• yüzlerce kez uçağa bindim. ilk defa sağlı sollu önlü arkalı çocukların tam ortasına denk geldim. 2.5 saatlik bir çığlık, bağırış, çığırtkanlık, gürültü ambiyanslı kabusu yaşadım resmen.. bu sadece çocukların baş rolde olduğu bir korku filmi değildi. anneleri de en az çocukları kadar bu işin içindeydi...

    eskiden "sus" dendi mi sinen çocuklar, şimdi ortalığın resmen anasını ağlatırken, annelerinden bi "afferin" duymadıkları kaldı.. arkadaş insan çocuklarını bu kadar mı şımartır, çocuklarını bu kadar mı başı boş bırakır! nedir bu rezalet? 300 kişinin kafasını davula çeviren çocuklara "oğlum/kızım sus" denmez mi? arkadan koltuğumu dakikalarca keyfine tekmeleyen çocuğa "yapma çocuğum çok ayıp ama" denmez mi?

    son zamanlarda çocukların yetiştiriliş tarzı ve ebeveynlerin lakayıtsızlığından dolayı: çocuksuz mekanlar, tatiller ve seyahatler olmalı artık. el alemin şımartılmış çocuklarının cefasını ben neden çekeyim?

    not: havaalanı çıkışında ulaşım katına asansörle inme fikri kimden çıkmışsa rocco kovalasın o şerefsizi! lan arkadaş o kadar yol geliyorsun aşağı kata inmek için bu pandemi döneminde milletle sırt sırta kavga ediyorsun.. yuh yani!
  • medeniyet el salladı ve bu ülkeyi terk etti kardeş.

    bende yakınıyorum ama çocuk bu olur diyorlar. olamaz amına koyim. benim çocuğum yok ama kardeşlerim var. birisini rahatsız ederlerse veya etmeye teşebbüs ederlerse ağızlarına sıçıyorum. o yüzden yapamıyorlar. ağlak ve zırlak değiller.

    fakat yeni nesli anne babalar telefonu veriyor ve çocuğu salıyor dünya'ya. biri kızınca çocuk o diyorlar. çocuk falan değil malesef mal oluyor o çocuğun.

    ağlayan zırlayan çocuğu susturmayan susturamayan anne baba eksiktir ve maldır. çocuğun özel durumu var ise o ayrı
  • o çocuklar; bulundukları ortamdaki yetişkin bireylere, birkaç dakikalığına/saatliğine rahatsızlık verirler.

    esas rahatsızlığı; çocuk yetiştimekten bihaber anne ve baba tadar.

    @1: lakayıtsızlık değil direkt lakayıt olacak.
    (bkz: güzel türkçemiz)
  • şimdi bizim elimizde 1 adet 2 yaşında erkek velet var. geçenlerde uçağa bindik bu arkadaşla… allahı var, hiç ağlayıp bağırmadı, ortalığı birbirine katmadı. lakin öndeki koltuğu tekmelememe işini bir türlü çözemedik. yapma dedikçe inatlaşıp daha çok vuruyor piç kurusu… maalesef öndeki şanssız vatandaştan özür dilemekten başka yapacak bir şey yok… dönüşte ayakkabılarını çıkardık önlem olarak, onda da şansımıza öndeki koltuk boştu, bizim oğlan da dalga geçer gibi bir kez bile vurmadı, iyi mi!
  • bindiğim uçakta yetiskinden çok çocuk vardı. koridorda koştular, koltuklarda zipladilar, bağırmayı ve ağlamayı söylemiyorum bile. bu istanbul-bodrum uçuşunda oldu.

    defalarca kez yurtdisinda da içinde birçok çocuk olan uçağa bindim. anne baba bir bakıyor çocuk mum oluyor. onlar da çocuk bizimkiler de.

    işin en kötü tarafı da rahatsız olduğunuzu söylediğinizde bir şekilde sizin suçlu çıkmanız. herkes çocuk sahibi olmamalı.
  • bir de okyanus aşırı uçuluyorsa... atamıyorsun da aşağı.
  • oldu olacak uçakta çocuk terörü kabusu faciası rezaleti diye açsaydınız başlığı.

    bu bahsedilen olayın adı şunlardır:

    (bkz: temper tantrum)
    (bkz: terrible two)

    çünkü 2-3 yaş arası çocuklar kendi benliklerinin farkına varırlar ve 2 yaş ergenliği diye bir tür ergenlik yaşarlar. bu dönemde bir yandan kendi başlarına becerebildikleri şeyler artmıştır, bir yandan da hala anne babaya muhtaçtırlar ve ifade güçleri çoğu zaman ne istediklerini anlatacak kadar iyi değildir. istediği olmayınca, bir şeyi gerçekten isteyip de yapamayınca, istediğine ulaşmak için yeterli iletişim bile kuramadığı için psikolojik bir çıkmaza girer, dellenip ağlamaya başlar. bunun şımarıklıkla her istediğinin olmasıyla falan ilgisi yoktur. uçakta da her istedikleri olmaz. oturdukları yerde oturmaları gerekir. yemek veya oyun vs için imkan olmayabilir. ağlar, susmaz.

