• vehbi koç'un en küçük ama en cevval çocuğu olarak bilinen suna kıraç'ın, belge, not ve anlatımlarından rıdvan akar'ın derlemesiyle yayınlanan otobiyografi kitabı.
    on yıla yakın bir süredir als hastası olan ve halen sadece gözlerini kullanarak yaşamla bağlantısını sürdüren, demek istediklerini, hemşirelerin karşısına koyduğu alfabe panosundan sırayla seçtiği harflere gözünü kırpıştırmak suretiyle onay vererek anlatan suna kıraç'ın bu hastalığa yakalanması, dünyanın dört bir yanındaki asl uzmanlarının, koç ailesinin gayret ve imkanlarıyla bir araya gelerek paralel çalışmalar sürdürmesini ve bu hastalığın tedavisinde bir miktar mesafe alınmasını sağlamış. (bkz: allah şifa versin)
    hiçbir maddi kısıt olmamasına rağmen, baskı ve kâğıt kalitesi korsan ayarında olan ve deneyimli yazıcı rıdvan akar titizlik göstermediğinden mi, yoksa aceleye geldiğinden mi bilinmez, bol miktarda imla ve anlatım hatası bulunan kitap okunup bittiğinde, koç ailesinin muazzamın da muazzamı para ve servete sahip olduğu, bu servet ve paranın üç beş kuşak daha harca harca bitmeyeceği, aile bireylerinin, batı burjuvazisinden mülhem bir saik ile koleksiyonculuk ve müzecilik alanında bir hayli mesafe aldıkları ve bu uğurda, (büyük bir pr başarısı ile cimriliği üzerinden, hakkında çok sevimli bir imaj yaratılan) babalarının kemiklerini sızlatacak miktarda para harcadıkları ve harcamaya devam ettikleri, öğrenciliği döneminde sola meyleden ve entelektüel camialara girip çıkan suna kıraç’ın, sonradan bir iş makinesine dönüşerek, babasının sağ kolu konumuna geldiği ve koç imparatorluğunun, dolayısıyla memleketimizin önemli karar vericilerinden biri olduğu aklımızda kalıyor.
  • okunmasından sonra insanda çalışma azmini arttiran, iş alanında birçok örneğin çıkarılabileceği kitaptır. aile içerisinde her konuda yazışmaların olması ve aile bireylerinin iş konusunda gayet profesyonelce birbirlerine iş arkadaşları gibi yaklaşımları başarıyı getiren sebepler arasında sayılabilir.
  • suna kıraç'ın hayatından bir kesiti anlatan kitap. bir kesit diyorum çünkü doğumundan ölümüne kadar olan tüm hayatını saniye saniye yazsa bile hislerini asla tam tamına anlatamayacağını düşünüyorum. suna kıraç'ın çocuğunun olmadığındaki hislerini, evlat edinme sırasında geçen zamanda yaşadığı duygusal fırtınalarını, hasta olduğunu öğrendiğinde ve sonrasında çaresizlik ve gitme-kalma savaşlarını anlamamız mümkün değil. ancak biraz empati ile kendimize bir şeyler katabiliriz belki.

    bu linkte kitaptan alınmış bir bölüm var. kızı ipek ile ilgili bir bölüm. daha okurken insanı içine çeken bir hayat, sıcak ve sevgi dolu.

    biraz olsun dünyada peşinde koştuğumuz saçma maddiyatlıktan uzaklaşıp kalbimizin derinlerinde sakladığımız iyi niyeti ortaya çıkartabilir, okumak istersiniz ya da tanıdığınız birine hediye etmek istersiniz belki.
  • bürokrasi yüzünden fikrin betonarmeye dökülebilmesi, tam 11 sene süren ve sonunda 2000-2001 döneminde eğitime başlanabilen koç üniversitesi açıldıktan sonra saygıdeğer suna kıraç eğitim ile ilgili saptamalarını kaleme almıştır,

    "tekrar üstüne basarak şunu ifade etmek istiyorum ki, eğitim ufuk demek, görüş demek, kendine güven, verimlilik ve kalite demektir.
    dolayısıyla çağa ayak uydurmak, çağı yakalamak ancak iyi eğitilmiş berrak kafalarla olur. tarifleri çok iyi yapılmış, önlemleri çok iyi alınmış, çağdaş bir milli eğitim politikası gerekir. ancak bu şekilde türkiye'nin genç kuşakları iyi yetiştirilebilir. atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkar.
    amerika'da 21. yüzyılda üç önemli sektör olacağı söyleniyor:eğitim, sağlık, haberleşme ve medya. bu açıdan da bakarsak, gerek devletin, gerek özel sektörün eğitime fon ayırmaları gerekmektedir. eğitimi devletten beklemek doğru bir yaklaşım değildir. devletin tayin edeceği eğitim politikası içinde, eğitim mümkün olduğu kadar özelleştirilmeli, paralı hale getirilmelidir. ciddi eğitim kuruluşlarının kâr amacı gütmesi olanaksızdır. eğitim ve sağlık her an gelişen, çağa ayak uydurulduğu zaman, dipsiz bir kuyu gibi her sarf edilen kuruşu yiyen bir sistemdir. eğitimin bedeli çok yüksektir, bunu ödeyebilenden almalı, ödeme imkanı olmayanlara burs vererek kaliteli eğitimden yararlanma fırsatı verilmeli, diye düşünüyorum, hatta aksini düşünemiyorum bile."

