• akıl ve sorgulama yeteneğine sahip olmalarıdır. evet köken budur. soy ne alaka ? din ve siyasi görüş etnisite ile kazınıyor mu insana ?
  • atatürk'ün inkilaplarını azıcık bile olsa anlamış insanlar var ya hani anadolu'da yüzlerce yıl osmanlı boyundurluğu altında ezilen halk işte onlar bu seküler kesimin kökeni.

    edit: @gun ola harmonika adlı çaylak arkadaşımız şöyle bir mesaj attı ben de sonuna kadar katılıyorum bu konuda arkadaşımıza.
    " ayrıca dinci kesimin bu ülkeye savaş zamanı faydası olmadığı gibi zararı olmuştur. seküler kesimin dedeleri cephede savaşırken bu dinci kesimin dedeleri savaşa gitmemek için tekkelere kayıt yaptırıyordu"
  • öz be öz türk boylarıdır. bugün bu ülkede böylesi ayrımcı dilin sahibi -iğrençleşmek istemezdim- türk olduğunu unutmuş bedevi özentileridir. has türkler diğer pek çok anadolu halkı gibi sekülerdir.
  • kökenini siktiğim bir trole dert olmuş köken.

    kavala'da doğmuş, lozan'dan sonraki nüfus mübadelesi'nde selanik'ten türkiye'ye gelmiş türk'lerin torunuyum. 7 ceddim sekülerdir, atatürk'ü sever ve ilerici yaşar. şimdi bunu öğrendin de ne oldu, başın göğe erdi mi yoksa bir ırkı, bir toplumu sekülerizm üzerinden eleştirecek, gericilik mi yapacaksın? he amına koduğum!

    edit: başlığı açan trollün şöyle bir entry'si mevcut (bkz: #107626734)

    "gazi" başkomutan recep tayyip erdoğan diye bahsetmiş rte'den. evet keşke o gün vatandaşı sokağa çağırmak yerine tankın tüfeğin önüne kendisi çıksaydı da gazi olsaydı, belki o zaman hakederdi o ünvanı.

    engelle geç.
  • türkiye'de bence seküler kesimin ana kaynağı kent soyluluktur. cumhuriyet rejimine en adapte olanlar, milli burjuva kimliğini en çok benimseyenler kentlilerdir çünkü cumhuriyet tedrisatı köylere yeterince işleyememiştir.
    köylerde şeyhler ve ağalar (toprak sahipleri) cumhuriyetin iktidarlarını zayıflatacağını bildikleri için din min ayağına geçit vermemişlerdir.
  • osmanlı tarihini ve türkiye tarihini bilmeyen dangalak yazar hezeyanı bir entry. osmanlı'nın gerileme döneminden itibaren başlayan batılılaşma ve modernleşme çabalarını bilmeden, tanzimattan bu yana gelişen olaylara hakim olmadan, anadolu islam'ı nedir bilmeden, osmanlı'da ki fikri mücadeleleri bilmeden sadece kendine ezberletilmiş salakça temelli bir kaç zırva ile toplumun seküler kesimini zan altında bırakan s*kko kafadır bu kafa.
    evet bütün dünya bizi kıskanıyor, evet bütün dünya gelişmemizi istemiyor... temelsiz, mesnetsiz, ayrımcı bakış açısıdır bu.
  • yörüklerde atatürkçülük ve laikliğin karşılığı gayet yüksektir. bunlar için bağnazlar ne yorum getiriyorlar merak etmiyor değilim.
    bir yörüğe gidip gayri milli deyin de tokatı patlatsın.
  • her kesimdendir dediğim kökendir!

    her şey bitti sıra seküler diye bölmeye mi geldi?
  • türk örf ve adetleridir siz bedevi seviciler bu kültürü mahvetmeden once turkler dunyadaki en hoşgörülü, adil, demokratik, kadina saygi duyan, düşünce özgürlüğüne sahip milletti.
  • of ya, çok üzücü. böyle bir kafası kuma gömülü, dünyayı kendisine tarikat evlerinde verilen üç kuruşluk bilgiler ile çözüp anlamaya çalışan ve elbette hiçbir şey anlayamayan, hiçbir aklı başında fikri olmayan yeni bir kuşak hediye ettiler ülkeye.

    eski kuşaklar iyi kötü bir voltaire, fransız devrimi, aydınlanma hareketi gibi dünya tarihine ait bir şeyler okur, fikirleri olurdu.

    dünya bu coğrafyadan ibaret değil. hele hele sünnilik ve alevilikten ibaret hiç değil. dünyada babalarından, dedelerinden daha cahil yeni kuşakları olan kaç toplum vardır acaba?

    ne yani bulgaristan'daki laik bulgarları da, osmanlıya karşı direnen bulgar asilleri ve onların karşılarındaki ortodoks kilisesine sadık kalabalıklar diye mi inceliyoruz?

    aydınlanma diye dünyaya yayılan bir fikir akımının, tıpkı şu anda covid virüsünün sardığı gibi aşama aşama tüm dünyayı, farklı coğrafyalarda farklı halkları etkisi altına alması çok mu inanılmaz geliyor size?

