• turkiye ekonomisinin ve hatta siyasetinin bugunku durumundan sorumlu olan ekonomik populizmdir. orta siniftan kastim yillik brut geliri 45 bin tl ve ustu maasli calisanlar. bir diger deyisle "beyaz yakali" dedigimiz, toplumun genel egitim seviyesinden gorece daha iyi durumda olan bir toplum kesimi.

    bu arkadaslarin bugunku genel ekonomik kosullarda bile "cihangir'de ahtapot yemezse olecek hastaligi" ndan muzdarip olmasi isleri icinden cikilmaz hale getirmektedir. bordro uzerinden bu kadar yuksek gelir vergisi alinan bir ulkede; bunun uzerine ottan boktan otv, kdv, oiv, mtv, emlak ve diger kol gibi vergiler getirilerek, bir bira 9 tl yapilarak, acik ve net bir sekilde yasam tarzi uzerinden bir iktisadi baski dayatiliyor olmasina ragmen, normal ulkelerde isyan cikmasi beklenirken turkiye'de bu arkadaslarin kilinin kipirdamamasi cok enteresan.

    icinde bulundugumuz dramatik durumun en onemli sebeplerinden biri budur arkadaslar. egitimli orta sinif, tuketimin getirdigi gorece tatminle uyusturulmaktadir. asgari ucretten 1 kat fazla aliyor diye, iki uc gomlek alip 15 gunde bir disarda yemek yiyebiliyor diye kendini bir b.k zanneden bu arkadaslar, bu sacma ekonomik duzenin devaminin sorumlularindandir.

    asgari ucret dolaylarinda kazanan vatandas zaten ancak kendisinin ve ailesinin karnini doyuruyor, temel ihtiyaclari karsilamaya calisiyor. beklentisi de buna gore, daha fazlasini isteyecek bir dusunsel kapasitesi yok, olabilir. ancak egitimli orta sinif boyle degil. tuketimin en onemli ogesi ve bunun farkinda degilmis gibi davranarak bu kisir donguye su tasimaya devam ediyor. bunu yaparken de saga sola comar, aptal vs. deyip duruyor.

    caresi sudur : tuketmeyip tasarruf edeceksin. daha dogrusu bu aptal ekonomik sistemin mumkun oldugunca disinda kalacaksin, onun degirmenine su tasimayacaksin. bakkalda bir bira ideolojik baski yuzunden 9 liraya dayanmis iken gidip besiktas'ta 20 tl'ye icmeyeceksin. 4 gram toz kahveden yapilan cuk kadar bir fincan kahveye 11 tl vermeyeceksin. siktiriboktan dumduz bir arac 110 bin tl olmus iken, ustune ustluk benzini, mtv'si varken gidip mal gibi araba almayacaksin, colugun cocugun var ailen icin mi aldin, o zaman sadece onlar icin kullanacaksin, tek basina ise giderken binmeyeceksin. ulan benzin olmus kac para, istanbul'un trafiginde gram azalma yok. siz boyle uyum gosterdikce semer vuran da bol oluyor dogal olarak.

    e ot gibi mi yasayalim? bir sure ot gibi yasayin amk ne var? 1 yil ot gibi yasayin, cebiniz biraz nakit para gorsun, ne var bunda. yani meze ovunce basiniz goge mi eriyor? kimsenin sikinde degilsiniz oglum. sosyal medyanin marifetiyle kendinizi dunyanin merkezine koymussunuz, zannediyorsunuz ki herkes sizinle ugrasiyor, kendinizi bir bok zannediyorsunuz.

    turkiye'nin ozel tasarruf orani %14. sadece orta sinifa mensup bireyler bugun bunu kendi adina en az %30'a cikarsin gorun bakin neler oluyor. zaten tl biriktirin demiyorum, doviz al, altin al orasi sana kalmis, beni ilgilendirmez. ama daha fazla boyle mal gibi tuketme, akilli ol.

    bunu okuyan orta - ust orta gelirli arkadaslar, oturun hesabinizi yapin, kiranizi ve faturalarinizi ciktiktan sonra elinizde kalanin en az yuzde otuzunu ayirin, kalaniyla da gecinmeye calisin, en az 1 yil yapin bunu.

