• paul auster'ın 31 ocak 2017'de henry holt and co yayınevi tarafından yayımlanacak olan yeni kitabı. 880 sayfa olacakmış. auster'ın kurgu kategorisindeki son kitabı sunset park'tan (2010) 7 yıl sonraki kitabı olma özelliğini de taşıyor.goodreads'teki kitap özeti şu şekilde:

    "astonishing, a masterpiece, paul auster’s greatest, most satisfying, most vivid and heartbreaking novel--a sweeping and surprising story of inheritance, family, love and life itself.

    nearly two weeks early, on march 3, 1947, in the maternity ward of beth ısrael hospital in newark, new jersey, archibald ısaac ferguson, the one and only child of rose and stanley ferguson, is born. from one aunts- and unclesfilled beginning, ferguson will take four paths, find his way from four outlooks, live four entirely different lives. and listeners will take in his pleasures and ache from the losses in each life as each precious, mortal plot rushes on.

    as inventive and dexterously constructed as anything paul auster has ever written, yet with a passion for realism —and a great tenderness and fierce attachment to life itself—that listeners have never seen from auster before. 4321 is gorgeous, epic, affecting and resplendent, an epic."
  • tam emekli olmadan bitirilemeyecek bir kitap, çok uzun yahu.
  • paul auster'in hayatında grip bile olmamış babası 66 yaşında aniden ölmüş. yazarımız 63 yaşına geldiğini farkedince, panik olup, daha yazacak çok şeyim var diyerek başlamış yazmaya ve 4 yılda bu eser ortaya çıkmış.
  • archie ferguson dört farklı hayatı üzerine bir deneme. dört yol ayrımında dört farklı hayatı seçen ferguson'un eğer bu yoldan gitseydin hayatı nasıl olurdu diye yazmış yazar.

    yorucu bir okuma. zira 7 alt bölüm içinde 4 ayrı ferguson oluyorsunuz. kitap çok ara vermeye gelmiyor zira ferguson 1'in 1. bölümünü ferguson 2'nin 2. bölümünü ve ferguson 3 ve ferguson 4'ün 1. bölümünü okuduktan sonra 2. bölümlere geçiyor ki 4 versiyonun ilk başta ne yaptıklarını akılda tutmanız gerekiyor. pandora'nın raflarında taşıdığı faber&faber'den çıkmış versiyon 800 küsur sayfayken can yayınlarından seçkin selvi çevirisi bakalım bu sene kaç sayfa olacak.

    içinde auster'ın hiç bir kitabında yer vermediği kadar çok cinsellik var ne de olsa ferguson 'ın ergenlik çağında bir çocuk.

    keyifli 1 haftada okuduğum bir kitap oldu. ama bence kitabın en güzel tarafı bir almanak olması. nixon, vietnam, öğrenci hareketi, okul protestoları, siyah hareketi, çiçek çocukların başlangıcı, direniş hareketinin çok iyi okuyucuya aktarıyor. ve bir de edebiyat sevenler için adeta deli bir okuma listesi sunuyor. zira ferguson edebiyat tutkunu hayatlarının çoğunda hep yazı ile ilgileniyor. tabi dönemin filmleri de resmi geçit yapıyor. zira yeni dalga filmlerin başlangıcına denk düşüyor. üniversite kültürü, siyahi hareketin başlaması feminist hareketin başlangıcı derken dolu dolu bir okuma sunuyor auster.

    7-8 sene oldu herhalde auster okumayalı. tipik bir auter kitabı olmasa da dolu dolu bir okuma. keyifli .... fransa olmaz mı auster olunca .... elbette bol bol fransa da var.

    sevgili seçkin selvi'nin çevirisiyle bu sene içinde yayınların diyor can yayınları vallahi ben onların yalancısıyım.

    kitap 'booker' longlist'ten sonra daha dün sanırım 'shortlist'e de kaldı. kim bilir booker'ı da kapar belki.
  • gelecek haftadan itibaren kitapçılarda olacak paul auster romanı. maşallah 1128 safya. murakami'nin 1q84'ünden sonra yine yürek isteyen bir kitap düştü kucağımıza... ama auster yazmış tabi bakılır, sevilir, başucunda demlene demlene okunur... hacmi itibarıyla fiyatından korkmuştum (bir de can yayınları olunca!) ama -online alışveriş indirimlerini hesaba katmadan- 45 lira aslında bu kitap için normal, iyi hatta...

    arka kapak yazısından:
    "auster’ın en büyük, en yürek burkan, en doyurucu romanı, gerçeklerin ve olasılıkların, aşkın ve yaşamın sürükleyici ve şaşırtıcı öyküsü” olarak tanımlanan yapıt, bir aile destanı havasında başlıyor ve o aile bireylerinden birinin kendi yaşamını “ya öyle olmasaydı” diye sürdürmesiyle devam ediyor.