    19. yy'da neden bir anda osmanlı'nın her yerinde milliyetçilik akımları patladı? o vakte kadar herkes köyünde oturuyordu. yoksa rum, sırp köylüleri kahvelerde toplanıp voltaire, montesquieu falan mı okuyordu da birden ayaklandılar?

    ha, tabi dış güçlerin oyunuydu bunlae. o dış güçler konusunda önceden bir citilenerek beyin yıkanmışlığınız var. insanların birbiri ile konuşması ile fikirlerin yayıldığı ve bu fikirleri destekleyen insanların kendiliğinden ortaya çıktığı tezi size verilen basit mantığa göre fazla imkansız. her şeyi insanlara dışardan verirler.

    peki ortaçağ diye bir şey duyduk mu? kilisenin bin yıla yakın sanatı, bilimi, toplumun her kesimini baskı altında tutması, insanların kitleler halinde cehalete ve yoz yönetim sistemlerine karşı ayaklanması?

    belki de o geçmişteki türkler, zannettiğin gibi dahil oldukları mezhep ve tarikatları kendilerinin asıl hayat meselesi olarak görmüyordu. olabilir mi? ülkesini, ordusunu bilimsel, iktisadi her yönden geride bırakan avrupa uygarlığı gibi ilerlemek istiyordu. halkın tamamı değil, ama şehirlerde yaşayan, yönetim erkine sahip ciddi bir kesim batıyı gidip görmüş, daha sonra ülkesine geldiğinde karşılaştırma yapmış, sorunların sebebi üzerine düşünmüştü.

    hayır, size anlatıldığı gibi sayıları az da değildi. mesela ikinci abdülhamid istibdatı sebebiyle osmanlı ülkesinden yurt dışına giden, jön türk ismiyle bilinen gruba dahil veya bu gruba sempati duyan kişilerin toplam sayısı yüzbinleri geçiyordu. ki bu sayılar o dönemin nüfusunda ciddi bir oran tutar.

    abdülhamid'in baskı rejimi ortadan kalktığında istanbul halkının büyük bir kesimi kutlamalara başladı, aylarca zafer sarhoşluğu içinde yaşadı. gazetelerde neler neler yazıldı. o dönemin gazeteleri bile bugünkilerden fersah fersah ileride, felsefe, sanat, politika üzerine bilgilendirici yazılar yazar, halkı doğru bilgilendirmek kadar eğitmeyi de en önemli görevleri sayardı.

    sonuçta 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında osmanlı'da ciddi bir okumuş kesim vardı, kültürlü insanlar mevcuttu. bugünden daha önemli bir fark ise, köy ve kasabalardaki halk, o okumuş kesime saygı duyardı.

    türkiye'ye laikliğin tepeden indiği ve halka karşı getirildiği iddiası bir safsatadan başka bir şey değil. elbette halkın tamamı daha bu konulardan haberdar değildi, laikliğin uygulamaya konulduğu hiçbir batı ülkesinde de o şekilde olmadı. bildiğim kadarıyla dünyanın hiçbir ülkesinde laiklik için referandum da yapılmadı.

    dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de yasama erki elinde olan meclis, laiklik konusunda bir yasa çıkardı. bu a.b.d.'de de, almanya'da da, ispanya'da da, ingiltere'de de böyle oldu. halkı temsilen bir meclis vardır, halk temsilcilerini seçer, meclis de yasaları kaleme alır ve düzenler. bunda bir tepeden inme durum yok. dünyanın her yerinde böyle. (ha bizim ilk otuz yılda tek partili meclisimiz vardı, tıpkı o dönemde s.s.c.b, almanya, italya ve birçok başka ülkede olduğu gibi. ama sonuçta halk milletvekillerini iyi kötü seçiyorsa, temsiliyet sorunu yoktur yasalarda).

    türkiye'de t.b.m.m siyasi, kültürel, iktisadi gelişmenin önündeki en önemli engel olan teokratik yönetim biçiminin yasaklanması olduğuna karar verdi. bunu önce daha okumuş kitleler, zamanla da halkın çoğu benimsedi.

    laiklik karşıtı görüşlerin ortaya çıkışı, laikliğin devlet yapılarına girmesinden çok çok daha sonra gerçekleşti. 1950'lerde bile sistemik laiklik karşıtlığı diye bir kavram yoktu. ne zaman ki a.b.d. komünizme karşı köktendinci yeşil kuşak projesini hayata geçirdi, o aşamada köktendinci bir yeniden uyanış yaşanmaya başlandı. (evet, dedelerimiz, babalarımız bizden daha çağdaş düşüncelerle dolu bir dünyaya doğmuştu. ).

    dünyanın her yerinde laiklik karşıtı çevreler vardır. iran'da mollalar, hindistan'da ineğe tapanlar, japonya'da şintoist tapınağında yaşayanlar toplum üzerinde kendi istedikleri gibi baskı kuracakları teokratik bir düzen yaratmak için çabalıyor olabilirler. ama bunların çıkıp da, yok hindistan'a , japonya'ya, bizim kültürümüze karşı gruplar dışarıdan zorla laiklik getirdiler, bunu benimseyenler de shogun kılıcı artığıdır demeleri sadece komik kaçar.

    dünya bir küçük köydür günümüzde. neyse ki, beş yüz yıl öncesinin kavramlarıyla düşünen yeni kuşaklar yaratsalar bile, bu kuşak da kısa bir süre sonra kendisini aşacak yeni kuşaklara yerini bırakır.

    son not: laiklik karşıtlığının tek anlamı, siyasi erkin ya dini veya askeri bir grupta toplandığı, köktendinci rejim destekçiliği olur.

    yani nasıl demokrasi kötü bir rejim diye düşünmek, alternatifleri ile kıyaslandığında en iyi rejim olduğu idrakini sağlıyorsa, laikliğin olmadığı bir rejimin ne olduğu, nasıl bir ortam olduğunu, ışid, iran molla rejimi, afganistan taliban rejimi gibi örnekleri üzerinden insanın kafasında bir canlandırıp, ondan sonra eleştirisine başlaması lazım.
hesabın var mı? giriş yap