• eskiden kitapçılarda "biz"i bulmakta zorlandığımız, şimdilerde diğer eserlerinin de hafif hafif piyasaya sürüldüğü, geç keşfedilen yazar. distopik türün güçlü referanslarından olmasına karşın, bilim kurgu severler arasında h.g. wells, orwell, bradbury romanları elden ele gezerken, zamyatin kenarda bırakılmıştır. "we"den başka romanını okuyan var mıdır diye merak ederim.
  • zamanında kitabı bizle ilgili şu notları aldığım yazar:

    yevgeni zamyatin’le ve biz isimli romanıyla, george orwell’ın 1984 romanına başladığım sırada karşılaştım. george orwell kendisinden ziyadesiyle etkilenmiş, kimilerine göreyse iş intihale kadar varmış. ben de meraklanıp önce ‘biz’i okumaya karar verdim.

    zamyatin, ‘biz’i hapishanedeyken yazmış ve bir şekilde bu kitap kendisinin bile haberi olmadan 1924'te ingiltere’de yayımlanmış. rusça yazılan eser ilk olarak ingilizce basılmış haliyle. romanın anavatanı rusya ise uzun süre kitabın yayımlanmasına izin vermemiş.

    ilk distopyalardan biri olarak kabul edilen roman oldukça basit bir kurguya sahip. her ne kadar olayları takip etmek kolay olsa da insan bazen ayrıntılarda kendini kaybedebiliyor. kimi yerlerde geçişler bana franz kafka’yı anımsatan bir üslupla yapılıyor. yani nereden geldiğinizi biliyorsunuz ama nasıl geldiğinizi bilemiyorsunuz. fakat kitap kısa olduğu için dönüşler yapsanız da çabucak bitirebileceğinizi zannediyorum, sıkılmaya vaktiniz bile olmayacaktır.

    kitap tekdevlet’in hakimiyetindeki bir ülkede yaşan entegral adlı aletin yaratıcısı d-503'ün yazmalarından oluşuyor. kolayca çıkarım yapabileceğiniz gibi insanların isimleri değil sayıları var; hatta onlar insan değil ‘sayı’lardır. öyle ki karakter kimi zaman bir ruhu olduğu için hasta olduğunu düşünür. bu dünyada herkes aynı saatte kalkar, çalışır, dinlenir ve uyur. ‘ben’ yoktur, ‘biz’ vardır.

    ?? / biz önemli unsurlar
    tam başlık: ?? (rusçası) / we (ingilizcesi)
    yazar: yevgeni ivanoviç zamyatin
    tür: roman
    tarzı: distopya
    yazıldığı yer ve zaman: 1920-1921 yılları sovyet rusya’sı
    yayımlanma tarihi: 1924
    yayımcı: e.p. dutton
    anlatıcı: d-503
    bakış açısı: hikaye olayların birinci elden tanığı olan ana karakter tarafından evrenin herhangi bir yerinde kendi el yazmalarını bulacak okuyucuya hitaben anlatılıyor.
    üslup: kimi zaman karamsar kimi zaman umutlu karakterin gitgelleri yansıtılıyor.
    zaman ve mekan: gelecek, tekdevlet
    ana karakter: d-503
    ana çatışma: tekdevlet her şeyin denetimini elinde tutar ve insanlara cebirsel bir dünyada ve makineleştikçe daha mutlu olacakları empoze edilir. ben yok ‘biz’ vardır. ‘biz’ olmanın suistimal edildiği, insanın sayıdan öte olduğu inancındaki mefi adlı topluluksa tekdevlet’e meydan okur.

    kitapta altını çizdiğim yerler

    bilgi! ne demekmiş o? senin bilgi dediğin korkaklıktan ibaret. yok, ciddiyim, sahiden öyle. sen sonsuzluğun etrafına bir duvarcık çekme derdindesin ve o duvarın ardına bakmaktan korkuyorsun. gerçeği bu. bakıyorsun ve gözlerini yumuyorsun. aynen öyle!”
    gökyüzü sütsü altın bir dokuyla kaplı ve yukarıda, ötede ne var, görülemiyor. eskiler yukarıda ne var, biliyorlardı: kendi muhteşem, canı sıkılan, kuşkucu tanrıları. biz orada berrak lacivert, çırılçıplak, arsız hiçliğin bulunduğunu biliyoruz.
    cennet’teki o iki kişi… onlara seçenek sunulmuştu: özgürlükten yoksun mutluluk veya mutluluktan yoksun özgürlük.
    her gerçek şair, bir kolomb olmak durumundadır. amerika, kolomb’dan asırlar önce de vardı ama onu sadece kolomb bulabildi.
    eskilerin tanrı’sı eski –yani hataya açık– insanı yaratarak kendini hatalı kıldı.
    bugün şiir arsız bir bülbülün ötüşü değil: bugün şiir devlet hizmeti demek, bugün şiir fayda demek.
    konuşmadan dudaklarına baktım. tüm kadınlar dudaktır, başka şey değil. bazıları pembe, dolgun, yuvarlaktır; dünyaya karşı zarif birer kalkandır. ve bir de bunlar… bir saniye önce yoktular ve şimdi aniden, bıçakla yarılmış, hâlâ kan damlatır görünen…
    “bu sevdiğin anlamına gelir. seni korkutuyor çünkü senden güçlü. nefret ediyorsun çünkü korkuyorsun. seviyorsun çünkü iplerini eline alamıyorsun. insan sadece köle edemediğini sever.”
    şöyle düşünün: bir parmak, bedeninden, elden ayrılmış… ayrı bir insan parmağı, cam kaldırımda kendi başına yuvarlanıyor. o parmağım ben. ve hepsinden tuhafı, hepsinden daha doğaya aykırısı söz konusu parmağın içinde ele kavuşmaya yönelik en ufak arzunun bulunmaması: ya böyle, yapayalnız gidecek ya da…
    ve belki sizler de benim gölgelerimden öte değilsinizdir. kısa süre öncesinde dikdörtgen çöllerden ibaret bu sayfaları sizlerle dolduran ben değil miyim? bensiz hanginiz bu satırların daracık patikalarında peşimden gelip gördüklerinizi görebilirdiniz?
    tabii bunun eskilerin –gülmeden söylemesi zor– sonucunu dahi bilemedikleri düzensiz, örgütsüz seçimlerine hiç benzemediğini söylememe gerek yok. öngörülemez rastgelelikler üzerine körlemesine devlet kurmaktan daha salakça ne olabilir? ama görünene göre bunun anlaşılması için asırlar geçmesi gerekmiş.
    zorla kurtarılan ve zorla kente getirilerek mutluluk öğretilen, ucu bucağı görünmez insan sıralarından yükselen feryatlar…
    öleceğinize inanır mısınız? evet, insan ölümlüdür, ben bir insanım, yani… hayır, demek istediğim bu değil. bildiğinizi biliyorum. sorduğum şu: hiç öleceğinize gerçekten, tamamen, zihninizle değil, bedeninizle inandınız mı? şu kâğıdı tutan parmakların günün birinde sapsarı ve soğuk olacağını gerçekten hissettiniz mi? hayır, elbette hayır ki zaten bu yüzden şu güne kadar onuncu kattan kendinizi atmadınız, yemeye, sayfaları çevirmeye, tıraş olmaya, gülümsemeye, yazmaya devam ettiniz…
    ve aynı hıristiyan, bağışlaması bol tanrı, hani şu kendine başkaldıran herkesi cehennem ateşlerinde yavaşça kızartan tanrı’ya cellat denmez mi?
  • "insanoğlu bir roman gibidir: son sayfaya gelinceye kadar nasıl biteceğini kimse bilemez. yoksa okumaya değmezdi."

    (bkz: biz)
  • biz adlı kitabının tamamına şuradan ulaşılan yazar. okuyun, okutun!
  • distopya edebiyatının yaratıcısı olan şahıs. biz adlı kitabı gelecekten günümüze şeklinde 1. tekil şahıs ağzından yazılmıştır. kitabın içinde, adeta romanın ismini vurguladığı kısım ise şöyledir;

    "çilli yüzü ve mavi damarların coğrafik haritalı şakağını içine alan dikdörtgen köşeyi döndü ebediyen kayboldu. biz, milyon başlı vücut ve içimizden her birinin muhtemelen moleküllerin, atomların ve fagositlerin yaşadığı itaatli mutlulukla yürüyoruz. eski çağlarda yaşayan hıristiyanlar, bizim yegane seleflerimiz bunu anlamışlardı: onlara göre itaat erdemdi, gurur ise kusur, 'biz' tanrı'dan, 'ben' ise şeytandan geliyordu."

    (bkz: mıy)

    (bkz: we)

    (bkz: biz)
  • diğer distopyaların temeli olmakla birlikte bana göre diğerlerinden de daha iyi. örneğin cesur yeni dünya biz kadar etkileyemedi beni
  • mıy (biz) adlı romanı, “velinimet adına, tekdevletin tüm sayılarına duyurulur.” girişiyle başlar.

    farklı bir dünya kurmak için mücadele ettiği ve bu yolda 1905-17 arası ömrünün büyük kısmını hapis ve sürgün olarak geçirdiği komünist devrimin, iktidarı sonrasında bütün ilişkileri nesneleştirdiğini gördüğünde; gördüğünü anlattığı bu romanı rusya'da hiç yayınlanmamış, kendisi de fransa’da mülteci olarak ömrünü tüketmiştir.

    devrimin sürekliliğe olan inancı gereği ekim devrimi sonrası komünist ve partili olarak dönemi iktidarlarının bütün nimetlerinden faydalanmak yerine, kurulan ilişkiye itiraz etmenin bedeline ömrü boyunca razı olmuştur.
  • rusça çeviride midir, adamın mühendisliği yüzünden midir bilmiyorum ağır bir dili var -kimine göre- bunu savunan arkadaşlarda var ama beyler bu kitap bir baş yapıt.

    hayatımda okuduğum en iyi önsöz. distopyanın babası fena bişi ya.
  • "sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. sağlıklı göz veya parmak ya da diş varmış gibi görünmez. yani gayet açık, değil mi? kendi kendinin bilincine varmak, hastalıktır."

    ile yapay zekaya giydirmiştir. skynet gelip hepimizi sikince görürüm hastalık kim pmkmfkf.
hesabın var mı? giriş yap