• gent - wolsburg
    psv - atletico madrid
    benfica - zenit
    dinamo kiev - manchester city
    gibi saçma sapan takımlar birbirleri ile eşleşirken, zavallı arsenal inatla 450 yıldır, bıkmadan barcelona'yı çekiyor kurada.
  • mesut - arda kapışması olacaktır. messi, neymar varken ne kapışması demeyin tabi..
  • son 10 yılda sadece iki kez karşı karşıya gelmiş takımların maçı.

    şuraya da yazdık, ben hakkaten anlamıyorum bu arsenal taraftarını. sadece bir ikinci tur eşleşmesinde barcelona çeken takım nasıl "yıllardır hep barcelona çekiyor yea :/" diyebiliyor aklım hayalim almıyor.

    hadi gelin kıyas yapalım, şu son 4 senede manchester city'nin grup ve sonrasında çektiği kuralara bakalım:

    11/12 sezonu: grup aşamasında bayern/villareal/napoli çekilmiş, dönemin en zor gruplarından. grup aşamasında elenmiş.

    12/13 sezonu: real madrid/dortmund/ajaxlı gruba düşülmüş. o sene ikinci torbadan gelen dortmund final oynamıştı hatırlayalım, real madrid'i tarumar ederek. yine grup aşamasında kalındı haliyle.

    13/14 sezonu: bayern/cska/plzen'li grup. bu sefer nispeten kolay olan grup sayesinde bayern'in arkasında ikinci çıkıyor takım gruptan, peki kimle eşleşiyor? barcelona

    14/15 sezonu: ne tesadüf ki yine bayern münih var grupta. bu sefer ekürileri roma ve cska moskova. gruptan yine ikinci çıkıyor takım, peki kimle eşleşiyor? bildiniz, yine barcelona.

    ortada sürekli münihli gruba düşen, ve gruptan çıktıktan sonra da periyodik olarak barcelona ile eşleşen bir manchester city varken, arsenal taraftarı nasıl "ama hep barca çekiyoruz yea :/" diyebiliyor kafam hakkaten almıyor.

    ya da sanırım arsenal taraftarı hala 2010 yılında yaşıyor. bak o zaman bunların hepsi anlam kazanır işte.
  • trt'nin vermesini umduğum maçtır, inşallah öyle olur da keyifli bir maç izleriz.
  • 2013 şampiyonlar ligi finalinden beri şampiyonlar ligi maçı seyretmemiş, barça sempatizanı biri olarak izlemeyi düşündüğüm karşılaşmadır ve umarım barça finale kadar gider de sonunda bir de finalde izlerim.
  • arsenal kendi evinde beraberlik veya galibiyet alırsa şaşırmayacağım maçtır, tabii barçanın nasıl oynayacağı da önemli

    bu takım bazı deplasman maçlarında bu barça mı yani dedirtiyor, bazı maçlarda ise uzay futbolunun ne olduğunu izleyenlere gösteriyor çünkü.
  • maçın hakemi cüneyt çakır'dır.
  • 16 üst tur karşılaşması içinde en gollü ve zevkli geçmesi muhtemel maç. ikisi de buraların ve üst turların takımları. gelelim maça.. arsenal yıllardır bu turnuvada bi yarı ya da final oynayamadı. ve şanssızlıkları o ki karşılarına hep bordo mavililer çıkıyor. wolfsburg'a gent, a.madrid'e psv çıkarken bunlara barca çıkıyor..kısmetsizlikleri diyelim. topçular, bu sene premier ligde şampiyonluk istiyor. chelsea ve manu'nun bu sene berbat halde olması, city'nin formsuz, leicester'in ise bikaç haftaya kadar stresi kaldıramayıp kopma beklentisi onları şampiyonluğun bir numaralı favorisi haline getirdi. arkalarında (bana göre bu ligin en iyi ve seri ve de güçlü futbolunu oynayan tothenham) spurs var dikkat etmeleri lazım...barca ise bana göre real'in malaga'ya takılmasıyla la liga işini bitirdi. artık tamamen cl'ye konsantreler. bir de buraları takımların lig performanslarıyla mukayese etmemek lazım. barca'nın las palmas'ı zoraki yenmesi bu deplasmanda zorlanacağı anlamına gelmez. gelir 4 atıp gider..kimse şaşırmasın. ama önemli husus, arsenal'in bu maçı ne kadar isteyeceği ve barca'ya ne kadar dayanabileceği. bi takım cl'de münih'i yenebiliyosa ben o takımdan çekinirim. arsenal bunu başardı. evet tabiki, barca turun favorisi..ilk maçta rahat bi galibiyet de alabilirler, gününde olmayıp arsenal'e mağlup de olabilirler. 3-1 de mağlup olsalar ben de herkes gibi barca'nın nou camp'ta işi bitireceğine inananlardanım. arsenal münihi (mecbur olduğu maçta) yendi ama münih deplasmanında ne hallere düştüğünü hepimiz biliyoruz. turun favorisinin kesinlikle barca olduğunu düşünmekle beraber skor tahminlerim şu şekilde... 1-1 1-2 2-2 1-3 ... ben münih'çi biri olarak aynı saatte başlayacak juve-münih maçını değil bu maçı izlicem. futbol göz zevki oyunudur, bu zevki de yaşatacak maç budur. şimdiden iyi seyirler...
  • hazır iki takımı da bu güzel yolda yakalamışken bir ön değerlendirme yapmak isterim. 2. tur eşleşmelerindeki en güzel iki karşılaşmanın aynı akşama gelmesi de büyük talihsizlik (diğeri; juventus-bayern münih).