    sadece bir ailenin ve bir kişinin yaşamıyla sınırlı kalmayan roman, soğuk savaş, rosenberg’lerin idamı, kennedy ve martin luther king suikastları, vietnam savaşı, my lai katliamı, 1968 üniversite olayları gibi konuları da ayrıntılarıyla işleyerek 20. yüzyılın ikinci yarısına panoramik bir bakış sunuyor ve bu deneyimleri bitmek istemeyen, akıcı, keyifli cümlelerle aktarıyor.

    auster kitabını yorumlarken, “kendi yaşamımdan bazı şeyleri aktardım, ama hangi yazar bunu yapmaz ki?” diyor ve, “ben tanıdığım, bildiğim dünyayı, kendi yaşadığım ve sürprizlerle dolu deneyimleri yansıtmaya çalışıyorum, ömrüm boyunca bu kitabı yazmak için bekledim,” diye tamamlıyor sözünü.
  • dün aldım bu kitabı. sayfa biraz ufak tutulmuş, o yüzden eni boyunu geçmiş gibi. kitaba bakıp arkasını okuyunca içimi korku sardı. hep yazmayı beklediğim roman falan demiş ya. 1947 doğumlu auster 70 yaşında gelmiş. bu adamlar ölür diye korkuyorum. yaşar kemal'in iyi olmadığını duyduğumda her şeye hazır olun denildiğini işittiğim de de aynı hissiyata girmiştim. yüzünü görmediğim nasıl insanlar olduğu bilmediğim yazarlar için dertleniyorum. bir kitap daha yazar mı diye düşünüyorum vs. üzüntüm yaşayan bir kişinin ölmesi değil sanki, birbirinden farklı olsa da sürüp giden hikayelerin o hikayelerin her birinde hissedilen o yazara özgü bir lezzetin kesilecek olması. bu geri dönüşsüz kesinti fikri ufak ufak kendimin de ölmekte olduğunu hissettiriyor bana. ülkenin şu halinde böyle şeylere dertlenebilecek bir yaşantım olduğu içinde biraz utanıyorum bunları düşündükten yazdıktan sonra. işte böyle.
  • 1128 sayfa olan paul auster kitabıdır.
  • her bölümü dört parçadan oluşan ve bu parçaların her birinde hikayenin farklı geliştiği ve ancak diğer bölümlerdeki eş parçalar (1.1'in 2.1, 3.1, 5.1 vs) ile olayların bütünlendiği bir kurguya sahip. çevirisi genel olarak düzgün olsa da bazı bölümlerinde sıkıntı yok değil. misal natural history museum neden öyle bir tamlama bile yokken doğal tarih müzesi diye çevrilmiş anlamadım. bunun gibi basit birkaç hata söz konusu.
  • romanlarını okumaya belirgin bir sebep olmaksızın neredeyse 15 yıl ara verdiğim paul bey'in son romanı.
    atatürk havalimanı iç hatlar gidiş terminalindeki simitçin önündeki gazete bayisinin tezgahında görüp iki kez inceleyip nihayet uçağa binecekken üçüncü kez dönüp aldığım 1127 sayfalık 4-3-2-1'i 1127. sayfasını da biraz önce okuyarak bitirdim.

    paul bey aynı şeyi yine yeniden tekrar anlatmış. önceki romanlarının dolayısıyla hikayelerinin bir remix'i, cover'ı ya da live kaydı gibi okudum. anlatılan şey: şöyle olmayıp başka şekilde olsaydı hayat(ımız) nasıl akardı, geçerdi ya da olanın yerine olmayan versiyonun veya da tam tersi olmayanın yerine olan versiyonun üzerimizde bıraktığı hüzün ve yılgınlık ya da merak belki de varoluş sancısı...

    archie ferguson'un belli bir zaman kesitinde eşzamanlı olarak anlatılan yaşamının dört versiyonu. yanında da 60-70 yılları amerikan siyaseti çeşni olarak sunulmuş.

    kendisi en sevdiğim yazarlardan olduğundan ne kadar objektif olabilirim bilemiyorum ama en iyi romanı değil. anlatım tekniği olarak farklı; ne diyorsunuz ona, postmodern? sanki orhan pamuk baharatları var anlatım tekniğinde.

    patlak gözlü ama garip bir şekilde yakışıklı paul bey'e her şeyin efendisi olan zaman herhangi bir torpil yapmayıp yaşlandırmış.

    seni seviyoruz paul abi. ne ara 70 oldun?

    işbu entry; haç'ın 2017'nci, hicret'in 1439'ncu, ve o.k. computer'ın 20'nci yılında girilmiştir.
  • paul'a saygımızdan vazife olarak okuyoruz, pek tat vermiyor.. ayrıca paul auster’ın kahramanı 1968 yılında,1994 yılında açılmış manş tünelini kullanıyor, vermont dağlarında akçadağ pekmezi de içiyor..
hesabın var mı? giriş yap