• ben artık bu hareketlerin biraz reklam koktuğunu düşünmeye, gördükçe rahatsız olmaya başladım. bir motivasyon aşılaması yapmayı amaçlıyor olsa da üzerindeki kıyafeti "kostüm" gibi göstermeye, bunu bu şekilde taşıma çabası ve her seferinde "köylüyüm köylü" demesi beni irite etti. köylü olmasından sebep değil, açıkçası ben de şehirde yaşayan bir köylüyüm :d yani 7 sülale eski istanbul'lu falan olduğum yok.

    twitter'da bugün ispanya'ya gittiğinden çok "köylü kıyafetimle gelirim, gezerim, köylüyüm ve bundan gurur duyuyorum" mesajı var, yazmış da zaten. üzgünüm teyzecim, sen de bir reklam malzemesisin, bir yerde kullanılıyorsun; uzaya da çıksan astronot kıyafeti giymelisin, nereye ayak basıyorsan da o kültüre ayak uydurmak zorundasın.

    edit: imla
  • kendisini türk telekom reklamıyla yeni tanıdım. bu benim ayıbım. kendisi güçlü, bilinçli ve kökleri bu topraktan kopmamış ütopik derecede ideal bir anadolu kadını.

    hayatını okurken ise en çok dikkatimi çeken şey ilkokula "gidebilme" hikayesi.

    ümmiye hanım 1957 doğumlu, o dönem iktidarda menderes var.

    6-7 yaşlarında okul çağına geldiğini varsayarsak, okul çağına gelmeden bir 60 darbesi yaşanıyor. okul çağına geldiğinde ise iktidarda chp ve ismet inönü var.

    tam da chp ve asker "zulmünün" anadolunun üstüne çöktüğü yıllar. ümmiye hanım'ın köyünün camisinde bir anons yapılıyor: "her evden bir kız çocuğu okula verilmezse çocuğun velileri hapse atılacak". işte ümmiye hanım bu anons sayesinde babasının korkmasıyla okula gidebiliyor. yine bir chp zulmü.

    ümmiye hanım, o zorla gitmesinin sağlandığı okulda yazmayı öğreniyor, o okulda maksim gorki'nin ana'sını okuyor, o okulda tiyatroyu tanıyor ve seviyor. o anons ve o okul sayesinde bu cevher işleniyor. o anonsla beraber anadolu'nun her köşesinde kimbilir kaç cevher daha evde çürümekten kurtuluyor.

    peki şimdi 60 darbesi olmasaydı ve adnan menderes iktidarı sürseydi, new york'ta "en iyi avrasyalı kadın sanatçı" ödülünü alan ümmiye koçak yine bu şekilde varolacak mıydı? yoksa halka yaranmak ve oy toplamak için her yolu mübah gören bir siyasi anlayışın kurbanı olarak içinde fırtınalar kopan bir ev kadını olarak mı ömrünü geçirecekti? bence ikinci seçenek olacaktı. bu bir kelebek etkisidir.

    işte bizim "halka rağmen halk için" dediğimiz anlayışın açıklaması ve örneği budur. gerçek anlamda vatansever ve milliyetçi iktidarlar halka "inmezler", halklarını yüceltmek ve yükseltmek için var güçleriyle çalışırlar. yeri gelir onların çoğunluğunu mutsuz eder, ancak ülkelerinin ve yeni nesillerin geleceklerini kurtarırlar. ümmiye koçak'ın geleceğinin kurtulmasında yaptıkları gibi.

    bu arada hiç düşünmeden, sırf söylemek için "her türlü darbe kötüdür" diyenler, "en kötü demokrasi en iyi darbeden daha iyidir" diyenler de bu insanın öyküsüne ve 60 anayasasına bir baksınlar istiyorum.