    ev sahibinin genel değerlendirmesi ile başlayayım:

    ***

    arsenal:

    klasik bir arsenal sezonu görüyoruz şu ana kadar. periyodik iniş-çıkışlar, sakatlık furyası... arsenal'in puan kaybettiği haftalara bakın, genelde 2-3 hafta galip gelemiyorlar... arsene wenger açısından da klasik bir sezon. transferlerle ilgili eleştirildi, kendisi şampiyonluk konusunda temkinli, takım form bulunca orta alanda rotasyon yapmayı yine unuttu...

    farklılıklara değineyim:

    1- arsenal premier league'de uzun süredir olmadığı kadar iddialı. bunun sebebi harika oynamaları değil. rakipleri çok kötü durumda. chelsea aşağılarda kayıp sezonunu yaşıyor, united-van gaal işi olmadı ve garip bir şekilde united'ın hala kötü bir kadrosu var. liverpool iyi başlayamadı, kan değiştirdi. manuel pellegrini'nin city'si artık savunma konusunda zirve yaptı. daha dağınık, daha kötü savunma yapılamaz. kadro maç seçiyor, kafalar çok dağıldı, pep guardiola müjdesiyle bu sezon çöpe atılmış gibi de oldu...

    arsenal ise 26. hafta sonunda, 2 puan ortalamasını aşan 3 takımdan biri. tottenham'la arsenal'in 51, leicester city'nin 53 puanı var. "lig" kavramının hakkı veriliyor bu yıl ingiltere'de. şu anda zirvede, gerçekten bir planı olan iki takım var. tottenham iki senedir transferde zarar etmiyor, leicester 2 sezon önce bir alt ligdeydi...

    "bu ingilizler ile ne husumetin var yahu?!" denmemesi için, olabildiğince kendime saklamaya çalışsam da; ingiliz büyüklerinin son 3-4 yıldır yaşadığı avrupa'daki düşüş, lige de yansıdı. standardı yukarıda tutan jose mourinho'nun chelsea'si de takla atınca, biraz fazla gerçekçi bir tablo ortaya çıktı; uzaktan bakınca fotoğraf mı resim mi anlayamıyorsunuz...

    dolayısıyla, ailece gidilen misafirlikte, küçük çocuğun sunturlu bir küfür etmesi misali, sessizlik çöktü ortama... defalarca değindiğim için boğmayayım: sorun taktiksel. ingilizler taktiksel açıdan günümüz standartlarını yakalayamıyor. günümüzde uygulanan taktiksel trendlerin neredeyse hiçbirini ingiltere'de görmüyoruz. ligdeki "tempo" düsturu da teşviğe maruz kaldıkça, işin taktiksel kısmı oyuncuların kafasından uçup gitmeye başladı. geç de olsa ingilizler sorunu fark etmiş olmalılar ki, seneye jürgen klopp, pep ve mou aynı ligde yarışacak. yine de yıllardır "city bu akşam barcelona'ya kaybetti ama seneye şunları yapsa..." vb. erteleyici, fazla pozitif yorumlar yapan ingiliz medyası, sunturlu küfrü yeyince, "evet... leicester, manchester city'yle oynuyor bu hafta... leicester çok iyi takım, vardy-mahrez... city de 5 senedir hiçbir planı olmadan milyar dolar harcayan takımlarımızdan. öhö?! seneye pep gelince şu oyuncular çok gelişecek!" şeklinde, yine fazla pozitif tarafları arama, topu önümüzdeki sezona atma, önümüzdeki sezonu parlatma peşinde. kanımca pep-city, mou-united haberlerinin servisinde bir pazarlama çabası olduğu gibi, örtbas etme çabası da var. tabi ki bu "pozitif bakma" hususunda, pazarlama açısında, abd'nin spora bakışından aparılan taraflar var. lakin abd, ilgilendiği sporlarda dünya lideri olduğu gibi, dünya lideri olamayacağı (pazarlayamayacağı) sporlarla ilgilenmiyor. abd'nin lider olduğu bir sporu izlerken (basketbol, amerikan futbolu) "parayı resmen çarçur ediyorlar, aynı bütçeyi almanlar kullansa..." gibi bir hülyanın peşine takılmıyorsunuz. işte bu "almanlı, ispanyollu, neredeyse italyanlı" hülyalara dalmamamız için premier league topyekün bir çabalamaya girişti bu yıl; leicester-tottenham tokadı da biraz ağır olunca (jose mourinho'nun bu sezon yaşadığı düşüş hususunda yazdıklarımda da premier league'in taktiksel standardından bahsetmiştim)...

    arsenal için yine de iki pozitif şey var:

    a) diğer büyükler gibi çakılmadılar.

    b) ufak gelişimler de var. ritm bulduğu dönemlerde "galiba bu yıl, o yıl!" coşkusu yaratacak oldu arsenal. fakat bu cümleyi hiçbir zaman sesli söyleyemedik. ardından karanlık bir form kaybı geldi hep... farklılıklara devam edeyim...

    2- savunma rotasyonu: arsenal'in sakatlık furyası espri malzemesi olmaktan çıkacak kadar yavanlaştı. wenger, form dönemlerinde takımı aynı tutup, "iyi gidiyor" coşkusuyla rotasyon yapmayı unutuyor. bu yıl da herhalde aralık ortasından sonra sakatlanmayan kimse kalmadı takımda... ideal orta alan 5'lisinin hepsi sakatlandı... ancak her ne kadar nitelik bakımından savunma 4'lüsü "daha iyi olabilir" ise de, wenger enteresan bir şekilde savunmayı rotasyonla koruyabildi genelde. orta alandaki unutkanlığı savunmaya yansımadı.

    3- wenger kenarda oyuncu unutmadı. joel campbell, belki bir parça hector bellerin, francis coquelin, bir dönem nacho monreal... kadroda bulunup kullanılmayan, sakatlıklar nedeniyle kadro karantinaya alınınca mecburen oynamaya başlayan oyuncular. bu yıl wenger, geçen yıllardaki tecrübelerinin ışığıyla kimseyi kenarda unutmadı. unutulacak kimse de kalmadı... ha tabi bir ara olivier giroud unutulur gibi oldu...

    arsenal bu sezon... ?

    arsenal bu sezon form bulduğu dönemlerde, premier league'in taktiği bir kenara bıraktıran girdabına kapılmadı (örneğin, ekim ayı). bir bölümü rakip üstünlüğü ile geçilen maçlarda da (deplasmandaki liverpool maçı), bir planı olduğunu hatırlayıp sakinleştikçe oyunu ele alıp rahatladı. zaten arsenal, bu unutkanlığı tutmasa arayı çok açabilirdi. tahmin edilen rakiplerinin hepsi yarıştan kopmasına rağmen, arsenal halen o cümleyi kurdurtamıyor. hala büyük bir dominasyon ile arayı açabilmiş değiller. hatta, son oynadıkları premier league maçında, leicester'ı son dakika golü ile yenmeseler, şu an şampiyonluk şansı epey düşük olabilirdi.