    not: bu bir boykot cagrisi degildir, rasyonel ekonomik davranma onerisidir.
  • haklı çıkarımlardır. sadece otomobil harcamaları ve alkole verdiğimiz para bile muazzam.
  • yıllarca iktisat teorilerinin ilk varsayımı hep tüketicinin rasyonelliği oldu. ancak bu durum türkiye'de işlemiyor. hatta genel olarak dünyada da işlemiyor. bu sebeple davranışsal iktisat artık nobel alıyor, hakkıda daha fazla araştırma yapılıyor. ama türkiye'deki durum gerçekten can yakıcı.
    maaşının çoğu direkt olarak, yine önemli bir kısmı indirekt olarak vergiye gidenkesim bunun karşılığını sorgulamıyor. verginin karşılığında alması gereken sağlık, alt yapı, sosyal güvenlik hizmetleri için niye ayrıca para verdiğini irdelemiyor.
    alım gücü yüksek olmamasına karşın harcıyor. hatta dışarı çıkmak delilik olmasına karşın çıkıyor. mekanda kazık yiyor, trafikte zaman kaybediyor, sokakta güvenliği yok ama yine de çıkıp harcıyor, çünkü mezeleri güzel.
    son derece irrasyonel bir zaman içindeyiz azizim.
  • tüm dünyada mevcut olandır zira insan rasyonel davrandığını zanneden duygusal bir türdür. ve verdiği tüm kararlar sonradan rasyonalize ettiği duygusal kararlardır.
  • katıldığım tespitlerdir.
    bu sınıfta yer alan insanlar çoğunlukla alışverişlerini ihtiyaçları için değil gösteriş için yaparlar. bunun sebebi alt sınıf ile üst sınıf arasındaki bir ezilmişlik psikolojisidir. bu hastalığı yenmenin bir yolu ise üst sınıfa değil alt sınıfa bakarak yaşamaktır. bir ali koç un elindeki telefona bakın bir de bu sınıfın fertlerine dediğimi anlayacaksınız.
  • mahmut, sen haksızsın ve sana laflar hazırladım demeye hazırlanırken, adamın haklılığıyla karşılaştım. keyfi bir orta sınıf ahlakını dayatarak, milletin yediği, içtiği ve giydiğine karışma hakkını kendinde gören müptezellere ayar olmak adeta dna'ma işlemiş olmasına rağmen, türkiye'nin de gsmh'sının korkunç bir oranını, gelişmekte olan diğer tüm ülkelerin aksine ve hepsinin çok ötesinde tüketime harcıyor oluşu ampirik gerçek ve milleti de böyle ampır ampır, lakin haklı biçimde konuşturuyor.

    bu ney lan, az yiyin hakikaten.
    http://www.mahfiegilmez.com/…ekonomi-dort-oyku.html
  • bir eksik sebebi ile katılmadığım tespittir.

    abisi, biz orta sınıf erkekler olarak, oyun+ev birası+köfte+patatis kombosu+müzik sistemi ve kangalarımızla evimizde bin yıl yaşayabiliriz. sporumuz için de halı saha, veya bir pota, yanına bir adet top ve kankalar yetiyor zaten. yazın da çadırımızı ve biramızı sırtlar kankalarla yola düşeriz. araba lazımsa, doluşur ve benzini de pay ederiz, mesele değil.

    bizi bu çarkın içine düşüren hatunlardır, net. kimse mağara adamlarını sevmiyor, mecbur entel-dantel olup, iyi giyinip, parfümümüzü sürüp, sonra sosyalleşme adına acayip paralar harcıyoruz. o kadar masrafın altına arabada da şart. kariyer hırsına kadar, hep mecburiyetten işte. yani bunlar hep hormon filan.
  • bu tuzağı ecevit kurdu. 1974 yılında.
    ondan sonra da dikiş tutmadı zaten.
    15 16 haziran(1972) işçi direnişinden sonra türk üretim ekonomisi en büyük yarayı aldı. 74'te de ecevit yarayı kangrene çevirdi. "ecevit döneminde 1974 yılında çıkarılan 12 sayılı kanun hükmünde kararname ile en düşük memur maşının asgari ücretten aşağı olamayacağı hükme bağlandı. "
    bugün herkes üniversite mezunu olmaya uğraşıyorsa sebep budur. 2 milyon sınava giriyor. ılk 20 bin dışındaki herkes çöp. beyin olarak çöp. o insanların yetenekleri ayrı. bu yeteneklere göre lisans mezunu birinden fazla kazanabilecekleri bir işe yöneltilseler topluma da kendilerine de daha faydalı olacakken ne idüğü belirsiz fakültelerde zaman öldürüyorlar. bunu da işte bu dandik memurların 2 asgari ücreti aşkın maaşından ötürü yapıyorlar. kamuda tonla 5 para etmez böyle memur var. hiçbiri aldığı parayı hak etmiyor. fakat devlet güvencesi ile en fazla sürgün yiyorlar. paralar sağlamda. ıste bu insanlar bu populizmin peşinde. story atma derdinde. sanayinin ayağa kalkabilmesi için okumakta gözü olmayan çocuğunu sanayiye verebilmeli aileler. yoksa bir b.k olmaz bizden.
  • orta sınıfın tüketim alışkanlıklarını eleştirenlerin istediği şey, sosyal eşitlik, gelir adaleti, ekonomik kalkınma falan değil. çoğu zaman, "kapitalist tüketim alışkanlıklarını eleştirmek" gibi görünen bu tür eleştirilerin altındaki ana fikir aslında şudur:

    "iş arkadaşımın yeni araba alması, eski sevgilimin beşiktaş'ta içki içmesi; beni otorite sahiplerinin işlerini hakkıyla yapmıyor olmasından daha çok rahatsız ediyor."

    insanlar kraldan fazla kralcı olup, "neden" sorusunun üzerinde durmadığı, kolaya kaçıp suçu korkakça birbirine atmaya devam ettiği sürece türkiye'de bir şey değişmeyecek. müsriflik arıyorsanız, saray orada. devletin helikopterleriyle düğünlere gidip gelenler, parayı bileğinin hakkı ile kazananlar değiller.

    istanbul gibi büyük şehirlerde hâlâ kalabalık nüfusu kaldırabilecek türde bir toplu taşıma sistemi yok. 8 milyonluk londra'nın london underground'ı o övüle övüle bitirilemeyen istanbul metro sistemine bin basıyor. şehirlerde ne doğru düzgün bir bisiklet yolu, ne de doğru düzgün bir bisiklet kültürü var. kadınların yarısı işine giderken yolda taciz ediliyor, kendini güvende hissetmiyor. çoğu semtte yürüyecek yeterli kaldırım bile namevcut iken, suçlu kim? benzin alanlar mı?

    ekonominin düzelmesini istiyorsanız, bu konuda el atılması gereken çok fazla şey var. türkiye'de düzgün işleyen tek bir devlet organı kalmamış, millet hâlâ birbirine saldırıyor. inanması güç olacak ama, şirkette yan masanızda oturan adamın, cuma gecesi rakının yanında söylediği mezeden daha ciddi meseleler var.

    hakkınızı, doğru yerlerde arayın.
  • bahsedilen orta kesimin "tasarruf etmediği" varsayılarak yola çıkılmış, baştan yanlış. orta sınıf tasarruf eder, parayı üst ve alt sınıf harcar; hem teori hem pratikte geçerli.

    pratiğe bakarsak; yıllık 45k gibi bir kazanç verilmiş, aylık 3750 taleye denk geliyor; o parayla istanbul'da (çünkü yazıdaki hedef kitle zaten onlar) ancak yaşanır. hatta konuyla ilgili bir başlık bile vardı, 5k'nın altında kazancı olup da istanbul'da yaşayan insan tarzı bişi; konu gayet güzel irdelenmişti. yıllık 70k'nın altında kazanan birinin istanbul'da yaşarken tasarruf edebileceğini sanmıyorum.

    yazıda da geçen bu "bira ve kahve" takıntısının sebebi nedir bilmiyorum. aynı bira ve kahve takıntısına sahip olan insanlarla da tanıştım, 150k araba kredisi 600k ev kredisi ödeyen kesim doğrudan kendileri idi, bu tasarruf lafını söyleyeceksen onlara söyleyeceksin. şişli ve beşiktaş'ta yaşayıp araba sahibi olmak ayrı bir dert; keza istanbul'daki sarı taksilerin yarısı bu 2 ilçede çalışıyor.

    kaldı ki bira ve kahve fiyatları konusundaki bilgiler de baya baya yanlış ve yüksek.

    yani kısacası; bilmiyorsun sallamışsın. aynı lafları eden bir çok insan var, birbirinizden duyup gaza geliyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap