• uretim ekonomisinden kasit devletin fabrika kurmasi degildir. akli basinda hic kimse zaten bunu kast etmiyor. yazar arkadas konuyu tamamen baska bir yone cekmek istemis aklinca. ancak uretim ekonomisinin goygoy olmasina katilabilecegim tek bir arguman olurdu o da uretimin icerigi ve niteligi tartismaya acilsaydi. su anda vietnam, kambocya, hindistan, banglades gibi ulkelerde uretici sinifinda sayilabilecek ulkelerdir. ancak bu onlarin ayni zamanda dunyanin en fakir ve az gelismis ulkeler oldugu gercegini degistirmiyor. burada neyi nasil urettiginiz ve isin icine ne kadar inovasyon kattiginiz onemli. vietnam veya banglades gibi on binlerce iscinin uc kurusa calistigi fabrikalarda h&m veya mangoya t-shirt mu uretiyorsunuz yoksa intel gibi microchip mi uretiyorsunuz? innovasyon, marka degeri, endustri 4.0, otomasyon gibi terimlerin uzerine yogunlasmak gerekiyor.
  • ilk entryde de geçtiği gibi zaman değişebiliyor. o zaman o sistem batmıştı ve öbür sistem de belki 5 yıla batacak. daha da ötesinin belki en az 400 yıl sonrasına gitmeliyiz çağımıza göre, yani demem o ki şu anın yapılmış bir başarısı hedef olarak yeterli değil.
  • bu başlığı açan zihniyetin benzerleri 1950’lerde ülkeyi nato’nun kucağına oturtmuş, yayınladıkları raporlarla da türkiye’nin atatürk döneminde tüm alt yapıları bitirilerek temelleri atılan ve programlaması yapılan ağır sanayi hamlelerinden vazgeçmesini, zaten bunları sam amcanın ürettiğini ve bize uygun fiyatla vereceğini, sadece tarım yapmamızı “tavsiye” etmiş, uçak, kamyonet gibi ağır sanayi fabrikalarımızı dönemin iktidarına rüşvetler vererek kapattırmışlar hatta bununla da yetinmeyip eğitim sistemimizi de “dinsiz, komunist nesiller yetiştiriyor” gerekçesiyle de kafalarına göre değiştirmişlerdi. kuracağın fabrikayı illa klasik memuriyet mantığıyla işleteceksin diye allah’ın yazılı emri mi var. başına bir tane deneyimli ceo ata, siyaseti bulaştırma, tıkır tıkır işlesin. dışarıdan ithal ettiğimiz katma değeri yüksek tüm ürünleri üretecek mühendisimiz de var teknolojimiz de var sadece bunu yapacak siyasi irademiz yok!
  • üretim ekonomisi ne demek bilmeden maşallah çok saglam sallayan yazar beyanıdır. bi de gelişmişlik budur falan demis. neyse ne desek gg
  • bu sistemler canlı ve kanlı ekonomi sisteminin gereksinimleridir, bu sistemleri istiyor olmak komünizm yada sosyalizmi gerektirmez.

    üretim ekonomisini gayet kapitalist bir düzendir buna avrupa ülkeleri şahittir, her emeğin karşılığı güzeldir ve refah seviyesi ile işçi takımı en az memurlar kazanır.

    üretim ekonomisinde tarlaları devlet açsın insanlar çalışsın karınları doyacak miktarı versinler kalanı devlet satsın dersek o zaman sol doktrinlerin ihtivasına girmiş oluruz. öncelikle sol doktrinleri öğrenip öyle yorum yapmak lazım.

    buna göre bakarsak; komünizmin güzel görünen bir sürü deyişlerinin komünizmden binlerce yıl önce ortaya atılan dinlerin içeriğinde görebilirsiniz bu mantıkla bakarsak o dönemde marx amca google aracılığı ile her türlü dini öğrenmiş araştırmış sonra komünizmi mi üretmiş?

    (bkz: ak trol kardeşim başlığı açan sen misin)
  • klasik turk mantigi iste. ben bunu spora baslamak isteyen vucud yapmak isteyen ama gotunu bir turlu yerinden kaldiramayan zihniyetle bir goruyorum tabi kendimi de bu kategoriye sokuyorum.

    uzun yillardir yurt disinda yasayan bir insan olarak sunu soylemeliyim ki bu zihniyet gercekten sadece turklerde var. bu goygoy hic bir zaman bitmiycek o spora da hic baslanmiycak.
  • hayatında iktisat nedir, kalkınma nedir bilmeyen; kapitalistlerin dayadığı her şeyi doğru kabul eden bomboş tenekelerin nitelendirmesi.

    ya arkadaş anladık cahilsin ama bunu neden basbas bağırıyorsun. gelişen ülkelerin sırrı kapitalizmmis liberalizmmis. bu koskoca bir yalan, senin gibi sığırları daha iyi sömürebilmek için uydurulan büyük bir yalan. git bak bugünün gelişmiş ekonomilerine; karşına çıkacak şey serbest piyasa değil korumacılıktır. amerika neden ingiltereye karşı bayrak açtı cahil kardeşim ? dur ben söyleyeyim kendi gümrük tarifelerini koymak için elbette.
    güney kore nasıl boyle gelişti davar kardeşim ? dur ben söyleyeyim, korumacılık ve devletin üretime teşviği ile. bugünkü büyük ekonomiler korumacılıkla gelişti büyüdü serpildi, daha sonra kendilerine pazar aramaya başladı, pazar bulmak için de senin gibi gerizekalilarin inanacağı gelişme ancak serbest piyasa ekonomisi ile olur, başka yoktur yalanını bir güzel empoze ettiler. senin gibi malın bayrak tutanları de inandı, gelip orda burda söyledi. sonra ne mi oldu ? imf geldi reçetesini uyguladı ve ülkeleri batılı ülkelere bağımlı kıldı. işte sana serbest piyasa.

    al bak sana kaynak da vereyim;

    -sanayileşmenin gizli tarihi
    -sanayi ve imparatorluk
    -büyük dönüşüm

    bunları oku gel sonra öt gilişmi incik libirilizmli ilir kipitilizmli ilir diye. mal.

    edit; bazı arkadaşlar uyardı entryini biraz daha açıklar mısın diye, ben de biraz daha açayım. simdi efendim iktisatta korumacılık dendiği zaman kastedilen şey yuksek gümrük vergileri aracılığıyla yerli üretimin korunmasıdır. şöyle bkzlar bırakayım;
    (bkz: bebek endüstri)
    (bkz: ithal ikameci sanayi)

    bu iktisat politikasında temel amaç amiyane tabirle bi süre çile çekip, sanayiyi geliştirip meyvelerini yemektir. biz bunu cumhuriyetin ilk 15 yılında çok güzel uyguladık. 3 beyazı kendimiz üretmeye, cari fazla vermeye çalıştık. ne zaman ki yukardaki arkadaş kafalı liberaller basa gelip abdye yanladı işte o zaman bittik.

    bana liberal politikalarla gelişen, büyüyen, sanayileşen 1 ülke dahi gösteremezsiniz. gelişmenin temelinde korumacılık yatar gümrük duvarları yatar. bugünün gelişmişleri korumacılık sayesinde gelişmiş, sonra diğer ülkelere serbest piyasayı adeta dayamışlardir imf reçetesi ile. isteyen türkiye ve güney amerika örneklerini araştırsin. bugün abd yine korumacılığa dönmeye çalışıyor; çünkü baktı ki çinle gidişat kötü, ekonomisi darma duman olacak.
  • konuş sağcı eşşek konuş!
hesabın var mı? giriş yap