    arsenal, ligde şampiyonluk için, rakipleriyle aynı oranda şansa sahip. aralık başından beri çıkış yapan tottenham, açıkçası oyun açısından, "kazanacak" güveni vermesi açısından bir adım önde. leicester basit ve çok verimli planını muazzam uyguluyor. tottenham'ın daha karmaşık bir planı var. artık, önde basarken rakibin topu dolaşıma sokmasını erteleyip, set savunmasını oturtmak vb. ikinci adımları da güzelce atmaya başladı arsenal'in kuzey londra'daki rakibi (tottenham, leicester city). yine de neticede her şey olabilir. southampton bile şampiyon olabilir... premier league askerlik gibidir, mantık aramamak lazım.

    arsenal'in sakin, iki stoperi kenara açarak, bekleri 2. bölgede merkezlerle aynı hizaya getirerek, mesut özil'i dolaştırarak topu dolaşıma sokmak gibi basit bir 1. bölgeden çıkış, 2. bölgeye giriş planı var. sakince bunu uyguladıkları zaman, oyunu kontrol ediyorlar. bek-kanat etkinliği, tek merkezin muhakkak hücum-sever olması, mesut'un yeteneği ile 3. bölgeye de geçebiliyorlar. yine yıllardır olduğu gibi, topsuz oyunda giroud arkadaşlarına harika kulvarlar açacak koşular yaptığı gibi, sırtı dönük oyundaki hünerlerini de gösteriyor. giroud'nun topsuz oyundaki yeteneği genellikle takdir edilse de, eleştirilirken, topsuz oyundaki büyük yeteneği gözden kaçabiliyor.

    giroud olmadığında, ya da rakibe göre, arsenal'in kontra planı da var. biraz "geçiş-oyunu" gibi... topu kapıp çok çabuk bir şekilde atağı sonlandırmak, hücumda birden, çok çabuk çoğalmak... emirates'te oynadıkları bayern maçında, yaptıkları müthiş 2. bölge savunması haricinde, arsenal'in bunu büyük bir güvenle yaptığı söylenemez. ki bayern maçında da artık bariz bir kontra takımı haline gelmişti arsenal, oyunu tamamen kendi yarı alanında kabul ediyordu. yine de, özellikle giroud yokken, önde alan bulmak adına hücumcuların hafifçe geriye yaslanıp, kendilerine gidecek alan bıraktıkları bir planları var.

    yalnız, yukarıda bahsettiğim "sakin dolaşım"lar esnasında, arsenal bu yıl ceza alanı çevresinde, eskisi kadar estetik değil. alex song'un ön libero olduğu, cesc fabregas'ın kaptan ve merkez olduğu, 4-3-3 oynayan, emirates'e yeni geçmiş o arsenal'den beri, ceza alanı civarında çok hızlı varyasyonlar, ince paslaşmalar ile arsenal kaleye girerdi. "barcelonavari" paslaşmalar diyemiyorum, bunu wenger'in başlattığı çokça söylenir, bence de doğrudur... bu sene o paslaşmalarda bir azalma var garip bir şekilde. daha az görüyoruz bunları...

    bir de, "sakin dolaşım" sırasında da, "çabuk oyun" sırasında da, arsenal geriye düşerse, oyun planını bir anda unutabiliyor.

    saçma bir analoji yapayım, bu yılı bilmiyorum ama, önceki fifa serilerinde (fifa / ea sports), gerçekten barcelona gibi oynamak çok zordu. oyunun mekaniği bir şekilde tiki-taka'yı gerçek hayattaki kadar dahi mümkün kılmıyordu. en zorlu seviyede yahut çok iyi bir rakibe karşı oynarken %70'in üzerinde topla oynayıp, oyunu kontrol edip, gerçek hayattaki o ceza alanına giriş inceliklerini tam yapamayıp gidip 75. dakikada rakibin attığı tek şutla gol yiyebiliyordunuz. 1-0 geri düşünce artık gol gerekiyordu ve tiki-taka'yı bir kenara bırakıp, herhangi bir takımla oynar gibi topa sahip olmayı o denli umursamadan, kontraları vs. de kovalayarak, oynamak istediğinizi bir kenara bırakarak gol atmaya çalışıyordunuz. yani bana öyle oluyordu... arsenal'e de bu yıl öyle oluyor... herhangi bir takıma dönüşebiliyorlar...

    iki takımı en son çarpıştırayım, barcelona'ya geçeyim:

    ***

    barcelona:

    futbol tarihinin en sansasyonel, en iyi forvet hattına sahipler. forvet hattının her pozisyonunda, günümüzün en iyi iki oyuncusundan biri yer alıyor. kadro planlamalarına, "imitasyonları yapılabilir mi?!" şeklinde kafa yorarak, kısaca değinmiştim.

    kadronun hiçbir yerinde nitelik eksiği yok. seneye marco verratti, yazılıp-çizildiği gibi takıma katılıp, xavi'liğe soyunursa, neler olacak tahayyül edemiyorum. bir barcelona sempatizanı değilim, hatta bir arsenal sempatizanıyım. ancak bir futbolsever olarak, andres iniesta-neymar-luis suarez-lionel messi'den oluşan ekibi izlemek bir zorunluluk, bir ibadet gibi... her maç, her an yeni şeyler öğrenebiliyorum onlardan, ufkum açılıyor, birdenbire, maçın ortasında, daha evvel futbol üzerine hiç düşünmediğim bir konuyu düşünürken buluyorum kendimi. büyük bir eser ve ilham verici... oyunu en fazla domine edebilecek şekilde oynayıp, en güçlü takımı kurmak, bunun yıllardır süregelen planı... muhteşem.

    barcelona şampiyonlar ligi'ni geçen yıl kazandı. ligi de kazandı... kral kupası'nı da kazandı... süper kupa'yı kazandı, kulüpler dünya kupası'nı da kazandı... pep dönemi gibi... bu takımı yeniden acıktırmak kolay değil. özellikle sezon başında, süper kupa finalinden itibaren sendelediler. kanımca sezon yüklemesini de luis enrique, sezon başı için taviz vererek yaptı. bazen, konsantrasyonları gerçekten bozulabiliyor. celta vigo'ya 4-1 yenildiler, son 2 maçı düşük viteste geçtiler... bunu insani buluyorum. daha da iyi olabilirler mi? evet. ligde her maç 5 atabilirler belki... fakat o denli yüksek konstrasyon, bu sene sonuna, seneye vs. kötü yansır.

    bu bağlamda luis enrique'yi, tüm başarılarına rağmen "underrated" bulduğumu söyleyeyim. takımı motivasyon bakımından, oyun bakımından müthiş bir seviyede tutuyor. pep'in barcelona'sı daha idealistti, çok radikaldi... lakin, o yoğunluğu, konsantrasyonu bünyeler kaldıramıyor. pep, futbol dünyasına yeni kavramlar getirdi o oyunuyla ancak takımın daha uzun seneler bunu götürmesi çok güçtü. kendisi de bundan bunaldı, "tükenmişlik sendromu" nedeniyle görevi bıraktı. ve, sir alex ferguson'u diğerlerinden ayıran şey, yahut bugün, luis enrique'yi diğerlerinden ayıran şey bu. oyuncuların ipini, rahat edebilecekleri kadar, bunalmayacakları kadar gevşetiyorlar oyunda...

    klopp, mourinho, pep guardiola, marcelo bielsa... taktiksel açıdan çok daha radikal, çok daha ufuk açıcı olabilirler. ama taktik-uygulama-oyuncu psikolojisi-serbestlik dengesinde, taktik ve uygulamaları biraz gevşetmeleri belki onları, bir takımın başında uzun yıllar da tutabilir. bu arada bu isimleri elbette tartışmıyorum. klopp-mou ve pep, günümüzün nadir "elit" teknik adamları... onlara bakarken, işin insaniyet kısmı bir parça unutulabiliyor yalnızca... borussia dortmund özelinde, thomas tuchel'i bu, "oyuncuları sıkboğaz etmemek" açısından daha başarılı buluyorum mesela. klopp, pep ve mou gibilerin tutumları kısa ve orta vadede çok daha başarılı, çok daha parlak olabiliyor... uzun vadede aynı takımla başarılı olabilmeleri için, ya oyuncuları (çaktırmadan) sirkülasyonla değiştirmeleri, ya da biraz yumuşamaları gerekir. pep oyunculardan çok şey istiyor, ki bu sezon bayern'de bunu bir ölçü bıraktı, artık çokça kafa golü atan bir takım bayern... buna da bir yerlerde değinmiştim... belki mou'nun oyuncuları soktuğu psikolojiyi biraz yumuşatması da aynı şekilde etkili olur united'da... klopp, premier league'in maç temposuna değinirken bu yıl, bu kısmı daha iyi anladı ve hatta wenger'i de bu hususta övdü...

