyormuş gibi geliyor bana. öyle ki; elime kağıt kalem alsam, ben de yazacağım sanki o kadar kolay kitap yazmak. bu da onun usta yazarlığından kaynaklanıyor olsa gerek.

    --- spoiler ---
    tenar' ın arha olmasını sağlayan sanırım içine girdiği sorumluluktur. arha olana kadar o da penthe gibi mezarlıktan sıkılıyor, dışarıdaki hayatı merak ediyor ve özeniyordur. ne zaman ki arha olur o zaman penthe' nin atuan' dan başka bir hayat düşlemesinden bile rahatsız olur. isimsiz' lere karşı kendini sorumlu hisseder. sanırım ged' le birlikte gitmeye karar vermesinin nedeni de isimsiz' lerin aslında onun bildiği gibi yerdeniz' in tanrıları olmadıklarını öğrenmesi ve sorumluluğundan arınmasıdır.
    --- spoiler ---
  • "atuan'ın mezarları", fazla hızlı tükettiğimi düşündüğüm bir kitaptır; bir gün bile sürmedi okumam. böyle yaparak ona haksızlık ettiğimden korkuyorum. bir kitaptan anladıklarımız, sadece kitabın anlattıkları değil, biraz da bizim ona kattıklarımızdır ne de olsa. yine aynı sebepten başkalarının kitap hakkındaki düşüncelerinin benimkilerle ne kadar ötüştüğünü merak ederim, sözlük de bunun için oldukça elverişli bir ortam zaten.

    neyse efendim, laf kalabalığını geçersek, roman, le guin'in kitabın arka kapağındaki sözünden yola çıkılarak okunursa (bkz, 4. entry) hemen herkes labirentin kadını simgelediğini görebilir, isterseniz buna spesifik olarak kadının beyni ya da cinsel organı (akıl ya da hormonlar) diyebilirsiniz. zaten söz konusu kadın olunca, bu ikisi erkeklerdeki gibi biri diğerini ekarte edecek şekilde değil, aksine bir arada çalışır.

    beni bu kitapta asıl etkileyen olayların geçtiği yerdi. sadece atuan mezarlığı mahali değil, tüm kargad diyarı. kargad diyarı diğer tüm yerdeniz adalarından farklıdır. insanı beyaz tenlidir, ve tek bir tanrı-kral'ın imparatorluğunda yaşarlar. ve en önemlisi tanrılara inanırlar. çok sayıda insan + tanrının ağzından konuşan bir adam = deli cesareti (siz barbarlık da diyebilirsiniz) formülü tahmin edilmedik bir şey değil. yani sonuç olarak bu tabloya baktığınızda, kargad diye geçen toprakların, tarihin önceki dönemlerindeki -hatta şimdiki- dünya'dan pek bir farkı yokmuş gibi görünüyor.

    hayli fantastik yerdeniz'in üstüne, içinde bir mini dünya'nın bulunduğu bir kar küresi konulmuş gibi durmaktadır kargad. üstelik nedense(!) yerdeniz'in en karanlık yeri. çünkü sapmışlar ve ışığı göremiyorlar. platon'un mağara alegorisini anmamız gerekirse (ki ben o alegoriyi çok seviyorum o yüzden gerekmese de anacağım) kargad'dakiler bir mağaranın içindedirler. gördükleri yalnızca gölgelerdir. platon'un mağarasındakilerden farklı olarak bunlar işi iyice abartıp bir de gölgelere tapınmaya başlamışlardır. mağaranın dışındakiler -özellikle büyücüleri kastediyorum- ise asıl bilgiye ve kadim dil'e ulaşmışlardır. ancak karanlıktakiler henüz o bilgiye sahip olmadıkları için büyücüleri sapkın adlederler. tıpkı dinlerin ortaya çıkışıyla şamanların üfürükçü ilan edilmesi gibi. kitaba dönecek olursak atuan mezarlığı bu karanlığın merkezidir. dolayısıyla burada bir "mağaralar" sistemi (labirent) olması bu şekilde de yorumlanabilir.

