• şükrü erbaş'ın eşini kaybetmesinden bir sene sonra yayınlanan şiir kitabı.

    kitabın ismini ister istemez hatice erbaş'ın ilk sayfada da yazan aşağıdaki sözleriyle birlikte düşündüm.

    "babanız içerde şiir yazıyor diye
    çocuklarımı sessiz ağlattım ben."

    erbaş'ın deyişiyle harflerden binlerce hatice yaratma çabası, eşinin- ömür hanım'ının, şahgülü'nün- yasını kağıda işlemesi... insanın kirpiklerini titreten; aşkı da şiiri de yücelten dizeler...

    erbaş'ın içine dökülen kirpikleri de, o kirpiklerin yarattığı uğultuyu da duyuyorsunuz. kitap boyunce ölüme, aşka ve yalnızlığa dair imgeler yinelenip duruyor. "gövdem kalbimin darağacı" diyen bir sevgilinin ölüme çağrısını, yalnızlığı deneyimlenmesini, acıyla demlenişini, insanlara isyanını okuyorsunuz.
  • kitabın adını görünce şairin başka şiirinden dizeler sökün etti aklıma ilkin "kimse kendinden bir yere gitmiyor/yaşıyoruz sessizce yaramızı severek". sonra kitabı elime alıp ilk sayfaları çevirip şükrü erbaş'ın eşinin "babanız içerde şiir yazıyor diye çocuklarımı sessiz ağlattım ben." sözüyle karşılaştığımda kapağı kapatıp "bana bu kadarı yeter, zaten kendisi şiir olmuş" dedim içimden.

    ve

    "kimi seviyorsan acısı sen de kalıyor"

    sonra

    "yaşıyoruz sessizce"

    .
  • ölen eşin arkasından yazılmış, güzel bir ağıt.

    1.
    neden kimse sana benzemiyor hatice?

    2.
    gözyaşımın sahibi
    ne zaman alnımı camlara dayasam
    kanatlarını canıma batıra batıra
    sana uçuyor bütün kuşlar.

    3.
    ölümü senden mi öğrenecektim
    soluğu canımdan çekilen kadınım.
  • kesik esintilerden ibaretiz.
  • giden bir kişinin arkasından yazılan ağıt.
    elimde olsa tum dizelerini yazmak isterdim buraya fakat bu kadar hüznün paylaştıkça artmasından korkuyorum.
    --- spoiler ---

    senden bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutuyor
    --- spoiler --- .
  • şükrü erbaş'ın, "hayatım" dediğiniz birinin ölümünü, bu ölümün yarattığı özlemi, bu ölümün ardından asla tam olamayışı, insanın bir kere ölmediğinin kavranışını ve daha nice kapanmaz yarayı eşsiz bir kolye haline getirip dizeleriyle boynunuza takan ve akabinde sizi hayatınıza geri yollayan şiir kitabı.
  • ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde...
  • "babanız içerde şiir yazıyor diye
    çocuklarımı sessiz ağlattım ben."

    diye başlayan bir şükrü erbaş şiir kitabı. açıkçası şükrü erbaş'ın hakkını yemek istemem ama bütün kitap, eşinin söylediği şu giriş cümlesini geçememiş.
  • daha ilk şiirinde dağıldığım şükrü erbaş ağıtları. "ölüm yok dünyada!" şiirinin sonuna geldiğimde eşinin cümleleri acıdan soluksuz bıraktı beni. gözlerimdeki yaşları silemeden "ıslık çalan odalarda" şiiriyle dağıldım ve kitabı kenara bıraktım birkaç gün. insan kendi başına yaşanmış herhangi bir acıya tepkisiz kalabilirken, birinin bir başkasına duyduğu sevgiden damıttığı acıda dağılıveriyor.
  • beni unutmaktan koru
    beni yalnızlıktan koru
    içimdeki merhamet soğumasın
    yüzünü çevirme acımdan
    beni taşa dönmekten koru.
hesabın var mı? giriş yap