    luis enrique bu dengeyi çok iyi sağlıyor. farklı bir sorun çıkmazsa, sanırım oyuncuları bunaltmak gibi bir sorunu olmayacak koltuktayken... basit maçları çözümlerken basit şeyler istiyor... yahut çözümleme yaparken evvela basit şeyleri deniyor... ve fark ettirmese de, taktiksel repertuvarı çok geniş. son atletico madrid maçında, atletico iyi bir 4-4-2 baskısıyla başladı, barça'nın 2 stoperine bastı... 6. dakikada atletico baskıdan derhal gol çıkardıysa da, sergio busqets'i dolaşımda iki stoperin arasına sokmakta gecikmedi luis enrique... bu çözüm 30. dakikada aklına gelmedi... ardından 2. bölgeye geçişte 2 merkezi geri-kenarlara çekti, sonuç alamadı, çok çabuk messi-neymar'ı geri attı, ikili kuruluma dahil oldu ve barcelona topu oyuna sokmaya başladı. bu atletico'yu epey yordu. 9 kişi kaldılar. barça 2-1 galip geldi...

    bu üstün takımın vites geçişleri çok şaşırtıcı. deplasmanda malaga ile oynarken 2. vitese dahi geçmeden, puan kaybedecek görüntüsüyle kazanıp, sonraki hafta 5., 6. vitese geçebiliyorlar. yine bazen bu görüntü endişe veriyor. ki, özellikle bu hafta las palmas deplasmanını yine oynamadan geçtiler denebilir. her maçı 6. viteste geçmek motora zarar verebiliyor, belki 1. vites yerine 2. vitesi daha çok kullanmaları yönündeki bir eleştiri kabul edilebilir. barcelona, evinde seyirciyle motive oluyor, gazı kesmiyor. onları daha çok deplasmanlar zorluyor.

    ***

    maça geleyim:

    wenger, basın toplantısında topla daha çok barcelona'nın oynayacağını kabullenmiş gibiydi... "hiçbir takım mükemmel değil. ama barcelona mükemmelden pek uzak değil." ile, arşivlere de cümle bırakmış oldu. arsenal'in ne yapacağı, barcelona'ya antitez üretmek açısından da önemli: barça savunmasına, 3. bölgede mi pres yapacak, ön hattını biraz geri çekip 2. bölge savunmasını mı tercih edecek... luis enrique oyunun bir bölümünde önde baskı bekliyor. 2 senaryo ortaya çıkabilir:

    1) barcelona kötü başlar, arsenal iyi başlar. arsenal fırsat bulur, değerlendirir. barcelona oyuna girer, konsantrasyon artar, üstünlüğü ele alır...

    2) iki takım da fena başlamaz. barcelona oyunu kontrol eder. 5-10 dakikalık periyotlarda arsenal dengeyi bulur, kontra fırsatları yakalar; bu senaryo genel olarak barça'yı önde tutar, iş daha çok barça'nın ön tarafına kalır.

    wenger önde basarsa, barça'nın forvetlerine karşı per mertesacker ve monreal'in, özellikle mertesacker'in ağır kalabileceği aşikar. bu yüzden bence, bayern maçında olduğu gibi, merkezle savunmayı sıkı tutup, rakibin topla oynadığı bölgeye göre öndeki oyuncuları bu bloktan kopararak topu kapmak isteyen bir arsenal görmemiz daha mümkün. arsenal, emirates'te kazandığı o maçta, bayern'e sol tarafta (kendi sağında) çoğalmadan topla oynama imkanı vermişti. aynısı barcelona için geçerli olursa, barcelona çoğalacaktır. o yüzden yapılabilecek en mantıklı şey, o maçın 2. yarısında genellikle olduğu gibi, rakibin topu arsenal yarı sahasında dolaştırmasına dahi (olabildiğince) izin vermemek, top merkezdeyse o kalabalık sıkıştırmayı uygulamak...

