• duvarda urkutucu bir tabloya sahip olmaktir.
    (bkz: veresiye satan pesin satan)
  • sattığı maldan para kazanmak demek, cebindeki parası değerli, raftaki malı kıymetli demek. bakkallarda alo kokusuyla cino kokusunun karışması, kırtasiyelerde zemindeki yağlı tahtanın mazot kokusuna karışan silgi ve defter kokusu demek. manavlarda mevsiminde ve hormonsuz sebze meyve demek. alışverişin bol, kazancın çok, keyiflerin yerinde olduğu günler demek.
  • bakkala kendi oz evladindan ve dunyadaki tum insanlardan daha fazla guvenen babami guzel kaziklayan meslek grubuydu. veresiye defterine ne yazdigi 'o allah'la benim aramda' modunda kimsenin bilmedigi bakkala ay sonunda sizin borc yuz milyon dese cikarip araba parasini verebilirdi.

    sonra annemin super zeka cozumuyle her alisveriste elimdeki kucuk deftere ne kadar tuttugunu yazdiriyorduk da bakkal masrafi yari yariya indi.

    bir de son kullanma tarihi modasi yeni cikmisti. toz gubur icinde verdigi makarnalarin tarihi iki yil onceyi gosterdiginde 'annem kiziyo' diyince homurtular arasinda yenilerinden verirdi bu bakkal esnafi. sanki annem gelip adami dovecek. anneden genel olarak bir tirsis vardi evet. bunlar hep stokcu tipler genelde bakkalin uc kati depoda yillarca saklarlardi mallarini.

    ne pis gunlermis be.
  • kendine has kokular taşıyan bir dönem esnaflığdır.
    (bkz: kırtasiye kokusu)
    (bkz: bakkal kokusu)
  • yaz aylarında plastik su şişelerinin kapaklarını delip dükkanın önünü sulamaktır.
  • özal'a karşı derin bir sevgi, sonsuz bir minnet duymak demektir. biz de severiz özal'ı ama seksenlerin esnaflarınınki bambaşkadır.
  • bir alışverişe bir fiş düsturunu benimsemek "veresiye verilmez" diye diye kara kaplı defterlere yazmaktır.
  • camlardan sarkıtılan sepetlere koşturmak..
    (bkz: bakkala sepet sarkitmak)
  • kolayı cam şişede depozitolu satmak demektir, ötesini bilmem..
  • leblebi tozu satmaktır.
hesabın var mı? giriş yap