• grand designs adlı home and entertainment kanalında yayınlanan mükemmel program. digiturkte 19. kanal.

    ülkemiz evim evim ve benzeri şaklaban programların gerçeğidir olması gerekendir. gerçi olsa kimi konuk alacakları tartışılır.

    içerik olarak her bölümde bir konutun sürecini tasarımdan uygulamaya inceler ve en sevdiğim 3-5 yıl sonra tekrar ziyaret eder ve evin kullanışlılığını inceler.

    sunucusu kevin mccloud

    bir başka yazarımızın anlatımı ile (#25536553)
  • her akşam başlamasini heyecanla beklediğim program ...

    müziğinden , sunucu kevin mccloud a herşey mukemmel ...
  • parasız bir aileden gelen biri olaraktan gelecekte evimi kendim daha ucuza ve daha sürdürülebilir yapma konusunda gaza getiren cok da yararlı bulduğum programdır her akşam 22de doluşuruz tvnin başına. bana en büyük dersi ingiltere'de işçilik maliyeti yüksek olduğundan 60yasındaki amcaların teyzelerin bile eline çekiç kürek mala alıp bir yerlerden işe başlamalarını gördükce 'evet ya bizim en büyük eksiğimiz bu,tembeliz'. tabii ki kendi evini yapanlar mesela hollanda'da ise o bölgenin kentsel yapılaşma kararlarına uyacak sekilde insa ediyorlar. bu noktada iyi ki tembeliz diyorum maalesef,yoksa ortalık 'sürdürülebilir yapılar' faciasına uğrardı.
  • her bölümünü büyük bir keyifle izlediğim hatta öyle ki bazen tekrarlarına bile denk gelsem yine izlemekten keyif aldığım program. büyüyünce:) bende kendi evimi yapmak istiyorum. kendine yeten hatta belki geridönüşebilen malzemelerle, modern hem eskinin hem de yeninin buluşabildiği aynı zamanda teknolik alt yapısı ile akıllı bir ev:))) çok şey istiyorum belki de ama ne de olsa büyümeme daha var:)))
  • her cumartesi-pazar bloomberg ht de izlediğim program. insanların hırsı, aldığı riskler ve vizyonları inanılmaz tatmin edici.

    netflix e 10. ve 15. sezonları yüklenmiş oradan izleyebilirsiniz.
  • --- spoiler ---

    17.sezon 3.bölümde kadın inşaat aşamasında engelli kocasını terk ediyor. pes!
    --- spoiler ---
  • çok keyif aldığım bir program. fakat bu yabancılarda misafir sevmeme olayı ya da gelecek de çok fazla torunum olur bütün aile hep birlikte kalırız gibi şeyler düşünmemeleri cok tuhaf.

    kocaman arazilere iki odalı evler yapıyorlar. evin boyutu aslında 200-300 metrekare ama içinde sadece iki oda oluyor. ve bunlar bazen 3 cocuklu aileler. yani insan bir der ki yarın öbür gün yaşlanırız torunlarım olur gelenim gidenim olur. adamın 3 tane çocuğu var neymiş birisi üniversiteyi okuyacak, gidecek diye iki oda yeter diyor. gerçekten şaka gibiler. o kadar masraf yapıyorsun o kadar arazim var 200 300 metrekarelik ev yapıyorsun salon dev gibi mutfak dev gibi ama en fazla iki oda. gerçekten aile ilişkileri konusunda türkler gibi olamazlar.
  • bu programla ilgili en beğendiğim şey, programa konu olan evlerin tümünün estetik riskler alınarak yapılmış olması. evleri kuran kişilerin çoğu mimar ve meslek hayatlarının zirvesinde iken ya da sona geldiklerinde kendi ustalık eserlerini yine kendileri için yapıyorlar. her detayı ve açısı özenle kurgulanmış, çok büyük masraflara girilmiş, yapımı belki yıllar sürmüş oldukça güzel yapıların hikayeleri bunlar. kimi zaman kendi estetik zevkimi hiç mi hiç okşamayan yapıların tasarım hikayesine tanık olmak bile olağanüstü bir keyif veriyor. adam ben yaptım oldu diyor ve bu kendisi için ulaşabildiği en tepe nokta, ister istemez bir saygı uyandırıyor.
    tüm bunların haricinde en şaşırtıcı nokta ise yerel halkın da çevrelerinde inşa edilmeye başlanan bu "cesur" yapılara sessiz kalmıyor olması ki bu, türkiye'de asla karşılaşmayacağımız bir manzara. bir bölümde evin kurulduğu yerdeki belediye başkanı dış cephesinin tümüyle paslı demir kaplı olacağını öğrendikten sonra bu great design ile ilgili yorumunu şöyle ifade ediyor: "ugly. absolutely disgusting." bu evlerin yapımı için izin alma süreci davalara giden pek çok hikaye de dinliyoruz bu programda. öyle ki, kimi tasarımlar yumuşatılıyor ya da tümüyle değiştiriliyor. neden? insanlar çevrelerine karşı duygusuz ve duyarsız değil, şehrin estetik bütünlüğünü önemsiyor ve her yapının önceden beri süregelen bu izana uygun olmasını istiyorlar. ne hoş, ne hayran olunası bir bakış açısı bu.
    bu programa denk gelip izledikten sonra hep çevreme, şu çirkin, uyumsuz binalara bakarım. renk, tasarım uyumunu geçtim tam bir kakafoni türk tipi şehirleşme. toki'nin yaptığı tekdüze gri yapılar, ne idüğü belirsiz müteahhitlerin oraya buraya kondurduğu kilim desenli apartmanlar, kimi gecekondu, kimi 50 yıllık harabe, hemen yanında estetik kaygılarla yapılmaya çalışılmış bir yapı. nereden baksan kaos. kimsenin de umrunda değil hakikaten. bu programı hiç izlememiş olsam ben de umursamam muhtemelen. geçim derdi ve artarak süren fakirleşme o kadar hayatımızı ele geçirmiş durumda ki, kıyma fiyatı hariç tüm sorunsallar yanında (bkz: derdini sikeyim butonu) ile paket olarak sunuluyor sanki. "tatava yapma bas geç, sana ne yan binanın sıvası dökülmüş, bahçe kapısı paslanmışsa, kıyma olmuş 400 lira, hey yavrum hey."
hesabın var mı? giriş yap