    ayrıca bu yaşlardaki çocuklar kendi başlarına uykuya da dalamazlar. uykuları gelince sarsaklaşır kafaları gözleri döner bulanır. uykuya dalmaları gerektiğini de anlayamazlar, sadece o sersemliği yaşar, çok uykulu ama uyumasına izin verilmeyen biri gibi yaşadıkları andan hoşnutsuz olur, ve durduk yere ağlamaya başlarlar. maalesef onları uyutmak için de uçak zaten ne sessizdir, ne alıştıkları yerdir, yani uygun bir yer değildir, uyutmak isteseniz de uyutamazsınız. gene ağlar, susmaz.

    yani 1 yaşına kadarki çocuk bitki gibidir, sütünü verir, altını değiştirir, gazını çıkarırsan çoğu zaman ağlamaz. 4-5 yaşında olan çocuğa sus kızım sus oğlum derseniz anlar, susar. 2-3 yaşlarındaki çocuklar ise o şekilde susmaz. bu da kader gibi bir şeydir. o yüzden boşuna terör kabusu faciası rezaleti skandalı diye başlıklar açmanın bir anlamı yok.
  • 1 saatlik uçak yolculuğunda çocuk yol boyunca bağırıp ağlamıştı . annesi yazık panik içinde çocuğu sakinleştirmeye çalışıyordu . mahçup olduğunu gözünden anlayabilirdiniz . kadının haline üzülmüştüm . neyseki uçaktan iner inmez çocuk büyü yapmışlar gibi sustu.
  • seneler önce istanbuldan kanadaya uçarken yanımızda 2 yaşında bir çocuk annesi ile seyahat ediyordu. uçuş boyunda gık bile demedi. ne zamanki inişe başladık, çocuk feryat figan ağlamaya başladı. iniş + uçaktan çıkış falan zaten 1.5 saat sürüyor. beynim kulaklarımdan akıyordu en son.
  • denizde, havada, karada, her yerde olan kabustur. ulu orta, herkesin içinde osuran çocuğa* ''hahaha yavrum benim, osurdu'' diyen, çalışma masama gelip, çizim yaptığım onlarca kağıdı odaya saçan çocuğunu şikayet edince oğlu iyi bir halt yemiş gibi gururla ''kih kih kih'' gülmekle yetinen, çocuğu ne halt yerse yesin ''benim çocuğum yapar, bağırır, çağırır, osurur, sıçar, camını kırar, cep telefonunu yere atar, hatta daha da abartayım, suratına tükürür, hatta kafa atar, hatta 5. katın balkonundan seni iter, son anda ölümden dönersin.*

    4 yaşında çocuk, gözümün önünde halasına kafa attı, dudağını patlattı. babası, benim oğlum yapar, benim oğlum kimseye durduk yere vurmaz dedi. bu 4 yaşında çocuk, halasının kızını kaçıracağını, dünyayı yakabileceğini, herkesi dövebileceğini filan söylüyor. babası da, ''kaçır oğlum, siz bu evde yaşarsınız, ben giderim bu evden'' diyor.

    bunların hepsine ya ''benim oğlum yapar'' cümlesini bizzat kurarak ya da o anlama gelecek şekilde kıs kıs gülerek, gururlanarak cevap veren; ağzının payını aldığında da ''senin çocuğun olunca görürüz cevabını verir yavşak ebeveynleri.

    hatta oğlu daha doğmadan, benim oğlum doğunca şöyle yapacak, böyle yapacak, kimse ona dokunamaz diye konuşanı da gördüm. ve evet oğlu doğunca bunların hepsini yaptı, sonuncu hariç. suratıma tükürme girişimi sonrası, anne-babasının yanında, dünyayı bile yakabileceğini düşünecek kadar şımartılan çocuk, 2 saniyede esas duruşa geçip özür diledi.* belki de hayatındaki ilk ve tek özrü idi. sadece 2 saniyelik bakışım ile oldu bu.

    yukarıda yazdığım ''benim oğlum yapar'' cümlesindeki oğlum kısmı esas mesele sanki. benim gördüklerimin neredeyse tamamı erkek.

    ulan neden bu ecnebilerin çocukları ağlayıp zırlamıyor, ona buna sövüp saldırmıyor da sizin enikleriniz yapıyor acaba iki dakika düşünün. bir de çocuğu bir kişiye ya da çevreye zarar veren tipler, kendisini uyarmayı düşünen kişileri tehdit ediyor. çocuğumu uyaracak kişiyi şöyle yaparım, böyle yaparım diye.

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap