• bu aralar demokrasi şehitlerine ağlamamiz istendiginden olabilir
  • 30 yil once gazeteler 1 hafta sehitleri yazardi.20 yil once isimleri okullara , ustgecitlere verilirdi.10 yil evvel 1 gun konusulurdu.bugun geldigimiz noktada trafik kazasi haberinden hemen once verilip isimleri bile okunmuyor. bombasiz gune sasiriyoruz.ne diyelm mustehak...
  • birbirimize ve kendimize kızmadan önce anlamak lazım, sonra yine kızmak lazım o ayrı.

    gündemi takip etmeden yaşayan berkecan'lar/selinsu'lar:

    güvenli bölgedeler. gündelik hayatları her şeyin önünde. bireysel düşünüyorlar. ya yükseköğrenimle ya da "nasılsa çıkacak" olan bedelli sayesinde kendi geleceklerinden endişe duymuyorlar. bir gün seni de kapsayabilecek ihtimallerle, yanından geçmeyeceğin ihtimallere duyulan empati aynı olamıyor. aynı ülkede başka çağları, bambaşka koşulları yaşamanın bir sonucu. birlik duygusu yok. ayrıca propaganda sayesinde pkk ile ilgili "zaten neden mücadele ediyoruz ki, anlaşalım gitsin" düşüncesindeler; henüz ışid için böyle bir düşünceleri yok.

    haberleri takip etmemekle kaçamadığı derecede büyük olaylarda şaşkınlık ve üzüntü yaşıyor. empati yapmaya başlıyor birden, "onlar sayı değil, hepsi birer insan!" diyor. üzüntüsü samimi. ama sadece üzüldüğüyle kalıyor. bir duruş zannettiği apolitikliğiyle -aslında ilgisizliğiyle- "kirli siyasetten" uzak durarak temiz kaldığını zannediyor. doğru ya da yanlış, bu ölümlerin durması için ne yapılması gerektiğine dair öneri getirenlere "böyle bir günde siyaset yapıyorlar!" diyerek dehşet içinde bakıyor. "öldü o, öldü. öldü anladınız mı? ölüm. toprağa girecek. öldü." diyerek bizi insanlığa davet ediyor.

    gündemi ana haber bültenlerinden (ve manşetlerden) takip eden kitle:

    sanırım medyanın en kolay etkileyebildiği güruh. sunulanın ötesiyle ilgilenmiyor. döneme göre kâh "eghonomi çoh eyi" oluyor, kâh "geziciler yüzünden dolar arttı"; kâh "doğu da geri bırakıldı canım, hem olan garibana oluyor analar ağlamasın barış gelsin" oluyor kâh "bu devletin ekmeğini yediler ihanet ediyorlar! askerimiz hepsini temizlesin!" oluyor; kâh milliyetçiliği ayaklar altına alıyorlar, kâh yüce türk milletinin mensubu oluyorlar...

    akşam ana haber'i açıyor; şehit haberi ne kadar yer kaplıyorsa bültende, o kadar üzülüyor. göstermezlerse bilmiyor. az gösterirlerse "yazık" diyor. çok gösterirlerse "allah'ım sen onlara yardım et, hainlere göz açtırma" vb. şeklinde dua ediyor. sondaki "sevimli maymunun hareketleri görenleri şaşırttı" haberiyle keyfi biraz yerine geliyor. sonra mandalina soyarak dizisini/maçını izliyor. üzüntüsü samimi. ama üzüldüğüyle kalıyor. vatan için gerektiğinde canını da verir (burada gözlerim dolacakken şu geliyor aklıma: yakar, yıkar linç de eder); fakat o raddeye gelene kadar verebileceği başka bir şey yok. hatta o raddeye gelmedeki rolü de pek az sayılmaz. kendinden olmayanı hain olarak etiketlemeye oldukça meyilli.

    birinci kademe sorgulayan kitle:

    tanım pek olmadı ama devam edelim. siyasetle ilgili. ayrıca bilimle, sanatla, felsefeyle de ilgili. vasat olanı yönlendiren kör göze parmak yayınlar kendisinde işe yaramıyor. bunları sorgulayıp bir kenara atmış çoktan. dili iyi kullanan, entelektüel düzeyi yüksek köşe yazarları ona hitap ediyor. onları okuyarak ve onların işaret ettiklerini sorgulayarak aydınlandığını düşünüyor. şu video'da anlatılan kişi bir örnek olabilir kendisine. ikinci kademe sorgulayan kitleyi paranoyak olarak görüyor. bir önceki kitle ile aynı tutuyor hatta. gündemi takip ediyor, şehitlere üzülüyor. üzüntüsünde samimi. ancak çözüm önerisi, birinci kademeyi sorgulayarak ulaştığı ikinci kademe medyanın gösterdiği.