    kitabın fantastik türde olmasına rağmen bu türe aşina olmayanlar tarafından kolay anlaşılmasının nedeni de aslında yukarıda anlattıklarımdır. hem kargad'ın alışıldık dünya modeline oldukça uyması hem de birinci kitapta geçen ve insanın kafasını hayli karıştıran kadim dil, büyücülük, ejderhalar vs. gibi ögelerin üstünde çok durulmaması, hatta kadın kahramanın bunlarla dalga geçermiş gibi konuşması okuyanın kitabı benimsemesini kolaylaştırmıştır.
  • --- spoiler ---

    ursula k le guin in okuduğum her kitabını cok sevdim. ama sanki bu kitap ayrı bi his bıraktı bende. özellikle labirente giren adamı, onu gözleyen tenarı okurken içimden acaba soruları gecerken labirentteki adamın "bana cevik atmaca derler" dediği an şimdiye kadar hiçbir kitabın yaşamadığı hazzı yaşattı bana. oley be dedim güldümsedim uzunca. okumaya devam ettim.

    --- spoiler ---
  • bitmesini istemesiniz de elinizde eriyip biten kar topu gibi bir kitap.

    "o, günlük yaşamlarınızın ezici anlamsızlığını; tek zevki, mercimek yemeğinize komşunuzdan bir parça daha büyük içyağı parçası koyabilmek olan günleri umursamak zorunda değildi..."
  • --- spoiler ---

    özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. kolay değildir. verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçim olabilir. yol yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü yolcu oraya hiçbir zaman varamayabilir.
    --- spoiler ---
  • ged'e asigim. buyrun.

    --- spoiler --

    ...aniden, "orada, benim yanimda kalacak misin?" diye sordu. adama bakmiyordu. adam, kilik degistirmis halindeydi, beyaz tenli bir karg koylusu; kiz onu o sekilde gormeyi sevmemisti. fakat sesi degismemisti, labirent'in karanliginda konusan ayni sesti. adam cevap vermekte gecikti. "tenar. ben gonderildigim yere gidiyorum. ben cagrimi izliyorum. simdiye kadar bir yerde fazla kalmama izin verilmedi. bunu anlayabiliyor musun? ben yapmam gerekeni yapiyorum. gitmem gereken yere gitmem gerekir. bana ihtiyacin oldugu surece, havnor'da senin yaninda olacagim. ve sonra, eger bana ihtiyacin olursa, beni cagir. gelirim. beni cagirirsan mezarimdan bile cikar gelirim tenar. ama seninle kalamam."

    --- spoiler ---
  • şimdi yıllar sonra geriye dönüp bakınca yerdeniz serisinin en sevdiğim ve beni en çok etkileyen kitabı olduğunu fark ettiğim ursula k. le guin eseri. 24 saaten uzun süren bir otobüs yolculuğu esnasında aralıksız okuyarak bitirmiştim ve o klostrofibk havayı kımıldayamadığım koltuğumdan çok canlı bir biçimde hissetmiştim.
  • ursula k leguin'in yerdeniz büyücüsü adlı serinin ilk kitabını takip eden kitabı. içinde eşsiz metaforlar, derin çağrışımlar vardır.

    --- spoiler ---

    bir çocuğun önce tutsak bir kadın olmasıyla başlayan ve devam eden sonra yeniden çocukluğa dönüşünü anlatan,sonrasında yeniden ve fakat özgür bir kadın olarak kendini keşfiyle biten harika kitap.

    yorumlarda mağaranın kadının rahmi olduğu belirtilmişse de bence sadece rahmi değil bütün olarak "iç"idir rahim. ruhunu, kalbini, korkularını ve diğer her şeyi de içinde barındırır. rahim ise kilitli hazine odasıdır. arha'nın sınırlarında gezindiği ama ged'in girdiği, ged'in girmesiyle içindeki sönük eskimiş hazinelerin anlam bulduğu hazine odasıdır arha'yı tenar yapan.

    ereth akbe'nin yarısı arha'nın açılmamış hazinesinde saklı olan ve diğer yarısı ise ged'in bulup getirdiği kırık halkasının birleşmesi ise kadın ve erkeğin birleşmesini simgeler. her iki parça da kendi başına basit anlamlar ifade ediyorlarken bir araya geldiklerinde eksik cüz'ün de okunması mümkün olacak ve tüm dünyaya huzur barışın gelmesini sağlayacak, güç ortaya çıkacaktır. belki bu da kadın ve adamın birlikteliği ya da onların birlikteliği sonucunda ortaya çıkacak bir çocuktur.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap