• ne iscilikten ne sendikadan ve sendikaciliktan zerre kadar anlamam. ama size babamin bizzat yasadigi, bizim de dogrudan etkilendigi bir mevzudan bahsedecegim.

    bilen bilir. uzel makina isimli bir sirket vardir. bu sirket bi donem dunyanin en buyuk traktor ureticilerinden birisiydi. ahmet uzel isimli bir is adaminindi. tabii ortakliklar falan filan, ama patron ahmet uzel idi. o donem babamlarin sigorta primleri en tepeden yatardi. su an 2000 tlnin uzerinde emekli maasi almasini buna baglar babam. dedim ya hic anlamam acikcasi primmis, sendikaymis vs. neyse konuya donelim.

    ahmet uzel öldü. sonra ne mi oldu, belki yuzmilyonlarca dolarlik bir serveti 1 anne, 1 kiz, 2 erkek cocuk paylasamadilar. once anne ve kiz bir grup, 2 erkek cocuk diger grup oldular. sonra erkek cocuklardan buyuk olani da anne ve kiz katildi. gruplar 3e 1 oldu.

    tek basina kalan kucuk cocuk, diger ucluden daha akilli cikti. uzel makinanin hisselerini minik minik satmaya ve yurt disinda ozellikle hollanda'da 50 bin, 100bin dolar sermayeli mini sirketcikler kurmaya ve parayi yurtdisina cikarmaya basladi. yavas yavas yillardir fabrikada calisan ve ahmet uzel doneminde ihya olmua kidemli isciler, isten cikarilmaya calisilmaya baslandi.

    once sirketin merkeze istanbuldan edirnekapidan gebzeye tasindi. insanlar birden kurulu duzenlerini bozmaya zorlandi. fabrila tasindi. ancak sirketin yonetiminde olanlar, insanlarim belki gebzeye tasinmasina bile sabir gostermek istemedi. her sabah istanbulun cesitli yerlerinden gebzeye ulasmaya calisan isciler artik sabah trafigi yollarda gecen zamanla falan cozulmeye basladi.

    sirket tak diye yeni bir karar aldi. artik kesinlikle ise hicbir sebeple gec kalinmayacakti. artik dedigim de fabrikanin tasinmasindan itibaren 1 aylik bir surec. yani insanlarin 1 ay icinde evlerini tasiyarak artik gec kalmayacak bir duruma gecmeleri istendi. yani insanlar evlerini tasiyacak, varsa cocuklarini arkadaslarindan okullarindan kopartacaklardi.

    neyse, ayak uyduranlar uyduramayanlar oldu. sirket sonra bir karar aldi dedi ki, uzel makinanin edirnekapidaki fabrikasi bir sirket, gebzedeki fabrikasi baska bir sirket. mevcut calisanlar yeni sirkette devam etmek istiyorlarsa, ucretleri asgari ucret seviyesinde olacak. calisan calissin, calismayan siktir olsun gitsin.

    buna bile normal bir seymis gibi yaklasacak sigirlar elbet olacaktir. ama ellerini vicdanlarina koyup sunu dusunmelerini rica ediyorum. bir anda gelirinizin yari yariyadan daha fazla dustugunu dusunun. ustelik colugunuz cocugunuz var.

    bu kadar seyi neden anlattim simdi ona geleyim. fabrika iscileri, turk metal sendikasina uyeydiler. o zaman sendika baskani da ergenekondan falan iceri alinan ve orgutun para kasasi olmakla suclanan, muebbet hapis alan mustafa ozbek bulunuyordu.

    isciler maaslarin bu kadar dusmesi durumundan tabii ki sikayetci oldular. sirketin karari acikti. ya asgari ucret kabul edilecekti yada isteyen isten cikacakti. cikarilma durumu da yoktu. istifa edilecekti.

    bu donemde bir isten cikarma furyasi oldu. babamin da icinde oldugu bir grup tazminatlarini da alarak ayrildi. bu grup sansli gruptu. bir daha hickimse iaten cikarilmadi. ama bir yerden sonra artik borclar girtlaga dayandi ve maaslar da odenmemeye, odenememeye baslandi. bir ay iki ay uc ay derken insanlar ac kalmaya basladi. sesler yukselmeye basladi. turk metal sendikasi bu asamada iscilerle beraber ses yukseltecegine, aksine iscileri susturmak icin buyuk caba gosterdi.

    250 bin liralik makan aracindan janti tak elbisesi ve ray ban gozlukleriyle inen mustafa ozbek ve yancilari, iscileri akilli olmaya ve calismaya devam etmeye cagirmakla yetindi.

    isciler maas almadan, ahmet uzel ve yillarca ekmegini yedikleri fabrika hatrina aylarca bes kurus almadan calismaya devam ettiler.

    sirket artik oyle bir asamaya geldi ki, milyon dolarlik makinalara finansbank, denizbank vs vs ipotek koymaya basladi. uretim de durdu.

    isciler sendikadan bir bok cikmayacagini anladiktan sonra toplu olarak bir avukatlik burosuna basvurdu ve dava acti. oyle bir davaydi ki, avukat her calisandan 1200 tl civari para istedi. isciler borc harc bu parayi da ayarladilar. dava sonuclaninca avukatim soylemine gore, ahmet uzelin kucuk oglu hapse girecek, sirket iflasini verecek, tum sirket mallari, makinalari ve hisseleri satilacak ve oncelikle iscilerin haklari odenecekti.

    sirketin iflasi icin basvuru yapildi. ama devlet, iflasin kabul edilebilmesi icin oncelikle sirketin borclari odemesi gerektigine karar verdi.

    bu esnada sendikanin buyuk baskani mustafa ozbek, yine 250 milyarlik jipi ile ortaya cikti. gozluklerini cikardiginda gozlero dolu doluydu. vatan millet sakarya tadinda bir konusma yapti. istedigi suydu. arkadaslar davalarinizi gero cekin. uzel buyuk sirkettir. calismaya devam edin. ahmet uzelin oglu hapse girmesin sirketi yonetmeye devam etsin. is devam etsin. fabrika toparlansin siz de hem isinize devam etmis hem de para kazanmaya devam etmis olursunuz. yillarca ekmek yediginiz fabrikayi hep beraber kurtaralim.

    isciler saf, temiz bir o kadar da aptal sekilde bu vaade inandilar. dava geri cekildi ve ahmet uzelin oglu hapisten kurtuldu. isciler calismaya devam etti. maaslari 5000 lira seviyesinde devam etti. yasasin turk metal sendikasi.

    tabii ki boyle olmadi. sendika, tamamen ahmet uzelin oglunu kurtarmak icin boyle bir yola giristi. ne isci, ne emek, ne is ne uzel umrunda degildi. iscilerin maaslaro odenmiyordu ama sendikanin aidatlari kesintisiz odeniyordu cunku.

    babamim icerinde 8bin tl parasi kaldi. bundan yillar once bu paradan umidi kesti. ama icerinde 100 bin 200 bin tl parasi kalan da oldu. biz sansli gruptaydik. olum grubunda olanlar da vardi.

    kafa siktim belki. ama niye anlattim bu kadar seyi? sundan dolayi. haber detayinda turk metal sendikasi ismini gordum ya. zaten olay benim acimdan kafadan cozuldu. keain olarak sendikanin yeni bir serefsizligidir diye dusundum. hep icimden hem disimdan gerekli kisi ve kurumlarin analarina avratlarina sovdum. en fazla bu kadarini yapabildim. cunku bundan daha fazlasini yapmak benim degil yarginin, dolayisi ile devletin gorevi. ama amina koydugumun devleti de hicbirsey yapmiyor.

    iscilik, emek, orgutlenmek tabi ki cok onemli. ama bunu sendikacilik seklinde yapmak tek yol mu, bilemiyorum.

    tekrar, tekrar, tekrar, iscinin, isciden ziyade emegin ve alinterinin karsiligini vermeyen sirketin, buna höt demeyen devletin, iscisi ac iken ray ban gozluklerini gozunden cikarmayan, iscisine sahip cikmayan sendikacinin taa anasinin amina koyayim.

    isin icinde turk metal sendikasi varsa, kesin olarak isci mutlak haklidir kardesler. turk metalin karsisinda olan kim varsa, o da haklidir kardesler. ben bunu bilir bunu soylerim, bu dogmayi da bize giren kaziga dayanarak sonuna kadar savunurum.
  • ekşi sözlük lümpenleri ve cahilleri maalesef yine şaşırtmadı. direniş denmesine bile tahammül edemiyorlar.

    şu an çalışma şartları maddelerinde 8 saat olması, asgari ücret, yıllık izin, tazminat ve diger tüm haklar işçi sınıfının kanla ve direnişle yazılmış tarihinin kazanımlarıdır. yoksa hepiniz köle olarak, toprak ağalarının satılabilir malı olacaktınız.

    yani bu kazanımlar, sosyalizmin, devrimci proletaryanın ve sol hareketin eseridir. solun kimyasıdır bu.

    cuma akşamı evindesin, hafta sonu tatili gibi bir hakkın var.

    solcuların bokunu ye sen.
  • 3 milyonluk nufusunun yarisindan fazlasinin akp'ye oy vermedigi, 1 milyonunun ise chp'ye oy verdigi sehirde gerceklesen direnistir. sene olmus 2015, bursa gibi turkiye'nin en buyuk sanayi sehirlerinden birine hala yobazligin merkezi deniyor. boyle sacma sapan laflar ederek iscilerin bu onemli hak mucadelesini saptirmayin.

    destekledigim direnistir. direne direne kazanacagiz!
  • yatmadan önce kısaca bundan sonraki süreçte görmemiz muhtemel gerzeklikleri yazayım, clicktivizm (küçüksemek için söylemiyorum) ile destek olabilecek, kamuoyu yaratmaya katkı verecek arkadaşlar için bilgilendirme olsun:

    işçiler şu kadar bin lira alıyor zaten (edit: bak dakka bir gol bir. aşağıda bir tanesi)
    biz işçimize gereken önemi veriyoruz, çıban başları var
    milli ekonomiye zarar veriliyor
    işçiler kandırılıyor
    bunlar işçi değil terörist

    gibi abuk subuk laflar duyabilir, okuyabilirsiniz. geçmiş tecrübelerle sabittir. işçilerin mevcut haklarının ne kadar da "geniş" olduğundan, ne kadar da "çok" kazandıklarından, çalışma saatlerinin esasında gayet "makul" olduğundan bahsedilebilir. bunlara inanmayın. işçinin kazancı, üretim ile doğru orantılı olmak zorundadır. mess'in (metal sanayicileri sendikası. komik ama adı sendika. işveren örgütü) biz şunları verdik, bunları istiyorlar bu çok, zaten uzlaşmıştık, sendikayla sözleşme yapmıştık, eylemler yasal değil vs. gibi çığırtkanlıklarını göreceksiniz, siyasi iktidarın bunlara destek çıktığını görebilirsiniz, şaşırmayın, geçmiş tecrübeleri arayın bulun okuyun, bilgilenin. yalanlarını kırın.

    eylemler yatıştırılamaz ve işveren geri adım atmaz ise kolluk müdahalesi filan kaçınılmaz olacak. korkmayın. korkutanlara aldanmayın. elinizden başka hiçbir şey gelmiyorsa okuyun, öğrenin, öğretin. sınıfa karşı sınıf. renault işçisinin kazanımı tüm sınıfın kazanımıdır, siz beyaz yakalı da olsanız, sizin de kazanımınızdır. aklınızdan çıkarmayın.
  • oyak renault, renault’nun dünyadaki 30 küsür fabrikasından birisidir.

    ancak bu fabrikalar arasında renault’nun göz bebeklerinden. en fazla üretim yapılan, en fazla kar sağlanan fabkilarının başında geliyor. bu bağlamda renault fransa’daki fabrikalarından çoğu modeli buraya kaydırdı. megane, clio gibi.

    bu başarıda, kalifiye ve donanımlı, işi sahiplenen iş gücünün etkisi çok büyük. oyak-renault 1969 yılında kuruldu ve yaklaşık 50 yıldır araba üretmekte. dolayısıyla işçileri çok kalifiye ve donanımlı. öyle ki burda çalışan tecrübeli işçilerin ve mühendislerin %50’sini transfer etseniz, yerli arabayı bu bilgi birikimiyle sıfırdan çok rahat üretebilirsiniz.

    artı olarak türk işçisi sahiplenici ve özverili. örneğin batı avrupa’daki renault fabrikalarında işçiler 1 dakika bile mesaiye kalmaz iken, en ufak hak ihlallerinde büyük grevler yapar iken, bizim işçilerimiz gerekirse, işi bitsin, kendine laf gelmesin diye meailere kalır, makineleri kendi çocukları gibi sahiplenirler, kendilerinden daha fazla çalıştıkları makinelere ve tezgahlara bakarlar.

    renault’nun türkiyedeki bu fabrika için yatırımı milyar euro’ları geçmektedir. ve tüm renault fabrikalarına kıyasla, en kalifiye ancak ucuz iş gücü bu fabrikadadır. her ne kadar, oyak-renault bursa’daki en iyi maaşı veren fabrika olsa da, örneğin, oyak – renault’daki türk işçisi, renault’nun fransa fabrikasındaki aynı işi yapan işçinin en az 4’te 1’i kadar maaş alabilmektedir.

    bu direnişin sonucuna fransa merkezdeki yönetim karar verecektir.

    birkaç yıl önce, renault’nun romanya’daki fabrikası dacia işçileri benzer bir şekilde direnmişler, ve maaşlarını yaklaşık iki katına çıkarmışlardı.

    tüm bu sebepler dolayısıyla, renault merkez, türkiye’deki yatırımı başka bir yere kaydırmayı, ve tüm kalifiye işçileri toptan işten çıkarmayı göze alamaz.
    zira, oyak-renault yaklaşık olarak, dakikada 1 araba üretmektedir, bir dakikalık bir duruş, fabrikanın 1 araba zarar etmesi demektir. binlerce kalifiye işçinin yerine, aynı donanımda işçi bulması, renault için yıllar demektir.

    ancak burda işçilerin duruşu önemlidir. direniş bittiğinde, mutlaka elebaşları cezalandırılmak istenecektir. ancak tüm işçiler birlik olup, “ben zammımı aldım, elebaşı kovulursa kovulsun” demez ise, bir işçinin bile bu direniş yüzenden kovulmasına, tüm işçiler ortak tepki verirse, birlik olup, bunu hissettirirlerse kazanırlar.

    türkiye’nin bu tarz işçi hak arayışlarına ihtiyacı vardır. avrupa’da bu çok normaldir, ve global şirketler bunlara alışıktır. türkiye’ye yatırım geliyor diye seviniyoruz, ancak bu yatırım ucuz iş gücümüzü sömürmek için de olmamalıdır.

    oyak renault türkiye’deki çalışabilinecek en iyi, en iyi özlük haklarını sağlayan, ve en iyi maaş veren şirketlerden biridir, ve bu anlamda, onu örnek alan çoğu şirket de maaşlarını yükseltmek zorunda kalmıştır. ancak kötünün iyisidir, çünkü türkiye'de haklar ve maaşlar avrupa'nın oldukça gerisindedir, ve yükseltilmelidir.

    oyak renault işçileriyle bir bütündür. işçi olmadan üretim olamaz. umarım bu direşle de oyak renault maaşların artması ve hakların genişletilmesi anlamında, yine türk sanayisine örnek ve öncü olacaktır. oyak-renault işçisi de, bu direnişle haklarını alarak, uyuyan işçi sınıfına güzel bir örnek olacaktır. belki bu sayede, ucuz iş gücümüzü sömüren başka fabrikalar, atacakları adımları bir kez daha düşünmek zorunda kalırlar.
  • delphi işçileri 10:30 itibariyle üretimi durdurmuştur.

    mako işçileri direniş kararlarını açıklamıştır:

    -yemek yenilmeyecek. yemek saatinde bahçede toplanılacak.
    -16:00 çıkışında topluca reno'ya yürünecek. engel olunursa fabrika önünde süresiz oturma eylemine başlanacak.
    -mesailere kalınmayacak.

    coşkunöz işçileri mesaiye kalmayacaklarını açıklamıştır.

    edit 1:

    ototrim 24:00-08:00 vardiyası reno'ya destek verdi. diğer vardiyaları desteğe çağırıyorlar.

    "altı yaşındaki kızım aradı az önce. 'neden eve gelmiyorsun baba?' dedi.
    'direniyoruz kızım' dedim.
    'aslan babam' dedi.
    bunu satın alacak paranız var mı?"

    renault işçisi.
  • bursa organize sanayi bölgesinde müşterisi reno ve tofaş olan bir şirketin çalışanı olarak büyük saygı duyduğum direniştir. ben bir mühendis olarak beyaz yakanın kendini mavi yakadan ayrı bir yerde görmesine hiçbir zaman anlam verememişimdir. ikisi de patronun gözünde hiçtir. makinenin sikişerek çoğalan modeli gibi bir şeydir. emredersin yapar, bozulursa at çöpe gitsin. türkiye'de mühendis de işçi de avrupa'daki muadillerine göre ucuzdur ve hakkını aramaz. yeltenmez bile. işte şu sıralarda bursa'daki işçilerin başlattığı hareket bu abuk sabuk mantığın aşılabileceğini gösterdiği için bile çok kıymetlidir.

    her şeyden önce otomotiv sektöründe çalışan işçi kalifiye işçidir ve aynı zamanda inanılmaz bir özveri ile çalışır. iki gün önce yaşadığım bir olayı anlatayım. yukarıda bahsettiğim müşterilerden bir tanesi için göndermemiz gereken parçada problem çıktı. işin yetişmesi için rica ettim, benimle beraber akşam 18:00'dan gece 01:30'a kadar mesaiye kaldılar. işçi-mühendis kafa kafaya vererek problemin çözümü için uğraştık ve çoğu zaman olduğu gibi işçilerin yetenekli ellerinden geldi çözüm. kovulsunlar da görsünler gününü diyen dalyaraklar lütfen şuna dikkat edin. sen bu adamları bir anda çıkartıp yerine aynısından getiremezsin sayın amına koduğum. ne kadar pahalı bir yöntem olduğunu öngöremezsin bile.

    mafyatik sendika bizim fabrikada da hakim. daha doğrusu hakimdi. işçiler çatır çatır istifalarını veriyorlar şu anda. sendika temsilcisinin halini gördükçe gülesim geliyor. başka fabrikalarda sendikanın istemediği şeyler söyleyen, yapan işçileri nasıl dövmeye gittiklerini anlatıp dururdu bu denyo. şimdi kapıdan kafasını içeri sokup gerisin geri insan kaynaklarının yanına kaçıyor. bahçede sigara içe içe gün geçiriyor. bu arada yeri gelmişken. insan kaynakları! hepiniz değilse bile pek çoğunuz götsünüz. bunu siz de biliyorsunuz.

    bence bu noktadan sonra en önemli şey işçilerin birlikteliğinin bozulmaması. aralarına patron beslemesi sendikaları sokmamaları. işçileri gerçekten temsil edecek bir yapının oluşturulması. bu maaş zammından çok daha kıymetli bir kazanım olur. gelecek için çok daha sağlam temeller atılmış olur. dahası ne olur? bu olay ülkedeki bütün çalışanlara örnek olur. işverenler karşısında işçilerin güveni artar ve sınıf bilinci yerleşmeye başlar. bir anda olmaz tabi bunlar, dışarıdan zorlamayla iteklemeyle de olmaz. süreç doğal seyrinde ilerler, su akar yolunu bulur.

