• cumhurbaşkanının resmi temaslarına gazeteci kontenjanından katılarak gittiği arabistan'da geçirdiği kalp krizi ile ölmüş. bu arada devletin uçağı ile gitmiş. devletin uçağıyla gidilen, yani kamu tarafından finanse edilen bir gezide yapılan umrenin allah katındaki değerini de, allah takdir edecektir, bize bu konuda laf söylemek düşmez. yine de hakkındaki düşüncemi de ekleyeyim;

    ben, bir birey olarak "uzaktan gözlemleyebildiğim kadarıyla" kendisini iyi bir insan olarak bilmezdim. ama ahireti bakımından kendisini bizim nasıl bildiğimiz değil, allah'ın nasıl bildiği önemli. o yüzden akibetini allah bildiği gibi yapsın dersek, sanırım en doğrusu olacaktır. evet.

    --------------------------------------------

    ek: bu arada twitter'da şöyle bir tweet gördüm:

    "nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz buyuruyor son nebi s.a.v. herkese nasip olmaz medine'de vefat etmek."

    bu minvalde atılmış da çok tweet var. öncelikle belirtmek gerekir ki, kendisi resmi bir ziyaret için, gazeteci sıfatıyla ve devlet imkanlarıyla gittiği bir ülkede vefat etti. sonralıkla hatırlatmak gerekir ki, bir insanın kıymetini ortaya koyan nerede öldüğü değil, nasıl yaşadığıdır . zira münafıkların lideri olan abdullah bin ubeyy'de medine'de ölmüş, hatta cenaze namazını peygamberimiz kıldırmış, peygamberimizin gömleğine sarılıp gömülmüştür. bu detayı da konudan bağımsız olarak, bir ilke olarak hatırlatmak istedim.

    "gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini rabbimden gelecek azabdan kurtaramayacaktır. fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimi müslüman olmasını umuyorum." taberî, tefsir, 10:206

    aynı şekilde hasan karakaya'nın medine'de ölmesi eğer varsa üzerine vacip olmuş bir azap, onu kaldırmayacaktır. tıpkı tokyo'da ölseydi üzerine vacip olmuş olası ilahi mükafatı yok etmeyeceği gibi.

    --------------------------------------------

    ek2: tam da böylesi bir günde, kendisinin ölülerin arkasından konuşmak hakkında yazdığı şu yazısını da hatırlatmak isterim:

    "hani, 'demirden korksaydım, trene binmezdim' derler ya, benim de diyeceğim şu:
    'tepkilerden, hakaretlerden ve yedi sülalemi içine alan sövgülerden çekinseydim, şu kalemi elime alıp da yazı yazmazdım!'
    tekrar edeyim: hiç kimse 'benim gibi düşünmek' zorunda değil... ama ben de 'herkes gibi düşünmek' zorunda değilim...
    bunu özellikle belirtiyorum ki;
    'türkan saylan"la ilgili yazım'dan dolayı; 'eleştiri' sınırlarını aşan ve hatta 'hakaret' kavramını bile sollayıp 'ağız dolusu küfürler savuran edepsizler, şunu çok iyi bilsinler:
    'ölülerin arkasından konuşulmaz diye bir kural yok... bu konuda 'dini bir hüküm' de yok!..
    hüküm, 'ölüler'le ilgili değil, 'ölüleriniz'le ilgilidir!.. yani, emir; 'ölülerinizin arkasından konuşmayın' şeklindedir!..
    sizin anlayacağınız;
    'ölüler' ayrıdır,
    'ölüleriniz' ayrı!..
    alın size bir örnek:
    ebu leheb, peygamber efendimiz hz. muhammed (sav)"in 'amcası' idi!..
    yani, 'en yakını!'
    peki, 'ebu leheb"in ölümünden sonra, peygamber efendimiz"e ' onun hakkında konuşma diye bir emir mi geldi?..
    tam aksine;
    'namaz'larda okuduğumuz tebbet sûresi"nde; hem de 'peygamberimiz"in amcası' olmasına rağmen ebu leheb hedef alınmakta ve daha ilk 'ayet-i kerime'de cenab-ı allah buyurmaktadır ki;
    'ebu leheb"in elleri kurusun!'
    bu da gösteriyor ki;
    ebu leheb, evet bir 'ölü'dür ama 'bizim ölümüz' değildir!.. bizim ölümüz olmadığı için de, yüzyıllardır ellerin kurusun deriz onun arkasından!..
    fazla uzatmaya gerek yok;
    hiç kimse; ölülerin arkasından konuşulmaz gibi bir safsataya inanıp da, bana sövmeye kalkmasın!..
    çünkü ben, çok iyi biliyorum ki;
    ölüler ayrıdır,
    ölülerimiz ayrı!..
    ne yani;
    ölü oldukları için darwin"in veya lenin ya da stalin, hitler ve mussolini"nin arkasından konuşmayacak mıyız?..
    hem, madem ki ölülerin arkasından konuşulmaz diye bir safsataya inanıyorsunuz, o zaman sorarım;
    hitler"e niye faşist diktatör diyoruz?..
    ya da diğerlerinin arkasından; niçin despot!.. zalim!.. zorba diyoruz ki?..
    öyle ya;
    onlar da ölü değil mi?..
    peki, bizim yazdığımız ne;
    türkan saylan"ı sevmek zorunda değilim... onun için, imam sorduğunda iyi bilirdik diyemem!
    bütün mesele bu!..
    bilmem, anlatabildim mi?"
  • çok üzücü bir haber.

    azrail adama son 1 ocak yazısını yazdırmadan canını almış.
    son görevini yapıp, bizleri bir defa daha kafir ilan etseydi keşke.

    nasip değilmiş. umarım 29 aralıktan falan hazırlamıştır 1 ocak yazısını.

    ek olarak tanım : soma maden olayından sonra "tekmelerine sağlık yusuf" diyen adamın ölmesi.
  • yaşadığı gibi ölmüştür.
  • (bkz: zehran alluş)'un suriye ordusuna bağlı veteriner ekipleri tarafından itlaf edilmesiyle birlikte, yeni yılın en güzel havadislerinden.
  • duaların teğet geçtiği ölüm. 5 metre yan taraftı asıl kastedilen.
  • abdi ipekçi, uğur mumcu, çetin altan, ilhan selçuk, çetin emeç, necip hablemitoğlu gibi gerek eceliyle gerekse suikast sonucu biz okurlarını yalnız bırakan sayısız usta ''gazetecinin'' acısı hala içimi sızlatırken hasan karakaya vefat etmiş çok mu! insanlığa bıraktığı olumlu şeyler pek yok ve tarih onu anımsamayacak bile. yönettiği gazetede sayısız defa nefret suçu işlemesine karşın ben ondan nefret etmiyor sadece acıyorum. bu sebeple de ailesinin ve sevenlerinin başı sağolsun.
  • harbiden de force awakens.
hesabın var mı? giriş yap