• istanbul avrupa korosu, 7 ekim 2005'te w. a. mozart'ın do minör missa (k. 427) adlı eserini aya irini'de, istanbul devlet senfoni orkestrası eşliğinde seslendirecek. konseri, belgradlı genç ve yetenekli şef vesna souc yönetecek. ankara devlet opera'sından solistler: feryal türkoğlu (soprano), ferda yetişer (mezzo soprano), ayhan uştuk (tenor), cem beran sertkaya (bas).

    konser biletleri, konserden bir hafta önce akm gişesinde satışa çıkacaktır.

    ülkemizde çok fazla seslendirilme şansı bulamamış olan mozart'in do minör missa'sinin türkiye prömiyeri 2004 yılında yine istanbul avrupa korosu tarafından gerçekleştirilmişti.

    şef ve eser hakkında detaylı bilgi için:

    http://www.iec-tr.org/
  • ne hikmetse afişindeistanbul avrupa korosu, ve hatta orkestra şefi vesna souc ifadeleri yer almamaktadır. sadece, alelacele hazırlandığı her halinden belli bu afişi gören bir kişi mozart yönetimindeki istanbul devlet senfoni orkestrası'nın beşiktaş sahilinde büyük mes'i seslendireceğini düşünebilir.
  • aya irini civarında asılmış olan denizbank (sponsor) logolu afiş ve bannerlarda detayli olarak açıkça duyurulan konserdir. ama koronun ismi en altta yer aldığından 7 ekim 2005 istanbul avrupa korosu konseri'nden cok idso 2005-2006 açılış konseri hissi yaratmaktadır, ki esasında haklıdır.
  • eksi sozluk haber ajansi adina gidip izledigim konserdir.
    (bkz: istanbul avrupa korosu/#7674907) (bkz: cosi fan tutte zirvesi/#7566311)

    yillar boyu ele gecirilmeye calisilan surlarin icinden yuruyerek gectigimiz ama zor yetistigimiz icin malesef ayakta dikilerek gunun butun yorgunlugu ile izlemek zorunda kaldigimiz konser..sen tut sozlukten bu kadar insan tani konserde soylicek sonra ayakta dikil ehe neyse..bizim gibi son anda yetisemeyip disarda kalanlar konser basladiktan 10dk sonra disarida hafif bir olay cikardilar ki sesleri iceri kadar gelip ozellikle salonun arkasinda ayakta dikilmek zorunda kalan bizleri oldukca rahatsiz etti..insanlarin boyle dolup tasmasi guzel bisey tabi ama otursaydim fena olmazdi hani..

    hemen onumuzde gozluklu top sakalli 55-60 yaslarinda bi amca* ise eliyle bazen solfej tarzinda ritm tutup bi yandan da kafasiyla klasik muzik headbangi yapmaktaydi..belirtmeden gecemicem sinirimi bozan ve cosi fan tutte zirvesinde de bulunan alkis cetesi gene burdaydi ki[kediler yoktu ama:] eminim konser sonunda biter bitmez ayaklanip giden -tipki ucak alana inip daha tam durmadan ayaga kalkip inmek istiyen ama kapilar acilmayacagi icin got kadar koridorda 10dk dikilmek zorunda kalan yolcular gibi- ve sanatcilarin selamlanmasini beklemeyenler de gene bu cetedir. ulan beklesenize 10dk daha zaten butun konser kicinizin ustunde oturdunuz.. alkis istiosunuz alin iste alkislayin istediginiz kadar..ne zaman ogrenicez bakalim konser biter bitmez hurraa disari cikmamayi, ayip be. ilkokul cocuklari. bu ufak tefek sorunlar haricinde oldukca hos gecen bir 1 saatti..

    (bkz: bu da boyle bir animdir)
  • birçok kimsenin ne yazık ki konsere geldiklerinden bihaber olarak içeri girdikleri, konserin muhlelif anlarında da dışarı çıktıkları organizasyon. oturduğum sıranın tam arkasında geçen bir diyaloğu aktarayım. konser başlamamıştı daha, ama hani başladı başlayacak. esas oğlan telefonda:
    eo: pelin, hala dışarda mısınız? ha kahve mi içiyosunuz? tamam. ama yer kalmayacak. olur sandalye tutarım size.

    konser başlar, 15-20 dakika geçer. torba şıkırtıları duyulur. patlamış mısır torbası açılmıştır* ve çıtır çıtır yenmektedir. bu arada el şakaları yapılmakta, sandalyem yellim yellim sallanmaktadır. diyalog başlar:
    eo*: yahu çok sıkıldım, çıksak mı?
    ek*: hakkaten öf pöf.
    eo: otur otur neyere kadar.
    önce cep telefonu kılıfından çıkarılır cırcırlı bandı açılmak suretiyle, sonra da kalkılır. yalnız metal ayaklı sandalyeler çat pat ses yapar. titiz olduğu her halinden belli kızımız yamulan sandalyeyi düzeltirken daha da çok gürültü çıkarır. artık konsere gelenler dönüp dönüp bakmaktadırlar. esas oğlan da "ne bakıyorsunuz" edasıyla bakışlar fırlatmaktadır. kızımızın topuklu pabuçlarının tıngırtısıyla yankılanır aya irini. ama zaten kapıya giden yolda ayakta izleyenlerin oluşturduğu bir güruh olduğu için kolay kolay çıkılamaz. "pardon pardon" sesleri arasında gider bu ikili.

    ancak belirtmek isterim ki konserden bana kalan asla bu anım değildi. bu hadiseyi toparlamak için hafızamı kurcalamam gerekti. aslında meleklerin sesleri uçuşuyordu konserde. bazı kimseler duymak istemediler, onların bileceği iş.
hesabın var mı? giriş yap