• eugen herrugelin vaktiyle ruh ve madde yayınlarından çıkmış kitabı. yaptığı işlerden kendisini ve çevresini bir türlü soyutlayaman bir adamın zen ustasından aldığı dersleri anlatan bir kitaptır. konuyla ilgili ana fikir yay ile ok atış sanatında önemli olanın oku görünen hedefe değil kendi ruhuna isabet ettirmek olduğudur. bu durumda kişi kendini oku atmaktan, hedefi vurmaktan, hatta yay ile okun kendisinden soyutlarsa doğru atışı yapmış olur.
  • (bkz: zen archery)
  • kitabın yazarı herrigel'in okçuluk hocası awa kenzo'nun zen budizmle ilgili hiç bir eğitimi olmadığı gibi, okçuluk da japonya'da zenle ilgisiz, savaşçı sınıfın bir zanaatı ya da günümüzde olduğu gibi sadece bir spor olarak görülmektedir. herrigel'i japonya'ya çeken zen budizme duyduğu ilgi olmuş ve fakat okçuluk öğrenmiştir. olayın herrigel'in hocasıyla arasındaki dil engelinden kaynaklandığı sanılıyor, der yamada shõji, the myth of zen in the art of archery adlı yazısında. dağılın, her şey bir yaran yanlış anlamaymış.
  • ruh ve madde yayınları tarafından 1978 ve 1994 yılında yayımlanmış kitaptır.

    temel felsefesi, tao te chingin özünde de mevcut bulunan “eylemsiz eylem” prensibinin mutlak gücünü kullanma ve sınırlı güçleri, kıvılcımın devamında gerçek yangınına yol açtığı yerde aşma ve eksik ve güçsüz güçten sıyrılma üzerinedir. nesnesini, sembolik uzamını ok tercihi ile yapmıştır.
    yani hem gerilen yayıyız kâinatların
    hem o yaydaki ok
    hem de hedef
    hem de rüzgar
    hem de atış
    hem de isabet
    ve hepsinin toplamının ötesinde
    ilahi bir mutasyonla
    mutlak bir!

    görsel

    “bir japon, yay ile ok atmayı, sanat olarak dikkate alan ve bir miras olarak ona saygı besleyen geçmişten kalmış anlamda bir spor diye anlamaz, tersine, söyleyeceklerimiz kulağa ne denli tuhaf gelse de, ona bir tapınma, dini bir ayin gözüyle bakar. o, böylece, yay ile ok atma sanatı denilince, özellikle vücut antremanı, az ya da çok bir spor yeteneği görmemekte, aksine, kökeninin manevi alıştırmalarda aranması gereken ve manevi bir hedef tutturmadan ibaret bir yetenek anlamaktadır. şu halde nişancı, esas itibariyle kendine nişan almakta ve belki de kendi kendine rastlatmayı başarmaktadır.”

    - şuuraltı vuruşu:

    “doğada kavranılmaz olan, ama onlara daha başka olamazlarmış gibi alıştığımız ilişki bağdaşımları vardır. size beni sık sık düşündüren bir örnek vereyim. örümcek, içinde yakalanacak sineklerin olacağını bilmeksizin dans ederek ağını örer. güneş ışığında kaygısız dans eden sinek, başına gelecekleri önceden bilmeksizin ağa yakalanır. fakat her ikisinin içinden geçen (örümceğin ve sineğin) boylu boyunca dans eden şuuraltıdır. iç ve dış bu dansta bir olmuştur. böylece nişancı, dıştan nişan almaksızın hedef tahtasına isabet ettirir. bunu size daha iyi açıklayamam.”
hesabın var mı? giriş yap