    arsenal'in, cech; bellerín, mertesacker, koscielny, monreal; ramsey, coquelin; walcott, özil, sánchez; giroud 11'i ile çıkması bekleniyor. 2. bölge presinde kaleye çabuk gitmek adına giroud ne yapar muamma. bu 11 çıkarsa arsenal, barcelona'nın geride merkezden değil, kenardan kurulum yapması için, barcelona beklerini topla buluşturmak isteyebilir. yani bilerek, dani alves ve jordi alba'ya, 1. bölgede top aldırıp, mesut-kanat-giroud 3'lüsü ile basıp (hatta geriden gelen merkezle 4 oyuncu da olabilir), oradan ya da ters kanada mesut'un atacağı toplarla; çabuk kanatlarını barça stoperlerinin arkasına sarkıtmak isteyebilir wenger.

    genellikle, belki de hiç; arsenal beklerini hücumda görmeyeceğiz. luis enrique, savunurken forvetlerini yormamak adına onları ileride tutarak, rakip savunmanın da öne çıkmasını engellemek niyetinde. bunu bugün yapar mı bilmiyorum, bunu yaparsa, wenger savunma 4'lüsünü geriye çakar mı emin değilim. bellerin ya da monreal'i tamamen hücuma salmasa da, belki orta alan için, biraz önde farklı bir görev verebilir birine. ancak, monreal'in tarafında messi var, bellerin'i açarsa, neymar'la mertesacker baş başa kalabilir... wenger savunma 4'lüsünden birine farklı bir görev verecekse, bu kişi muhtemelen bellerin olacaktır. sürati sebebiyle...

    barcelona'nın beklenen 11'i: ter stegen; dani alves, piqué, mascherano, alba; rakitic, busquets, ıniesta; messi, suárez, neymar. arsenal, stoperlerle merkezlerin arasını rakiplere karartabiliyor. özellikle bellerin'in de üzerine gitmek açısından, neymar ve messi'nin iki kenarda buluşup, yapacakları klasik kaleye paralel driplingler mühim. çizgiden ceza yayı hizasına dek bunu yapmaları arsenal'de çok ezber bozabilir.

    barcelona bir şekilde 3. bölgeye doğru yerleşebilirse, iniesta-rakitic ikilisini skor katkısı da forvet kadar etkili olacak. özellikle kenar ataklarında, geriden koşan ikili ceza alanına girer girmez veya yay üzerinde şut imkanı bulabilir. marc-andre ter stegen'in performansı da merak konusu. ter stegen kötü bir kaleci değil. ama sürekli oynamıyor ve claudio bravo çok iyi... iki kaleci de iyi ayaklara sahip. bravo'nun karşı karşıya ekstrası var. barcelona'nın vereceği tipte pozisyonlarda çok başarılı. ter stegen için bu büyük ve yeni bir sınav.

    arsenal, hem barça'ya korner kazandırmaktan, hem korner kazanmaktan çekinmemeli. barcelona'ya karşı en kullanılabilir silahlardan biri duran toplar. zira barcelona kısa bir takım... ayrıca bunlar katalanlara ritm de kaybettirebilir oyun içinde...

    velhasıl, güzel bir eşleşme ve güzel bir maç. arsenal yapabileceğinden daha fazlasını yaparak, harika bir performans ortaya koyarsa, barcelona beraberlikle yetinmek isteyebilir. beraberlikle yetinmek isteyen barcelona'dan çok, kazanacağını düşünerek rehavete kapılan barcelona, arsenal'in kazanma şansını arttırır. arsenal, barcelona'yı bozdukça, barcelona oyuna daha çok girecektir. bu yüzden maçın başında atılan bir gol ya da ilk ciddi atakta atılan gol, arsenal adına anahtar olabilir... wenger ilk 20 dakikayı ve 2. yarının ortasını; barcelona'nın oynamayan veya uyuklayan kısmını tam kapasite kullanmalı turu geçebilmek için. turun ve şampiyonlar ligi'nin favorisinin barcelona olduğunu söylemeye gerek yok.
  • neden arda turan vs mesut ozil kiyaslamasinin yapildigini anlayamadigim mac. arkadaslar bu futbolcularin kimlik kartlarindan baska hic bir ortak ozelligi yoktur.

    biri alman uretimi biri turk futbol kasoundan rastgele cikmis ve bu seviyelere gelmis.
hesabın var mı? giriş yap