139 entry daha
  • (...) ölümsüzlük anlamsızdır; insan dışında bütün yaratıklar ölümsüzdürler, çünkü ölümden habersizdirler; tanrısal, korkunç anlaşılmaz olansa, kendi ölümsüzlüğünü bilmektir (...) ölüm (ya da ölümün imleri) insanları kırılgan ve acıklı kılar. hayaletleri andırmalarıyla içimizi yakarlar: her edimleri son edimleri olabilir; düşte gibi, dağılıp gitmenin sınırında durmayan tek yüz görmezler. ölümsüzlerde her edim (ve her düşünce) görünür bir başlangıcı olmaksızın, geçmişte gerçekleştirdiklerinin bir yankısıdır ya da gelecekte başdöndürücü bir boyutta yineleceklerinin güvenilir bir önsezisidir (...) hiçbir şey tek kerelik değildir, hiçbir şey üstüne titrenilecek kadar kırılgan değildir (...).

    yani neymiş: ölümsüz, zamanın kıymetini bilmez.

    ölümsüz (el inmortal), el aleph, jorge luis borges.

    benzer düşünceler, nachtzug nach lissabon adlı romanda, amadeu de prado'nun zihninden geçmektedir.

    (bkz: ölümsüzlük/@invulnerable)
  • "ölümsüzlük

    yazınsal ya da başka herhangi bir tür kişisel ölümsüzlük üzerinde düşünmeye en iyi stendhal gibi bir adamla başlanabilir. dine ondan daha çok karşı olan ve dinin vaatleri ve yükümlülüklerinden onun kadar arınmış biri zor bulunur. stendhal'in düşünce ve duyguları bütünüyle bu hayata yönelmişti; o, bu hayatı tam ve derin bir biçimde yaşadı. ona (kendisine, invulnerable) haz verebilecek şeylerin keyfini çıkararak, kendisini bütünüyle hayata verdi; bunu yaparken sığ ya da bayağı olmadı; çünkü sahte birlikler (unity olsa gerek, invulnerable) yapılandırmaya çalışmak yerine, ayrı olan her şeyin ayrı kalmasına izin verdi. çok düşündü ama düşünceleri asla soğuk değildi. onu harekete geçirmeyen her şeyden kuşku duyardı. kaydettiği ve şekillendirdiği her şey ateşli yaradılış anına yakındı. pek çok şeyi sevdi ve bunların bazılarına inandı da ama hepsi onun için mucizevi bir biçimde somut kaldı (...).

    hiçbir şeyi mutlak addetmeyen, her şeyi kendisi için keşfetmek isteyen; hayat his ve ruhtan ibaret olduğu sürece, hayatın kendisi olan; her durumun merkezinde olan ve bu yüzden de dışarıdan bakabilen; söz ve tözün tek bir şey olduğunu sezdiğinden, dili arındırmayı tek başına kendine vazife edinmiş gibi görünen bu adamın, bu nadide ve gerçekten özgür adamın gene de, bir sevgiliden söz edercesine yalın ve doğal olarak söz ettiği bir "inancı" vardı.

    stendhal, kendisine acımaksızın, birkaç kişi için yazmaya razıydı; ama yüz yıl içinde pek çok kişi tarafından okunacağından da emindi. yazınsal ölümsüzlüğe duyulan inanç, modern zamanlarda hiçbir yerde daha açık, daha saf ve daha az gösterişli bir biçimde bulunamaz. bu inanca sahip olan bir insan ne demek ister? onunla aynı zamanda yaşamış insanlar artık burada değilken kendisinin hala burada olacağını söylemek ister. böyle olmakla yaşayanlara karşı herhangi bir husumet besliyor değildir; onlardan kurtulmaya ya da onlara herhangi biçimde zarar vermeye de çalışmaz. hatta onları kendine rakip olarak bile görmez. sahte ün kazananları hakir görür; eğer onlarla onların silahlarıyla savaşmış olsaydı kendisini de hakir görürdü. onlara kin gütmez; çünkü onların nasıl tamamen yanılgı içinde olduklarını bilir ama o bir gün ait olacağı topluluğu, yapıtları hala yaşayan, ona hitap eden ve onu "besleyen", eski çağların insanlarının oluşturduğu, kendisinin de bir gün ait olacağı topluluğu seçer. onlara duyduğu şükran, hayatın kendisine duyduğu şükrandır.

    hayatta kalmak için öldürmek, böyle bir insan için anlamsızdır; çünkü onun hayatta kalmak istediği zaman "şimdiki" zaman değildir. o ancak yüz yıl içinde, artık yaşıyor olmayacağı ve öldüremeyeceği zaman raflara girecektir. o zaman bu, kendisine yapacak hiçbir şey kalmayacağından, yapıt yapıta bir mücadele olacaktır. önemli olan, gerçek rekabet, rakipler artık orada yokken başlayandır. bu yüzden o (stendhal, invulnerable) bu kavgayı izleyemez bile. ama "yapıt" orada olmalıdır ve orada olacaksa, hayatın en büyük ve en saf ölçütünü içermelidir. stendhal öldürmeyi kesin olarak reddetmekle kalmaz, aynı zamanda burada onunla birlikte yaşamakta olan herkesi kendisiyle birlikte ölümsüzlüğün içine çeker ve ancak o zaman bunlar, en büyüğünden en küçüğüne kadar gerçek anlamda canlı kalır.

    stendhal, kendisi öldüğü zaman, yeryüzünde alışık oldukları her şeyi ölüler dünyasında bulabilmeleri için, bütün çevresi de ölmesi gereken o yöneticilerin tam zıddıdır. bu yöneticilerin nihai iktidarsızlıkları bundan başka hiçbir şeyde daha berbat bir biçimde açığa vurulmaz. hayatta öldürdükleri gibi, ölümde de öldürürler; bir dünyadan diğerine giderken katledilenin maiyeti onlara eşlik eder.

    ama stendhal'in kitaplarını açan kim olursa olsun, onu ve ayrıca onu çevreleyen her şeyi bulacaktır; bunu "burada", bu hayatın içinde bulacaktır. böylelikle ölüler kendilerini, yaşayanlara besin olarak sunarlar; onların ölümsüzlüğü yaşayanlara yarar. ölümsüzlükleri, hem ölülere hem de yaşayanlara yarayan, ölülere verilen kurbanın tersidir. ölülerle yaşayanlar arasında artık garez yoktur ve hayatta kalmak artık "sızıya" neden olmaz"

    masse und macht (kitle ve iktidar), elias canetti, gülşat aygen

    (bkz: ölümsüzlük/@invulnerable)
202 entry daha
hesabın var mı? giriş yap