    -ömrümden uzun ideallerim var *sf190
  • bu kitabı ilk çıktığında okumuştum. o dönemde suna kıraç'ın hastalığı ilk yıllarındaydı ve bu yataktan yazdırdığı bir anı kitabı olarak dikkatimi çekmişti. bunun bir nedeni de pera müzesinin o dönem kaplumbağa terbiyecisine rekor fiyat verip almasıydı. müze, ailelere ait koleksiyonların ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyordu. zaten ondan sonra ailelere ait müzeler daha çok bilinir oldu.

    bu anı kitabını okuduğum her sayfada koç ailesine karşı bir saygı duydum. suna kıraç'ın arçelik'e olan bağlılığı, eşi inan kıraç'ı galatasaray'a yâr etmemek için rest çekmesi, suna-inan kıraç'ın evlat edindikleri ipek kıraç’ı koç ailesinin sahiplenmesi ama onun büyüdüğünde annesini iyileştirmek için bilim insanı olmayı tercih etmesi hatırladığım hoş bölümlerdi.

    bugün suna kıraç'ın vefatını öğrenince bu kitabı okurken ki hislerim geldi aklıma. herkesin okumasını tavsiye eder, kendisinin nihayet huzur bulmuş olmasını dilerim.
  • pdf olarak buldum. merak edenlere yollayabilirim.
  • her okuyuşumda bir kez daha hayran kaldığım kitaptır. merak ettiğim insanların anı-biyografi eserlerini severek okurum ama bu kitapta birinin biyografisinden ziyade türkiye'nin eğitime gönül vermiş bir ferdini okumuş olmak beni çok mutlu ediyor.

    eğitim hakkında hoşuma giden satırları buraya bırakıyor ve kitabın gelirinin suna kıraç'ın kurucusu olduğu tegv'e bağışlandığını hatırlatmak istiyorum.

    "kritik bir yıldı. dinci-irticai hareketlerin yükselişe geçtiği o günlerde büyükerşen, islami grupların ve vakıfların eğitim yoluyla genç dimağları nasıl yönlendirdiğini vurguladı. devletin eğitim konusunda dolduramadığı boşluğa bu grupların nasıl talip olduğunu ve laik bir toplumda bu kurumların nasıl bir tehlike yaratabileceğinin altını çizdi."

    "ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir. ancak! çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir."
  • tanım: suna kıraç’ın kıymetli eseridir.

    kitaba an itibari ile başlıyorum. zamanla editlerim.

    ilgili kitap, bütün yalınlığı ile suna kıraç'ın mücadelesini ve insanüstü direnişini anlatmaktadır. pes etmeyen, hastalığa yenik düşmeyen ve yaşamı seçen bir annenin, eşin ve işkadınının hayatı sayfalara yansıyor.
  • suna kıraç'ın adına hayran olduğum bu kitabı aklıma şu soruyu getirdi: dünya'nın en varlıklı ailelerinden birinin çocuğu olacaksınız, varlık içinde büyüyeceksiniz ve hayatınızdaki her şey sizin istediğiniz gibi devam edecek, ancak hayatınız son 20 yılını bir yatakta sadece gözlerinizi oynatarak geçireceksiniz. kabul eder miydiniz?

    bir bölümü biyografi başka bir bölümü ise otobiyografi şeklinde devam eden suna hanım'ın bu kitabında, koç holding'in gelişimi, iş hayatı, aile içindeki mektuplaşmalar ve fotoğraflarda yer almaktadır. beni özellikle vehbi bey'in* ailesine ve iş hayatına karşı tutumu şaşırttı. disiplinden ziyade çocuklarının üzerinde baskı kuran bir baba figürü canlandı gözümde.

    (bkz: suna ve inan kıraç vakfı/@inthefun)
  • tanıdıkça insanı ezen değil insana ilham veren bir aile koç ailesi. daha da çok saygı duydum. kitap ise ilk kısmı ile insanı daha çok içine çekerken, suna kıraç'ın notlarının derlendiği ikinci bölüm bence çok akıcı değildi ancak bunun sebebi iş hayatını anlatıyor olmasıdır tabii.
hesabın var mı? giriş yap