• filmin aksiyonuna değil de arka planda anlatılana bakınca birincisi gibi olacağını tahmin ettiğim film. birincisinde ne oluyordu? ikinci dünya savaşı sırasında bu güzel kızımız ingiliz asıllı yakışıklı delikanlımızla birlikte dünyayı kurtarıyordu. heeerkesten uzakta kendi halinde mutlu mesut yaşarken birden ingilizin biri almanlardan kaçıyor, adaya düşüyor! aksiyona bak :) neyse birincinin güzellemesini kısa keselim.

    ikincisinde ise amerika'nın duruş olarak değişmediğini görüyoruz. rüyalar ülkesinin petrol ( kara altın) için yediği herzeleri görebiliyoruz. işin en güzel kısmı ise amerika'daki iç karışıklığın gösterilmesi.
    maxwell lord'un önemsiz biriyken hırsları uğruna hayal satışıyla başlayan bu serüvenin minnak çinliye benzeyen oğluna ben gibi güç istemelisin öğüdüyle devam etmesi gözlerden kaçmamıştır. gücü, mısır'ın petrolünü ele geçirerek elde edeceğini bilir fekat suudilere satıldığını öğrenince mısır'la olan anlaşmasından vazgeçer. suudileri parçalamak üzere yola koyulur. neyse işte bildiğimiz biraz soğuk savaş dönemi biraz yakın dönemi harmanlayıp anlatmışlar. ama günümüze de son anlarda selam yollamıyor değil. beni duygulandıran sahne maxwell lord'un minnak oğluyla kucaklaşmasıydı. hadi inşallah!
  • kötü film gerçekten kötü sadece ilk 10 dk çok güzel çekilmiş sonrası tırt ...
  • --- spoiler ---

    leş olan film after sahnesinde lynda carter'ı gösterip en azından isimler akmadan önce güldürmüştür
    --- spoiler ---
  • nolan'ın batman serisinin sevilmesinin birçok nedeni vardır ama bence bunlardan en önemlisi (en azından en önemlilerinden biri) bilindik süper kahraman olayının aslında gayet insanlar tarafından ulaşılabilir ve anlaşılabilir bir bağlam üzerinde verilmesidir. batman özünde bilyoner bir yetimdir ve bunu seyircinin kafasında kabul etmesi gayet kolaydır. hoş, batman belki justice league bünyesindeki en fizik kurallarına yatkın kahramandır belki, bu yüzden bu şekilde bir betimleme kolay oluyor ama sonuçta istenen elde edilebiliyor.

    şunu söylemeye çalışıyorum aslında; biz nolan'ın filmlerini izlerken zamanı geri sarabilen, balıklarla konuşabilen ya da gücünü evrensel kötülükten alan antik bir uzaylı artifakt ile hayata tutunabilmiş ama karşılığında yarı robota dönüşmüş atletik bir ergeni değil, gayet çocuk yaşta ailesini kaybetmiş ve psikolojik travmalar geçirmiş olmasına rağmen ailesinin mirasını devam ettirmek isteyen zengin bir yetimi izlemiştik. nolan'ın filmlerinde bazı mantık sınırlarını zorlayan şeyler olsa da (mesela 3. filmde bruce'un çölün ortasındaki bir hapishaneden kurtulup haftalar içinde tamamen dış dünyadan izole edilmiş gotham'a gelmesi gibi) bunlar beyin yakan şeyler olmadı. nolan'ın olmasa da ilk superman filmi man of steel bile bir yere kadar kabul edilebilirdi.

    ancak batman vs superman'den itibaren işin cılkı çıkmaya başladı. tamamen mantık hataları ve saçmalıklarla dolu filmler yapılmaya başlandı. bunların son halkası da ww84 olmuş gibi...

    filmin olmayan senaryosunu, saçma alt metnini ve alakasız villian'ını geçtim, wonder woman ve steve o kadar saçma şeyler yapıyor ya da yapabiliyorlar ki... daha önce bir sürü yazarın bahsettiği şeyleri tekrar tekrar yazmak istemiyorum ama smithsonian'da full dolu yakıt tankı ile hazırda bekleyen jet sahnesinin saçmalıkları say say bitmez resmen örneğin. ya her şeyi geçtim, radar uçağın gözle görülebilir olmasına bakmaz ki arkadaş, basitçe bir radyo dalgası gönderir, dalga cisimden sekip geri geldiği süreye bağlı olarak konumunu bulur, ben mi yanlış biliyorum... yani "görünmez jet"in yine de radarda görülüyor olması gerekirdi, tüh...

    aslında tüm bu saçmalıkların kaynağı tabi ki senaryodaki en gerçek dışı olgudan kaynaklanıyor: kendisine dokunanın her dileğini gerçekleştirme gücüne sahip hayal taşı. bu kadar gerçeküstü bir şeyi, gerçeklik düzlemine oturtmak imkansızdır. "lambadan çıkan cin"de olduğu gibi, her şey dilenemez; mesela 3 dilek hakkının bir tanesi sınırsız dilek dilemek olabilir mi? böyle gerçeküstü şeyleri kalıba sokabilmek için de bazı sınırlamalar koyma zorunda kalırlar, mesela işe daha fazla dilek dilenemez ya da dilemiş olmayı dileyemezsiniz falan gibi... bu filmde de hayal taşı'nı kullanmak için bir tek dilek hakkınız var ve taşa dokunmanız gerekiyor. bu kuralları koyunca daha etrafı tariflenebilir bir şey yakalamaya çalışmışlar ama yine de hayal taşı overpowered bir nesne olduğu için bir türlü senaryoyu toparlayamadıklarını ve bazı şeyleri gözden kaçırdıklarını görüyoruz.