    şahsi olarak beni sevindiren bir diğer şeyse şu. istesem çok rahatlıkla türkiye'den siktir olup gidebilirim. bknz vermiyorum, hepiniz malum başlığı biliyorsunuz. ama kaldım. ben ne gidecekmişim memleketimden. adaletin olduğu bir ülke, herkesin insan yerine konduğu bir toplum olmalıyız, yettiğince bunun için çabalamalıyım diye düşündüm. belki salağım. belki hayalperestim. ama belki de bu hayali taşıyan sadece ben değilim.
  • bilenin bilmeyenin, inceleyenin incelemeyenin hakkında çatır çatır yorum kastığı hadisedir. aslında olay basittir. basit anlatımı da şu şekildedir;

    bahsi geçen firmalardan birinde işbaşı yapacağınız zaman otomatik olarak sendikaya da kayıt ettirirler sizi. bu sendika da o anda yetki sahibi olan sendika olmak zorundadır ki bu firmalarda uzunca süredir yetki sahibi türk metal idi. sonra her ay bir günlük ücretiniz otomatikman sendika hesabına aktarılır. yani aidat ödeme için ayrı işlem yapılmaz. sendika aidat tahsilatını işverenden yapar. bu sendikanın asli görevi işçi haklarını korumak, pazarlıklarda en yüksek artışları işçisi adına işverenden almaktır.

    * sorun nereden çıktı?

    bosch grubuna bağlı fabrikalarda çalışanlar türk metal sendikası'ndan rahatsız oldukları için birleşik metal sendikası'na kayıt oldular. sonra da birleşik metal sendikası 2012 yılında benim üyem daha fazla, ben yetkiliyim iddiasıyla dava açtı. dava süreci uzun sürdü, bütün bu süreç boyunca bosch işçisinin kararlı tutumuna rağmen, işveren ve onunla işbirliği yapan sendika işçileri tehdit, şantaj ve baskı ile esir almaya çalıştı. diğer büyük fabrikaların da aynı yolu seçtiğini gören işveren ve türk metal sendikası fiziki şiddete dahi başvurarak bosch işçisine geri adım attırmaya çalıştı. dava sürecinin sonunda da yetkili olanın türk metal olduğuna karar verildi ve sözleşme bu karardan sonra yapıldı. şu anda eylemde olan işçilerin sözleşmesinden daha iyi şartlarda bir sözleşme aynı sendikayla yapılmış oldu yani özetle.

    bu durumu öğrenen renault, tofaş, mako, coşkunöz vb. fabrikalarda çalışan işçiler de doğal olarak sendikalarına başvurarak biz de aynı şartlarda sözleşme iyileştirmesi istiyoruz dediler. buna müteakip sendika yetkilileri tehdit, kabakuvvet ve hakaret yolunu seçerek işçileri sindirmeye çalıştılar. fitili ateşleyen de türk metal'den istifa ettiği için türk metal yetkilileri tarafından darp edilen, renault tarafından da işten çıkarılan bir işçi oldu. renault çalışanları bu durumu sindiremediler ve sendikadan toplu istifalar başladı. toplu istifaların neticesinde sarı sendika diye tabir ettiğimiz patron yanlısı türk metal ve işveren sendikası mess tehdit ve hakaretlerine devam edince de olaylar kartopunun çığa dönüşmesi şeklinde ilerledi.