    ikinci kademe sorgulayan kitle:

    medyanın çok büyük oranda araç olarak kullanıldığını düşünüyor; ister mevcut iktidar, ister sermaye, ister cemaatler, isterse de -bahsedince paranoyak damgası yemesine neden olan- "küresel güçler" tarafından. islamcısı, liberali, solcusu, milliyetçisi, entelektüeli, cahiliyle hepsini sorguluyor. birkaç istisna dışında kendini ifade edebildiği bir mecra yok. ne mecliste ne medyada. ona göre mücadele edeceği şey diğer grupların düşündüğüne nazaran çok daha büyük olduğu için derin bir çaresizlik hissi içinde. şehitlere üzülüyor, üzüntüsünde samimi. fakat "ne yapabiliriz ki" diye düşünüyor. elinden gelen pek bir şey yok evet, ama yapabileceği tek bir şey var, onu da yapmıyor: biraraya gelmek, örgütlenmek.

    sonuçta bu savaşın karşı kıyısında olmadığı sürece herkes üzülüyor, ama kimse gerekeni yapmıyor/yapamıyor. şehitlerin ne derece gündem olduğu da birincisi; siyasi gündeme göre değişiyor: "çözüm süreci" planlanırken en çok politikacısından gazetecisine, seçmenine akp'liler için gündem oluyor mesela, "analar ağlamasın"... 1 kasım yaklaşırken şehit olanların ailesine "ne mutlu" denmeye başlanıyor bir anda; bu sefer bizim gündemimiz oluyor şehitler, seçimle bir şeylerin değişme umudu var çünkü. şimdi ufukta bir umut yok, umut olmayınca bir kıpırtı da yok.

    ikincisi sıklık ve sayıya göre değişiyor. malesef bu böyle. bundan on sene önce istanbul'da tüp patlasa olay olurdu. bu yıl içinde istiklal'de canlı bomba patladı, 4 kişi öldü ve sadece o günün sınırlı gündemi olabildi. çünkü öncesinde ve sonrasında çok daha fazla kayıp verilen saldırılar oldu. her gün çok sayıda şehit haberi geliyor ve insanların ne söyleyecek yeni bir şeyi var, ne de bir şeylerin değişeceğine dair umudu.

    iyimser bakarsak, bugün ben yarın o, diğer gün başkası konuşacak; ama bu biriken acı bir gün tetikleyen bir olayla hep birlikte aynı anda "bir şey" yapmamıza neden olacak. fakat umut olmayınca, bu da olmayacak bana göre. içimizden tahsiline ve 18 bin lirası olup olmamasına göre seçip yolladıklarımızın değil, hepimizin bizzat içinde olacağı bir savaş belki de olacak olan. her ne kadar birilerinin çıkarları için yaşanan o vahşeti hiçbirimiz haketmesek de; belki doğu'dan bakınca senelerdir onlar için yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bir ölçüde hakettiğimiz de budur.
  • üç beş yıl önce bir şehit haberine dahi ağlayan anneme anne van'da sekiz askerimiz şehit olmuş dedim hadi ya allah rahmet eylesin demekle yetindi. oysa dağlıca'da şehit olan 16 asker için ne kadar ağladığını hatırlıyorum. alıştırdılar bizi bu kana alıştırdılar. iki günde korucu ve asker toplamda 20 civarı insan öldü ama medyada altyazıdan öte haberini göremedik. milyonlarca insanın tendürekteki çatışmadan haberi dahi yokken insanlar yavaş yavaş alıştı bu duruma.
  • bak bak laflara bak. satır atlaya atlaya yazmış bir de. debe'ye girmek istiyorsun değil mi? verdim eksini sayın...

    zorunlu edit: siz ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz da bu kadar okuduğunu anlamayan geri zekalı gençler oldunuz? burada sitem, şehitleri küçücük beyinleriyle ürettikleri büyük egolarını tatmin etmek için kullanan terbiyesizleredir.
  • şehit aileleri sustuktan sonra halk ne yapsın. şehit aileleri oğullarına ne kadar sahip çıkıyor ki halk arkasında dursun. şehit aileleri devlet destekli faizsiz ev kredilerine sesini kesiyor,acısını içine atıyor. halbuki çıkacaklar meydana küfür edecekler bağıra bağıra, her yerde protesto edecekler yönetenleri. bir milletvekili arabası , vali arabası gördümü orada bitecek yüzlerine karşı bağıracak acısını. sesini kesmeye çalışan korumalara vuracak yumruğunu.

    bu ülkede bunlar olmadan şehitlere ağlayamıyorum, içimde kısa süreli bir hüzün ağzımda geçiştirmek amaçlı kurulan bir iki cümle oluşuyor.
  • (bkz: alıştırıldık) ne yapalım.
  • bazı kısımlar tarafından istenilen durumdur. bu durumun bayağılaşmasına sebep olanları kınıyoruz. anlayana
hesabın var mı? giriş yap