• arat dink, 14 kasım 2008 tarihinde taraf gazetesinde yayınlanan "yokluğum türk varlığına armağan olsun!" başlıklı yazısında bu söze atıfla şunları söylemiştir:

    --- alıntı ---

    "çok ciddi bir önerim var. hani göz bebeklerimizi, civcivlerimizi her pazartesi sabahı, torna-tesviye sıralarına oturtmadan önce beton bahçelerde topluyoruz ya. hani onlara şuur aşılayıp, tekleştirip kutsal amaçlara kanalize edip dar borulardan geçiriyoruz ya. hani hep bir ağızdan ant içtiriyoruz ya, 'varlığım türk varlığına armağan olsun' diye... azınlık okullarında çocuklara, 'yokluğum türk varlığına armağan olsun!' dedirtelim ve mesele kapansın."

    --- alıntı sonu ---

    detaylar için (bkz: yokluğum türk varlığına armağan olsun)

    tema:
    (bkz: milliyetçilik /@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: siyaset bilimi /@derinsular)
  • ne mutlu türk'üm diyene sözü ile kapanışı yapılan andımızın sondan bir önceki cümlesi.

    en azından benim ilkokul zamanlarımda öyleydi.
  • yıllar önce üniversitede sevdiğim bir profesör, ulusal bilinçle ilgili dersini bir anekdotla bitirmişti.

    ikinci dünya savaşından sonraki yıllarda, almanya'nın yokluk içinde olduğu zamanlarda, yüksek lisansını almanya'da yapmış. orada alman bir ailenin evinde kiracı olarak yaşıyormuş. ailenin yeni radyo aldığını görmüş ve fiyatını sormuş. çünkü kendisinde de aynı radyo varmış. sonuçta ailenin bu radyoyu kendi ödediği fiyatın iki katına aldığını öğrenmiş. bu farkın nedeni ülkeye döviz girmesi için yabancılara daha ucuz satış yapılmasıymış. hocam türk usulü iyilik yapmak maksadıyla, bir daha böyle bir ihtiyaçları olursa, onlar için kendisinin daha ucuza alabileceğini söylemiş. bu teklife alman aile çok ama çok kızmış. "biz ülkemizi çok seviyoruz, onlar bizim iyiliğimiz için bu uygulamayı yapıyor, belki bugün daha fazla fiyat ödeyeceğiz ancak ülkemiz kalkınacak ve çocuklarımız daha iyi koşullarda yaşayabilecek. bu uygulamanın amacı bu" demişler. profesör , o gün çok ama çok utandığını da eklemişti sözlerine.

    türkiye cumhuriyeti kurulduğunda bu ülkenin sadece türklerden oluşmadığını herkes gibi atatürk' de biliyordu. üstelik türk aşireti kökenli osmanlı imparatorluğunda türklerin gerek yaşam kalitesi, gerekse yönetim kademelerinde üst seviyelerde olmadığı, hatta türk kelimesinin osmanlı sarayında kaba, cahil köylü anlamında kullanıldığı ve bazen de hor görüldüğü de bir gerçek. ancak kurtuluş savaşında gerek can, gerekse malını ortaya koyarak dağılmış bir imparatorluktan taze bir ülke yaratan da bu insanlar. türkler de dahil olmak üzere bu ülkede yaşayan tüm insanların çabalarıyla kurulan bir ülkeye türkiye adını vermek ırkçı bir yaklaşım değil, olsa olsa güzel bir jesttir. dolayısıyla türk kelimesi bir ırkı değil, türkiye devletini anlatır.

    bu ülkeyi kuran insanlar sadece varlıklarını armağan etmekle kalmamış, birçoğu varlıklarından vazgeçmiştir. sadece sözle bile olsa bunu söylemeyi aptalca bulanlar var. bu ülke için canını veren aziz şehitlerimize enayi mi demeliyiz yani.

    ben bu ülkede doğdum, umarım üzerinde başka bayrağın dalgalanmayacağı bu ülkede ölecek, aziz şehitlerimizin yattığı toprağı onlarla paylaşacağım. öleceğim güne kadar ülkemin bağımsızlığını, özgürlüğünü savunacağım, bu ülke için çalışacak, çocuklarımı ülkesine bağlı, vatandaşlık görevlerini yerine getiren, özgürlüğünü savunan insanlar olarak yetiştireceğim.

    varlığım türk varlığına armağan olsun, gerektiğinde varlığımdan da vazgeçeceğim, helal olsun.

    bir sözün arkasında yatan düşünceyi bilen ve benimseyen, ülkesinden hoşnut olan insanların kullandığı cümledir.
  • ilköğretimdeki öğrencilik hayatım boyunca anlamını düşünmediğim için gayet normal gelen cümle. fakat yıllar sonra felsefe bölümü mezunu bir yetişkin olup bi okulun yanından geçerken kulak misafiri olduğumda, algısal seçiciliğim yüzünden "varlık" kelimesinin tekrarı kulağımı yakaladı. tam o esnada etrafı bir sis bulutu kapladı ve beynime şu sorular istila etti:

    "varlık gibi her şeyi içine alan kapsamlı bir kavram türk gibi dünyevi bir kavramla nasıl da elini kolunu sallaya sallaya aynı cümlede kullanılıyordu ve bir kişi bile buna itiraz etmiyordu? ek olarak varlığın türklüğe armağan edilmesi daha büyük bir şeyin daha küçük bir şeye indirgenmesi gibi değil miydi; yani sonsuzluğu mandalinaya emanet etmek gibi bir şeye benziyordu bu?

    ayrıca "varlığım" derken eğer kişi kendi bedeninden bahsediyorsa beden gibi cisimsel bir varlık nasıl türklük gibi cisimsel olmayan bir varlığa armağan edilebiliyordu? bir varlığı başka bir varlığa "armağan" eden varlıklarüstü bu metafizik bilinç de neyin nesiydi?

    eğer "varlığım" derken kişi cisimsel boyutunu değil de kavramsal olarak kendi benlik bilincini kastediyorsa özgür iradesiyle içine dahil olmayı seçmediği, kendini tesadüfen içinde bulduğu bir ırk kategorisinde benliğini eritmek aklına ve mantığına hakaret değil miydi? bu yine sonsuzluğu mandalinaya emanet etmeyi andırıyordu?"

    diye düşünürken duraklamıştım ve göz bebeğimin olması gereken yerde spiraller dönüyordu. düşünmem bitince yürümeye devam edip vopura bindim.
  • ne mutlu türk'üm diyene !!!
  • iyi dersler arkadaşlar
  • bu sözle ne denmek istendiğini anlamamak veya anlamak istememek, millet olarak neden kalkınamadığımızın da cevabı aslında.
    bu sözü anlamamak veya bu sözden rahatsızlık duymak bu ülkeye aidiyet bağı bulunmayan, kendini bu milletin bir parçası olarak görmeyen kişilerin yaşayacağı bir durum.
    böyle dedik diye bu kişilerin anarko-kominist olduğunu düşünmeyin sakın. keşke öyle olsa.