    düzeltme: imla
  • cidden de buram buram samimiyetsizlik kokuyor.
    reklam yüzü.
    görünce kanal değiştiriyorum artık.
    anladık hayal ettin başardın. süpersin. yeter. gına geldi.
  • yün bebek filminin yönetmeni ve senaristi. filmi new york'tan ödülle döndü. anadolu'nun bir köyünde kurduğu arslanköy kadınlar tiyatro topluluğu ile adını duyurdu. yevmiyesinden artırarak bu filmi gerçekleştirdi. kendisi bir tarla emekçisi. şimdi altın portakal'da yarışacak. umarız ödülle döner. cnn türk'te verdiği öğütler yürek ısıtıcıydı. *
  • tedx köylüsü.

    ülkedeki tek köylü motivatör kendisi olduğu için sektörde tekel olmanın ekmeğini yiyor. ilk çıktığında sempatik görünüyordu da geldiğimiz noktada hali apaçık ortada.
  • müdür'ün ona "feminist misin sen?" dediği zamanı anlatırken ağlayan teyzemiz.
    "çok şık giyinmiş biriydi çok şıktı. ama bence penguen gibiydi"

    hasret çiçekleri belgeselini mutlaka izleyin
  • instagram'da da bi ara sapı kırık, ezik tavayla yemek videoları yapan garibanlığını gösteren bir genç vardı, baya meşhur olmuştu, o geldi aklıma. bunun gibi bir özelliği aşırı öne çıkartan insanlara karşı bir antipati oluyor bende. birisi herhangi bir konuda; "ben çok sosyalistim", "en dindar, en allah dostu benim", "ırmağının akışına türklük için ölürüm" falan tarzı aşırıya kaçıyorsa, dikkat çekmeye çalışıyorsa, her zaman temkinli olmakta fayda var.
  • 3-5 sene önce bizim şirkete konuşmacı olarak gelmişti o zaman organizasyonu yapan departmanı kendimce kınamıştım. zira hangi noktada ne motivasyonu ne ilhamı almam gerektiğini de anlamamıştım. okulumu okumuşum efendi efendi servisime binip işime geliyorum kimseye zararım yok bişeyim yok diye düşünmüştüm.

    bugün şirkete konuşmacı olarak gelse şakasız zerre düşünmeden istifa ederim. ben istanbulda yaşayabilmek için şehre tutunabilmek şehirli olabilmek için varımı yoğumu dökeyim maddi manevi sarsılayım, birilerinin köylülüğünü satmasından motive olmam beklensin, birileri köylülük satarak benim vize parasını bile denkleştiremeyeceğim şehirlere gitsin. sorry bro bunu kaldıramam.

    neyse ki artık öyle olaylar yapılmıyor. umarım da yapılmaz.
  • attığı bir twit in altında nolur onlyfans aç artık diyen birini görünce kahkaha attım.

    ahahaha.
  • havaalanının birinde bir boarding kuyruğundaydım. herkes bıkkın, herkesin acelesi, pek önemli işleri var. ama bir türlü almıyorlar uçağa. sıradaki insanların yüzüne baktım, birbirinin aynı solgun bakan gözler, yorgun bedenler.. benim de çantam ağır, sırtım ağrıyor, artık bir açılsa şu boarding…sonra birden onu gördüm..ilk başta tanımadım, sadece gözlerinin parlaklığından etkilendim sanırım. öylesine insandan insana geçerken gözlerim onda takılı kaldım…o sırada o da bana baktı ve birden hatırladım kim olduğunu. üzerinde çiçekli şalvarı, başında yemenisi ve o ışıl ışıl gözleri…size yemin ederim parlıyor hatun, öyle bir değişik enerji. “sizi tanıdım. merhaba!” dedim. “merhaba, sağol.” dedi. sonra biraz konuştuk. öyle nahif, öyle içten… etkilenmemek elde değil…filminin gösterimi için ispanya'da bir film festivaline gidiyormuş…iyi ki var, böyle insanlar iyi ki varlar…
hesabın var mı? giriş yap