• çünkü hata yapınca gülünç duruma düşmemek için konuşmaya korkuyorlar.

    bir türkün ingilizcesi ile dalga geçen bir yabancı göremezsiniz. yine başka bir türk gömer onu. bu yüzden sadece belli kalıplar içinde listening'i gelişir ve speaking'i kolay kolay oturmaz.
  • tek sebebi öğretmen kalitesinin düşük olmasıdır.

    ingilizce dersine giren öğretmen ingilizce bilmiyor ki ingilizce öğretsin. ingilizce konuşamıyor, dersi türkçe anlatıyor, derste ingilizce konuşmak yok ki, herşey yazılı, öğretmen ezberlediği gramer konularını tahtaya yazıp sınavda yazılı olarak soruyor. sonra ingilizce öğretmeniyim diye geçinen bazı öğretmenlerin ingilizlerle ancak tercüman vasıtasıyla konuşabildiğine şaşırıyoruz.

    tercüman olmadan ingilizle konuşamayan öğretmeni ayıplamıyorum çünkü onun ingilizce öğretmeni de ingilizce bilmiyordu. şimdi onun ingilizce öğrettiği çocuklar da ingilizce konuşamayacak. bu bir döngü.

    bu döngü nasıl kırılır? kpss boku yerine ingilizce öğretmenlerinden toefl veya ielts belgesi isteyeceksin bu kadar basit. illa kpss yapacaksan hobi olarak yine yap ama kpss'ye ek olarak ielts veya toefl iste. ama kaç milli eğitim bakanı değişti ama bunu akıl eden çıkmadı. ingilizce bilmeyen adamı ingilizce öğretmeni yaparsan kimseye ingilizce öğretemezsin.
  • şimdi konunun biraz uzmanı olan biri olarak konuşursam öğretmen önemli bir sebeptir ancak tek sebebi öğretmen değildir. biraz uzun bir entry olacak ama detaylı bir incelemeyle sorunun sebeplerini kendimce açıklamaya çalışacağım.

    eğitim sistemimiz bir kere öğrencinin ingilizce öğrenmesini umursamıyor. bu konudaki en büyük atılım eğitim tarihimizde anadolu liseleriyle atılmıştı, dil öğrenme dediğimiz süreç "x=?" ile çözülebilecek bir olay olmadığı için yaşayarak öğrenmeyi devreye sokmuştu anadolu liseleri. hazırlıkta yoğun bir ingilizce bombardımanı ardından, kimi derslerin de ingilizce olarak işlenmesi öngörülüyordu. ancak milli eğitim bakanı değiştikçe sistem değişti. ülkenin fırsatçı siyasetçileri de önce anadolu lisesinin iyi bir lise olduğu bilincini sokaktaki vatandaşın kafasına sokup sonra bütün okulları anadolu lisesine çevirerek liselerin çok iyi, herhangi bir çocuğun da süper öğrenci olarak görülmesini sağladı.

    elbette sistem sorunu burada bitmiyor. dil öğrenmenin bir denkliği yoktur ancak algoritması vardır. en azından 1 yıl linguistik öğretilmeden ingilizce dahil hiçbir dili tam anlamıyla öğrenmiş sayılmazsınız. düşünün ki bu ülkede bir yabancı dil öğrencisi dahi linguistik alanındaki ilk dersini üniversitede alıyor. eski mezun öğretmenler onu bile görmemiş. dilin ve dil öğrenmenin mantığını çok küçük yaşta kavrayabilecek körpe beyinlere habire dilbilgisi öğretmek ingilizce değildir. her sene simple past = s + v2 + o diye formülize ettiğiniz vakit, beyin olarak çocukların relative clause ya da noun clause öğrenmesini engellemiş oluyorsunuz.

    öğretmenlerin ingilizce konuşmaması oldukça geçerli. yeni nesil öğretmen de değişmiyor, aynı. konuşamayan, yanlış yaparım korkusuyla kendini geri çeken yani her zamanki öğretmen tipinden bir nesil daha var. bakın şunu diyorum. uzun yıllardır üniversitelerde phonology dersleri okutulur. ingilizcenin sesleri incelenir. ingilizceyle türkçe arasındaki temel ses farkları şunlardır: "what-white-fewer"da geçen w sesi, "van, five, vine"da geçen v sesi, "three, diphthong, bath"da geçen th sesi, "there, that, baths"de geçen th sesi, genel olarak "r" sesi, "king, ping"de geçen ñ sesidir. bazı istisnalarda farklı sesler de ağzın çeşitli kısımlarına değdirilir ama temel farklar bunlardır. 4. sınıftan 12. sınıfa kadar w sesinin nasıl çıkarıldığı öğretilmez, nazal n'nin nasıl çıktığı öğrenciler tarafından bilinmez. th'ler zaten farklı alemdedir. öğretmen konuşurken bunları doğru kullanmıyorsa, öğrencilerden bunları duyarken öğrenmesi beklenemez. e bu bir dönem boyunca verilen phonology dersleri nerede?

    bir aksanı öğrenmek dili öğrendikten sonra biraz çabayla öğrenilebilecek bir şeydir. türklerin genel aksanı zaten anlaşılır, bunu küçümsemek mantıklı bir davranış değil. biz tane tane anlaşılabilecek ölçüde hatayla konuşuruz genel olarak bu dili. okulda sürekli bir öğrenme durumu olmadığı için konuşmasını geliştirme ve hatalarını düzeltme ihtimali ortadan kalkar. bu yüzden hangi seviyede bilirse bilsin, konuşurken takılır, "ıııı" diye takıla takıla konuşur. bunun bir sebebi türkçenin cümle düzenidir. "özne nesne yüklem" düzeninde gelişmiş bir beyini 10 yaşından sonra "özne yüklem nesne"ye alıştırmak da zordur. bu yüzden ingilizce konuşurken uzun south park duraklamalarına şahit olduğum bir arkadaşım, 5 ayda kendi çabalarıyla belli bir seviyede macarca öğrenip ingilizcesinden daha iyi hale getirmişti. bu tip eksiklikler de türklerin ingilizce konuşamama sebeplerinden biri.

    çekingenlik de bana kalırsa bir sebep. araştırmalara göre öz saygı konusunda zirveye oynarken özgüven konusunda pek esamimiz okunmuyor. üstüne üstlük her çocuk bir ingilizce kelimeyi yanlış söylediğinde arkadaşları tarafından kahkahalarla karşılanıyor. konuşma konusunda bu tip güven kırıcı davranışlar sürekli kendini yetersiz hissetmeye neden oluyor.

    demem odur ki, ingilizce konuşamama sistemsel ve beşeri faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. bana kalırsa bunların en önemlisi bir eğitim planı oturtamayışımız. 10 yılda 10 kere falan değişen bir liseye giriş sisteminden bahsediyoruz, değil ki ingilizce öğretmek.
  • olsa olsa öğrenmemek olabilir. öğrendikten sonra gayet güzel konuşabilirler. aksanı da emin olun ne dediği hiç anlaşılmayan fransız,yunan,hintli vesaireden daha iyi olacaktır. bir kere bizim "ş", "ı", "ö" ile bir alıp veremediğimiz yok çünkü. "th" sesine çalışalım yeter.**

    edit: almanların telaffuzları iyiymiş o nedenle onları çıkarttım. tururo'ya teşekkürler. ykyt de aynı fikirde.

    edit2: yok yok, berbatmış, almanlar ingilizceyi neredeyse almanca konuşur gibi konuşuyorlarmış. lazysusan'a teşekkürler.
  • arkadaşım iyi bir eğitimle, abartılı bir emek de vermeden 15 ayda fransızcada sıfırdan c1 seviyesine geldi. düzgün bir eğitimle hallediliyor ama o kadar rezil bir dil eğitim alıyoruz ki seneler harcatıp bir dili bile öğretemiyorlar.
  • herkesin ingiliz lordu gibi telaffuz düzeltmesi.
    adama ingilizce soru soruyorlar, ay şimdi kafam karıştı anladım da sonra cevap vereceğim diye geçiştiriyor, biz konuşunca telaffuzumuzu düzeltiyor.
    bunu yapan herkes kaşar’dır gözümde şu huyunuzdan vazgeçin.
  • -hi(sorry for my bad english)
  • kendi ana dilini bile bilmeyenlerden başka bir dil öğrenmesi, konuşabilmesi beklenemez.hazırlık okurken active&passive konusunu işliyorduk, ulan koskaca sınıfta biri de biz ne öğreniyoruz lan, demedi. türkçesinin etken, edilgen yapı olduğunu bilmeden öğrendik sandılar.
  • daha önce paylaşıldı mı bilmiyorum tabi ki görseldeki dizilimdir. görsel

    diğer hiç bir dilde bu çapraz dizilim yok. ayrıca dil ailemiz farklı, kendinizi aşağılamayın boşuna.
  • dinleme eksikliğidir. bir dili duymadan öğrenmek, konuşmak neredeyse imkansız. dinlemen gelişirse, konuşulanı rahat anlarsın ve telaffuzun da ona göre gelişir. amerikalı bir hocamla anlaşmaya çalışırken ben bildiğim kelimelerle okuduğum okulu bile ifade edemedim. ben law yu lav diye telaffuz ederken o benim aşkla ilgili nasıl bir eğitim gördüğümü anlamaya çalışıyordu. acı gerçeği sonra öğrendim tabi lo. *
hesabın var mı? giriş yap