• bilindigi uzere cay ın anavatani cindir. bu bitkiye kuzeyde konuşulan mandarini konuşanlar "cha", güneyde cantonese konusanlar ise "te" derler. çinle ticaretini kara yolu ile yapan türkler, ruslar ve yunanlılar bu bitkiye çay, ticareti kanton limanından yapan batı avrupalılar da, "te" derler.
  • türkçe değil tabi. 1840-1893 yılları arasında yaşamış ve tam adı pyotr ilyich tchaikovsky (çaykovski) olan rus bandıralı kompozitör'ün türkçeye geçmiş olan adının kısaltılmışıdır. doğruluğu henüz kanıtlanmamış bir söylentiye göre içecek olarak da çayı çok sevdiği söylenir.. (:p)
  • doğru bir yaklaşımdır. ne de olsa çay türkçe bir kelime...

    kahvaltı kelimesindeki kahve referansını ve yüzyıllarca çay bahçeleri yerine kahvehanelerin yaygınlığını göz önünde bulundurarak çayın popüler türklüğünün cumhuriyetten sonraya tarihlemek lazım. nitekim, yemen'i kaybetmiş savaş sonrası bir toplumun artık satın almakta güçlük çektiği kahveye olan aşkının yerine çay sevgisini ekmesi bu dönemde gerçekleşti. kalbindeki boşluğu doldurmak isteyen türkün bu kafeinli içeceği can-ı gönülden sevdiğini de untmamak lazım. pontus geçmişini unutmamız ve hatırlatmamaız gereken türklüğüyle meşhur doğu kardeniz bölgesinin tarihi açısından da önemli bir dönüşüm türkiye'de çay ekimi...

    stuart hillin şu sorusunu burda hatırlamak lazım: what's more english than a cup of tea? (bir fincan çaydan daha ingiliz ne olabilir?) the tea comes from india, the porcelain comes from china (çay hindistan'dan, porselen fincan çin'den gelir)... biz de kültürel emperyalizm yapalım... türk kahvesinden sonra çaya da kültürel açıdan sahip çıkmak adına, türk çayı konseptini yaygınlaştırmak mümkünse turist çayı fikrinden vazgeçmek lazım. sevgili çay bahçelerinde oturup ince belli bardaktaki duruşu ve içiminin güzelliğinin tadına doyum olmayan bu muhteşem içeçecek türk çayı diye dünyayı fethetmeli.
  • (bkz: çaylaaarrr)
  • büyük yanılgıdır..

    çay türkçe değildir ammmaa "abi çayçen!?" öztürkçe'dir..
  • sadece bilmemektir. daha önce de yazılmış olduğu gibi cha çince bir kelimedir ve de kelimenin de bitkinin de anavatanıdır. yalnız burada önemli bir noktaya parmağımı basmak istiyorum. bizim ve ingilizlerin günümüzde höpür höpür içtikleri siyah çaya çinliler hong cha yani (hong=kırmızı, cha=çay) gırmızı çay derler ve de çin'in güneyindeki yunnan gibi istisnai eyaletler dışında (ama oranın da kırmızı çayı manyak ünlü, bazı markaları ise ciddi pahalıdır) bu çay türü pek tüketilmez . bu çay çin genelinde pek içilmemekle beraber; çin bakkallarında, marketlerinde satılan lipton demlik poşetlerin arkasında nasıl içileceğine dair konuya fransız çinlilere yönelik tavsiyeler falan yer almaktadır. çinlilerin cha diye kesip attıkları çaylar; yemek öncesi, yemek esnası, yemek sonrası, otobüs kullanırken, iş görüşmelerinde, ders anlatırken, ders dinlerken sürekli tükettikleri, mide ile pek bir arkadaş, kokusu huzur veren bitki ve çiçek çaylarıdır.
  • ~ fa çay 1. yapraklarından içecek yapılan bir bitki, camellia sinensis, 2. bu bitkiden yapılan içecek (= rus çay a.a. ) ~ çin ça' a.a.

    çin kökenli olan bitki 17. yy ortalarına doğru batı avrupa ve rusya'da tanındı. asya ve doğu avrupa dillerinde gwangdong lehçesinden alınan ça' biçimi yaygınken, batı avrupa dillerinde aynı sözcüğün xiamen lehçesinden portekizce vasıtasıyla alınan tê biçimi benimsenmiştir. türkçe sözcüğün farsça'dan mı, rusça'dan mı alındığı açık değildir. ? türkçe sözcük ilk kez damadzade ahmed efendi'nin 1731 tarihli çay risalesi'nde yaygın kullanım buldu.

    alıntı: `http://www.nisanyansozluk.com/…ch.asp?w=�ay&x=0&y=0`
  • türk kelimesini türkçe zannetmenin yanında bir hiçtir.
hesabın var mı? giriş yap