    şu anda bursa'da metal iş kolunda bulunan bir çok firmadaki çalışanlar direnişe katılmaya başladılar, sayı günden güne artıyor.

    bu işçiler yedibinbeşyüz milyon milyar maaş, özel uçak, ataköy'de kat ve tarabya'da yat istemiyorlar. sözleşmelerinin ek bir protokolle bosch çalışanları sözleşmesine eşitlenmesini, türk metal sendikası'nın işçileri temsil etmemesini ve bu eylemler neticesinde anlaşmaya varılırsa eyleme katılan ve destek veren kimsenin işten atılmamasını istiyorlar.

    bugün eyleme öncülük eden renault, tofaş ve coşkunöz firmalarının yetkilileri işçilere hitap ederek 1 ay süre istediler ve ücretlerin iyileştirileceğini söylediler. işçiler ise bu durumun kabul edilemez olduğunu, çözümün seçim sonrasına bırakılmasının ve bir aylık sürenin tamamen işverenin biz zaman kazanma çabası olduğunu belirterek bu öneriyi reddettiler.

    işçiler eğer hak verilecekse hemen verilsin, türk metal def edilsin, biz de işimize bakalım diyorlar özetle.

    metal sektöründe çalışmak nasıl bir şeydir bilmeyen arkadaşlar renault bursa fabrikası'na ait https://www.youtube.com/watch?v=kk2ptqpjz88 adresindeki videoyu izleyebilir, coşkunöz tanıtım filmini izlemeye https://youtu.be/ehxv-pc_gn8?t=48s videoyu kullanabilir, tofaş'ı merak edenler de https://www.youtube.com/watch?v=s4r3t7t_cku videosunu izleyebilir.

    zaten üretimin çoğunu robotlara vermişiz, insan emeğini azaltmışız, kalan az sayıdaki insan emeğini de kaba kuvvet gerektiren işlere kaydırmışız. bu durumda bu işçilerin hak arama mücadelesine de saygı duymamız gerekir.

    bu direniş bir akp - muhalefet, sağ - sol, başörtülü - başı açık kapışması değil. bu direniş her siyasi görüşten, her etnik kökenden, her ilden ilçeden insanların aynı amaç uğruna mücadelede bulundukları bir hak arayışıdır. altında mana aramaya gerek yoktur.

    direnişteki güncel durumu takip etmek, gelişmelerden haberdar olmak için de https://www.facebook.com/…cileribirligi.mib?fref=ts takip edilebilir.

    önemli not : gerçekten objektif ve olduğu gibi aktarmaya çalıştım. direnen işçilerden biri değilim, aksine, her an işçileri direnişe geçebilecek potansiyelde olan, şu anda direnen firmalara hizmet eden bir otomotiv yan sanayi firmasında yetkiliyim. bu sebeple lütfen bir taraf olmayan bertaraf olur mantığıyla bana giydirmeyiniz. teşekkürler.
  • bazi gerizekalilarin, genel refah seviyesini bozmaya niye meylediyorsunuz diye aglamasina sebep olan direnis. neymis? ucretleri yukseltme girisimlerimiz, maliyetleri artirip sirketi kar edemez duruma getirirmis. sen 80 senedir iscinin guvenligini, gelir beklentisini, calisma kosullarini hic sikleme, devlet eliyle olabildigince sermayeyi koru, kolla ustune sendikalari da sermayenin kopegi yap sonra bu tip eylemleri "yha bunlar kalkinmayi engelliyor" diyerek kotule. ulkede isci olumleri tavan yapmis, gelir adaletsizligi ucuruma donusmus, fakirler daha fakir olmus, isciler robota donusturulmus kalkip hala sermayeyi kolluyor.
  • işçiler allahını kitabını ve türklüğünü bilen bir sendikadan, türk metal sendikası denen işveren maşası örgütten illallah dedikleri için kendi örgütlerini kurmayı da düşünmekteler. baraj meselesinden dolayı başka bir sendikaya geçiş de olabilirmiş ancak şimdilik net değil anladığım kadarıyla.
    gazanız mübarek olsun.
hesabın var mı? giriş yap