    mesela, max lord dilek taşı'na dönüştükten sonra daha büyük bir petrol odağı olabilmek için mısır'daki emir'e gidiyor, emir'i manipüle edebilmek için emir'in dilek dilerken max'e dokunması gerekiyor. buraya kadar tamam.

    ama filmin sonunda, tüm dünya'daki insanlar max'i sadece görerek, hatta görmeyi bırak duyarak max'ten dilek dileyebiliyor. neden? çünkü "parçacıklar insanlara işliyor"... ya bi git! e abi o zaman mısır'daki emir'i de telefonla arasaydın, niye kastın gitmekle? oturduğu yerden filmin sonuna kadar yaptığı şeylerin hepsini yapabilirdi o halde...

    bazı şeylere film kurgusu bazında müsade edebiliyoruz, nolan'ın çölleri aşıp gelen bruce'u gibi. çünkü sonuçta mesela orada 6 aylık sürenin sonlarına doğru bruce gotham'a ulaşabiliyor. ama ww84'te senaryo kendi içine yıkılma noktasına geliyor bir süre sonra, bu kadar mantık hatasını da "bir süper kahraman filmi izliyorsunuz, ne bekliyordunuz ki?"nin arkasına saklamak inanılmaz yavan geliyor bana. tabi ki gerçekliği savunduğum, süper kahraman filmlerinde gerçek üstü şeyleri görmek istemediğim anlamına gelmiyor ama arkasına yaslandığı bir temel olmasını bekliyorum. örneğin thor yıldırımları kontrol edebiliyor çünkü o bir yıldırım tanrısı, "yıldırım tanrısı mı olur yeaa o da neymiş" demiyorum, thor'un yumruklarken yıldırım çıkarmasını kabul edebiliyorum. ama wonder woman'ın hiçbir aerodinamik yapısı yokken ve düşmesi gerekliyken, sadece "uçmak rüzgar ve havadan ibaret, kontrol edebilmek için alışman, bütünleşmen gerekli bebişim" ile bulutların üzerinde incelmiş havada sadece kollarını açıp yön değiştirebilmesi ve uçabilmesi ve hatta hiçbir anlamı olmayan o superman pozunu yapabilmesi saçma yani. izlerken filmden koparıyor insanı.

    yanlışlarıyla kendisinden uzaklaştıran vasat bir film olmuş.

    5/10

    o da gal gadot'u inanılmaz güzel bulduğum ve wonder woman imajına yakıştırdığım için.
  • rezalet ötesi bir dc filmi. yönetmen koltuğuna ise bu sefer tek bir isim oturmuş, patty jenkins. anladığım kadarıyla arkadaşlarından ayrılan patty jenkins kendini gösterme çabasına giriyor ve ortaya 151 dakikalık uzun metraj bir şey çıkıyor. oyunculuklar güzel, efektler berbat, gereksiz sahneler çok. anlatılan hikaye için ise bu süre tamamen yersiz. olmamış, boşa masraf yapılmış.
  • bir dc filmi.

    filme ayrılan bütçe 200 milyon dolar; sonuca baktığımızda prodüksiyon ihalesini cengiz-limak-kalyon' un almış olma ihtimali çok yüksek.
  • bir kişi beğense izleyecem de... ulan beğenen bi kişi bile çıkmaz mı arkadaş, nasıl çektiniz böyle bi film?

    zaten batman ve villain'lerini ayrı tutarsak dc evreninin sikimsonik kahramanlarını sevmiyorum. hadi çocukken superman'in çizgi romanlarını okurdum. ama onu okurken bile örümcek adam kadar keyif almazdım. neyse onla da nostaljik bir gönül bağım var.

    ... ama gerisi hakikaten backgroundu olmayan salak salak karakterler. bari güzel film çekin de izlensin.

    marvel, şu gambit'i görün amk artık...
  • izlerken sıkılıyorsunuz.
    hani filmi zarla zorla bitiriyorsunuz.
    valla yazık.
    dc basılı mecrada bence çok iyi...
    ama film konusunda marvel'ın çok ama çok gerisinde kaldı.
    (batman serisi hariç. saygılar nolan9.
  • bu akşam bakıcam umarım güzeldir
  • wonder woman'ın hayatını anlatan; ikinci dünya savaşında çekilmiş ilk filminden sonraki 1984 senesinde başından geçen kısa olayın film hali.

    bu tür filmlerin aşırı hayranı değilim ama çoğunu izledim. sanırım özellikle dc evrenini özellikle izlemişimdir, batman'i seven biri olarak. onunda tüm filmlerini izlemişimdir.

    bu filmi de beğendim desem yalan olmaz. diğerleri de zaten üst seviye filmler değil. beklentiyi çok yüksek tutmamak lazım.

    edit: tanım girildi.
hesabın var mı? giriş yap