    bu ülke 90 senelik ulus devlet olma mücadelesini ne yazık ki kaybetmiş durumdadır. inatla ve umutla türk milleti diye anlamaya devam ettiğimiz topluluk, millet olma bilincine oldukça uzak, bölünmüş, ayrılmış, birbirine düşman edilmiş hale gelmiştir. bu durumdaki bir devletin geleceğinden olumlu beklentilerin olması naifliktir.
    devleti var eden ve iyi konuma getiren milletin kendisidir. ancak böyle bir millet, iyi konuma gelmesini sağladığı devletten üstün hizmet, koruma ve uluslararası alanda prestij ve değer umabilir.
    ülkesi için hiçbir şey yapmamış ve yapmayacak kişilerin, sürekli zayıflayan ve olanakları azalan ülkesinden hizmet talep etmesi küstah bir çocukluktur. ne yazık ki ülkemiz vatandaşlarının büyük çoğunluğu asla ülkesine hizmet etmek istememiş, sadece ve sadece kendisini ve günübirlik çıkarlarını düşünmüş, ülke ve millete aidiyeti olmayan kimselerdir.
    ülkeye hizmet etmek kavramı bazı gerizekalı fitne odakları sayesinde, faşist ve militarist bir söylemmiş gibi algılanır hale gelmiştir. halbuki kişinin ülkesine hizmet etmesi, bir ağaç yetiştirmesine benzer. o ağaç, uzun yılların bakımı sonucu güçlenecektir. güçlendiğinde meyvesiyle, gölgesiyle, esintisiyle, havaya olan katkısıyla kişiye hizmet edecektir. bu kadar basit, 200 yıllık ülke- millet kavramını anlayamamış bir toplumun, 21. yy dünyasında en iyiler arasında yer almaması bir tesadüf değildir.
    dünyanın çarpık sistemi, kapitalizmin acımasız çarkları vs. vs.
    birçoğumuzun düzene isyanı var. değişim arzusu var. ne var ki tüm bunlar, dünyada oyunu kuralına göre oynamamayı gerektirmiyor. o sitemi değiştirmede söz sahibi olmak için önce o sistem içinde güçlenip, belli bir konuma ulaşmak gerekiyor. millet bilinciyle, hiç gündemden inmeyen illüminati vs. gibi muallak oluşumlardan kat kat güçlü olmak aslında kolaydır. zor olan o millet bilincine ulaşmaktır.
    şu ant işine gelince:

    ülken seni değerli gördüğü için senin varlığını bir armağan olarak algılamaktır. sen bu ülkeye verilmiş bir armağansın, katkısın, güzelliksin, değersin. bu ülke senin parmakların üzerinde yükselecek.
    ama ne gezer! ne parmağı, ne yükselmesi!
    sen sadece ülkeni olabildiğince sömürüp, ne ülkenin ne dünyanın yarınını düşünmeyen, bencil, çıkarcı, sinsi asalağın tekisin!
    sen türk varlığına armağan değil, sabotajsın!

    artık kısa kesmek istiyorum
    ne bu ülke, ne türk milleti artık kimsenin umrunda değil. yukarıda da izah ettiğim gibi, ortada türk milleti diye bir şey kalmamış durumda zaten.

    haydi gidin. almanlara, ingilizlere, japonlara hatta araplara özenin. adamlar yapıyor deyin. batı medeniyetini sabahtan akşama değin övgüleyin. ama sakın ha onları böyle güçlü yapan şey ne idi düşünmeyin. düşünmeyin dememe de gerek yok ya, düşünseniz bir yerinizden belli olurdu.
  • önce birey sonra ulus oluşturma amacıyla sürdürülen onlarca toplum mühendisliğinin bir parçasıydı.

    kime neden battı bilmiyorum.

    son avazımla haykırmaya devam edeceğim ve çocuklarımı da bu anlayışla yetiştireceğim.

    varlığım türk varlığına armağan olsun

    faşist oldum mu sözlük?
  • bunu söyleyince faşist olmuyorsun. neden olasın? bunu zorla hergün söylettirince faşist oluyorsun. yoksa, kim kendini neye adar, neye kurban eder kime ne? türk olmayan birinin bunu zorla söylemesi hoş mudur?
  • bana son zamanlarda kaygılanıyor olduğumu düşündüren söz. evlatlarım büyüdüklerinde çekinmeden söylediklerinde bu sözü, başlarına bir şey gelmemesi için dua ediyorum. inşaallah kaygılarım boşa çıkar.

    edit: zamanın ötesine gidince biraz düzelteyim dedim.
hesabın var mı? giriş yap